Paylaş
Orucun kazası
Question
Tutulmayan orucun kazası nasıl olur?
Orucun kazası hangi durumlarda olur
Oruç bozmanın doğurduğu sonuçlar: Malikiler diyorlar ki: Oruç bozmaya bağlı olarak yedi husus lâzım gelir. Kaza, kefaret-i kübra, kefaret-i suğra (fidye), imsak, peşpeşeliği kesmek, cezalandırmak, niyeti kesmek.
Orucun Kaza Edilmesinin Hükmü: Fakihlerin ittifakı ile Ramazan’dan bir ve ya daha fazla gün oruç tutmayan kimsenin bunlar kaza etmesi icab eder. Tutmama hastalık, yolculuk, hayız ve benzeri özürler sebebiyle, yahut kasden veya yanılarak niyeti terk etmek suretiyle olur. Dayandığı delil şu ayet-i kerimedir: “Sizden her kim hasta yahut yolcu bulunursa diğer günlerden o sayıda oruç tutsun.” Bu ayetin hükmü hasta yahut yolcu olup da oruç tutamayan kimseler o sayıda günleri oruç tut sun demektir. Daha önce geçen bir hadis-i şerifte Hz. Aişe şöyle buyurmuştur: “Bizler Hz. Peygamber (a.s.) döneminde ay başı olunca orucu kaza etmekle emrolunurduk.”
Özürsüz olarak Ramazan’da oruç bozan kimse günahkardır. Çünkü Hz. Pey gamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ruhsatsız olarak, yahut hastalık durumu ol maksızın orucunu bozan kimse, ömür boyu oruç tutsa da o günün borcunu gerçek ten ödeyemez.”
Ramazan orucu ile kefaret orucu adak orucu ve başlanmış nafile oruçların kazası Hanefi ve Malikilere göre icab etmektedir. Fakat Malikiler nafile oruçlarda sadece kasden oruç bozanlara kaza etmeyi vacip kılmışlardır. Unutarak nafile orucu bozanlar ise onu tamamlarlar, kaza etmeleri gerekmez. Bunda icma vardır. Mü bah kılıcı bir özür sebebiyle nafile orucu bozan kimselere kaza etmek gerekmez.
Ramazan Orucunu Kaza Etmenin Vakti:
Ramazan sona erdikten sonra gelecek Ramazan’a kadar geçen zaman birimi dir. Borcu ödemek için kazada acele etmek menduptur. Hemen yapılmayan her iba detin kazasına azmetmek vaciptir. İkinci Ramazan’ın vaktinin girmesine, tutulma yan oruçlar sığacak kadar bir zaman kaldığı zaman kaza etmede acele etmek vacip tir. Şafiiler, bir kimse Şerî bir özür olmaksızın Ramazan’da oruç tutmamışsa bunu acele olarak kaza etmesi gerektiği düşüncesindedirler. Üzerinde Ramazan’a ait ka za borcu bulunan kimsenin nafile oruç tutması mekruhtur. Fakat bir kimse kazayı yapmadığı halde ikinci Ramazan gelip çatarsa cumhura göre girmiş bulunan Rama zan çıkuktan sonra bu kişiye hem kaza hem de kefaret (fidye) lâzım gelir. Hanefile re göre geciktirme ister bir özür sebebiyle olsun ister olmasın bu kişiye fidye gerek mez. Şafiflere göre yılların tekrarlanması ile fidye de tekrarlanır.
Bayram günleri gibi, yasaklanan günlerde kaza orucu tutmak kafi değildir. Zilhicce ayının ilk günlerinde olduğu gibi, oruç tutulması adanan günler ile girmiş bulunan Ramazan günlerinde kaza orucu tutmak da kâfi değildir. Çünkü bu sayılan günler eda için belirlenmiş günlerdir. Dolayısıyla kendilerine tahsis edilen oruçlar dan başka bir orucu kabul etmezler. Şüpheli günde kaza orucu tutmak sahihtir.
Çünkü bu günde nafile oruç tutmak sahihtir. Bu hususu daha önce açıklamıştık.
Orucun kazası sayı ile yapılır. Ramazan yirmi dokuz gün ise kaza ederken başka bir ayda yine yirmi dokuz gün oruç tutmak gerekir.
Kaza Oruçlarının peş peşe Tutulması:
Fakihlerin cumhuru (1) kaza oruçlarının peşpeşe tutulmasının müstehap olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Fakat Ramazan orucunun kazasında peşpeşe olma ve acele edilme şartı yoktur. Kişi dilerse kaza oruçlarını ayrı ayn, dilerse peşpeşe tutar. Çünkü oruçların kaza edilmesini gerektiren ayet mutlaktır. Ancak gelecek olan Şaban’dan sadece kaza edilecek oruçların sığacağı kadar gün kalırsa o takdirde kaza oruçlannin peşpeşe yapılması belirlenmiş olur. Bu durum özrü bulunmayan kimse hakkında Ramazan’ın edası gibidir.
