Paylaş
Ölen Kişi Hakkında İyi ve Kötü Konuşmanın Hükmü
Question
Ölülerin ardından iyi-kötü konuşmak caiz mi?
Ölüler hakkında mü’minlerin şehadetleri çok önemlidir. Mü’minlerin ölen zat hakkında yaptıkları şahitliği Allah(c.c)’ın kabul ettiğine dair sahih hadisler mevcuttur. Mü’minlerin ölülerinin hayırla anılması vacibtir. Fasık, bidat ehli ve münafık ise bunun dışındadır. Onların hakkında konuşulmasında bir mahzur yoktur. Zaten kâfirlerin konuşulması meselesi hakkında açık nasslar vardır. Şimdi konu ile ilgili rivayetlere geçilebilinir.
“…Abdulaziz bin Suheyb dedi ki; “Ben, Enes b. Malik(r.a)’ten işittim şöyle diyordu: “(Bir kere) Peygamber(s.a.s) sahabelerinin yanında bir cenaze geçirdiler. Sahabeler bu cenazeyi hayırla yad edip övdüler. Peygamber (s.a.s) “vacib oldu” dedi. Sonra başka bir cenaze daha geçirdiler. Sahabeler bu cenazeyi de şerr ile anıp kötülediler. Peygamber(s.a.s) yine “vacib oldu” buyurdu. Bunun üzerine Ömer İbnu’lHattab:
“Ne vacib oldu?” diye sordu. Rasulullah (s.a.s) ise:
“Şu önce geçen cenazeyi hayırla anıp övdünüz. İşte ona cennet vacib oldu. Şu sonra ki cenazeyi de şer ile anıp kötülediniz. Buna da cehennem vacib oldu. Çünkü sizler yeryüzünde Allah’ın şahidlerisiniz” buyurdu. ”
Başka bir hadiste şöyledir:
“… Ebu Hureyre (r.a)’den: Nebi (s.a.s)’nin yanından bir cenaze geçti. (sahabeler) onu hayırla andılar. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):
“Vacib oldu” buyurdu.
Sonra bir başka cenaze geçti. Onu da şerle andılar. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s);
“Vacib oldu” buyurdu. O zaman oradakiler:
“Ya Rasulallah, ilki içinde, ikincisi için de “vacib oldu” dedin, dediler. Rasulullah (s.a.s);
“Melekler, Allah’ın semadaki şahitleridir. Sizler ise yerdeki şahitlerisiniz” buyurdu.
Başka bir rivayette de:
“…Seleme (bin Akva) refederek dedi ki: Rasulullah (s.a.s)’ın önünden
Ensar’dan bir adamın cenazesi geçti. Hayırla sena ettiler. Rasulullah (s.a.s) dedi ki:
“Vacib oldu.” Sonra bir başka cenaze daha geçti. Onu da alçaltarak (kötüleyerek) sena ettiler. Rasulullah (s.a.s) “vacib oldu” dediler ki;
“Ya Rasulallah! ne vacib oldu” diye (sorunca) dedi ki;
“Melekler Allah’ın semadaki şahitleridirler. Sizler de Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz.”
Başka bir rivayette;
“…Ebu Hureyre (ra) dedi ki: Nebi (s.a.s)’nin yanında idik. Bir cenaze geldi ve insanlar hayırla yad ettiler. Rasulullah (s.a.s) dedi ki: “Vacib oldu.” Sonra bir başka cenaze geldi. İnsanlar onun hakkında (kötü) konuştular. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s); “vacib oldu” dedi. Rasulullah’ın ashabı dedi ki: “Filan geldi vacib oldu dedi., filan geldi vacib oldu dedi.” Ömer (r.a) dedi ki: “Babam ve annem sana feda olsun! Filan geldi insanlar hayırla andılar dedin ki; vacib oldu. Sonra filan geldi insanlar şerle andılar dedin ki: Vacib oldu.” (Rasulullah) (s.a.s) dedi ki:
“Kardeşiniz getirildi. Sizin şehadet etmiş olduğunuz şahidlikten dolayı vacib oldu. Sonra filan kardeşiniz getirildi. Siz şehadet etmiş olduğunuz gibi şehadet ettiniz. Sizin şahitliğinizden dolayı vacib oldu. Sizler yeryüzünde bazılarınız bazılarınızın üzerine Allah’ın şahitlerisiniz.”
