Paylaş
Osmanlı kuruluş dönemin’de Ne Oldu ?
Question
Osman Gazi ve Osmanlı’nın Kuruluşu (1299-1326)
Gazi’lik sıfatı sonradan verilmiş olsa da, milletimiz onu böyle bilir diğer hitap şekilleri igreti kalır, onun için daha ziyade Osman Gázi demeye çalışı lacak. Osman Gazi’nin fiziki özelliklerini anlatanlar “Uzuna yakın orta boylu, geniş göğüslü, yuvarlak çehreli, değirmi sakallı, bedeni yapısı ata binmeye elverişli, kolları uzun”du diyorlar. Daha da uzayan bu tarifte Peygamber Efendimize benzetilme merakı görülüyor.
Babası gibi Osman Gâzi de Selçuklu Sultanı’na bağlılıkta kusur göstermedi. Diğer Beylikler zaman zaman Selçuk Sultanı’na müşkilat çıkartırken, o sadece Tekfurlarla ve Bizansla uğraşmayı yeğledi. Babası Ertuğrul Bey 1281’de öldü; aynı sene Orhan Gazi dünyaya geldi. Ve Osman Gázi babasının emanetçisi gibi yürüttüğü Beyliğin asıl sahibi oldu.
Ertuğrul Bey’in oğluna bıraktığı miras bilinen yayla ve kışlık mekanlar ve emsalsiz silah arkadaşlarıdır.
Bunlardan bazıları Konur Alp, Aykut Alp, Samsa Çavuş, Akça Koca, Gázi Abdurrahman. gibi hálá hafızalarda yaşayan kahramanlardır.
Osman Gâzi, arkadaşlarıyla beraber etrafa güven saçıyordu. Etraf ve beyliklerine yayılan iyi namı, oralardan küme küme insaların Söğüt’e akmasını sağladı. Gelenler de Kayı Boyu mensuplarıydı. Değişik bölgelere yerleştirilmişlerdi. Şimdi birlik temin ediliyordu. Bundan sonra Osman Gazi’nin nâmı yayılacak, insanların geçim seviyesi yükselecek, sıkıntı içinde çırpınan nice cengaver ve ailesi koşup gelecek…
Olur olmaz kavga yapılacak diye bir şey yok. Asıl amaç etraf Tekfurlarıyla da iyi münasebetler içinde yaşamaktır. Osman Gàzi’ye şu sözü söylerken hedefini çizmiştir. “Dávámız kuru cihangirlik davası değildir.” Bu söze uygun hareket düsturudur. Osman Gazi’nin, görelim haline bırakılacak mı?
İnegöl Tekfuru İle İlk Kavga
Ertugrul Gázi zamanında başlatılan ve mecburen sürdürülen bir gelenek var idi. Her yaz yaylaya çıkılır, orada yağ, peynir, bal, reçel yani bütün yiyecekler hazırlanır. Çadırların hepsi boşaldığı için küçuk yurtlar korumasız kalırdı. Ellerindeki eşyaları yaylaya kadar götürmek zahmetli, olduğu yerde bırakmak tehlikeli idi. Bilecik Tekfuru’yla anlaşmışlar, eşyaları öküz arabalarına yüklenip, kadınlar tarafından kaleye gönderilirdi. Aylarca Bilecik Kalesi’nde muhafaza edilen eşyaların hatırına, dönüşte, yaylada hazırlanan kışlık neválelerden hediyeler getirilirdi. Böylece iki taraf da durumdan kárli çıkmış sayılırdı.
Fakat, bu yayla yolculuklarında İnegöl Tekfuru’yla vuruşmalar oluyordu. İki tarafın da zararına olan geçimsizliğin çaresi bulunamıyordu. Osman Gazi aşiretini yaşatmak zorunda olduğu için vazifesini yapıyor. Tekfur yarınların korkusuyla, şimdiden tedbirli olmak istiyordu. O anlamış ki bu işin sonu kendisi için hayra alamet değil. Hırçınlığı ondan.
Ermeni Derbendi Savaşı
İnegol Tekfuru Aya Nikola komşu Tekfurları yanına çağırdı, “Şu Türkler’in hayatına bir son verelim; sana yardımcı olur; eğer bunlar böyle gelişirse bizim sonumuz yakındır” dedi. Hepsi anlaştılar Osman Gazi ve adamları tuzağa düşürülecekti. Bilecik Tekfuru Osman Gazi’nin mertligini, yigitligini, dürüstlüğünü takdir ederdi, böyle bir hileye getirilmesine gönlü razı olmadı. Vaziyeti bildirmeyi vazife sayan Tekfur Söğüd’e kadar gelip tuzağı anlattı.
