Paylaş
Orucun kazasını gerektiren durumlar nelerdir
Question
KAZAYI VE KEFARETİ GEREKTİREN ŞEYLER
وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال: جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه سلم فقال: هلكت يا رسول الله ! قال: «وما أهلكك؟» قال: وقغت على امرأتي في رمضان، فقال: «هل تجد ما تعتق رقبة؟» قال: لا، قال: «قهل تستطيع أن تصوم شهرين متتابعين؟» قال: لا، قال: «فهل تجد ما تطعم ستين مسكينا؟» قال: لا، ثم جلس فأتي النبي صلى الله عليه وسلم بعرق فيه تمر فقال: »تصدق بهذا« فقال: أعلى أفقر منا؟ فما بين لابتيها أهل بيت أخوج إليه ما، فضحك النبي صلى الله عليه وسلم حتى بدت أنيابه، ثم قال: «اذهب فأطعمة أنملك
رواه الشبعة، واللفظ لمسلم.
659- Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatıyor: “Adamın biri Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme gelerek dedi ki, helâk oldum ya Resulallah! Buyurdu ki, seni helak eden ne? Adam dedi ki, ramazanda karımla ilişkiye girdim. Buyurdu ki, bir köle azat edebilir misin? Dedi ki, hayır. Buyurdu ki, hiç ara vermeden iki ay oruç tuta bilir misin? Dedi ki, hayır. Buyurdu ki, altmış yoksulu doyurabilir mi sin? Dedi ki, hayır. Sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem oturdu ve biraz sonra ona içi hurma dolu bir zenbil getirilince şöyle buyurdu: ‘Bunları tasadduk et.’ Adam dedi ki: ‘Bizden başkasına mi tasadduk edeyim? Medine içinde buna bizden daha muhtaç bir hane halkı yoktur.’ Bu sözü duyan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem köpek dişleri görünecek şekilde güldü ve sonra şöyle buyurdu: Git ve onu ailene yedir. “76
Hadisten Çıkarılan Hükümler:
Bu hadis, oruç tutarken yüce Allah’ın koyduğu sınırları aşan kimse lerin ne yapması gerektiği hakkında çok önemli bir esas oluşturmaktadır. Hadiste birçok hüküm, çok önemli pedagojik ibret vardır. Fethu’l-Bâri de buna dair yirmiden fazla ibretli husus zikredilmiştir. Orada anlatıldığına göre, sonradan gelen âlimlerden biri bu hadis hakkında iki cilt kitap yazmış ve orada bin bir ibretli husustan söz etmiştir. Biz burada oruca ilişkin olan ibretleri anlatmakla yetineceğiz.
1- Hadiste geçen “Bir köle azat edebilir misin?” ifadesine göre, ra mazan ayında gündüz vakti kasten karısıyla ilişkiye giren kişinin hadiste zikredilen sıralamaya uygun olarak kefaret vermesi vaciptir. Söz konusu sıralama şöyledir: Önce bir köle azat etmek. Eğer buna imkân bulamazsa hiç ara vermeden iki ay oruç tutmak. Eğer buna gücü yetmezse altmış yoksulu doyurmak. Aralarında Hanefiler’in, Şafiiler’in ve Hanbelîler’in de bulunduğu cumhur bunu kabul etmişlerdir.
Imam Mâlik hazretlerine ve bir gruba göre ise kefarette tercih hakkı söz konusudur. Onlar bu görüşlerini desteklemek için İmam Mâlik, İbni Cüreyc ve başkalarının rivayetlerinde zikredilen hususu delil göstermişler dir. Çünkü bu sayılan kişiler hadisi soru soran kimsenin üç madde arasın dan tercih hakkı olduğunu gösteren bir ibare ile rivayet etmişlerdir.
Bizim naklettiğimiz hadisin lafzı cumhurun lehine delildir. Çünkü bura da bir maddeden diğerine ancak onu yerine getirme imkânı olmayınca ge çilmiş ve cümleler “få” harfiyle tertibe uyarak birbirine bağlanmıştır. Bu da gösteriyor ki, ikinci maddeyi uygulamak ancak birinciden aciz kalındığında, üçüncüyü uygulamak ise ancak ikinciden aciz kalındığında mümkündür. Buna göre kefaret tertibe uygun olarak vacip olmuş olur.
