Peygamber Efendimize salavat getirmenin fazileti ile ilgili Hadisler

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Salavat Getirmenin Faziletleri Hakkında Hadis-i Şerifler

Salavat Getirmenin Faziletleri Hakkinda Hadis i Serifler

Nebimiz Hz Muhammed (s.a.v)’e Salat Getirmenin Fazileti hakkında hadisler

Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir topluluk Allah’ı zikretmeksizin ve Nebi (s.a.v)’e salat getirmeksizin otururlarsa kıyamet gününde cennete girseler bile kaçırdıkları sevaplardan dolayı bu meclisleri onlar için bir pişmanlık olacaktır”

Ebu Davud ve Tirmizi Ebu Hureyre (r.anhu)’dan gelen şu rivayetin hasen sahih olduğunu söylemişlerdir:” Allah’ı zikretmeksizin ve Nebilerine salat getirmeksizin bir topluluk bir mecliste otururlarsa kıyamet günü bu meclisleri onlar için azarlanma (noksanlık) sebebi olur.” Dilerse Allah (azze ve celle) bu sebeple onlara azap eder dilerse affeder.”

Bu hadiste, kendisinde Allah (azze ve celle)’nin zikredilmediği, Rasulüne salat ve selam getirilmeyen meclisin kıyamet günü bu meclisteki kişiler işlediği salih amellerinden ve Allahın onlara olan ikramından dolayı cennete girseler bile, kaçırdıkları sevaplardan ötürü bu meclis onlara hasret, pişmanlık sebebi olacağına dair delil vardır. Çünkü derecelerini artıracak olan ameller ve sevapların çoğu onlardan kaçmıştır. Bu sebeple kıyamet günü Allah’ı zikretmeme ve Rasulüne salat selam getirmemenin pişmanlık ve hasretini çekeceklerdir. Bu hadislerin bir kısmını zikrin fazileti babında sıraladık.
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanların kıyamet günü bana evla [yakın] olanı bana en çok salat getirendir”

Hadiste geçen “İnsanların kıyamet günü bana en evla olan [yakını]” sözünden kasıt; kıyamet günü benim şefaatime ve bana yakın olmaya, en evla olan kişi bana dünyada bana en çok salat getirendir manasındadır. Çünkü bu kişi, Nebi (s.a.v)’e salat getirmeyi çoğalttı ve Nebi (s.a.v)’in şefaatine ulaştıracak olan vesileyi (salat ve selama) vesile edinmiş [başvur muş] ve razı olunmuş yakınlaşmayla [salat ve selamla) yakınlaşmıştır. Şa yet Rasulullah (s.a.v)’e salat getirmek hakkında gelecek olan “Kim Nebi (s.a.v)’e salat getirirse, Allah o kişiye on kere salat getiririr.” Hadisinden başka hadis olmasaydı bile Allah (azze ve celle)’nin vereceği bu mükâfat bile bu fiilin sevabının çok olmasını gerektirir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Asıl cimri kişi, yanında ben zikredildiğim halde bana salat getirmeyendir. ”

Hadiste geçen “Asıl cimri ben yanında zikredildiği halde bana salat getirmeyendir” sözünde; Müsnedin ileyhin Jul cimri) marife gelmesi hasr ifade eder. Bu sebeple müsnedun ileyhin, kemale hamledilmesi gerekir. Bu cimriliğin, asıl cimrilik olup kemale hamledilmesinin sebebi şudur: Bu öyle büyük bir cimriliktir ki, kişinin kendisinden her hangi bir şeyin eksilmediği ve ecrinin büyük olmasıyla beraber her hangi bir külfeti olma yan şey hususunda, yaptığı cimrilik olduğundan dolayıdır.

Fakihani şöyle demiştir: Bu en çirkin cimrilik ve pintiliktir ki bundan başka yapılacak en çirkin cimrilik sadece Kelime i Şehadeti getirme hususunda yapılacak olan cimriliktir.

Bu hadiste Nebi (s.a.v)’e salat getirmenin vacip olduğuna delil vardır.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yanında zikredildiğim hal de (rağmen) bana salat getirmeyen adamın burnu yere sürtsün

Hadisin devamı şöyledir: “Anne ve Babası yanında yaşlandığı halde cennete giremeyen kişinin ve ramazan ayına erişip de ramazan bitiminde bağışlanmayan kişinin burnu yere sürtsün” şeklindedir.

Hadiste geçen “rağime (sürtsün)” sözünde kasıt; burnu yere yapışsın demektir ve zilletin ve alçaklığın o kişiye gelmesi hususunda yapılan bir kinayedir. İbnul A’rabi ise doğru okunuşun ‘rağame olduğunu ve manası nin ‘zillet’ olduğunu söylemiştir. Hadiste adam lafzının zikredilmesi genel yaygın olan kulanımdan dolayıdır yoksa kadında bu konuda aynı hükme tabidir.

Bu hadiste, Rasulullah (s.a.v)’in zikri geçtiğinde ona salat getirmenin vacip olduğuna dair delil vardır. Çünkü Nebi (s.a.v) ancak vacip olan bir işi terk eden kişi hakkında, zillet ve alçaklığı tatması için beddua eder.

Hadiste geçen “Bana salat getirmedi” sözü hakkında Tibi şöyle demistir:

Buradaki fa’ harfi İstibadiyyedir [uzak görme] yani manası şudur: Akıllı kişi için, birkaç kelimeyi söyleyipte hayırları kazanma imkanı olduğu halde bunu terk etmesi ve bunu ganimet [firsat] bilmemesi uzaktır. [Mümkün değildir] Ve aklını kullanmayan bu kişiyi, Allah’ın zelil etmesini hak etmiştir. Bu ‘fa’harfi hakkında takip manası ifade eder ve Nebi (s.a.v) zikredildiği zaman ona salat getirmeyi geciktirmeyi zem ifade ederde denilmiştir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kimin yanında ben zikredi lirsem hemen bana salat getirsin.”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi, hadisi, Enes (r.anhu)’dan Taberani, el Evsat adlı kitabında ve Nesai rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu hadisi Enes (r.anhu)’dan Taberani, el Kebir adlı kitabında ve İbn Sünni, hadisin devamında şunu zikrederek şu şekilde rivayet etmiştir.” Kim bana bir kere salat getirirse Allah (azze ve celle)’de ona on kere salat getirir.

Aynı şekilde bu hadistede Nebi (s.a.v) zikredildiği zaman ona salat getirmenin vacip olduğuna delil vardır. Ve yine bu hususa daha bu hadisten önce zikredilen iki hadiste işaret ediyor. Ve yine bu hususa İbn Sünni ‘nin Amelul Yevm ve Leyle’ adlı eserinde Cabir (r.anhu) dan rivayet ettiği şu hadiste işaret etmektedir: “Kimin yanında zikredildiğim halde bana salat getirmezse muhakkakki isyan etmiştir.” Nevevi, ‘Ezkar’ adlı kitabında bu hadisin isnadının zayıf olduğunu söylemiştir.

Yine Nebi (s.a.v)’e salat getirmenin vacip olduğuna dair, Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib (r.anhuma)’dan, Taberani el Kebir adlı kitabında şunu rivayet etmiştir: “Kimin yanında zikredildiğim halde bana salat getirmeyi önemsemezse cennetin yolunu isabet edememiştir. [önemsememiştir].”

ibn Abbas (r.anhuma)’dan Taberani ve Ibn Mace şu hadisi rivayet etmişlerdir: “Kim bana salat getirmeyi unutursa cennetin yolunu terketmiştir. (önemsememiştir]” Bu hadisin isnadında Cubare bin Muğallisadlı ravi vardır ki bu ravinin sıhhati [bu raviyi delil olarak alma hususun da] hakkında ihtilaf vardır.

Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim bana bir kere salat getirirse Allah (azze ve celle) ona on kere salavat getirir. “

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ebu Hureyre (r.anhu)’dan Müslim rivayet etmiştir. Aynı şekilde Ebu Hureyre (r.anhu)’dan Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve İbn Hibban rivayet etmiştir. Bunların riva yetinin bir kısmında hadis şu lafızlarla gelmiştir: “Kim bana on kere salat getirirse Allah (azze ve celle) o kişiye on hasenat yazar.” Aynı şekilde Tirmizide bu lafızlarla gelmiştir.

