Paylaş
Okunan Kur’an ve yapılan hayır ölüye ulaşır mı?
Question
Yapılan hayırdan ve Okunan Kur’an’dan Ölü Yararlanır mı?
Yapılan hayırların, tutulan orucun, yapılan haccın ve Okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşması hakkında alimler arasında ihtilaf olmuştur.
1-Eğer ücretsiz olarak okunursa, İmam Ebu Hanife, arkadaşları ve imam Ahmed Bin Hanbel’e göre ölü yararlanır. Zeylai, el-Kenz’in Şerhinde: “Başkasının yerine hacc yapmak hususunda, Ehli’s-Sünnet mezhebine göre; namaz, oruç, hac, sadaka, Kur’an okumak, zikirler gibi her türlü nafile hayırların sevabının başkasına bağışlanması caizdir. Bu sevap ölüye ulaşır ve ölü ondan yararlanır” demiştir.
Mutezile mezhebine göre; kişi amelin sevabını başkasına bağışlayamaz. Bağışlasa bile ilgiliye ulaşmaz ve menfaat sağlamaz. Delilleri de: و إن ليس للإنسان إلا ما سعى
(ve şüphesiz insan ancak çalıştığına erişecektir) ayetidir. Bu ayetin delil olmadığı yukarda belirtildi.
İmam Malik ve Şafii’den meşhur rivayete göre Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşmaz. Fakat imam Malik ve Şafii’nin bazı arkadaşlarının seçtikleri kavle göre, kıratın sevabı ölüye ulaşır. Ancak okuyucunun kıratını bir dua ile ölüye bağışlaması gerekir. Nevevi’de el-Ezkar’da; Alimler duanın ölülere yararlı olduğuna ve sevabının onlara ulaştığına icma etmişlerdir. Bunların delilleri, bu hükmü ifade eden meşhur ayetler ve meşhur hadislerdir.
Bunlardan birisi:
“Ve onlardan sonra gelenler: Ey Rabbimiz! Bize ve bizden önce iman eden kardeşlerimize mağfiret eyle, derler” (Haşr 59/10) ayetidir. Peygamber (s.a.s)’in:
“Allah’ım Bakiü’l-Garkad (mezarlığı) halkına mağfiret eyle” hadisi ile 3201 numaralı “Allah’ım bizim dirimize ve ölümüze mağfiret eyle” mealindeki hadisi şerif de bu konudaki delillerdendirler. Alimler Kur’an okuma sevabının başkasına ulaşması hususunda, ihtilaf etmişlerdir. Şafii’nin meşhur kavli ile bir cemaatın kavline göre ulaşmaz. Ahmed bin Hanbel ile alimlerden bir cemaat ve Şafii’nin arkadaşlarından bir cemaat ulaşır, demişlerdir. En iyisi okuyucu kıratını bitirince Allah’ım okuduğum Kur’an’ın sevabını falan kişiye ulaştır, şeklinde dua etmesidir.
2-Ücret Karşılığında okumaya gelince, Hanefi ve Hanbeli alimlerine göre bunda sevap yoktur. Ücret alanda verende günah işlemiş olur.
Şafii ve Maliki alimlerine göre, Buhari’nin İbn Abbas (r.a)’dan rivayet ettiği Peygamber (s.a.s)’in şu hadisidir: “Karşılığında ücret aldığınız şeylerin ücret almaya en liyakatli olanı Allah’ın kitabındadır“. (Buhari Tıb 34) mealindeki hadisi şeriftir.
Ancak Şafii ve Malikilerin delilini teşkil eden bu hadisi şerif, mutlak olduğundan, Kur’an okuma karşılığında ücret almanın caiz olmadığını savunun alimler, bu hadisteki cevazın sadece rukye (okuma ile tedavi)’ye ait olduğunu söyleyerek bu mevzudaki hadislerin arasını telif etmişlerdir.” Şimdi başkasının yerine yapılabilecek amelleri inceleyelim. Bu konudaki hadisleri okuyalım:
“… Aişe’den (r.a) (o şöyle demiştir): Rasulullah (s.a.s):
“Herhangi bir kimse üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, bu ölünün velisi onun adına (niyabeten) oruç tutabilir.”*”
Bu hadisten hareketle ulema birçok hüküm çıkarmışlardır. Ahmet Davudoğlu çıkan hükümleri şöyle derlemiştir:
1-“Hadis uleması ölen kimse namına velisinin oruç tutabileceğini bununla istidlal etmişlerdir.
Ebu Sevr, Tavus, Hasan-ı Basri, Zuhri, Katade, Hammad b. Süleyman, Leys b. Sa’d Davud-u Zahiri ve İbni Hazm ile eski mezhebine göre İmam Şafii’nin kavilleri budur.
Ölen kimsenin velisi onun kalan Ramazan orucu ile Kefaret ve nezir oruçlarını tutabilir.
Beyhaki ile Nevevi İmam Şafii’nin eski mezhebini tercih etmişlerdir. Çünkü bu babtaki hadisler sahihdir.
Nevevi, Müslim’in şerhinde: “Bizim itikad ettiğimiz sahih ve muhtar kavil budur. Şafii’nin fıkıh ile hadis alimlerini kendilerinde cem eden muhakkik ashabı dahi bu kavli sahih bulmuşlardır. Zira bu babtaki sahih ve sarih hadisler kuvvetlidirler” demiştir.
Fakat Ayni buna itiraz etmiş ve Şafii’nin eski kavli onun mezhebi değildir. Çünkü kendisi eskiden yazdığı kitapları imha etmiş eski sözlerinden döndüğüne işhatta bulunmuştur. Şafii ulemasının İmam Şafii’den nakilleri bu şekildedir” demiştir.
2-Ulemadan bazılarına göre ölen kimse namına velisi oruç tutmaz, hergün için buğdaydan bir fakire bir müd fidye verir.
Zühri, İmam Malik ve yeni mezhebinde İmam Şafii’nin kavilleri budur. Hatta İmam Malike göre fidyeyi bile vasiyet etmişse verir.
3-Ölen kimse namına velisi hergün için yarım sa’ yani bir fitre miktarı yiyecek verir. Bu kavil İbni Abbas (r.a)’dan nakledilmiştir. Süfyan-ı Sevri de buna kaildir.
4-Ölen kimse namına velisi hergün için buğdaydan yarım sa’ başka zahirelerden bir sa’ fidye verir. İmam Azam’ın kavli budur. Yalnız fidye vermek için ölenin bunu vasiyet etmiş olması şarttır. Vasiyet etmemiş ise onun namına velisi fidye vermez.
5-Bazıları bu hususta Ramazan orucu ile nezir orucu arasında fark görmüşlerdir. Onlara göre nezir borcu olan bir kimsenin velisi onun namına oruç tutar. Ramazan orucu için ise hergün bir müd yiyecek verir. İmam Ahmed bin Hanbel ve İshak’ın kavilleri budur.
6-Ölen kimse namına velileri ancak fidye verecek bir şey bulamadıkları zaman oruç tutarlar. Said b. El Museyyeb ile Evza’inin mezhebleri budur.
Tahavi’nin rivayet ettiği Hz. Aişe hadisinde şöyle denilmektedir. “Amra binti Abdirrahman, Hz. Aişe’ye:
Annem üzerinde Ramazan borcu olduğu halde vefat etti. Onun namına bu orucu ben kaza edebilir miyim? Diye sormuş. Aişe:
Hayır, kaza edemezsin. Lakin senin onun namına hergün bir fakire sadaka vermen oruç tutmandan daha hayırlıdır” demiş.
Hadisin senedi sahihtir.
Ulema başkası namına namaz kılmanın caiz olmayacağına ittifak etmişlerdir. Oruçta böyledir. Çünkü her ikisi bedeni birer ibadettirler.
İbni Kassar’ın “Buhari” şerhindeki rivayetine nazaran El-Mühelleb: “Bir kimsenin başkası namına oruç tutması caiz olsa herkesin birbirleri namına namaz kılmaları da caiz olurdu. Bu takdirde Rasulullah (s.a.s)in dahi amcası Ebu Talib namına iman etmesi caiz olmak iktiza ederdi. Zira onun iman etmesini pek ziyade arzu ediyordu. Halbuki ümmetin uleması hiçbir kimsenin başkası namına iman edemiyeceğine ve hiçbir kimsenin başkası namına namaz kılamayacağına ittifak etmişlerdir. Binaenaleyh hakkında ihtilaf edilen oruç meselesini de bu gibi ittifaki meselelere katmak icab eder” demiştir.
Hanefilerin bu gibi yerlerde şöyle bir kaideleri vardır. Sahabi bir şey rivayet eder de sonra onun aksine fetva verirse itibar onun fetvasınadır. Gerçi bazıları bunun aksini iddia etmiş ve: “İtibar Fetvasına değil, rivayetinedir. Çünkü rivayetine muhalif olan içtihadı tahakkuk etmeyen bir şeye müstenid olabilir. Bundan dolayı o hadisin zayıf olması lazım gelmez. Hadisin sahih olduğu tahakkuk edince zann mukabilinde muhakkak olan bir şey terk edilemez” demişlerse de, bu zevatın bahsettikleri, ihtimal batıldır. Çünkü sahabinin Peygamber (s.a.s)’den rivayet ettiği bir hadise kendi içtihadından dolayı muhalefette bulunması hiçbir zaman şanına layık değildir.”