Kaza oruçlarının peşpeşe yapılmasının vacip olmadığının delili Allah tealâ’nın: “Diğer günlerden sayılı günler” ayetindeki ifadelerdir. Bu ifadeler sadece belli sayıdaki günlerin kaza edilmesini gerektiriyor, peşpeşe tutulmasını gerektirmiyor.
Zahiriler ile Hasan-i Basri kaza oruçlarının peşpeşe tutulmasını Hz. Aişe’nin rivâyetine dayanarak şart koşmuşlardır.
Ölünün Kaza Orucunu Velisinin Tutması:
Üzerinde Ramazan’a ait kaza orucu bulunduğu halde ölen kimse ile ilgili iki durum vardır:
1- Vakit darlığı, hastalık, sefer, oruç tutmaktan âciz olmak gibi özürler sebebiyle oruç tutma imkânını elde edemeden ölmüş olmak. Alimlerin ekserisine göre, bunların her hangi bir kusuru olmadığı için hiç bir şey lazım gelmez. Bunların günahkâr olmaları da söz konusu değildir. Çünkü bu oruç, ölünceye kadar tutma imkânını elde edemediği bir farzdır. Dolayısıyla hacda olduğu gibi hükmü bedelsiz olarak düşmüştür. Bunun için hasta yahut yolcu kişi bu durumda ölürlerse tutamadıkları orucun kazası gerekmez.
2- Oruç borcu olan kişi oruçlarının kazasını yapma imkânını elde ettikten sonra ölmüşse velisi onun için oruç tutamaz. Yani fakihlerin ekserisine göre ölünün ka- zası olan oruçlan tutmak velisine vacip değildir. Şafiflere göre, velisi oruç tutacak olsa, yeni mezhebe göre sahih değildir. Çünkü oruç halis bir beden ibadetidir. Şeriatin aslı ile farz olmuştur. Gerek hayatta, gerekse öldükten sonra bunda vekalet ve niyabet caiz değildir. Namaz gibidir. Bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur: “Hiç bir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz. Fakat onun adına her güne karşılık bir müd yiyecek fakirlere yedirir.” Hanbelilere göre, ve linin ölü adına oruç tutması müstehaptır. Çünkü bu durum ölünün kurtuluşunu sağ lamak bakımından daha ihtiyatlı bir harekettir.
Ölünün Oruç Kazası İçin Fidye Terekesinden mi verilmelidir?
Haneffler ve Malikilere göre ölü tutamadığı günler için fidye verilmesini vasi yet etmişse onun adına velisi her bir güne karşılık bir fakire yanm sa’ hurma veya arpa verir. Çünkü ölü ömrünün son kısmında orucu edadan aciz olmuştur, dolayısıyla pir-i fânî çok yaşlı olup oruç tutamayan kimseler gibi olmuştur. Fakat mutlaka vasiyet edilmesi lazımdır.
Şafiflerde yeni görüşe ve Hanbelflere râcih kavle göre varislerin ölü adına her bir güne karşılık bir müd yiyecek maddesini bir fakire vermeleri vaciptir. Bu gö rüşün dayandığı delil daha önce de geçmiş bulunan hadis ile yine Hz. Aişe’nin şu sö züdür: “Ölü adına Ramazandaki oruç kazası için yemek yedirilir, fakat oruç tutulmaz.” İbni Ömer hadisinde de şöyle denilmiştir: “Üzerinde Ramazan ayına ait oruç borcu bulunduğu hâlde ölen kimse adına her bir güne karşılık bir fakir doyurulsun.”
Hadis alimleri ile Şafiflerin muhaddis fakihleri ve Ebu Sevr, Evzaf, Zahiriler ve diğerlerinin görüşü şudur: Ister Ramazan, ister adak olsun, üzerinde oruç borcu bulunduğu halde ölen kimse adına velisi oruç tutar. Ercah olan görüşe göre veli, ölüye yakınlığı akrabalığı bulunan herkestir. Dayandıkları delil sabit olan bazı ha dislerdir. Bunlardan biri müttefekunaleyh olan Hz. Aişe hadisidir. Resulullah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Üzerinde oruç borcu olduğu hålde ölen kimsenin velisi onun adına oruç tutar.” İbni Abbas, Leys, Ebu Ubeyd ve Ebu Sevr bu orucu adak orucu ile kayıtlandırmışlardır.
Answer ( 1 )
Dinen mükellef olan her Müslüman’ın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Yine Ramazan ayında dinen geçerli bir mazereti olan bir Müslümanın Ramazan ayında tutamadığı bu oruçları kaza etmesi de farzdır. Kaza orucunun tutulma vakti; Ramazan Bayramı’nın ikici gününden itibaren başlayıp; bir sonraki Ramazan ayına kadar tutulması gerekmektedir birçok mezhebe göre