Ölüyü Defnettikten Sonra Dua Etmek ve Telkin

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Oluyu Defnettikten Sonra Dua Etmek ve Telkin

Cenazeyi (ölüyü) Defnettikten Sonra Dua Etmek ve Telkin Okumak

Ölü defnedildikten sonra ona dua etmek müstehabtır. Bu konudaki delil şu hadistir.

Osman bin Affan’dan (r.a) demiştir ki:

Peygamber(a.s) cenazeyi defnetme işini bitirince (kabrin) başında durup:

Kardeşiniz için (Allah’dan) af dileyiniz. Onun için (kabir sualine cevap vermekte) muvaffakiyet isteyiniz. Çünkü o, şu anda sorguya çekiliyor.” buyurdu.

Bu hadisin zahirinden ölüye dua edilmesi anlaşılır. Yalnız belli bir dua şekli söylenmemiştir. Bazı rivayet edilen eserde sahabeye ait dualar mevcuttur. Şunu söylemek mümkündür; ölünün hayrına, lehine olacak bir şekilde dua edilebilir.

Hadiste bildirildiği üzere kabir sualine karşı, başarması için dua edilir. Bu konudaki eserleri zikredelim:

Abdurrezzak ibni Cureyc’ten, dedi ki: Abdullah ibni Ubeydullah bin Ebi Meleyke’nin şöyle dediğini işittim:

“Abdullah bin es-Saib’in kabri tamamlandığında İbni Abbas’ı insanlarla beraber gördüm. İbni Abbas ayağa kalkıp (kabrin) üzerinde durdu, onun için (yani ölü için) dua etti. Dedim ki: söylediklerinden bir şey duydum? Dedi ki; hayır (duymadın).

Eğer bu konu için özel bir dua olsaydı İbni Abbas (r.a) bunu insanlara öğretmek için söylerdi. Daha önceden zikrettiğimiz cenaze namazında Fatiha okumanın sünnet olduğunu insanlara öğretmek için cenaze namazını yüksek sesle kıldırıp sonra insanlara dönüp, “Ey insanlar! Vallahi Kur’anı yüksek sesle okumam onun ancak sünnet olduğunu öğrenmeniz içindir.
Dediği gibi derdi. Allahu Alem.

Bu konuda İbni Ömer (r.a)’den şu nakledilmiştir.

“Mansur, Kesir bin Müdrik’ten (dedi ki):”

“İbni Ömer (ra) ölünün (mezarının) üstü düzeltilip (tamamlandığında şöyle) derdi:”

“Allah’ım ehlini, iyalini, malını, aşiretini bırakıp sana gelmiştir. Günahı büyüktür. Onu bağışla.”

Hz. Ali (r.a)’nin şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir:

Abdurrezzak, Sevri’den (o da) Ameş’ten (o da) Umeyr bin Said’den, dedi ki:

“Ali (r.a) Zeyd bin el-Mükeffe üzerine dört tekbir getirdi (cenaze namazı kıldırdı) ve Onu defin ederken kabrinin yanına oturdu (Ve) dedi ki:”

Allah’ım senin kulun ve senin kulunun çocuğudur. Bugün senin yanına indirdik ve sen ona menzilini hayırlı kıl. Allahım girdiği yeri onun için genişlet, günahlarını bağışla. Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz. Sen onu en iyi bilensin. Ve onu böyle al. ”

Enes bin Malik (r.a)’in şöyle dediği rivayet edilir:

İsmail bin Aliyeh, Abdullah bin Ebi Bekir’den, dedi ki:

“Enes bin Malik kabir düzeltilip (defin işi bittiği) zaman ölünün kabri başında ayakta durup şöyle derdi:”

Allah’ım senin kulun sana döndü, onu rahmetine yükselt. Allah’ım kuru toprağa yanları (deydi) ve Semanın kapılarını onun ruhu için aç ve onu senden (yana) güzel bir kabulle kabul et. Allah’ım muhsinlerden idi. Onun iyiliklerini çoğalt (dedi) veya onun iyiliklerini artır. O, kötülüklerden sakınırdı.”

Definden sonra ashabın yaptığı dualar budur. Bununla birlikte Kur’an okumakta yapılan duaların arasında olabilir. Bu uygulamayı İbni Ömer (r.a) Rasulullah (s.a.s)’tan nakletmektedir. Bu konudaki hadis şöyledir: Abdurrahman bin el-ala bin el-Laclac dedi ki:
Babam bana dedi ki:

“Ey oğlum, öldüğüm zaman bana bir lahd yap. Beni lahdime koyduğun zaman de ki; Allah’ın adıyla ve Rasulullah’ın milleti üzerine, sonra toprağı (kabrimin) üzerine koy. Sonra başımın yanında Fatiha ve Bakara’nın sonunu oku. Rasulullah (s.a.s)’ı işte böyle derken duydum.”750

Abdullah ibni Ömer’den de aynısı rivayet edilmiştir.

İbni Ömer (r.a) dedi ki: Rasulullah’ı (s.a.s) şöyle derken dinledim:

“Sizden biriniz öldüğünde, onu aranızda tutmayın, süratlice onu kabrine götürün. Onun için başucunda Fatihatul-Kitabı, ayaklarının yanında Bakara suresinin sonunu onun kabrinde okuyun.”

Bu hadis diğer hadisle kuvvet bulur. Kur’an’dan bu surelerden belirtilenlerin okunması güzel olur.

Başka bir rivayette de şöyle geçmektedir.

Abdurrahman bin el-Ala bin el-Leclec babasından, O oğluna dedi ki: “Beni kabrime koyup lahdime yerleştirdiğinde deyin ki: Bismillah ve Ala milleti Rasulillah (s.a.s) ve (kabrin) üzerin toprakla (hörgüç) şeklini verin. Ve başımın yanında Bakaranın başını ve Bakara’nın sonunu okuyun. (el-Ala bin Leclec dedi ki) Ben İbni Ömer’in bundan hoşlandığını gördüm”

Bu hadislerden ölüye dua edilmesinin gerekliliği anlaşılmış oldu. Bundan sonra telkin konusunun işlenmesine geçebiliriz. Çünkü telkin meselesi de bir nevi dua gibidir. Yalnız telkin Rasulullah (s.a.s) zamanında yapıldığına dair herhangi bir rivayet yoktur. Ancak Müslim’de ve diğer sünenlerde rivayet edilen şu hadisi saymazsak. Hadis şöyledir:

Yahya b. Umara rivayet etti. Dedi ki: Ebu Said el-Hudri’yi şöyle derken işittim:

“Rasulullah (s.a.s):”
-“Ölülerinize Allah’dan başka ilah yoktur, sözünü telkin edin, buyurdular

Hadiste geçen لقنوا مؤثاكُم Lekkinu mevtaküm; Ölülerinize telkin edin lafzını Şafii ulemasından bazıları zahir manası üzerine almışlardır. Yani ölülerinize definden sonra telkin yapın manasını vermişlerdir. Yalnız daha öncede incelediğimiz gibi ölülerinize telkin edin, manası ölmek üzere olan kardeşlerinize telkin edin, manasından daha kuvvetlidir. Bu manayı kuvvetlendiren başka hadislerde vardır.

İbni Abidin (rh.a) Reddu’l-Muhtar’da şunu kaydetmiştir.

Cenaze defnedildikten sonra telkin yapılmaz. Mirac’ta zahir rivayet olduğu bildirilmiş, sonra şöyle demiştir: “Habbaziyede ve Şeyh Zahid Saffer’den naklen Kafi’de beyan edildiğine göre bu hüküm Mutezile taifesinin kavline göredir. Çünkü onlara göre öldükten sonra dirilmek imkansızdır. Ehli sünnete göre ise “ölülerinize Lailahe illallah’ı telkin edin” hakikatine hamledilmiştir. Zira hadislerin delaleti vechile Allah Teala ölen kimseyi diriltir.

(……) Fetih sahibi, ölünün işitip işitmediğini bildiren, delillerin arasını bulmakla beraber hadiste ki “ölüleriniz” ifadesinden, bu sözün hakikatı kastedildiğini teyit hususunda uzun uzadıya söz etmiştir… lakin Münye şerhin de beyan edildiğine göre cumhur ulema buna, mecaz murad olunduğunu söylemişlerdir: Mezkur şarih bundan sonra şunları söylemiştir. “Definden sonra telkinden men edilmemesi bunda bir zarar olmadığı içindir. Bilakis fayda vardır. Çünkü meyyit zikir sayesinde yalnızlık hissetmez.
Nitekim hadislerde varid olmuştur.”

Ben derim ki, Tahtavi’nin Zeylei’den naklettiklerini ben Zeylei’de görmedim. Orada gördüklerim şunlardır: “Bazıları telkin yapılır, demişlerdir. Delilleri rivayet ettiğimiz hadisin zahiridir. Bir takımları telkin yapılmayacağını, bazılarıda emredilmediği gibi yasakda edilmediğini söylemişlerdir.” Birinci kavlin delilinin gösterdiğine bakılırsa onu tercih ettiği anlaşılıyor.

İbni Abidin (rh.a) hadis hakkındaki tahkiki budur. Buna dayanarak bu olayla ilgili yukarıda zikrettiğimiz hadis delil olarak gösterilebilinir.