Ahmed ve Nesai ‘nin rivayetlerinde ise şu lafızlarla gelmiştir: “Kim bana bir kere salat getirirse Allah (azze ve celle) ona on kere salat getirir ve on günahını siler ve derecesini on derece yükseltir.”

Ve yine bu hadisi, İbn Hibban Sahihinde, Hâkim’de ‘Müstedrek’ adlı kitabında Enes (r.anhu) dan rivayet etmiştir. Hâkim hadisin sahih olduğu nu söylemiş Zehebi’de onu tasdik etmiştir.

Ahmed ve Hâkim, Abdurrahman bin Avf (r.anhu)’dan rivayet ettiği hadis şu şekildedir: Cebrail Nebi (s.a.v)’e geldi ve ona şöyle dedi: Seni müjdeleyeyim mi? Dedi.

Ve şöyle devam etti: Muhakak ki Allah (azze ve celle) şöyle diyor: “Kim sana salat getirirse bende o kişiye salat getiririm, kim sana selam getirirse bende o kişiye selam getiririm.” Hâkim bu hadisin isnadı sahihtir dedi.

Ebu Ya’la ve İbn Ebi Dünya şu lafızlarla rivayet etmiştir: “Ümmetim den kim bana bir kere salat getirirse Allah, o kişiye on hasenat yazar ve ondan on tane günahını siler.”

Nesai, Taberani ve Bezzar, Ebu Burde bin Niyar’dan şöyle rivayet et mişlerdir: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden her kim kalbinden ihlaslı bir şekilde bana salat getirirse Allah’da o kimseye on kere salat getirir, on derecesini yükseltir, on hasenat yazar ve on günahını siler.”

Bu hadisin benzerini İbn Ebi Asım, Bera bin Azib (r.anhu)’dan sonunda şu ziyadesiyle rivayet etmiştir: “Bu getirdiği salat on köle azatina denktir

Müslim, Ebu Davud, Tirmizi Abdullah bin Amr (r.anhuma)’dan hadisişu lafızlarla rivayet etmiştirler: “Muhakak ki her kim bana bir kere salatgetirirse Allah’da o kişiye on kere salat getirir.”

Ahmed ve Nesai, Ebu Talha el Ensari (r.anhu)’dan hadisi şöyle rivayet etmişlerdir: Ebu Talha (r.anhu) şöyle dedi: Bir gün Hz. Peygamber yüzün de gülümseme eseri görülür şekilde gönül huzuruyla dolu olarak sabahladı.

Bunun üzerine sahabiler: Ey Allah’ın Rasûlü, bugün gönül rahatlığıyla sabahladın, yüzünde gülümseme eseri görülüyor. Nedir sebebi? Diye sordular.

Rasülullah (s.a.) buyurdu ki: Evet, Rabbim (azze ve celle)’den gelen birisi geldi (yani Cibril) ve dedi ki: “Ümmetinden senin üzerine kim bir salavat getirirse Allah’da ona on kere salat getirir ve onun on kötülüğünü de siler on kat derecesini yüceltir.”

Taberani, Enes (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etti: “Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: ‘Az önce Cibril rabbinden bana gelerek şöyle dedi: “Yer yüzünde sana bir kere salat getiren müslüman için ben ve meleklerim ona, on kere salat getiririz.” Aynı şekilde Taberani, ‘el Kebir’ adlı kitabında Ebu Umame (r.anhu)’dan bu hadisin benzeri rivayet etmiştir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bana melek geldi ve dedi ki: Rabbim Azze ve Celle şöyle buyuruyor: Ey Muhammed razı olmaz mısın? Senin ümmetinden her kim, senin üzerine salat getirirse, muhak kak ki bende ona on salat getiririm. Ümmetinden her kimde senin üzeri ne selâm getirirse, Ben de onun üzerine on selâm getiririm?”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ebu Talha el Ensari (r.anhu)’dan İbn Hibban ve Nesai rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu hadisi, Ahmed ‘Müsned’ adlı eserinde bu lafızla rivayet etmiş ve hadisin son kis minda şu lafzı ziyade etmiştir: “Rasulullah (s.a.v)’de şöyle demiştir: “[Allah azze ve cellenin bana bir kere salat ve selam getirene on kere salat ve selam getirmesine razı olmazmısın sorusuna cevap olarak] Evet razı olurum demiştir.” Bu hadisi aynı şekilde Taberani rivayet etmiştir. İbn Hib ban bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir.