Mü’minlerden kimin şahitliğinin geçerli olduğuna dair İbn-i Mace şerhinde şunlar geçmektedir: “Hadislerdeki “vacib oldu” cümlelerinin manası iyilikle anılan cenazeye cennet sabit oldu. Kötülükleriyle anılan cenazeye cehennem sabit oldu. İki hadisin sonunda müminlerin yeryüzünde Allah’ın şahitleri olduğu bildiriliyor. Hadislerden anlaşıldığına göre mü’minler ölen bir mü’mini hayırla anarlarsa cennetlik olur; kötülüğü aleni olanları kötülükle anarlarsa cehennemlik olur. Bu etkili şahitliğin sahabelere mahsus olması muhtemeldir. Çünkü onlar adetleri dolayısıyla daima doğru ve hikmetle konuşurlardı. Onların izini takib eden takva sahibi salih mü’minler de onlar gibidir. Şu halde hadislerde ki hükümlerin dönüm noktası fazilet, salahat, doğruluk ve emniyet ehlinin şahitliğidir. Fasıkların şahitliğinin bir değeri yoktur. Çünkü onlar bazen fasıkları iyilikle, fazilet ehlini de kötülükle anarlar. ”
Bu şahitlerin sayısı hadislerde şöyle belirtilmiştir: “Enes b. Malik’ten merfuan; Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Müslüman bir kişi ölür de komşularından en yakın olan dört ev halkı onun iyi birisi olduğuna şehadet ederlerse Allahü Teâlâ onların bu şahit-
liklerini kabul eder ve o kişinin sizin bilmediğiniz günahlarını da affettim der, ”
Diğer bir hadiste şöyledir: “… Ebu’lEsved edDueli şöyle demiştir:
Bir kere Basra’dan Medine’ye gelmiştim O sırada Medine’de bir hastalık vaki olmuştu. Ben Ömer İbnu’l-Hattab’ın yanına oturdum. Bizim topluluğun yanından bir cenaze geçti. Bu cenaze sahibi oradakiler tarafından hayırla anılıp övüldü. Bunun üzerine Ömer; “vacib oldu” dedi. Sonra diğer bir cenaze daha geçirildi. Yine orada bulunanlar tarafından cenazenin sahibi hayırla anılıp övüldü. Ömer yine; vacib oldu dedi. Daha sonra üçüncü bir cenaze geçirildi. Bu sefer orada bulunanlar tarafından bu cenaze şer ile anılıp kötülüğü söylendi. Ömer bu sefer de “vacib oldu” dedi. Ebu’l Esved dedi ki; Ben:
“Ey mü’minlerin emiri! Ne vacib oldu” dedim. Ömer:
“Ben Peygamberin söylediği gibi söyledim. Peygamber (s.a.s)
“Herhangi bir müslüman hakkında dört (mü’min kişi hayırla şehadet ederse, Allah o müslüman kişiyi cennete girdirir” buyurdu. Biz; üç kişi de şehadet ederse böyle mi?” diye sorduk. Peygamber; “Üç kişi şehadet ederse de böyledir” buyurdu. Sonra; iki kişi şehadet ederse de böyle midir?” dedi. Peygamber (s.a.s) “İki kişi şehadet ederse de böyledir” buyurdu. Bundan sonra biz Peygambere bir şahitten sormadık.”
Bu hadisin açıklamasında Mehmed Sofuoğlu 247 no’lu dipnotta şunları aktarmıştır:
“Cenazenin iyi veya kötü haline şehadet hususunda şahitlerin dört, üç, iki olarak ihtilafının hikmeti şöyle izah edilmiştir:
Bu sayı ihtilafı şehadetin manaları ve mertebelerindeki ihtilafa tabi bir ihtilaftır. Çünkü ölü bazı defa iyilikleri ve faziletleri halk dilinde yaygın bir kimse olur da güzel huyu herkes tarafından duyulur, bilinir. Böyle cenazede şahidlerin tevatur ve çokluğu müstehap kılınmıştır ki bu da dörttür.