Osman Gazi için İnegöl Hisarı’nı zaptetmek şart oldu fakat, bu sefer de Tekfur vaziyetten haberdar edilmişti. Kurulan plandan vazgeçildi. Ermenibeli denilen yerde iki tarafın karşılaşması, orada savaşılması kaderde varmış. Çarpışma kanlı geçti. Osman Gazi’nin yeğeni Bay Koca da şehitler arasındaydı. Onun ölümüne çok fazla üzüldü. İntikam duygusuna kapıldı.
Kulaca Hisar’ı Fethi (1285)
Osman Gazi birkaç gün aradan sonra Kulaca Hisarı basarak ahalisini teslim aldı. Mâiyetinde 300 kişi bulunuyordu. İlk fetih sayılan bu hareket bütün Tekfurlar’ın korkusuna sebep oldu.
İkizce Zaferi (1286)
Osman Bey’e karşı tedbir almak Tekfurlar için bir görev olmuştu. Bilecik’le İnegöl arasında bulunan İkizce mevkiinde yapılan vuruşmada müttefik Tekfur orduları kumandanı öldürüldü fakat, burada da Savcı Bey şehit verildi. Kazanılan zafer yine matemli oldu.
Karaca Hisar’in Fethi (1288)
Yapılan savaş bir başka savaşın tohumunu atıyordu. Sırada Karaca Hisar var. “Burada gayet büyük bir savaş oldu.” Osman Gazi önceki çarpışmalarda, önce yeğenini sonra da ağabeyini kaybetmişti. Karaca Hisar’da Kumandan Kalanoz kafirinin öldürüldüğünü söylediler; o da “O itin karnını yarın, bir yeri eşin it gibi gömün” dedi. Her ne dediyse yaptılar. O yerin adı iteşeni kaldı.” (A.PO.)
Osman Gazi zamanını,en yakın tarih kitaplarından okurken gerçekliği tartışılan vak’alara rastlanıyor. Bize hikâye gibi gelen bazı olaylar, daha çok klasik tarihçiler tarafından nakledilmektedir. Aşıkpaşaoğlu, Solak-zâde ve Cihannüma en garip olaylarla doludur. Şimdi nakline çalışacağımız hikâyenin yazarı Mehmed Neşri’dir. Kitabını yazdığı tarih 1492. Şöyle diyor Cihannüma yazarı Neşri:
“Osman Gázi, Eskişehirde Ilıca yöresinde pazar kurdurup, etrafın kafirleri hafta pazarına gelip ihtiyaçlarını görürlerdi. Germiyan halkından dahi kimesneler gelürdü. Bir defasında Bilecikten pazara kafirler gelüp yükle bardak getürmüşlerdi.
Ve hem Germiyanlı dahi gelmişti. Ve bu Germiyanlı birisi bunların bardagun alup hakkın virmeyub, ol kafir dahi gelüp Osman’a şikayet itti. Osman Gazi ol Germiyan Türküni getürdüb muhkem laf idüb kafirlerün hakkını alivirdi. Ve dahi yasak idüb çağırtdı kim, kimesne Bilecik keferesine zulm itmiye, şol kadar adl gösterdi ki, hatta Bilecik keferesinin avretleri dahi pazara gelüb pazarlığın kendüler idüb giderdi.” (NT c.1, s. 89)
Germiyan Oğulları Beyliği, Merkezi Kütahya’da olan, Bizans ile zaman zaman savaşan kuvvetli bir Türk birliği idi. Osman Gazi’nin aşiretinden çok kuvvetliydi. Devlet teşkilatı Osman Gazi’den daha önce gelişmişti.
