Paylaş
Özürlünün Abdesti ile ilgili hükümler Dört mezhebe göre
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
ÖZÜR ABDESTİ HAKKINDA GENİŞ BİLGİ
Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre Özürlünün Abdesti:
İki yoldan çıkan şeyler, eğer sağlıklı olunduğu hâlde çıkacak olurlarsa abdesti bozar. Ancak bu şeyler hastalık halinde çıktıkları takdirde o kişi “ma’zur=özürlü” sayılır.
Özürlü Haneflerin tarif ettiği gibi şudur: İdrarını tutamayıp akıtan veya aşırı ishal olan veya yelini kaçıran yahut sürekli bumu kanayan veya yarasından devamlı kan akan ya da istihaza (1) kanı gelen insandır. Ağrı sebebiyle çıkan her şey de isterse kulaktan, memeden veya göbekten çıkan kan, cerahat, irin, yaranın suyu ve su toplamış kabarcık, yara suyu, meme, göz ve kulak suyu gibi ağrı ile çıkan her şeyin durumu da aynıdır. (2) Özürlü kişinin abdesti ve namazı mezheplere göre etraflı açıklamaları gerektirmektedir.
Hanefi Mezhebi:
Hanefi mezhebine göre abdestle ile ilgili hükümler nelerdir?
Özürlü (ma’zûr)’nün tarifi şu şekildedir: Özürünün başladığı sırada kişinin farz bir vakit namaz boyunca hadesten uzak hâlde abdest alıp namaz kılabileceği bir süre bulamayacak şekilde özrü, farz bir namaz vaktinin tamamını kapsayan kişidir.
1- Istihaza: Rahmin alt taraflarından çıkan ve bir rahatsızlıktan kaynaklanan kandır. Hayız kanı ise böyle değildir. O rahmin iç taraflarından çıkar. Istihaza kanı, aylık âdet dışında devam eden kandır.
Yani ay başı süresinden daha az ve azamî süresinden daha fazla dokuz yaşından küçük olan kızın ve Hanefi mezhebinin zahirine göre âdetten kesilmiş olan kadının gördüğü kandır. Çocuğun fazla kısmının çıkışından önce dahi olsa hamile olan hanımın gördüğü kan da bu türdendir.
Meselâ, öğle vaktinin başlangıcından ikindi vaktinin girişine kadar sidiğinin akıntısının devam etmesi. Eğer bu kişi bu nitelikte olursa, (bundan sonra) özrünün namaz vaktinin bir parçasında bir defa dahi görülmesi yeterlidir. Meselâ, ikindi vakti içerisinde, öğle vakti boyunca devam ettikten sonra sadece bir defa kan görmesi gibi. Tam bir namaz vakti boyunca bu hadesi kesilmediği sürece, sağlığına kavuşmuş kabul edilmez. Yani işin başında özrün sabit olmasının şartı bu özrün bütün bir namaz vaktini kuşatmasıdır. Devamının şartı ise bundan sonra bir defa dahi olsa vaktin bütününde görülmesidir ki, onun devam ettiği bilinebilsin. Özrün kesilmesinin ve özürlü niteliğini kaybetmesinin şartı ise, tam bir namaz vakti boyunca bu özre rastlamamasıdır. İkindi namazı vakti boyunca bu özrün kelimesi gibi.
Özürlünün hükmü de şudur: Her farz namaz vakti için abdest alır. Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur. “Müstahaza (istihaza kanı gören kadın) her bir namaz vakti için abdest alır.” (1) Diğer özür sahipleri de ona kıyas edilir. Bu şekilde özürlü, vakit için almış olduğu bu abdesti ile dilediği kadar farz ve nafile kılar. Abdesti de bu vakit süresince kalır. Ancak iki şartı vardır: Özrü sebebiyle abdest almasi meselâ, yellenmesi yahut da her hangi bir yerinden kan akması gibi, bir başka hadesin olmaması.
Yalnızca farz namaz vaktinin çıkması ile özürlünün abdesti bozulur. Bayram namazı kılmak için güneş doğduktan sonra abdest alsa ve öğle namazının vakti girse, abdesti bozulmaz. Çünkü öğle vaktinin girmesi abdest bozucu değildir. Aynı şekilde bayram namazının vaktinin çıkması da abdest bozucu değildir. Çünkü bu farz namaz vakti değildir, mühmel bir vakittir, Bayram namazı ise bu açıdan kuşluk namazı ayanndadır. Bu şu demektir: Özürlünün böyle bir durumda sadcce vaktin (öğle vaktinin) girişinden önce abdest alması sahih olabilir ki, vaktin gimesi ile birlikte namazını eda etmek imkânını bulsun; çünkü özürlünün abdesti vaktin çıkmasıyla bozulur, girmesiyle değil.(2) Vakit çıkacak olursa, özürlünün abdesti bozulur. Haneff mezhebinin üç imamına göre bir başka namaz için yeniden abdest alır. Imam Züfer ise, yeni abdestin vaktin girmesi üzerine alınması görüşündedir.
Güneşin doğuşundan önce abdest alacak olursa, güneşin doğması ile abdesti bozulur. Çünkü farz namazın vakti çıkmış olur. Aynı şekilde ögle namazından sonra abdest alsa, daha sonra da ikindi vakti girecek olsa, yine abdesti bozulur. Çünkü öğle namazı vakti çıkmış olur.
Özürlü olan kimsenin mümkün olduğunca özrünü hafifletmesi görevidir. Mesela, istihaza kanı görenin bez tutunması; eğer hareket veya ayakta durması akıntıya sebep teşkil ediyor ise, namaz esnasında oturması gibi. Akıntidan yana şeytan onda bir şüphe uyandıracak olursa, erkeğin şüphe ettiği özür akıntisının olduğu yere pamuk koyması müstehaptır. Ancak onu koymak ile hadesi kesilebiliyor ise, o vakit vacip olur.
Özürlü olanın elbisesine isabet eden bir dirhem miktarından fazla olan kismı yıkar ve namazını bitirmeden önce akıntı ile yeniden necis olacağına inanıyor ise yıkaması vacip değildir. Şayet namazını bitirmeden önce necis olmayacaksa o vakit yıkaması vacip olur; fetva için iercih edilen görüş de budur.
1 – Bu hadisi İbnü’l-Cevzi’nin torunu Ebu Hanife’den rivayet etmiştir. Ancak Zeylaî onun hakkında “Oldukça gariptir.” ifadesini kullanmıştır. Nasbu’r-Râye, I, 204.
2- imam Ebu Hanife ve Imam Muhammed şöyle demektedirler: “Özür sahibinin abdesti sadece vaktin çıkması ile bozulur. Çünkü vakit, şer’an eda için tahsis edilmiş olan süredir. O bakımdan vaktin girmesi ile birlikte eda etmek imkânını bulabilmesi için ablest gibi. Çünkü vaktin girmcsi, abdeste ihtiyacın sübutunun delilidir. Çıkışı ise böyle bir ihtiyacın artık zeval bulduğunun delilidir. O hâlde abdest ihtiyacın zeval bulmasıyla bozulmuş olur ki, bu da vaktin girişi zamanında değil, vaktin çıkışı zamanında söz konusu olur.” Imam Ebu Yusuf ise şöyle demektedir: “Abdest bunların her birisi ile, yani vaktin girmesi ile de çıkması ile de batıl olur. Çünkü abdeste ihtiyaç duymak, ancak vaktin içerisinde söz konusu olur. O bakımdan abdest vakitten önce de sonra da muteber değildir.
Imam Zufer ise her iki tarafın da aksi olan görüşü savunmuştur: “Abdest sadece vaktin girmesiyle bozulur, çıkmasıyla değil. Çünkü vakitten önce abdeste ihtiyaç yoktur. O hâlde ona itibar edilemez.” Bu ihtiläfin faydası, sadece iki meselede; zeval vaktinden önce abdest alan kimse veya güne şin doğuşundan önce abdest alan kimse veya güneşin doğuşundan önce abdest alan kimse hakkın da ortaya çıkmaktadur. Birinci durumda, Ebu Hanife ve Muhammed’e göre, öğle vaktinin çıkışına kadar böyle bir kişinin abdesti borulmaz. kinci halde ise, bu iki imama göre vaktin çıkışyla, yani günegin doğuguyla atdceati bozulur. Ebu Yusafa göre her iki durumda da abdest bozulur. Zufere güre ise ikinci durumda abdeati borulma, çünku ogle namaznn vak ti henilz girmemiştir. Birinci durumda isc abdcal bozulur. Ebu Yunuf ve Zafer vaktin girigi ile abdeak almays vacib görürler.
Çünki abdeste iltiyaç duyulan vakil odur. Bu da ikeride açklanacak olan Şafil ve Hanbelilerin gö rüşlerine uygundur. Hancfi mezhebinin dört imama da, istihaza kana gövenin ve benzerlerinin abdeati, vaktin çikagı ile bozulacağı görüşünde müttefiktirler.
1- ed-Dürrü’l-Muhtâr, I, 262-263.
2 – ed-Dürrü’l-Muhtâr, I, 280 vd..
3- ed-Dürrü’l-Muhtâr, I, 139, 281-283; Fethu’l-Kadîr, I, 124-128; Merâki’l-Felâh, 25; Tebyînü’
Hakâik I, 63.
Maliki Mezhebi :
Maliki mezhebine göre abdestle ile ilgili hükümler nelerdir?
Seles: Tabiatın anormal hale geçmesi sebebiyle kendiliğinden akan sidik, yel, (dışkı) veya mezidir. İstihaza kanı da onun bir türüdür. Bunun ne zaman akacağı tayin edilemiyor ve tedaviye imkan bulunamıyor ise böyledir. Şayet bu akıntının zamanı tespit edilebilirse; meselà, vaktin sonunda kesildiği alışkanlık halini almışsa,
o vakit, bu gibi kimsenin namazını vaktin sonuna kadar ertelemesi vacip olur. Şayet vaktin başında kesiliyor ise, namazını erkenden kılması vacip olur. Eğer tedavi edebiliyor veya evlenmek ile geçecek türdense, gereğini yapması onun için vacip olur. Özrü kesilene kadar tedavi olduğu ve evlendiği zamanki durumları ise bağışlanır
Seles, uzun süren bekarlıktan dolayı olmaz. Ancak sıhhatin bozulması veya üşütme sebebiyle olabilir.
Malikilere göre sidik yahut da mezi sürekli ve selis şekilde akacak olursa abdest bozulmaz. Bu da namaz vakitlerinin yarısı, daha fazlası ya da bütün zaman devam edip kesilmemesi halinde olur. Şu kadar var ki, bütün zamanı içine almayacak şekilde ise abdest almak menduptur.
Selisin abdesti, mutat şekilde küçük abdestini yaparsa veya her baktığında veya düşündüğünde mutat bir şehvet ile mezisi akarsa, bozulur. Bu da mutat bevil çoğalır ve tutulabilirse, mutat mezi ise şehvetle akarsa bilinir.
Eğer selisin akıntısı zamanın az bir bölümü devam edecek olursa, yine o kişinin abdesti sidik gelmekle bozulur.
Selisin abdesti bozulmadığı takdirde, o abdest ile -abdest bozan bir başka sebep ortaya çıkıncaya kadar- dilediği kadar namaz kılabilir. Şu kadar var ki, selis ve müstahaza olanın her bir namaz için abdest alması müstehaptır, ancak vacip değildir.
[QUOTE]1-eSerha’s-Sagir, 1, 139 vdi -Serha’l-Kebir L, 116 vd, el-Kavanin-Fikhiyye 41.[/QUOTE]
https://www.dinisorusorcevapal.com/soru/ozur-sahibi-olanlarin-durumu-diyanet/
Answers ( 5 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Hanbeli Mezhebi:
Hanbeli mezhebine göre abdestle ile ilgili hükümler nelerdir?
Devamlı idrar akıntısı, çokça mezi gelmesi, kan akması, yel kaçıması ve buna benzer daimf hades sahibi mübtclâ kişinin abdesti, müstahaza gibi bozulmaz, Bu hadesinin devamlı olması ve taharet ile birlikte namaz kılacak kadar bir süre kesilmemesi hålinde söz konusudur. Eğer taharet ile birlikte namaz kılabilecek kadar bir süre bu hadesi kesilirse, o vakit içerisinde namazını eda etmesi vacip olur.