Sahabi rivayet ettiği hadisin aksine fetva verirse bu, o hadisin nesh edildiğine delildir.
Sonuç olarak şöyle söylenebilir: Hanefi, Şafiî, Malikî ve Hanbeliler de olmak üzere Ramazan orucu için velisi her tutamadığı güne bir müd verir. Hanefilerden İmam Muhammed’e ve Ahmed bin Hanbel’e göre eğer ölen vasiyet etmişse velisi onun yerine oruç tutabilir. Bu vasiyeti yerine getirme noktasında müteale edilir.
Şimdi bu konu ile ilgili başka hadisleri de zikredelim:
“Said İbni Cübeyr’den: O da Ibnu Abbas’tan tahsis etti ki, o şöyle demiştir: Peygamber’e (s.a.s) bir adam geldi de:
Ya Rasulallah! Annem üzerinde bir ay oruç borcu varken öldü. Ben annem adına bu orucu kaza edebilir miyim? Diye sordu.
Rasulullah (s.a.s):
“Evet, sen kaza et! Çünkü Allah’a olan borç ödenmeye daha layıktır” buyurdu.”
“…. Said bin Cübeyr, İbni Abbas’dan: (rivayet etmiştir) dedi ki;
“Bir kadın deniz yolculuğu yaptığında bir ay oruç nezretti ve ardından öldü. (ölenin) kız kardeşi Rasulullah, (s.a.s) (meseleyi) sordu. Rasulullah (s.a.s) onun yerine oruç tutmasını emretti.”
İbni Abbas(r. anhuma)’dan, demiştir ki;
“Bir adam Ramazan da hastalanır, sonra orucunu tutmadan ölürse, onun yerine yemek yedirilir (sadaka verilir). Artık onun kazası yoktur. Eğer kişinin nezir borcu varsa velisi onu kaza eder.”
Bunlar gibi hadisleri çoğaltmak mümkün. Oruçla ilgili olarak İmam Kurtubi’ninde sözlerini kaydedelim:
“Üzerinde ramazandan oruç borcu olduğu halde ölenin hükmü; Üzerinde ramazan ayında kaza etmesi gereken borcu olup da ölen kişinin hükmü hakkında farklı görüşler vardır. Malik, Şafiî ve Sevri der ki; Kimse kimsenin yerine oruç tutamaz.
Ahmed, İshak, Ebu Sevr, Ebu Ubeyd ve Zahiriler, başkası onun yerine oruç tutar. Şu kadar var ki onlar bu durumu adak orucuna has olarak kabul etmişlerdir. Buna benzer bir görüş rivayet edilmiştir.
Ahmed ve İshak, ramazan ayının kazası ile ilgili olarak onun adına yemek yedirilir derler. Oruç tutulacağını kabul edenler Muslim’in Hz. Aişe’den rivayet ettiği şu hadisi delil gösterirler.
Rasulullah (s.a.s) buyurdu ki;
“Her kim üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse onun velisi yerine oruç tutar.”
Şu kadar var ki bu buyruk oruca dair genel bir hükümdür. Bunu yine Muslim tarafından rivayet edilen İbn Abbas’ın şu rivayeti tahsis etmektedir: Bir kadın Rasulullah (s.a.s)’a gelip şöyle der. “Ey Allah’ın Resulü, benim annem üzerinde adak borcu olduğu halde vefat etti.” Bir rivayette ise, ” Bir ay oruç borcu” denilmektedir.
Ben onun yerine oruç tutayım mı?.” Hz. Peygamber şöyle buyurdu;
“Eğer annenin üzerinde ödenmesi gereken bir borç olsaydı sende onun adına bir ödeme olur muydu, ne dersin?”
Kadın “evet” deyince,
Hz. Peygamber “Annenin yerine oruç tut.” Diye buyurdu.
İmam Malik ve ona uygun görüş belirtenler Yüce Allah’ın; “Hiçbir (günah) yüklenici bir diğerinin yükünü yüklenmez.” (el-En’am 6/164), ” ve insan için kendi çalıştığından başka bir şey yoktur.” (en-Necm 53/39), “Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir.” (el-En’am 6/164) ayetleri ile Nesai’nin İbni Abbas’tan naklettiği şu hadisi delil gösterirler. Buna göre Peygamber(s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kimse kimse adına namaz kılamaz. Kimse kimse adına oruç tutamaz. Fakat her bir gün yerine onun adına bir mud buğday yoksullara yedirir.”