Yine, bir pazardı. Germiyandan bir kişi Osman Gazi’ye gelip “Pazarın bacını bana satın” diyor. Osman Gazi, “Bac ne olur” diye sorunca, cevap: “pazara her kim yük getürse, andan akça alayım”dır Neşri Tarihi’nden aynen aktarıyorum. “Osman Gazi eytdi: bire kişi, bu pazara gelenlerde alımun mı var ki bunlardan akça alursun” Ol kişi eytdi: bu ȧdetdür. Her vilayette vardır ki, padişah içün her yükden akça alurlar.” Osman eytdi: “bu Tann buyruğumudur ve peygamber kavlimidür, yoksa bunu her ilün padişahı kendü mi ihdas ider?” didi. Ol kişi eytdi. “Evvelden (beri) türe-i sultánidür” Osman Gazi gazaba gelüb eytdi: “yöri ayruk bu arada turma ki sana ziyanım tokınur. Bir kişi ki, malım kendü eliyle kesb itmiş ola, bana ne borcu var ki ray-gán akça vire.” Bu sözü Osman Gâzi’den halayık işidecek eytdiler. “Ey Han size dahi gerekmezse, bu pazarı bekleyenlere adetdür. Kim bir nesnecik virürler, ta ki bunların dahi emekleri zayi olmıya.” Eytdi: “Çünki öyle dirsiz, her kişi ki bir yükü sata, iki akça virsin. Eger satmaya, hiç nesne virmesun. Ve dahi her kime kim bir timar virem, biri o timarı anun elinden bila sebeb almıyalar. Ol kişi ölicek oğlına virsünler. Eger oğlan kiçirek olursa hiz- metkarları sefer vaktinde sefere varalar, ta oğlan sefere yarayınca. Eğer bu kanunı her kim bozsa, ya benüm neslüme bir gayrı kanun öğretse Allah Teâlâ anun dinin ve dünyasın bozsun” didi.”
Yine eski kitaplardan biri Osman Gazi’nin Karaca Hisarın fethinden sonrasını şöyle anlatıyor:
“Osman Gazi Karaca Hisarı alınca, şehrin evleri boş kaldı. Germiyan ülkesinden ve başka yerlerden hayli adamlar geldi. Osman Gazi’den ev istediler. Osman Gazi de verdi. Az zamanda mamur oldu. Bir çok kiliseleride cami yaptılar. Pazar da kurdular. Halk toplanıp “Cuma namazı kılalım ve bir kadı isteyelim” dediler. Dursun Fakı derler bir aziz kişi vardı. O halka imamlık ederdi. Hallerini ona söylediler. O da gelip Osman Gazi’nin kayınatası Edebali’ye söyledi. Daha söz bitmeden Osman Gazi geldi. Sorup isteklerini bildi. “Size ne lazımsa onu yapın” dedi. Dursun Fakı: “Hanım! Sultandan izin gerektir” dedi. Osman Gazi dedi ki: “Bu şehri ben kılıcımla aldım. Bunda sultanın ne dahli var ki, ondan izin alayım! Ona sultanlık veren Allah banada gaza ile hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendim dahi sancak kaldırıp kafirlerle uğraştım. Eğer O, ben Selçuk Hanedanındanım derse, ben de Gökalp oğluyum derim. Eğer bu ülkeye ben ondan önce geldim derse, Süleymanşah dedem de ondan evvel geldi.”
“Halk razı oldu. Kadılığı ve hatipliği Dursun Fakı’ya verdi. Cuma hutbesi ilk önce Karaca Hisarda okundu. Bayram namazını orada kıldılar. Bunun tarihi Eylül 1299’dur.” (A.P, s. 25)
Kuruluş 1299
Bu anlatılanlar bağımsızlık alametidir. Bir şahsın kendi adına hutbe okutması, bir başkasına bağlı olmadığı manasna gelir. Osman Gazi artık kendi kendinin Bey’idir.
Benzer Konular:
- 1. Dünya savaşında Osmanlı imparatorluğu neden Almanya’nın yanında yer almıştır ?
- Osmanlı’da ramazan ayı nasıl yaşanırdı?
- Osmanlı’da içki içen padişahlar oldu mu?
- Peygamberimizin ve 4 halifenin doğum Tarihleri ile kıyamet kopma Tarihini hesaplama
- Kurban nedir? Kurban ibadetinin dini dayanağı, Tarihi ve fazileti
- Totem ne demek? Totem inancı ve Tarihi
- Zekat nisap Tarihini bilmeyen ne yapmalı
- Teravih Namazının Mahiyeti ve Tarihçesi Nedir?
- Tümünü görüntüle.
Answers ( 2 )
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemi, 13. yüzyılın sonlarından 15. yüzyılın ortalarına kadar uzanan bir süreçtir. Bu dönemde Osmanlı Devleti, küçük bir beylikten güçlü bir imparatorluğa dönüşmüştür. İşte Osmanlı kuruluş döneminde yaşananlar:
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemi, 13. yüzyılın sonlarından 15. yüzyılın ortalarına kadar uzanan bir süreçtir. Bu dönemde Osmanlı Devleti, küçük bir beylikten güçlü bir imparatorluğa dönüşmüştür. İşte Osmanlı kuruluş döneminde yaşananlar: