Oruç Ve Sağlık İlişkisi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Oruç Ve Sağlık

Oruc Ve Saglik Iliskisi

SORU: Orucun sağlıkla ilişkisi hakkında bilgi verimlisiniz?

CEVAP: Oruç İslâm’ın farzlarından bir farz, kurallarından bir kural, ibadetlerinden bir ibadettir. Hz. Allah, sadece dinî bir ayin olsun diye, sadece İslâmiyet’in bir belirtisi olsun diye orucu farz kırmamıştır.

Oruç ibadet edenin anlamaksızın, farkında olmaksızın yerine getirdiği, taat olarak boyun eğip teslim olduğu bir ibadet değildir. Bilakis oruç ahlâkî güzellikleri olan, insan bedenini temizleyen ve onaran bir ‘hadettir. İnsan dinî ibadetlerini yerine getirirken Allah’ın lütuf ve ihsakrar eder ve Allah’ın verdiği nimetlere şürkederse, bu ibadetlerde , ndisi için maddî ve manevî, kişisel ve sosyal, sağlık ve ahlâk yönünden birçok yararlar görür. İhtimal ki bu özellik, Allah’ın yılda bir ay çullarına farz kıldığı oruçta daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Hz. Allah oruçtan söz ederken: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Umulur ki muttakilerden olursunuz” buyurumuştur.

Ayetteki “…muttakilerden olursunuz” ifadesinde orucun hikmetine veciz ve belâğatlı bir işaret vardır. Bu, takva kelimesidir.

Takva geniş ve genel manası ile insan için yararlı olan iki sonucu gerçekleştirir. Bunlardan biri korunmaktır.

Dosdoğru ve sağlıklı tutulan orucun insanı pek çok hastalık ve zarardan koruduğunda şüphe yoktur.

Takvanın insana sağladığı ikinci sonuç (kelimenin sözlük anlamında bulunan) kuvvettir.

Her ne kadar oruç dış görünüşü itibariyle yemeyi azaltmak ve gıdadan mahrum olmak gibi görünse de, gerçekte -doğru dürüst tutulduğu takdirde- vücuda sağlık, korucuyu özellik ve kuvvet kazandırır. Bu açılardan bakıldığında sanki takva, kuvvet ve koruma demektir.

Bir insanda kuvvet ve korunma faktörleri bir araya gelince o kimse mükemmel bir sıhhat ve afiyete sahip demektir.

Oruç cahillerin sandığı gibi insanın takatini aşan ve onu bitkin düşüren birşey değildir. Çünkü Cenab-ı Hak orucu yükümlülük ve ergen-“K çağında bulunup sağlık yönünden gücü yeten ve ikamet halinde olan kimselere farz kılmıştır.

Oruç tutmaya gücü yetmeyen çocuğa oruç farz değildir.

Hasta iyi oluncaya kadar oruç tutmaz. Şifa bulduktan sonra tuta macığı orucu kaza eder. Yolcu da yolcu iken oruç tutmakla yükümlü değildir. Yolculuk hali sona erdikten sonra tutamadığı günleri kaza eder. Öyle ise oruç tutmakta bir zorluk ve insanı perişan eden bir durum yoktur.

Orucun felsefesi, ihtiyaç fazlası yiyecekle mideyi yorgun düşürmek ile bağlantılıdır. Zira mideyi bu hale getirmek genellikle vücudu kötü duruma düşürür ve çeşitli hastalıklara yol açar. Bunun içindir ki Cenab-ı Hak: “Yeyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” (A’raf/31) buyurmuştur. Hz. Peygamber de bu konuda şöyle buyuruyor:

İnsanın canının her çektiğini yemesi israftır.

Vücudun ihtiyacı oranında orta derecede yemek yemek en sağlıklı olandır. Bu konuda hadisler vardır. Bunlardan bazıları aşağıya alınmıştır:

(Aşırı derecede yemeyip bazen) aç durun ki sıhhatli olasınız. Mide hastalık yuvasıdır. Pehriz ilacın başıdır.

İnsanoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. İnsana belini dik tutabileceği kadar yiyecek yeterlidir. Şayet bir kimse mutlaka bir şeyler yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.

Bilindiği üzere mide, durup dinlenmeksizin çalışır durur. Midenin bir süre dinlenmeye ihtiyacı vardır. Eğer kişi midesine bu istirahatı sağlamaz ise mide sahibine rağmen hastalık yoluyla bu istirahatı gerçekleştirir. Sonuçta normale dönebilmek için tedavi masrafı olarak bir hayli ağır külfetler yükler. Bunun içindir ki din, oruç tutmak suretiyle her yılda bir kere, bir ay boyunca mideye istediği sakinliği ve istiraha-ti bahsetmiştir.

Nitekim doktorlar şişmanlık, karaciğer yorgunluğu, damar sertliği, yüksek tansiyon gibi hastalıklara tutulan kimselere oruç tutmayı öğütlemektedir.

Hastalık hallerinden pek çoğunda doktor hastaya çok çeşitli ve fazmemeyi salık verir. Mideyi ve bedeni hafifliğe kavuşturmak için a ereklidir. İşte doğru dürüst tutulduğunda oruç bunları gerçekleşti-‘ Demek oluyor ki oruç insanlar için bir tedavi ve şifa kaynağıdır.

Allah Teâlâ -Kur’an’da da belirtildiği üzere- kullarına orucu se-v. helirli günlerinde farz kılmıştır. Bunun hikmeti şudur: İnsan derecede aç bırakırsa bedenini zayıf düşürür ve gücünü kaymeler Böylece çalışması ve hareket etmesi için ihtiyaç duyduğu yakı-vok olur. Özellikle zor işlerde çalışan kimseler, kas gücü harcarken daha güçsüz hale düşerler.

 

Bunun içindir ki İslâmiyet orucu oniki aylık sürede bir ay olarak belirlemiş, oruç tutarken sahur ve iftar yemeklerinin yenmesini teşvik etmiştir. Sahuru teşvik etmesi gündüz vakti oruca karşı güç kazanması içindir. İftara teşvik etmesi de vücuda tekrar canlılığım ve aktivite-sini kazandırmak içindir. Ayrıca İslâm dini bir sahurla arada sahur ve iftar etmeksizin oruç tutmayı (visal orucunu) yasaklamıştır. Zira bu insanın bedenini bitkin hale getirir. Oysa Allah insanlar için zorluğu değil, kolaylığı ister. Hz. Peygamber de devamlı oruç tutacağını söyleyen bir sahabîye “Oruç tut, fakat iftarını da et. (Geceleri) namaz kıl, fakat uyumayı da ihmal etme. Vücudunun senin üzerinde hakkı vardır” buyurmuştur.

Çağdaş insanın yaşaması kompleks bir hal almıştır. Yiyecek ve içecek çeşitleri öylesine çoğalmıştır ki neredeyse çekiciliği sebebiyle insan onların kölesi haline gelmiştir. İnsanlar sürekli yeyip içmelerini artırmakta aşın tüketime yönelmektedir. Bu savurganlığın sonucunda vücudu ve mideyi perişan eden kötü sonuçlar meydana gelmektedir. u bitabımda bir münasebetle şöyle demiştim: “Dünya pek çok insa-n başında bulunan maddecilik alevinin yangınlarının meydana getir*di kasırgadan şikayet etmektedir. Bu maddeciliğe olan düşkünlük, inan ^eP isteyen, fakat vermeyen, hep arzu eden, fakat sabretmeyen le getirmiştir. Artık insanlar hep toplayıp biriktirmeye şartlanmış, ^ a§ma nedir unutmuşlar, pek çoğunda şehvet ve arzulara karşı dur-hu Ölmüştür. İşte böyle bir ortamda ramazan ayı 30 gün, geceli gündüzlü devam eden bir okul gibi senede bir kere insanların ayağına gelen güzel bir fırsattır. Samimi duygu ve inançla oruç tutan kimse bu okuldan uygulamalı dersler almakta, kendisini arzuların üstesinden gelecek, onlara direnecek güce ulaştıran bir ruh elde etmektedir.

Hayat, sonu garanti altına alınmamış bir yaşantıdır. Bir gün kazanan, öteki gün kaybedebilir. Lüks ve nimetler içinde yaşamaya alışan insan bir düşme sürprizi karşısında boynu bükük, perişan vaziyette kalır. Zira böyle bir insan hayatın katı yüzünü görmeye alışmamış, basit eşya ve edavatla yaşamamıştır. Bunu içindir ki Hz. Ömer’in şu sözü çok önemlidir: “Katı şartlar içerisinde yaşamaya kendinizi alıştırınız. Çünkü nimet sürekli olmayabilir.” İşte oruç süpriz ve zorunlu bir şekilde yokluğun içerisine düşmeden insanı yokluk ve katı şartlar içerisinde yaşamaya kendi isteği ile alıştırmaktadır.

Ne acı ve tuhaftır ki pek azı dışında insanlar orucun felsefesini unutmuş ve onu amacından saptırmışlar veya orucun sahip olduğu güzellikleri tersine çevirmişlerdir.

Bunlar güzelim ramazan ayını çeşit çeşit yiyecek, içecek ve tatlı türlerinin tüketimiyle israf ayma çevirmektedirler. Temini zor da olsa ilgililerden bu tür maddeleri ramazan dolayısıyle çarşıda bol bol bulundurmalarını istemekte, haftalar öncesinden ramazan için yiyecekler hazırlamaktadırlar. Çok önemli ve kıymetli amaçlan ise göz ardı etmektedirler.

 

Aslında ramazan ayında yiyecek yönünden az tüketim, hafif gıda, basit yaşamak müslümanların görevi olması gerekirken, yukarda söylediklerimiz -ne yazık ki- olmaktadır. Ramazan bolluk ve bereket ayıdır fakat israf ayı değildir. Ramazan az ile yetinme ayıdır, savurganlık ayı değildir. Ramazan iktisat ayıdır, fesat ayı değildir.

Bizi en çok üzen şey oruçlunun gündüz boyunca tuttuğu oruçla kazandığını iftar sofrasında kaybettiğini görmektir. Çünkü o güneş batınca iftar sofrasına oturur oturmaz ağzını açabildiğince açar, midesine öylesine yiyecek ve içecek gönderir ki adeta şişer kalır. Bu durumu ile kaldıramayacağı yükün altına giren kimse gibi olur. Böylece ya kımıldayamaz veya sağında-solunda, organlarında ağrılara sebep olur.

Doktorlar derler ki: “İnsanın midesi belirli bir genişliğe ve çalışma gücüne sahiptir. Normalin üzerinde yemek yenirse midenin çalışma gücü ° oranda zorlanır ve o oranda mideye acı verir. Neticede bu aşırılık mideyi yorar ve hasta eder. O kadar ki içine aldığı besinleri hazmedemez duruma gelir. Sonuçta içerisindeki yemek, sıvı ve gaz birikintileri ile mide uzayıp sarkar. Bunun sonucunda kalp baskı altında kalır. Kalp midenin üzerinde olup mide ile arası diyafram gibi bir perde ile ayrılmıştır. Midenin kalbe baskı yapması nefes alma güçlüğüne ve kalp çarpıntısına sebep olur. Bu rahatsızlık daha sonra bağırsaklara uzanır. Özümlenmemiş ve hazmedilmemiş besinlerin bağırsaklara inmesi, onlara öyle bir yük yükler ki insan ya kusar veya ishal olur. Yahut kabızlık, baş ağrısı veya halsizlik meydan gelir.”