Telkine delil olacak bir hadiste tabiinden rivayet edilmiştir. Celal Yıldırım “Ahkam Hadisleri” adlı kitabında şu hadisi zikretmiştir, hadis şöyledir: “Raşid b. Sad ve Damre b. Habib ve Hakim b. Umeyr’den yapılan rivayete göre şöyle demişlerdir: “Ölünün kabri kapanıp tesviye edildikten ve oradaki insanlar ayrılmak üzere oldukları zaman isterler ki, ölen kimseye kabrinin yanında şöyle telkinde bulunsunlar: “Ya Filan! De ki: La ilahe illallah ve Eşhedu ella ilahe illallah” Bunu üç defa tekrarlar ve sonra devamla: “Ya Filan! De ki: Rabbim Allah’tır, dinim İslam’dır, peygaberim, Muhammed (s.a.s)’dir… Sonra ayrılıp giderler.” (Suneni Said b. Mansur Neylu’l-Evtar (4/101)

Zayıf bir Hadiste de şöyle geçmektedir:

Ebu Umame (r.a)’den (Allah Rasulu (s.a.s) buyurdu):

“Kardeşlerinizden biri öldüğünde üzerine toprak örttüğünüz zaman biriniz kabrinin başında durup şöyle seslensin: “Ey filan oğlu filan!” Çünkü o, duyar fakat cevap veremez. Sonra şöyle desin: “Ey filan oğlu filan!” Çünkü o kalkıp oturur. Sonra şöyle desin: “Ey filan oğlu filan!” Çünkü o, bizi irşad et, Allah seni esirgesin” der. Fakat siz onun farkına varamazsınız. Ondan sonra şöyle desin:

“Dünyadan çıktığın halini hatırla! Allah’tan başka hiçbir ilah bulunmadığına Muhammed’inde onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ettin. Çünkü sen, Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı, peygamber olarak Muhammed’i, imam olarak Kur’an’ı kabul edip hoşnut oldun.” Çünkü Münker ile Nekir birbirlerinin elinden tutup şöyle derler: “Haydi gidelim artık. Hücceti kendisine telkin edilen kimsenin yanında duramayız. Böylece Allah onlara karşı savunucusu olur.

Bir adam şöyle dedi:

“Ey Allah’ın Resulü, eğer annesini bilmezse? Cevap verdi: Onu Havva’ya nisbet ederek: Ey Havvaoğlu, diye hitap eder, buyurdu. ”

Ahkam Hadisleri adlı kitabta bu hadisle ilgili olarak şunlar kaydedilmiştir:

“Telhis’te bu hadisin Taberani tarafından da rivayet edildiği ve isnadın sahih olduğunu belirtmiştir. Ez-Ziya ise bunu ahkamında kuvvetlendirir anlamında rivayet etmiştir. Abdulaziz eş-Şafii adlı eserinde bunu tahric etmiştir. Ancak Müctehid imamların çoğu bu rivayeti sahih görmemiştir. ” Neticede imamlarımız bu delillere dayanarak hüküm vermişlerdir. Abdurrahman el-Ceziri “Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı” adlı kitabında konu ile ilgili olarak şunları zikretmektedir.:

“Defin işi tamamlandıktan ve kabir üzerine toprak atılıp düzelttikten sora yeniden telkinde bulunmak müstehab olur. Telkin okuyacak olan kişi telkine başlarken eğer ölüyü tanıyorsa, ona: Ey filan kadının oğlu filan, diye hitabda bulunmalıdır. Tanımıyorsa, Havva’ya nisbet ederek, Ey Havva’nın kızı/oğlu filan, demeli sonra şu telkini okumalıdır:”

اذْكُرُ الْعَهْدَ الَّذِي خَرَجْتَ عَلَيْهِ مِنَ الدُّنْيَا شَهَادَةَ لا إله إلا الله وَ أَنْ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَ أَنَّ الْجَنَّةَ حَقٌّ وَ النارُ حَقٌّ وَ إِنَّ الْبَعْثَ حَقٌّ وَ أَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَ أَنَّ اللهَ يَبْعَثَ مِنْ فِي الْقُبُورِ وَ أَنَّكَ رَضِيتَ بِاللَّهِ ربا و بالاسلام دينا وَ بِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَبِيًّا وَ بِالْقُرْآنَ إمَامًا وَ بِالْكَعْبَةِ قِبْلَةَ وَ بِالْمُؤْمِينَ إِخْوَانًا

Dünyadan çıkarken üzerinde bulunduğun ahdi hatırla ki, o ahd şuna tanıklık etmektedir. Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed onun Resulüdür. Cennet gerçekten vardır. Cehennemde gerçekten vardır. Kıyamet gelecektir. Geleceğinden şüphe yoktur. Allah kabirlerdekileri diriltecektir. Ve Rab olarak Allah’ı, din olarak İslami Peygamber olarak Muhammed (s.a.s)’i, rehber olarak Kur’an’ı, kıble olarak Kabe’yi, kardeş olarak da müminleri seçip beğendin.