Derim ki; Bu hadisi şerif umumidir. Hz. Peygamber’in “kimse kimse adına oruç tutamaz” buyruğu ile ramazan orucunun kast edilmiş olması ihtimal dahilindedir. Adak orucu ise caizdir. Buna delil ise İbni Abbas tarafından rivayet edilen hadis ile başkalarıdır.
Yine Muslim’in “Sahih”inde yer alan ve Bureyde yoluyla gelen bir hadisi şerif İbni Abbas’ın hadisine benzerdir. Bu hadisin bazı rivayet yollarında şöyle denmektedir: “Annemin üzerinde iki ay oruç”borcu vardır. Ben onun yerine oruç tutabilir miyim? Hz. Peygamber: “Onun yerine oruç tut”, diye buyurunca, kadın şöyle der:” Annem hiçbir şekilde haccetmedi, onun yerine hac edebilir miyim?” Hz. Peygamber:” Onun yerine haccet.” diye buyurur. Burada kadının:” iki ay” demesidoğrusunu en iyi bilen Allah’tır yaramazan olması ihtimalini uzaklaştırmaktadır. İmam Mâlik lehine gösterilebilecek en güçlü delil Medinelilerin uygulamasıdır. Celi kıyas ta bunu desteklemektedir. Oda şudur: Oruç bedeni bir ibadettir. Malın bu ibadetle herhangi bir ilgisi yoktur. Böyle bir ibadet kimin adına vacip olmuşsa onun yerine başkası tarafından yapılamaz. Bu (kıyas) hac ile çürütülemez. Çünkü haccın yerine getirilmesinde malın bir katkısı vardır.
Oruç ile ilgili bölümde zikredeceklerimizi bununla sınırlandıralım. Hac konusunda söylenenleri kaydedelim:
“…. Abdullah b. Büreyde… o da babasından (r.a) naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
“Bir defa ben, Rasulullah (s.a.s)’ın yanında otururken ona bir kadın gelerek;
Ben anneme bir cariye tasadduk ettim. Halbuki annem vefat etti, dedi. Rasulullah (s.a.s);
“Ecrin sabit olmuştur. Cariyeyi de miras sana iade etmiştir.” buyurdu. Kadın;
Ya Rasulallah, annemin üzerinde bir ay oruç borcu vardı, onun namına bu orucu ben tutabilir miyim? Diye sordu.
Rasulullah (s.a.s); “Onun namına oruç tut, ” buyurdu. Kadın;
Annem hiç hacc etmedi, onun namına ben hacc edebilir miyim? Dedi. Rasulullah (s.a.s);
“Onun namına haccet.” Buyurdular.
İbni Huzeym(r.a) rivayet ettiği bir hadiste şöyledir:
“…. Musa İbni Seleme dedi ki; İbni Abbas’tan işittim, dediki; Cuheyneli filan dedi ki;
Ya Rasulallah, muhakkak babam öldü ve o çok yaşlıydı. Hacc yapmadı veyahut hacca gücü yetmiyordu. (Rasulullah) dedi ki:
“Babanın yerine Hacc yap. ”
Başka bir rivayette de şunlar söylenmektedir.
İbni Abbas anlatıyor. “Sinan b. Seleme El-Ceheni’nin karısı haccını eda etmeden vefat eden annesinin yerine haccedip edemeyeceğini, Rasulullah (s.a.s)’a sorulmasını istedi. Rasulullah (s.a.s)’da edebileceğini söyleyerek, -“Annesinin borcu olsa ve onu kızı ödese borç düşmez mi? Öyleyse annesinin yerine de haccedebilir.” buyurdu.
Diğer bir rivayet şöyledir.
“…. İbni Abbas (r.a) şöyle demiştir; Peygamber (s.a.s)’e bir adam geldi de:
Kız kardeşim hacc yapmayı nezretmişti, nezrini yerine getiremeden vefat etti, dedi.
Peygamber;
“Şayet kız kardeşinin üzerinde bir borç olsaydı sen o borcu öder miydin?” buyurdu.
O zat;
Evet öderdim, dedi.
Peygamber;
“Öyleyse Allah’a olan borcu da öde, Allah hakkı ödenmeye daha haklıdır, ” buyurdu.
Ölen biri adına hacc yapmanın, cumhur ulemaya göre, bu hadisler ışığında caiz olduğunu gördük. Şimdi diğer amellerle ilgili birkaç hadis zikredip meseleyi kapayalım.
Rasulullah (s.a.s) kurban keserken sevabını ümmetine bağışlamıştır.