Ancak daimf hadesinden kendisinden her hangi bir şey çıkacak olursa, hades yerini yıkadıktan, orayı bağladıktan ve hadesin çıkmasını mümkün olduğunca önlemeye çalıştıktan sonra, her namaz için abdest almakla mükelleftir. Abdestinin sahih olması isc, ancak namaz vaktinin gimesinden sonra olur. Çünkü Peygamber (a.s.) Fatima binti Ebu Hubeyş’e: “O vakit gelinceye kadar her bir namaz için abdest al.” (2) demiştir. Bir diğer lafizda ise şöyle buyumuştur: “Her bir namaz vakti için abdest al.”(3) Diğer bir scbep ise bunun bir özür ve bir zaruret tahareti olmasıdır. Bu bakımdan bu da teyemmüm gibi vakit ile kayılanmıştır. Şayet vaktin girişinden önce abdest alır da ondan her hangi bir şey çıkacak olursa, abdesti batıl olur.
Müstahaza ve diğer özürlülerin iki namazın farzını bir tek abdest ile kılması caiz olur. Çünkü Peygamber (a.s.) Hamne binti Cahş’a bir tek gusül ile iki namazı birlikte kılmasını emretmiştir.(4) Aynı emri Sehle binti Süheyl’e de vermiştir. Diğer bir sebep ise, abdestinin vaktin sonuna kadar kalmasıdır. Teyemmüm eden gibidir ve ondan da evlâdır. Şayet özür ortadan kalkarsa mescla, mastahazanın kanı abdest almak ve namaz kılmak için elverişli olacak bir süre kesilecck olursa, o abdest batıl olur ve yeniden abdest alması lâzım gelir. Çünkü bu kesinti sayesinde o, hadesi sürekli olmayan kişinin hükmüne girmiş olur.
Özür sahibinin abdeste hazırlanma keyfiyeti şu şekildedir: İstihaza kanı gören kadın o yeri yıkayacak, ondan sonra orayı kanın ilerlemesini önlemek için pamuk ve benzeri bir şeyle dolduracak. Idrarını tutamayan veya mezisi çokça akan kimse ise, bir bez parçası ile zekerinin uç kısmını bağlar ve mümkün olduğu kadar kendisini korumaya çalışır.
Yellenme veya kan akıntısına mübtelâ bulunan da o yeri bağlar. Şayet bağlanması mümkün olmayan bir yarası bulunan yahut iç ve dış basurda olduğu gibi, bağlanması mümkün olmayan bir yarası varsa, o zaman durumuna göre namaz kılar. Nitekim Hz. Ömer (r.a.)’in hançerlendiği zaman yaralarından kanlar fışkırdığı hâlde namazına devam ettiği rivayet edilmiştir.
Özürlü kimse namazın mübahlığına niyet eder. Hadesi kaldırma niyeti yeterli değildir, çünkü o hadesi sürekli olan bir kimsedir. nbi iivs
[QUOTE]1- Kessafu’l-Kina, I, 138-347 vd.; el-Muğni, I, 340-342.
2- Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizi ve Ibni Mace rivayet etmiş, olup Tirmizi sahih olduğunu kaydetniştir.
Neylül-Evtår, I, 275.
3- Timizi, hasen sahih bir hadistir, demiştir.
4- Tirmizi, sahih olduğunu belirtmiştir.[/QUOTE]
Şafii Mezhebi :
Şafii mezhebine göre abdestle ile ilgili hükümler nelerdir?
Sidik, mezi, kaba pislik (dışkı) ve müstahaza gibi akıntısı devamlı olan kişi,avret yerlerini yıkar, sonra da orayı doldurur. Şayet oruçlu olur da müstahaza bundan rahatsızlanıyor ve kan daha çok hücum ediyorsa, o vakit oraya birşeyler doldurması gerekmez. Sonra da orayı bağlar. Meselâ, müstahażanın bağlanma keyfiyeti şu şekildedir: Fercini yıkadıktan sonra iki tarafı kesilmiş bir bez parçasını bağlar.
Bu kesik taraflardan birisini önünden, öbürünü de arkasından çıkartır. Ondan sonra göbeğinin üstünden onları bir kuşak şcklinde bir başka bez ile bağlar.
Daha sonra bunun akabinde abdest alır veya teyemmüm eder. Yani bağlama ile abdest alma fiillerinin arasında zaman boşluğu bulunmamalıdır. Bütün bunları namaz vaktinin girmesinden sonra yapar. Çünkü bu bir zaruret taharetidir. Teyemmümde olduğu gibi, vaktin girişinden önce sahih olmaz.
