Aslında ramazan ayında yiyecek yönünden az tüketim, hafif gıda, basit yaşamak müslümanların görevi olması gerekirken, yukarda söylediklerimiz -ne yazık ki- olmaktadır. Ramazan bolluk ve bereket ayıdır fakat israf ayı değildir. Ramazan az ile yetinme ayıdır, savurganlık ayı değildir. Ramazan iktisat ayıdır, fesat ayı değildir.
Bizi en çok üzen şey oruçlunun gündüz boyunca tuttuğu oruçla kazandığını iftar sofrasında kaybettiğini görmektir. Çünkü o güneş batınca iftar sofrasına oturur oturmaz ağzını açabildiğince açar, midesine öylesine yiyecek ve içecek gönderir ki adeta şişer kalır. Bu durumu ile kaldıramayacağı yükün altına giren kimse gibi olur. Böylece ya kımıldayamaz veya sağında-solunda, organlarında ağrılara sebep olur.
Doktorlar derler ki: “İnsanın midesi belirli bir genişliğe ve çalışma gücüne sahiptir. Normalin üzerinde yemek yenirse midenin çalışma gücü ° oranda zorlanır ve o oranda mideye acı verir. Neticede bu aşırılık mideyi yorar ve hasta eder. O kadar ki içine aldığı besinleri hazmedemez duruma gelir. Sonuçta içerisindeki yemek, sıvı ve gaz birikintileri ile mide uzayıp sarkar. Bunun sonucunda kalp baskı altında kalır. Kalp midenin üzerinde olup mide ile arası diyafram gibi bir perde ile ayrılmıştır. Midenin kalbe baskı yapması nefes alma güçlüğüne ve kalp çarpıntısına sebep olur. Bu rahatsızlık daha sonra bağırsaklara uzanır. Özümlenmemiş ve hazmedilmemiş besinlerin bağırsaklara inmesi, onlara öyle bir yük yükler ki insan ya kusar veya ishal olur. Yahut kabızlık, baş ağrısı veya halsizlik meydan gelir.”
Hiç tartışmasız günümüzde gördüğümüz gerçek odur ki -pek çoğumuz- oruçlarımızı berbat ediyoruz. Nasıl mı: kimimiz sahurda, kimimiz iftarda tıkabasa oburcasına yemek yiyor, kimimiz çay-kahve ve diğer keyif verici şeylerle gece yarılarına kadar sohbet ve eğlence ile uyanık kalıyor, sonra da bunun neticesinde gündüzün pek çok kısmını uyuyarak geçiriyoruz!
Böylece oruç dolayısiyle yapmamız gereken görevlerimizi yapamıyoruz, bünyemizde bozukluk baş gösteriyor. Sonra da (bir şeyle karşılaşırsak) “oruç başıma vurdu” diyerek orucu kötülüyoruz. Oysa oruç, bizim işlediğimiz suçtan uzaktır!
islâm dini bize dosdoğru olmayı, her işin normalini yapmayı, ne •inte, ne de ifrata sapmayıp mutedil davranmayı emretmiştir.
Kur’an şu âyetleriyle buna ne güzel işaret ediyor:
Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma! Sonra kınanır (kaybettiklerinin hasretini çeker) kalırsın. (İsra/29)
onlar (mü’minler) ki harcadıklarında ne savurganlık, ne de cımrilik ederler. İkisi arasında orta bir yol tutarlar. (Furkan/67)
Yeyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Allah israf (savurganlık) edenleri sevmez. (A’raf/31)
Allah savurganlık edenleri sevmez. Çünkü onlar savurganlıkla iki günah birden işliyorlar. Öncelikle kendi nefislerine karşı aşırı davranıyor, bedenlerine ihtiyacından fazla, kaldıracağının üstünde yiyecek veriyorlar. Bununla kendi bünyelerinde bozukluğa sebep oluyorlar. Şayet orta yolu izleyip dosdoğru olsalar hiç bir problem olmayacak ve selâmette olacaklar.
İkinci günahları, yaptıkları savurganlıktır, bu da fakir insanlara zarar vermektedir. Savuranlar bunu yapmasalar fakirler de orta düzeyde bir hayata kavuşacaklar. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki beslenme bozukluğu ve açlık yüzünden hasta olanlar da var; aşırı beslenme ve oburluktan hasta olanlar da var!
İnsanlar insafı elden bırakmasa, normal ve orta düzeyde ihtiyaçlarını karşılamakla yetinse, hem kendisi selâmet bulacak, hem de fakirler orta düzeyde bir hayat sürecek. Böylece herkesin üzerinde mutluluk bayrağı dalgalanacaktır.
İslâm dininin fıtır sadakasını ramazanın sonunda verilmesini emretmesi bir hususa işaret ediyor: Oruç tutan kimse (çok zengin olmasa bile) ramazan sade, basit ve hafif geçirilmesi gereken bir ay olduğu için tutumlu davranacaktır. Ramazan boyu bu davranışından meydan gelen bolluktan hem kendisi, hem bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri adına fitresini vererek başkalarının da ramazanın bolluk ve bereketinden faydalanmasını sağlayacaktır.
Oruç sağlığa giden bir yoldur. Onu kötü davranışımızla hastalığa giden yol yapan biziz.
Ramazan ayı temizlik, ibadet ve irade gücü kazanma ayıdır. Onu yanlış davranışlarımızla tembellik ve uyuşukluk ayına dönüştüren biziz.
İslâm dini bizim için orucu emretmekle, bedenî yönden sağlıklı olmamızı, uyanık bir imana ulaşmamızı, canlı bir dinî hayata ermemian sahibi olmamızı ve Adem oğulları arasında Hımlaşmanın hakim olmasını istemektedir. Bizim görevimiz orucun bulamaçlarını gerçekleştirmek olmalıdır.
Niyetin gerisinde ne olduğunu ancak Allah bilir.
Answers ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Oruç kişiye sağlık vermektedir. Özellikle mide konusunda insanın birçok sıkıntısını giderir. Adeta Ramazan ayının dışında midemiz, sürekli çalıştığı için yorulmaktadır. Ramazan ayı içerisinde ise midemiz rahatlamakta, kendini bir ay boşta kabul etmiş gibidir.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Oruç ve sağlık ilişkisi kompleks bir konudur. Oruç, bir ibadet olarak dinî ve manevi bir boyuta sahiptir, ancak sağlık açısından da etkileri bulunmaktadır. İşte oruç ve sağlık ilişkisini anlamak için dikkate almanız gereken bazı noktalar:
Oruç tutarken sağlığınızı korumak için aşağıdaki önerilere dikkat etmek önemlidir:
Herkesin sağlık durumu farklı olduğu için, oruç tutma kararı kişisel bir tercihtir ve bireyin kendi sağlık durumuna, ihtiyaçlarına ve dinî inancına bağlıdır. Sağlık sorunları veya zorlayıcı durumlar söz konusu olduğunda, dinî otorite veya sağlık uzmanından öneri ve rehberlik almak önemlidir.