“…. Urve b. Zübeyr’den, oda Aişe’den naklen haber verdi ki; Rasulullah (s.a.s) siyah içinde yere basan, siyah içinde yatan ve siyah içinde bakan boynuzlu bir koç (getirilmesini) emir buyurmuş, ve kurban etmesi için kendisine (böyle bir) koç getirilmiş. Müteakiben Aişe’ye,
“Ya Aişe! Bıçağı getir!” demiş, sonra,
“Onu bir taşla keskinle !” buyurmuşlar. O da dediğini yapmış. Sonra bıçağı almış ve koçu tutarak yatırmış, sonra kesmiş ve;
“Bismillah! Ey Allah’ım! Muhammed’den, ümmeti Muhammed’den kabul eyle!” demiş ve onu kurban etmiş. ”
Başka bir rivayette de şöyledir:
“…Ebu Ayyaş’tan (o) da Cabir bin Abdillah’tan naklen rivayet etti ki, o şöyle dedi.”
Rasulullah (s.a.s) bayram günü iki koç kurban kesmişti de, bunları (kıbleye) doğru çevirdiğinde şöyle buyurmuştu:
“Şüphesiz ben Hakk’a yönelerek yüzümü gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’a çevirdim ve ben (ona) ortak koşanlardan değilim.” (Enam 6/79) “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümünların ilkiyim.” (Enam 6/162-163) “Allah’ım! Şüphesiz bu, Muhammed ve ümmeti için senden ve sanadır!” (Hz. Peygamber) sonra Allah’ın adını anmış (besmele çekmiş) tekbir getirmiş ve (onları) kesmişti. ”
Ölü adına kurban kesmekle ilgili olarak şunu zikredelim: “…. Haneş’ten demiştir ki:
Ben Hz. Ali’yi iki koçu (birden) kurban ederken gördüm de (kendisine) “Bu nedir? diye sordum: “Rasulullah (s.a.s) (sağlığında, vefatından sonra her sene) kendi yerine bir kurban kesmemi bana emretti. İşte bende onun yerine kurban kesiyorum” cevabını verdi. ”
Bu hadisin şerhinde şunlar kaydedilmiştir!
“Ölen bir kimsenin yerine kurban kesmek caizdir. Bu mevzuda, Tirmizi şunları söylüyor: İlim adamlarından bazıları, ölü için kurban kesilmesine ruhsat veriyor ve bazılarıda bu hususu tecviz etmiyorlar. Abdullah b. Mübarek diyor ki: “Bir kimsenin, ölü için kurban kesmeyip sadaka vermesi bence daha makbuldur. Şayet kurban keserse etinden asla yemesin ve kurban etinin tümünü dağıtsın.”
Fakat konumuzu ilgilendiren hadis zayıftır. Çünkü senedinde kimliği meçhul olan Ebu’l-Hansa ile hakkında çeşitli tenkitler yapılmış olan Haneş b. el-Mute’mir vardır. Dolayısıyla Mübarek Furi Tuhfetül-Ahvezi isimli eserinde bu mevzuda “Ben, ölen bir kimsenin yerine ayrıca bir kurbanın kesileceğine dair sahih ve merfu bir hadise rastlamadım. Bu mevzuda Hz. Ali’den rivayet edilmiş olan hadis ise zayıftır. Bu böyle olmakla beraber, şayet bir kimse ölen bir kimsenin yerine ayrı bir kurban kesecek olursa, ihtiyat olarak bu kurbanın etinden yemeyip, tümünü tasadduk etmesi gerekir. Diyorsa da Günyatül-emani isimli eserde “Resul-i Ekrem kendisi ehli beytin ve ümmetinin ölüleri ve dirileri için kurban kestiği zaman bu kurbanların etlerinin tümünü yahut ta ölüler için kestiği kurbanın tümünü da ğıttığına dair bir rivayet mevcut değildir. Bilakis Ebu Rafi’den (Rasulullah (s.a.s)’ın kurban bayramında kesmek üzere semiz, boynuzlu ve alacalı iki koç satın alıp bunlardan birini namazdan sonra musullada bıçakla bizzat kendisi keser ve: “Ey Allah’ım bu senin birliğine, benimde Peygamberliğime şehadet eden ümmetimin tümü içindir, ” derdi. Sonra diğer kurbanlık getirilir onu da bizzat kendisi kesip;
“Bu da Muhammed için ve Muhammed’in ev halkı içindir” derdi. Her ikisinin etlerinden hem kendisi, hem ev halkı yerdi. Onlardan bir kısmını da fakirlere dağıtırdı. Biz (Medine’de) yıllarca kaldık, Haşim oğullarından hiçbir kimse kurban kesmedi. Hz. Peygamber’in onlar için kestiği kurban onların hepsine yetti.” mealinde bir hadisi şerif rivayet edilmiştir.
Şimdi ölüye ulaşan sadakalar konusundaki hadisleri zikredelim: on “…. Amr b. Şuayb’ın dedesi Amr b. As’dan rivayet olunduğuna göre: As b. Vail kendi hesabına (ölümünden sonra) yüz köle azat edilmesini (oğullarına) vasiyet etmişti. Bunun üzerine oğlu Hişam, elli köle azat etti. Kalan elli köleyi de (diğer) oğlu Amr (b. as) azat etmek istedi ve “Ben (bunu bir) Rasulullah (s.a.s)’a sorayım” dedi. Sonra (Hz. Peygamber’in huzuruna varıp);
“Ey Allah’ın Rasulu babam kendi hesabına yüz köle azat edilmesini vasiyet etmişti. Kardeşim Hişam onun hesabına elli köle azat etti. Şimdi babamın üzerinde borç olarak elli köle kaldı. (Bu elli köleyi) onun hesabına azat edebilir miyim? dedi.
Rasulullah (s.a.s)’da:
“Eğer o Müslüman olsaydı da onun hesabına köle azat etseydiniz, yahut sadaka verseydiniz yada haccetseydiniz bunların sevabı ona erişirdi” buyurdu. Bu rivayette çıkarılan hükümler
1-Kafirin vasiyeti yerine getirilmez.
2-Ölen bir mümine sadaka, köle azadının sevabını ve haccın sevabını bağışlamak caizdir” gibi hükümler çıkmıştır. “Başka bir rivayette şöyledir:
“Aişe (r.a)’den (o şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber’e geldi de:
Annemin canı ansızın çıktı gitti. Öyle zannediyorum ki, annem söyleyebilseydi tasadduk (edilmesini vasiyet) ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem, annem için bir sevap olur mu? diye sordu. Peygamber (s.a.s); Evet (olur) buyurdu.
Diğer rivayette şöyledir:
“…. İkrime’den o da İbn Abbas (r.a) dan şöyle tahdis etti: Bir adam Rasulullah’a annesinin vefat ettiğini (söyleyip): Eğer onun adına sadaka yaparsam bu sadaka anneme fayda verir mi? Dedi. Rasulullah: “Evet (fayda verir)” buyurdu. O zat: Benim “Mıhraf” adında bir bostanım vardır.
Ben seni şahid tutuyorum ki, bende bostanımı annem adına sadaka yapmışımdır, dedi.85 Bu gibi hadisleri çoğaltmak mümkündür.
Bu hadislerin şerhinde, Haydar Hatiboğlu şunu söylemektedir.
“Ölünün kendisi için verilen sadaka ve edilen dualardan yararlanması hususunda icma vardır. Bu hususta Ehli sünnet ve’l cemaat alimleri arasında bir ihtilaf yoktur. Oruç, namaz ve Kur’an okumak gibi bedeni ibadetlere gelince bunlar ölü yerine ifa edildiği takdirde ölünün yararlanıp yararlanmaması hususunda ihtilaf vardır. El-Kari, Fıkhı Ekber’in şerhinde Ebu Hanife, Ahmed ve selefin cumhuruna göre ölü bu nevi bedeni ibadetlerden de yararlanır. Malik ve Şafiî’nin meşhur kavillerine göre bu nevi ibadetlerin sevabı ölüye ulaşmaz, demiştir. El-Mirkat’ta da El-Kari, Suyuti’nin şöyle dediğini nakleder: Okunan Kur’anı Kerim’in sevabının ölüye ulaşıp ulaşmaması hususunda ihtilaf vardır. Selefin cumhuru ile üç mezheb imamının görüşlerine göre ulaşır. Bizim imamımız Şafii’ye göre ulaşmaz. Şafii; “İnsana ancak çalışmasının karşılığı vardır” mealindeki ayete dayanarak bu görüşü benimsemiştir. İlk görüş sahipleri birkaç yönden cevap vermekle bu ayetin bu meseleye delil olmadığını beyan etmişlerdir,
Duanın da ölüye faydası vardır. Ulema bu konuda ittifak etmiştir. Rasulullah (s.a.s) ölüler için cenaze namazında dua etmiştir. Bu konudaki şu hadisi aktaralım.