Bundan sonra vacip olarak ve hadesi azaltmak maksadıyla namaza durulur.
Eğer setr-i avret, ezan, kamet, cemaati beklemek, kıbleyi tayinde gayret göstermek, mescide gitmek gibi namazın maslahatı gereği gecikecek olursa bunun zararı olmaz. Çünkü o bu işleri yapmakla kusurlu hareket etmiş sayılmaz. Yok eğer namazın maslahatı için olmayarak; meselâ yemek, içmek, yün eğirmek, konuşmak gibi bir sebeple namazı geciktirecek olursa, sahih olan görüşe göre bu geciktirme zarar vericidir, abdesti iptal eder, hem abdestin iadesi hem de yeniden ihtiyatta bulunmak vacip olur. Çünkü ondan sakınmak mümkün iken hades ve necaset tekerrür etmiştir.
Sahih olan görüşe göre yeniden taharet alıp bağını yenilemek ve her farz için abdest almak vaciptir, isterse bu namaz adak namazı olsun. Tıpkı teyemmüm alan kimsenin durumunda olduğu gibi. Çünkü hades kalmaya devam etmektedir. O bu şekilde aldığı abdest ile sadece nafilelerden dilediği kadar kılar. Cenaze namazı da nafile hükmündedir. Çünkü Peygamber (a.s.) Fatma binti Ebu Hubeyş’e: “Her bir namaz için abdest al.” diye emir buyurmuştur. Eğer özür abdest ve namaz sığabilecek kadar bir süre kesilecek olursa -mcselâ, kanın kesilmesi gibi- abdest almak vacip olur. Fercin üzerindeki kan ve benzeri şeyleri de temizler.
Meni akıntısı olan kimsenin ise her farz için gusletmesi zorunludur.
Namazda oturmak suretiyle hadesini tutabiliyor ise, iade söz konusu olmaksızın böyle yapması vacip olur.
Akıntısı olan kimse için sidiğinin damlayacağı bir şişe asması caiz olmaz.
Özür sahibi olan kimse namazın kendisine mübah olduğuna niyet eder, hadesi kaldırmaya değil. Çünkü o hadesi sürekli olan bir kimsedir. Almış olduğu bu abdestiyle bu hadesi kalkmaz, Sadece -Hanbelîlerin de söylediği gibi- ona ibadette bulunmayı mübah kılar.
Böylelikle açıkça görülmüş oluyor ki, Şafif ile Hanbelî mezhebi özür sahibinin abdestine dair hükümlerde ittifak etmektedirler. Şu kadar var ki, Hanbelîler ve bu konuda onlar gibi olan Hanefiler şöyle demektedirler: Bir tek abdest ile vakit içerisinde birden fazla farz namaz kılınabilir. Çünkü onlara göre vacip olan, her bir namaz için abdest almaktır. Şafiîlere göre ise böyle bir abdestle sadece bir tek farz kılabilir. Çünkü onlara göre vacip olan her bir farz için abdesti yenilemektir.
Malikîlerin dışında olan cumhur ise, özür sahibi olan kimseniri abdestini yenilemesinin vacip üzerinde ittifak etmiştir. Malikîler ise, böyle bir kimsenin abdestinin sadece müstehap olduğunu söylemektedirler. Şafiîlerle Hanbelîlere göre ve Hanefilerce de öğle namazının dışındaki namazlarda abdest almak, vaktin gimesinden sonra olur. Öğle namazında ise vaktin girişinden önce abdest almak caizdir.
Çünkü öğle vaktinden önce mühmel bir vakit vardır.
————
Kaynak: el-fıkhu’l-islami ve edilletuhu Vehbe Zuhayli
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Bizler bir özrümüz olduğunda veya bir rahatsızlığımız olduğunda Rabbimiz (cc)’un bizlere adeta lütfu ile bir kolaylık sağlanmaktadır bu şekilde. Rabbimiz (cc)’un bizlere sağlamış olduğu bu kolaylık olmasa idi namazımızı nasıl kılabilirdik? Veya namazımızı kılarken baya bir zorlanmak zorunda kalırdık.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Özürlü abdesti
Bir hastalık nedeniyle istemsiz gaz kaçırma durumu olan kişi her namaz vakti girdiğinde özürlü abdestini tekrar mi almalıdır?