Hiç tartışmasız günümüzde gördüğümüz gerçek odur ki -pek çoğumuz- oruçlarımızı berbat ediyoruz. Nasıl mı: kimimiz sahurda, kimimiz iftarda tıkabasa oburcasına yemek yiyor, kimimiz çay-kahve ve diğer keyif verici şeylerle gece yarılarına kadar sohbet ve eğlence ile uyanık kalıyor, sonra da bunun neticesinde gündüzün pek çok kısmını uyuyarak geçiriyoruz!

Böylece oruç dolayısiyle yapmamız gereken görevlerimizi yapamıyoruz, bünyemizde bozukluk baş gösteriyor. Sonra da (bir şeyle karşılaşırsak) “oruç başıma vurdu” diyerek orucu kötülüyoruz. Oysa oruç, bizim işlediğimiz suçtan uzaktır!

islâm dini bize dosdoğru olmayı, her işin normalini yapmayı, ne •inte, ne de ifrata sapmayıp mutedil davranmayı emretmiştir.

Kur’an şu âyetleriyle buna ne güzel işaret ediyor:

Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma! Sonra kınanır (kaybettiklerinin hasretini çeker) kalırsın. (İsra/29)

onlar (mü’minler) ki harcadıklarında ne savurganlık, ne de cımrilik ederler. İkisi arasında orta bir yol tutarlar. (Furkan/67)

Yeyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Allah israf (savurganlık) edenleri sevmez. (A’raf/31)

Allah savurganlık edenleri sevmez. Çünkü onlar savurganlıkla iki günah birden işliyorlar. Öncelikle kendi nefislerine karşı aşırı davranıyor, bedenlerine ihtiyacından fazla, kaldıracağının üstünde yiyecek veriyorlar. Bununla kendi bünyelerinde bozukluğa sebep oluyorlar. Şayet orta yolu izleyip dosdoğru olsalar hiç bir problem olmayacak ve selâmette olacaklar.

İkinci günahları, yaptıkları savurganlıktır, bu da fakir insanlara zarar vermektedir. Savuranlar bunu yapmasalar fakirler de orta düzeyde bir hayata kavuşacaklar. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki beslenme bozukluğu ve açlık yüzünden hasta olanlar da var; aşırı beslenme ve oburluktan hasta olanlar da var!

İnsanlar insafı elden bırakmasa, normal ve orta düzeyde ihtiyaçlarını karşılamakla yetinse, hem kendisi selâmet bulacak, hem de fakirler orta düzeyde bir hayat sürecek. Böylece herkesin üzerinde mutluluk bayrağı dalgalanacaktır.

İslâm dininin fıtır sadakasını ramazanın sonunda verilmesini emretmesi bir hususa işaret ediyor: Oruç tutan kimse (çok zengin olmasa bile) ramazan sade, basit ve hafif geçirilmesi gereken bir ay olduğu için tutumlu davranacaktır. Ramazan boyu bu davranışından meydan gelen bolluktan hem kendisi, hem bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri adına fitresini vererek başkalarının da ramazanın bolluk ve bereketinden faydalanmasını sağlayacaktır.

Oruç sağlığa giden bir yoldur. Onu kötü davranışımızla hastalığa giden yol yapan biziz.

Ramazan ayı temizlik, ibadet ve irade gücü kazanma ayıdır. Onu yanlış davranışlarımızla tembellik ve uyuşukluk ayına dönüştüren biziz.

İslâm dini bizim için orucu emretmekle, bedenî yönden sağlıklı olmamızı, uyanık bir imana ulaşmamızı, canlı bir dinî hayata ermemian sahibi olmamızı ve Adem oğulları arasında Hımlaşmanın hakim olmasını istemektedir. Bizim görevimiz orucun bulamaçlarını gerçekleştirmek olmalıdır.