Ve bu sayı şehadetin en üst mertebesidir. Allah bunu yalnız zina şahitliğinde teklif buyurmuştur. Sonra şehadet lehine şehadet edilenin hallerini idrake vesile olduğundan dört şahit bulunmazsa üçe, üç şahid bulunmazsa ikiye kasredilmiştir. Bu da şehadetin en aşağı mertebesidir. Bu sebepten sahabeler bir şahitten sual etmemişlerdir. Şehadetin ahiret işleri hakkında da dünya işlerinde olduğu gibi cereyanına müsaade buyrulması hiç şüphesiz, Allah’ın kullarına bahşeylediği bir rahmettir. ”
Hz Aişe (r.anha)’dan şu hadis rivayet edilmiştir: “Bize Adem İbn Iyaz tahdis edip şöyle dedi: Bize Şube, el-Ameş Süleyman İbn Mihran’dan o da müfessir Mücahid İbn Cebr’den o da Aişe’den tahdis etti ki, Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (s.a.s):
“Ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar, önden göndermiş amellerinin karşılıklarına ulaşmışlardır” buyurdu.
İmam Gazali (rh.a) İhya’u Ulumi’d-Din’de şunları söylemektedir: “Ölüyü övmek ve hayırla anmak müstehabtır.”
Eğer ölü müminin ise ona sövmemiz doğru bir tavır olmaz. Aişe (r.anha)’nın hadisinde olduğu gibi o önceden gönderdiği amellere ulaşmıştır. Kafirlerin ölülerine gelince Seyyid Sabık “Fıkhus-Sunne”de şöyle demiştir:
“Kâfirlerin ölülerine sövmek ve onlara lanet etmek caizdir. Allahü Teâlâ; “Ben-i İsrail’den kâfir olan kimseler lanetledi.” (Maide Suresi: 78) ve “Ebu Leheb’in elleri kurusun ve kurudu da”(Mesed Suresi: 1) ve Firavun ve emsali olanlara lanet edilir. Allah’ın kitabında meşhur olduğu şekliyle ona sebt edilir. Şu şekilde: “Dikkat Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.” (Hud Suresi: 18)
Kâfirlerin ölülerinin kötülüklerini anlatmak caiz olan bir husustur. Ama Rasulullah (s.a.s) ölen kâfire sövülerek onların Müslüman evlatlarına eziyet etmeyi hoş görmemiştir. Bu konuda şu hadisleri zikredebiliriz:
“Ziyad bin Alakah dedi ki: Muğire bin Şube’nin yanındaki bir adamdan işittim, dedi ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi: “Ölülere sövmeyiniz, bununla hayatta olanlara eziyet edersiniz.
İmam Celaleddin es-Suyuti (rh.a) “Esbabul Vurudul Hadis” adlı eserinde bu hadisin söylenmesine sebep olan 4 hadis zikretmiştir. Biz bunlardan birini zikredelim:
“İbn-i Sad, Ahmed b. Hanbel ve Hâkim (bu hadisin sağlam olduğunu söyler) İbn-i Abbas’ın şöyle söylediğini rivayet ederler. Bir adam Abbas’ın babasını zikretti ve ona küfretti. O’na (İbn-i Abbas’a) dedi ki: “Haşimoğlu Abdulmuttalib’i, Ben-i Sehm kabilesinin kahinesi Gaytala ile beraber gördüm. Allah onların ikisini cehennemde bir araya getirmiştir.” Bunun üzerine Abbas ona bir tokat attı. O arada insanlar toplandı ve dediler ki:
“Allah’a yemin olsun ki Abbas’ın onu tokatladığı gibi biz de Abbas’ı tokatlayacağız.” Durum Rasulullah (s.a.s)’a ulaşınca Rasulullah (s.a.s) bir hutbe irad etti ve buyurdu ki:
“Allah’ın indinde en şereflisi kimdir?” Dediler ki: “Sensin” O da buyurdu ki: “Abbas bendendir ve ben de ondanım. Öyleyse ölülerimize sövmeyiniz ki, onunla dirilere azab verirsiniz. ”
Başka bir hadiste de şöyle geçmektedir:
“…Ebu İshak’tan Rasulullah (s.a.s) bir kabrin yanından geçerken Ebu Bekr: “Allah bu kabrin sahibine lanet etsin. Çünkü o Allah’ın düşmanlarından biriydi” dedi. Yanlarında kabir sahibinin çocuğu da vardı. Çocuk Ebu Bekr’e: “Bilakis Allah, Ebu Kuhafe’ye lanet etsin. Allah’a yemin olsun ki o mi-
safire hiçbir ikramda bulunmaz ve düşmanla savaşmazdı” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s): “Ölülere sövmeyiniz ki hayattakilere eziyet vermeyesiniz” buyurdu. ”
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; mü’minlerin muttaki olanları hakkında konuşmamız caiz değildir. Fasık, bid’at ehli, münafık ve kâfirlerin hakkında konuşmak caizdir. En iyisini Allah bilir.