Definden sonraki bu telkin, Şafii ve Hanbelilere göre müstehabtır. Malikilerle Hanefilerin buna ilişkin görüşleri (şöyledir): Hanefiler dediler ki: Definden sonra telkin okumak ne emredilir, ne de yasaklanır. Zahir rivayet yasaklanmasını gerektirmektedir. Malikiler dediler ki: Defin esnasında ve definden sonra telkin mekruhtur. Telkin, ancak ölüm anında mendup olur.

Definden sonra bunu yapmak genel anlamıyla müstehab’tır. Yalnız şunu hatırlatmak gerekir ki, telkinde söylenen sözlerin meyyitin hayatında bir yeri yoksa İslam’ı yaşamamış, Allah’ın ve Resulünün gösterdiği yaşam tarzını beğenmemişse, bu hatırlatmanın ona hiçbir faydası olmaz.

Üzerinde yaşadığımız topraklarda bu hassasiyet kaybolmuştur. İslam’a düşmanlık eden kişi öldüğünde İslam dininin esaslarına göre gömülüp ona Müslüman muamelesi yapılmaktadır. Bu örften olar bir şey gibi yapılmaktadır. Her kim olursa olsun, İslam’a düşman bir şekilde ölmüşse Hz. Ali (r.a)’nin, Rasulullah’ın emrettiği şekilde babasını gömdüğü gibi gömmelidir. Hissiyatın din hususunda bir yeri yoktur. Sözün kısası, Müslümanlar ölüleri için telkin yapabilirler. Şafiilere göre bu müstehabtır. Malikilere göre mekruh, Hanefilere göre yapılması emredilmediği gibi yasaklamada söz konusu değildir. Hanbeliler de Şafiiler gibi düşünmektedirler. Allah en iyisini bilir.

Mecmeu’z-Zevaid’te geçen telkin hadisi ile ilgili olarak İmam Nevevi’nin sözü Fıkhu’s-Sunne’de şöyle geçmektedir:

Nevevi dedi ki: Bu hadis zayıftır, lakin onu göz ardı etmemişlerdir. Ulema, muhaddisler ve onlardan başkaları bu hadislerin fazilet, tergib ve terhib babından olduğuna ittifak etmişlerdir. Bu hadisi kuvvetlendiren şahidleri vardır. Şu hadis “(Kardeşiniz için) başarı isteyin” ve Amr bin elAs’ın vasiyeti gibi bu iki hadisde sahihtir. Şam ehli bunu bırakmamışlardır. Amelleri bunun üzerinedir. Bu zamandan önce ve şimdi de. ”

Bu konu ile ilgili olarak aktaracaklarımız bu kadar. Kaynak: Cenaze Ahkamı ve Salatul Cenaiz

Dini Sitelerimiz:

dinisite.tr

arapcadua.com

mumsema.com.tr

dinisorusor.com

islamisorusor.com

dinisorusorcevapal.com

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

  1. Yaralı Melle avatarı
    0
    2024-11-03T00:01:35+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Ölüyü defnettikten sonra dua etmek ve telkin vermek, İslam kültüründe yaygın olan bir gelenektir ve ölen kişi için merhamet, bağışlanma ve rahmet dilemek için yapılır. Telkin ve dua, ölünün ardından onun ahiret yolculuğunda huzur içinde olması ve Allah’ın rahmetine kavuşması amacıyla yapılır.

     

    Ölüyü defnettikten sonra yapılan telkin ve dua genellikle şu şekildedir:

     

    1. Telkin Duası: Mezara indirildikten sonra ölünün başında telkin verilir. Telkinde, ölen kişiye “soruları doğru cevaplaması” ve Allah’ın emirlerine bağlı kalmış olduğuna dair güvence verilir. Geleneksel olarak, telkin sırasında ölene “Münker ve Nekir” meleklerinin soruları hatırlatılır ve bunlara Allah’a, peygamberlere ve ahiret gününe imanla cevap vermesi tembih edilir.

     

     

    2. Dua: Telkinden sonra, ölünün ruhuna Fatiha, Yasin veya diğer dualar okunur ve cemaatle birlikte amin denir. Bu dualar, ölünün ruhunun yüceltilmesi ve ahirette kolaylıkla hesap vermesi için Allah’tan yardım dilenmesini kapsar. Ayrıca topluluk, ölünün ailesine sabır ve güç vermesi için Allah’a dua eder.

     

     

     

    Mezar başında yapılan bu duaların amacı: Ölenin ahiret yolculuğunun kolay geçmesini dilemek, kalanlar için teselli bulmak ve dini vecibeleri yerine getirmektir.

     

     

    En iyi cevap

Cevapla