“…. Ebu Hureyre’den dedi ki: Rasulullah (s.a.s) bir cenaze namazı kıldırdı: (……)
“Allah’ım dirimizi-ölümüzü, küçüğümüzü büyüğümüzü, erkeğimizi-kadınımızı, burada olanımızı-olmayanımızı, bağışla. Ey Allah’ım bizden yaşattığını, iman üzerine yaşat öldürdüğünü de İslam üzere öldür. Ey Allah’ım! Bizi onun (ölümüne sabretme ve cenazesinin defnine katlanma) ecrinden mahrum etme ve on (un vefat)ından sonra bizi saptırma” diyerek dua etti.
Bu hadisleri çoğaltmak mümkün, yalnız cenaze bölümünde ayrıntılı bir şekilde İnşallah inceleneceğinden bu hadis bize yeterlidir.
Ölüye faydası olan amellerden birini de zikredelim:
“… İbni Abbas şunları söylemiş: Rasulullah (s.a.s) iki kabrin yanına uğradı ve:
“Dikkat edin, bunlar muhakkak azab görüyorlar. Hem de büyük bir şeyden dolayı azab görmüyorlar. Bunlardan biri koğuculuk yapardı, diğeri de bevlinden korunmazdı, ” buyurdular. Sonra yaş bir hurma dalı isteyerek onu ikiye ayırdı ve birini birinin, birini de diğerinin üzerine dikti ve:
“Umulur ki, bu dallar kurumadıkça onların azabları hafifletilir” buyurdu.
İmam Suyuti (rh.a) Nesai Şerhin de bu hadisle ilgili olarak şunu kaydetmiştir:
“Mazuri üzerlerine dikilen hurma dalları yaş olduğu müddetçe, mezardakilere yapılan azabın hafifleyeceğinin, Peygamberimize vahyedildiği ihtimalinden bahseder. Kurtubi de bu müddet içinde onlara şefaat edildiği görüşünü serdeder. Hattabi, hurma dalları yaş olarak kaldığı müddetçe, kabirdekilerin azaplarının hafifletilmesi için dua ederler, der. Hurma dallarının getirdikleri, tesbihin bereketiyle onların azabının hafifletildiği de söylenir. Yaş ağaç veya yaş herhangi bir şeyin mezarların üzerine dikilmesiyle de aynı şey olur. Zikir veya Kur’an okumak suretiyle bunun evveliyatla olacağı tabidir.”
Buradan hareketle ölünün mezarı üstüne ağaç dikiminin ölünün azabını hafiflettiğini söylemek mümkündür. Tabiî ki bu görüşün doğru olmadığını savunanlar da vardır. Biz İmam Hattabi’nin görüşünü burada dile getirdik. Çünkü bu görüşün bizden kaynaklanmadığı anlaşılmış olsun. Aslı itibariyle hadisi hususileştirecek bir delil de, yasaklayıcı bir hadis de yoktur. Bundan dolayı hadisin zahiriyle amel edilmesi müstehabtır. Buhari’deki lafızla kesindir. Ama Müslim’deki ve Darimi hadislerinde “umulur ki hafifletilir” lazfı da hadisin hükümü gereği bu ameli yaparken Allah’a dua ile bu işin hafifletileceği umulur. İnşallah. Allahu Alem bis-sevap.
Amellerin ölüye ulaşması meselesinde Vehbe Zuhayli şunları kaydetmiştir:
“Alimler dua, sadaka ve kurban sevaplarının ölüye ulaşacağı hususunda görüş birliği halindedirler. Buna delil de Peygamberimiz (a.s)’in daha öncede kaydettiğimiz şu hadisidir: “İnsan öldüğü zaman üç şey dışında ameli kesilir: Akan (devam eden) sadaka, faydalanılan ilim ve kendisi için dua eden sahil evlat.”
Ehli sünnetin cumhuruna göre: Kişi namaz, oruçla, sadaka, Kur’an tilaveti v. s gibi amellerin sevabını başkasına bağışlayabilir. Şöyle der: “Allah’ım! Yaptığımın sevabını filancaya ver: Çünkü Peygamber (s.a.s): “Biri kendine, diğeri de ümmetinden yüce Allah’ın birliğini ikrar ve kendisinin tebliğine şehadet edenlere olmak üzere iki ala koç kurban etmiştir. “Böylece o, koçlardan birini de ümmeti için kurban etmiş bulunmaktadır. Ayrıca: “Biri Peygamber’e (s.a.s) sordu: Anam babam vardı ve ben onlara hayatlarında iyilik ederdim. Şimdi ölümlerinden sonra nasıl iyilik edebilirim? Peygamber efendimiz buyurdu: “Kendi namazınla birlikte onlar içinde namaz kılman ve kendi orucunla birlikte onlar için de oruç tutman ölümünden sonra yapılabilecek iyiliklerdendir.