Kaynak: Cenaze Ahkamı ve Salatul Cenaiz
BENZER KONULAR:
- Şahitlik Ne Demek
- Yalan Ve Yalancı Şahitlik
- Şahitlik yapmamak günah mı
- Dini Nikahta Şahitlik
- islâm’da şahitlik şartları
- Tümünü görüntüle.
- Allah’ı görmek, onunla konuşmak mümkün müdür?
- İleride evlenmeyi düşündüğümüz kişi ile telefonla konuşmak ve mesajlaşmak caiz mi?
- Sövmek, saymak ve argo konuşmak günah mı?
- Ölmüş Zalim Birinin Arkasından konuşmak
- Evli bir adamla konuşmak günah mı?
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Vefat eden kimselerle ilgili iyi veya kötü konuşmanın hükmü önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle mü’minlerin ölen bir kişi hakkında yaptıkları şahitlik, Allah Teâlâ katında önem taşır ve bu durumun önemini vurgulayan sahih hadisler mevcuttur. Bu makalede, ölen kişi hakkında iyi ya da kötü konuşmanın hükmünü inceleyeceğiz.
Mü’minlerin ölmüş bir kişiyi hayırla anmaları vaciptir. Ancak fasık, bid’at ehli ve münafıklar bu hükmün dışında tutulmuştur. Onların arkasından kötü konuşmakta bir sakınca olmadığı gibi, kâfirlerin arkasından konuşmak konusunda da çeşitli naslar vardır.
Bu hususta Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) rivayet edilen hadislerine bakalım. Enes bin Mâlik (r.a) şöyle buyurmuştur: “Bir defa Peygamber Efendimiz (s.a.s), sahabeleriyle birlikteyken bir cenaze geçti. Sahabeler bu cenazeyi överek hayırla yad ettiler. Peygamberimiz (s.a.s) ‘Vacip oldu’ buyurdu. Daha sonra bir başka cenaze geçti. Sahabeler bu cenazeyi kötülüyerek andılar. Peygamberimiz (s.a.s) yine ‘Vacip oldu’ buyurdu.” Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a), “Ne vacip oldu ya Rasulallah?” diye sordu. Rasulullah (s.a.s), “Önce geçen cenazeyi hayırla yad ettiniz, ona cennet vacip oldu. Sonra geçen cenazeyi ise şerle andınız, ona da cehennem vacip oldu. Çünkü sizler yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz” buyurdu.
Bu rivayetlerden anlaşıldığı gibi, mü’minler ölen bir mü’mini hayırla anarlarsa o kişi cennetlik olur; eğer kötülükleriyle anılırsa cehennemlik olur. Bu şahitliğin sahabelere mahsus olması muhtemeldir, çünkü onlar, doğruluğuyla bilinen kimselerdi ve daima hikmetle konuşurlardı. Onların izinden giden takva sahibi salih mü’minler de aynı hükme tabidir.
Bir cenaze hakkında şahitlik eden mü’minlerin sayısına gelince, Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir müslüman ölür de komşularından en yakın olan dört ev halkı onun iyi birisi olduğuna şahitlik ederse, Allah Teâlâ onların bu şahitliklerini kabul eder ve o kişiyi cennete gönderir.” Bu hadis, şahitlik edenlerin sayısının önemini ve şahitliklerin derecelerini ortaya koymaktadır.
Hz. Aîşe (r.anha)’dan rivayet edilen bir hadiste ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar, önden gönderdikleri amellerinin karşılıklarına ulaşmışlardır.” Bu hadis, mü’min bir kimsenin arkasından kötü konuşmanın caiz olmadığını göstermektedir.
Kâfirlerin ölülerine gelince, onlara sövümek ve lanet etmek caizdir. Nitekim Allah Teâlâ, “Ben-i İsrail’den kâfir olan kimseler lanetlendi” (Maide Suresi: 78) buyurmuştur. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.s), ölen kâfire sövülerek müslüman evlatlarına eziyet edilmesini uygun görmemiştir. Bu konuda, “Ölülere sövmeyiniz, bununla hayatta olanlara eziyet edersiniz” buyurmuştur.
Sonuç olarak, muttaki mü’minler hakkında kötü konuşmak caiz değildir. Ancak fasıklar, bid’at ehli, münafıklar ve kâfirlerin arkasından kötü konuşmakta bir sakınca yoktur. En iyisini Allah bilir.