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Eğer gaz problemi bir namaz kılacak kadar müsaade etmiyor sürekli tekrar ediyor ise bu kişi özür sahibidir demektir. Fakat kişide bir rahatsızlıktan dolayı ara ara gaz problemi oluyor veya vesveseden dolayı bu problem meydana geliyor ise bu kişi özür sahibi olmaz. Özürünün başladığı sırada kişinin farz bir vakit namaz boyunca hadesten uzak hâlde abdest alıp namaz kılabileceği bir süre bulamayacak şekilde özrü, farz bir namaz vaktinin tamamını kapsayan kişidir. Eğer böyle bir durum var ise her farz namazı kılacağı zaman kişinin abdest alması gerekmektedir.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Hayız dışı kanaması olayn veya bir hastalıga baglı olarak akıntısı olan bir kadın her namaz vaktı namaz abdesti alması gerekiyor bir cok soruda cevaplıyoruz fakat burada hanım kardeşlerim en önemli sorun öncelik ile doktora gitmemeniz kendi kendinize huküm vermeniz.Önceklik ile bir dr gidip durumunuzu ögrenin ondan sonra daha kolay olacaktır.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Sünni İslam’daki dört büyük mezhep (düşünce okulu) Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli’dir. Her mezhebin, engelli bireyler için abdest alma hükümleri de dahil olmak üzere İslami uygulamaların çeşitli yönleriyle ilgili kendi yorumları ve hükümleri vardır. İşte her mezhepten genel kurallar:
Hanefi Mezhebi: Hanefi mezhebine göre engelliler iki gruba ayrılır:
A. Hiç abdest alamayanlar: Bedensel bir engelden dolayı abdestin standart amellerini yerine getiremeyen kimse, abdest farzlığından muaf olur. Bunun yerine temiz toprağa veya uygun bir nesneye vurup, tozla yüzlerini ve ellerini meshederek de teyemmüm edebilirler.
B. Abdestin bazı kısımlarını yapabilenler: Bir kimse, abdestin bazı kısımlarını alıp bazı kısımlarını yapamıyorsa, gücü yettiği kısımlarını yapmalı ve yapamadığı kısımlarını bırakmalıdır. Yıkayamadıkları yerleri de teyemmüm edebilirler.
Maliki Mezhebi: Maliki mezhebine göre özürlüler de iki gruba ayrılır:
A. Abdestin herhangi bir bölümünü alamayanlar: Hanefi mezhebinde olduğu gibi, özürleri nedeniyle abdestin herhangi bir bölümünü alamayanlar, yerine teyemmüm almalıdır.
B. Abdestin bazı kısımlarını alabilenler: Bir kimse, abdestin bazı kısımlarını yapabilecek durumdaysa, elinden geleni yapmalı ve yıkayamadığı kısımlar için teyemmüm etmelidir.
Şafii Mezhebi: Şafii mezhebinde özürlüler için olan hükümler şunlardır:
A. Abdestin herhangi bir kısmını alamayanlar: Abdestin herhangi bir kısmını alamayan kimse, teyemmüm almalıdır.
B. Abdestin bazı kısımlarını alabilenler: Bazı abdestleri alıp bazılarını alamayan kimse, gücü yettiğince abdest almalı ve yıkanamayan yerleri teyemmüm etmelidir.
Hanbelî Mezhebi: Hanbelî mezhebine göre özürlülere ilişkin hükümler diğer mezhepler gibi:
A. Abdestin herhangi bir kısmını alamayanlar: Abdestin herhangi bir kısmını alamayan kimse, yerine teyemmüm almalıdır.
B. Abdestin bazı kısımlarını alabilenler: Bazı abdestleri alıp bazılarını alamayan kimse, abdestin ellerine geçen kısımlarını almalı ve yıkayamadıkları kısımlarını da teyemmüm etmelidir.
Bunların genel yönergeler olduğunu ve belirli kararların bireysel koşullara ve bilim adamlarının takdirine bağlı olarak değişebileceğini belirtmek önemlidir. Bu konuda kesin rehberlik arayan kişiler için bilgili bir alim veya yetkili bir dini otoriteye danışmak faydalı olacaktır.