“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm 39) ayetinde kastedilen anlam, kişinin ancak kendisi için bağışladığı vardır şeklindedir. Nitekim Kemal b.Hümam da bu sonuca varmıştır. Ya da ona verilen adalet değil lutuf ölçüsü gözetilir, şeklinde yorumlanmıştır. Nitekim: “İman edip de zürriyetleri, nesilleri de iman ile kendilerine tabi olanlar yok mu, biz onların nesillerini de kendilerine katarız.” (Tur 21) ayeti de bunu vurgulamaktadır.
“İnsan öldüğünde üç şey dışında ameli kesilir.” Hadisine yeniden dönersek görürüz ki, bu hadisi şerif başkasının da amelinin kesileceğine işaret etmemektedir. “Kimse başkası adına oruç tutamaz ve kimse başkası adına namaz kılamaz.” Hadisi de sevapla ilgili olmayıp yalnız sorumluluktan kurtulmanın mümkün olmayacağını bildirmektedir.
Esasen bunda aklen garipsenecek bir şey de yoktur. Çünkü bunda yalnızca bir ibadetin sevabının başkasına bağışlanması hususu söz konusudur. Bunda kimseye yönelik bir haksızlık olmadığı gibi istenen sevabı niyet edilen kişiye ulaştıracak olan da her şeyin sahibi yüce Allah’tır.
Mutezile’nin görüşü de şöyledir: Kimse bir başkasına amelinin sevabını bağışlayamaz, bağışlasa da ulaşamaz ve hiçbir faydası olmaz. Çünkü ayette: “İnsan için ancak çalıştığı vardır. Onun çalışması şüphesiz görülecektir.” (Necm 62/39-40) buyuruluyor. Hem sevap cennet demektir, cennet ise hiç kimse bırakın başkasına bağışlamayı, kendisi için bile garanti edemez.
Maliki ve Şafiilere göre, sadaka, mali ibadetlerde ve hacda kişinin başkasına amelin sevabını bağışlaması caizdir. Ancak namaz oruç ve Kur’an tilaveti gibi ibadetlerde bu caiz olmaz.”
Mevdudi (rh.a) Necm suresinin tefsirinde konu ile ilgili olarak çok güzel açıklamalarda bulunmuştur: Biz onun konuyu bağlayış şeklini buraya aktarıyoruz:
Şu husus iyice bilinmelidir ki, vekaleten ibadet, ancak söz konusu ibadete niyet ettikleri halde bir takım zorluklar nedeniyle yerine getirme firsatı elde edemeyen kimselere bir yarar sağlayabilir. Aksi takdirde ömrü boyunca hacca gitmeyi düşünmeyen bir kimse için binlerce kez hacca gidilse bile, ona yararı olmaz. Aynı husus borcu olan kimseler için de böyledir. Nitekim ömrü boyunca borcunu ödemeyi düşünmeyen bir kimse, borçlu olduğu halde vefat etse ve vefatından sonra bu şahsın borcunu başkaları ödese bile Allah katında o kimse yine borçlu kabul edilir. Bu şahıs, yaşarken borcunu ödemeyi istemiş ama ödeyememiş olursa ve onun yerine bir başkası borcunu öderse o takdirde böyle bir günahtan kurtulabilir. ”
Bu konuda kaydettiklerimiz İnşallah yeterlidir. Yalnız şunu hatırlatmada fayda vardır: “Bazen iki görüş savunucuları çok aşırı gitmektedirler. Hatta birbirlerini tekfir derecesine bile düşerler. halbuki ölüye ister Kur’an oku, istersen okuma, delilleri yukarda zikredildi. Mesele tamamen tercihtir. İnşallah okunanlar ölüye ulaşıyordur. Çünkü hepimiz birgün öleceğiz…
Kaynak: Cenaze Ahkamı
BENZER KONULAR:
- Okunan Kur’an ve yapılan hayır ölüye ulaşır mı?
- Her dua ölüye ulaşır mı ?
- Ölüye sevap nasıl ulaşır
- Ölüye dua örneği türkçe
- Ölüye nasıl dua edilir
- Tümünü görüntüle.
- “Arkasından Ağlanması Sebebiyle Ölüye Azap Edilir” Hadisi
- Ölüye dua örneği türkçe
- Ölüye hangi sure okunmaz?
- İnternetten dinleyerek ölüye Yasin bağışlamak
- Tümünü görüntüle.
- Dini soru sor Cevap Al
- Dini soru sor Cevap Al Sitesi Hakkında Bilgi
- Dini soru sor kimin?
- Dini soru sor imamlar cevaplıyor
- Dini soru sorabileceğim site arıyorum ?
- Tümünü görüntüle.
Cevapla