Bu hadiste Nebi (s.a.v)’e selam getirmenin, salât getirme gibi olduğuna delil vardır. Muhakak ki Allah (azze ve celle) Nebisine salat getirene nasıl ki on salat getiriyorsa, Nebisine selam getirenede on kere selam getirir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ibn Mesud (r.an hu)’dan Nesai ve İbn Hibban rivayet etmiştir. Hâkim bu hadis hakkında sahihtir demiştir. Zehebi’de bunu tasdik etmiştir. İbn Hibban’da hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Heysemi ise hadisin ravilerinin, sahih hadis ravilerinden olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde bu hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Taberani, el Kebir adlı eserinde hasen bir isnadla Hasen bin Ali bin Ebi Talib (ranhuma)’dan şunu rivayet etmiştir: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her nerede olursanız olun bana salat getirin muhakkak ki salatıniz bana ulaşır.”

Taberani, el Evsat adlı kitabında, Enes (r.anhu)’dan senedinde her han gi bir problem olmayan şu hadisi rivayet etmiştir: “Kim bana salat getirirse salatı bana ulaşır bende ona salat getiririm ve o kişiye, benim salat getir memin dışında on hasenat yazılır.”

Hadiste sadece Nebi (s.a.v)’e selam getirenleri ulaştırma lafzının geç mesi Nebi (s.a.v)’e getirilen salatları ulaştırmasına zit bir şey değildir. Çünkü salatın ve selamın hükmü [konumları] hemen yukarıda zikredilen iki hadiste olduğu gibi aynıdır.

Bu hadiste Nebi (s.a.v)’e salati çoğaltamaya büyük bir teşvik vardır. Bir tane salat getirilse bile Nebi (s.a.v)’e ulaşıyorsa, bu durum kişinin daha çok salat getirmesi için büyük bir şevk verir.

Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bana selam verirse, Allah’u (Teâla) ruhumu geri verir ve ben o kişinin selamına cevap veririm. “

Ahmed, Müsned adlı kitabında Ebu Hureyre (r.anhu)’dan, Bezzar, ibn Hibban ve Ebu Şeyh ise Ammar bin Yasir (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmişlerdir: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah (azze ve celle) be bim kabrim için bir melek görevlendirdi ve o meleğe kulları işitme özelliği verdi kıyamet gününe kadar her kim bana salat getirirse o melek getiren kişi ve babasının ismiyle beraber bana falan oğlu filan sana salat getirdi diyerek bana ulaştırır.”

Bu hadisin son kısmını, Ebu Şeyh şu ziyadeyle rivayet etti: “Allah (azze ve celle) bu kişi için her bir salatına karşılık o kişiye on salatla karşılık vererek salat eder.” Taberani el Kebir adlı kitabında bu rivayetin benzerini rivayet etmiştir. Ibn Hacer şöyle demiştir: Bu hadisi bütün rivayet edenler Nuaym bin Hudeym ‘dan ve İmran el Humeyri den rivayet etmiştir. Nu aym hakkında ihtilaf vardır. İmran el Humeyr ise bilinmeyen bir ravidir.

Hadiste geçen Allah (azze ve celle) ruhumu geri verirden kastın; konuşmamı, geri verir denmiştir. Çünkü şu hadiste sahih olarak geldiği üzere: ‘Muhakak ki nebiler (aleyhimusellam) kabirlerinde diridirler.” Nebi (s.a.v) kabrinde diridir ruhu ise ondan ayrılmaz. İbn Mulakkin ve diğer bir kısım âlimler böyle demiştir.