Niyetin gerisinde ne olduğunu ancak Allah bilir.

 

BENZER KONULAR:

Üç aylar nedir ve faziletleri

 

Answers ( 1 )

    0
    2021-03-29T19:31:24+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Oruç kişiye sağlık vermektedir. Özellikle mide konusunda insanın birçok sıkıntısını giderir. Adeta Ramazan ayının dışında midemiz, sürekli çalıştığı için yorulmaktadır. Ramazan ayı içerisinde ise midemiz rahatlamakta, kendini bir ay boşta kabul etmiş gibidir.

  1. komutan
    0
    2023-06-19T13:05:34+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Oruç ve sağlık ilişkisi kompleks bir konudur. Oruç, bir ibadet olarak dinî ve manevi bir boyuta sahiptir, ancak sağlık açısından da etkileri bulunmaktadır. İşte oruç ve sağlık ilişkisini anlamak için dikkate almanız gereken bazı noktalar:

    1. Bedensel etkiler: Oruç tutmak, vücut üzerinde çeşitli etkiler yapabilir. Uzun saatler boyunca aç kalma, vücuttaki enerji kaynaklarının kullanılmasına ve metabolizmanın değişmesine neden olabilir. Kan şekeri düzeyleri, sıvı dengesi ve elektrolitler gibi faktörler etkilenebilir. Bu etkiler, bazı insanlar için sıkıntılı olabilir, özellikle sağlık sorunları olan kişilerde veya hamilelik gibi özel durumlarda.
    2. Sağlık durumu: Oruç tutmak, bazı sağlık durumlarına sahip olan kişiler için uygun olmayabilir. Örneğin, diyabet, kalp hastalığı, böbrek rahatsızlıkları, mide rahatsızlıkları gibi kronik hastalıkları olanlar veya ilaç kullanımı gerektiren durumlar, oruç tutma konusunda özel dikkat gerektirebilir. Bu gibi durumlarda, bir doktora danışmak ve sağlık uzmanının önerilerini takip etmek önemlidir.
    3. Su ve beslenme: Oruç tutarken su ve beslenme alımı sınırlıdır. Yeterli su tüketimi sağlanmazsa, dehidrasyon riski artabilir. Özellikle sıcak iklimlerde veya uzun süreli açlık durumlarında dikkatli olunması gerekir. Ayrıca, iftar ve sahur öğünlerinde sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen göstermek önemlidir. Besin değeri yüksek gıdalar tercih edilmeli ve vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğeleri karşılanmalıdır.
    4. Psikolojik etkiler: Oruç tutmanın psikolojik etkileri de vardır. Bazı insanlar oruç tutmaktan zevk alırken, diğerleri için açlık ve susuzluk hissi sıkıntılı olabilir. Oruç süreci, sabır, özdenetim ve maneviyat gibi psikolojik faktörleri de içerir.

    Oruç tutarken sağlığınızı korumak için aşağıdaki önerilere dikkat etmek önemlidir:

    • Sağlık durumunuzu değerlendirmek için bir doktora danışın.
    • Oruç tutarken yeterli miktarda su içmeyi hatırlayın.
    • Dengeli ve besleyici bir iftar ve sahur yapmaya özen gösterin.
    • Aşırı fiziksel aktivitelerden kaçının ve dinlenmeye zaman ayırın.
    • Kendinizi iyi hissetmediğinizde, oruç tutmayı bırakmak veya yarıda kesmek gibi esnekliklere izin veren İslamî hükümleri takip edin.

    Herkesin sağlık durumu farklı olduğu için, oruç tutma kararı kişisel bir tercihtir ve bireyin kendi sağlık durumuna, ihtiyaçlarına ve dinî inancına bağlıdır. Sağlık sorunları veya zorlayıcı durumlar söz konusu olduğunda, dinî otorite veya sağlık uzmanından öneri ve rehberlik almak önemlidir.

    En iyi cevap

Cevapla