Cumhur, tercih ifade eden rivayete daha önce söz ettiğimiz şekilde sıralama ifade eden rivayetin daha ağır bastığını, tercih rivayetinin illetli olduğunu, çünkü râvinin hükmü özetlemek kastıyla hadiste tasarruf ettiğini söyleyerek cevap vermişlerdir.
2- İmam Mâlik, İbni Cüreyc ve diğerlerinin rivayetlerinde “Adamın biri ramazanda orucunu bozdu.” şeklinde bir ifade geçmektedir. Bu ifade. ramazan ayında kasten yiyip içerek orucunu bozan kişiye kefaret vacip olduğuna delil gösterilmiştir ki Mâlikiler’in ve Hanefiler’in görüşü budur.
Şafiiler ve Hanbeliler buna karşı çıkarak şöyle demişlerdir: Burada geçen Orucunu bozdu.” sözü, diğer rivayette açıklanan cinsel birles me sebebiyle bozduğuna hamledilir. Çünkü bir tek olay söz konusudur. Rivayetlerin birbirleriyle tefsir edilmeleri gerekir.
Hanefiler’in ve Mâlikiler’in istidlålleri kıyasa racidir. Onlar yiyen kişiyi cinsel ilişkiye giren kişiye kıyas etmişlerdir. Bu iki şey arasındaki ortak nok ta orucun saygınlığını ihlal etmektir.”
3- Hadiste geçen “Onu ailene yedir.” ifadesi, kefaretin vacip olduğu sırada çok fakir olmakla kefaretin düşeceğine delil gösterilebilir. Çünkü ke faret ne kişinin kendisine ne de ailesine harcanmaz. Hz. Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem de fakirlikten kurtulunca kefaretin onun zimmetinde kalacağını beyan etmemiştir. Bu da kefaretin, fakir olduğu için ondan sakit olduğunu gösterir ki Evzai hazretlerinin görüşü ve Şafiiler’in görüşlerinden biri bu yöndedir. Bir görüşe göre söz konusu adam ailesini geçindirmekten aciz olduğu için kefareti onlara sarfetmesi caiz olmuştur. 78
Cumhura göre ise kefaretlerin lüzumu hakkındaki genel ve kesin ku ral uyannca fakirlik sebebiyle kefaret sakit olmaz. Adama kendisi ve ai lesine sarfetmesi için izin verilen şey kefaret değil, sadakadır. Çünkü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, adamın buna ihtiyacı olduğunu anlamıştı.
Özetle söylemek gerekirse kefaret fakirlikle sakit olmaz. Çünkü ada min kendisine verilen hurmadan yemesi kefareti yemesi demek değildir. Bildiğin gibi, kefaretin adamdan sakit olduğuna dair bir delil de yoktur. Kefaret sabittir, çünkü vacip olduğuna dair bilgi kesindir ve hadiste onun sakıt olduğunu gösteren bir husus yoktur. Çünkü adam söz konusu mad deleri yerine getirmekten aciz olduğunu söyledikten sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hurma dolu zenbili ona vermesi kefaretin, onu yerine getirmekten aciz olan kişiden sakıt olmadığını göstermekte dir.
4- Ebu Davud’da geçen hadiste Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin adama şöyle söylediği zikredilmiştir: “Sen ve ailen onu yiyin. Bir gün oruç tut ve Allah’tan bağışlanma dile.” Bu söz de gösteriyor ki kefaretle birlikte orucun kazası da vaciptir. Bu gayet bedihi bir şeydir. Çünkü bir farzı bozan kişinin onu kaza etmesi gerekir. Zayıf bir görüşte kaza gerekmeyeceği söylenmiştir. Bir başka görüşe göre de kadına değil, erkeğe kaza gerekir. Sahih ve râcih olan hem erkeğin hem de kadının kaza etmesidir. Çünkü bu, ikisinin birlikte işledikleri bir suçtur. Kadının hadiste zikredilmemiş olması kazanın ona da vacip olmadığını göstermez. Çünkü şeriatın kesin kuralına göre kocasina vacip olması ona da vacip olması anlamına gelir. Belki de hadiste kadının zikredilmemesi suçunu itiraf etmemiş olmasından veya bir özürden dolayı oruçlu olmama sından dolayıdır.
Cevapla