İbn Hacer ise şöyle demiştir: Ruhun geriye verilmesi hakkında en gü zel tevil; Nebi (s.a.v)’in aklına kendisine selam veren kişiye cevap ver me fikri geliyor manasındadır. Aynı şu hadiste âlimlerin dediği gibi se de peygamberimizin (s.a.v)”Bazen kalbime gaflet çöküyor” sözünde alimlerin bu sözünün manasının Rasulullah (s.a.v)’in aklına gafletin gelmesi manasındadır dediği gibi. [yoksa zemmedilen gafletin Nebi (s.a.v) gibi masum bir insana, çökmesi ve hâkim olması düşünülemez.]

Tibi ise şöyle demiştir: Ruhun geri verilmesinin manası şudur: Nebi (s.a.v)’in yüce ruhu, ilahi huzurdadır ona ümmetinden birisinin selamı ulaştığı zaman Allah (azze ve celle) ruhunu bu halde geri verir ki ona se lam veren kişinin selamına karşılık versin.

Bu konuyla alakalı birçok cevap verilmiştir. Bu zikrettiğimiz cevaplar, cevapların en güzelleridir.

Hadiste sadece selam lafzının zikredilmesi, önceki hadiste belirttiği miz gibi, salat getiren kişiye Rasulullah (s.a.v)’in karşılık vermeyeceği an lamina gelmez. Zaten zikrettiğimiz Ammar bin Yasir (r.anhu)’nun hadisinde salat getiren kişiye Rasulullah (s.a.v)’in salat getirerek karşılı vereceği ifade ediliyor.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bana Cebrail geldi ve beni şöyle müjdeledi:

“Rabbin buyurdu. “Kim sana salat ederse ben de ona salat ederim. Kim sana selam getirirse ben de ona selam getiririm.” Ben de bunun üzerine Allah’a şükür secdesi yaptım.”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Abdurrahman bin Avf (r.anhu)’dan Hâkim ‘Müstedrek’ adlı eserinde ve Ahmed rivayet etmiştir. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Hadisin lafızları şu şekildedir: “Rasulullah (s.a.v) bir gün çıktı bende onun peşinden takip ettim bir hurma bahçesine girdi ve secde yaptı ve secdeyi uzattı. Bende bunun üzerine Allah (azze ve celle)’nin Rasulullah (s.a.v) vefat ettirdiği düşünerek korktum. Sonra yanına geldim ve ona doğru bakmaya başladım ki başını kaldırdı ve bana neyin var Ey Abdurrahman dedi? Bende aklıma gelen şeyi ona zikrettim. Bunun üzerine; Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bana Cebrail geldi ve beni şöyle müjdeledi: ‘Rabbin buyurdu ki Kim sana salat ederse ben de ona salat ederim. Kim sana selam getirirse ben de ona selam getiririm. Ben de bunun üzerine Allah’a şükür secdesi yaptım.

Bundan önceki hadislerde, kim Rasulullah (s.a.v)’e bir kere salat geti rirse, Allah (azze ve celle)’nin o kişiye on kere salat getireceğini ifade eden hadisleri zikrettik.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim bana bir kere salât ederse; Allah Teâla ona on salât eder, o kişinin on günahı silinir, on kat derecesi artırılır. O kişiye on hasenat yazılır.”

Hadislerde yer alan Allah (azze ve celle)’nin salat etmesinden kasıt; kullarına rahmet etmesi demektir. Allah (azze ve celle) kuluna rahmet eder daha sonra bir daha rahmet eder ta ki bu sayıya [ on] ulaşıncaya kadar.

Allahın, Salat etmesinden kastin kullarına şefkat ile yönelmesi ve onları karanlıktan nura ve yüksek mertebeye çıkartması manasında olduğuda söylenilmiştir. Allah (azze ve celle)’nin şu ayetinde olduğu gibi ذي هوJI يصلى عليكم ومليكنه يخرحكم من الظلمات إلى الثور وكان بالمؤمنين رحيما

“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O size salat ediyor [rahmetiyle lutufta bulunuyor), melekleri de dua ediyor. O, müminlere karşı çok merhametlidir.” (Ahzab, 33/43)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim Nebi (s.a.v)’e bir kere salat getirirse, Allah ve Melekleri o kişiye yetmiş kere salat getirir.

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Abdullah bin Amr (r.anhuma)’dan Ahmed ‘Müsned’ adlı kitabında rivayet etmiştir. Münziri de Terğib ve Terhib’ adlı kitabında hadisin bu sahabiden geldiğini söyle miştir. Ahmed, hadisin isnadının hasen olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde Heysemi de hasen olduğunu söylemiştir. Hadisin devamı ise şu şekildedir: “İsterse kulun Allahın rasulüne getirdiği salat az, isterse çok olsun”

Bu hadis ve önceden geçen hadis arasında cem şöyle olur: Nebi (s.a.v) kendisine salat getiren kişiye verilecek sevabı tedrici olarak biliyordu her ne zaman bir şey bilse onu ashabına söylüyordu. İlk önce ilk hadiste olduğu kendisine salat getirene Allah (azze ve celle)’nin on salat getireceğini bildi daha sonra ikinci hadiste olduğu üzere Allah (azze ve celle)’nin yetmiş salat getireceğini bildi ve bunu ashabına haber verdi.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kimi bol bir tartıyla tartılmak sevindirirse bize ehli beyte salat getirdiğinde şöyle desin: Ey Allahım Ummi Nebi Muhammed ‘e müminlerin anneleri olan eşlerine, zürriyeti ne ve ehli beytine, İbrahime ‘ve ailesine salat ettiğin gibi salat et. Muhakak ki sen övülmeye layık olan, şan ve şeref sahibi olansın.”

Bu hadiste Nebi (s.a.v)’e getirilen salatın bu şekilde olmasına büyük bir teşvik vardır. Hadisin aslı Buhari, Müslim ve kütubu sittenin geri kalanın da “Kimi bol bir tartıyla tartılmak sevindirirse” lafzı olmaksızın sabittir. Bu lafzı sadece Müslim ve Ebu Davud rivayet etmiştir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim Muhammed (s.a.v)’e salat getirip şöyle derse: Ey Allahım onu kıyamet gününde senin ya ninda yakınlaştırılmış yere (makamı mahmud) indir [orayı ona ver]” sefaatim o kişiye vacip olur.”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ruveyfi bin Sabit el Ensari (r.anhu)’dan Taberani, ‘el Kebir’ adlı kitabında ve Bezzar rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu hadisi, Taberani, ‘el Evsat’ adlı kitabında bu ki şiden rivayet etmiştir. Münziri, “Terğib ve Terhib’ adlı kitabında şöyle demiştir: Bu hadisi rivayet eden alimlerin isnadlarının bir kısmı hasendir.

Hadiste Allah Rasulü (s.a.v)’e salat getirmek ve onun için kıyamet gününde Allah katında yaklaştırılmış yeri istemek beraber getirilmiştir. Her kim bu iki şeyide yaparsa Muhammed (aleyhi selamın) şefaatini hak eder ve şefaat ona vacip olur.

Rasulullah (s.a.v) şöyle denildi: “Ey Allahın rasulü, o halde salatımın (duamın) tamamını sana yapıyorum. Rasulullah (s.a.v) de şöyle buyurdu: O zaman getirdiğin salat sıkıntını giderir [kâfi gelir | ve günahların bağışlanır.” (Nesai, Ibn Hibban, Taberani)

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ubey bin Ka’b (r.anuh)’dan Nesai, İbn Hibban ve Taberani rivayet etmiştir. Hâkim ve Tirmi zinin de nüshasında da bu sahabeden rivayet edilir. Tirmizi hadisin, hasen sahih olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde Ahmed ‘Müsnedinde’ bu hadisi rivayet etmiştir. Hadisin lafzı şu şekildedir: “Ey insanlar! Kalkın! Allah’ın büyüklüğünü ve size verdiği imkânları düşünüp gereğini yerine getirin. Râcife [bütün canlılara ölüm getirecek olan ilk sûra üfürülmenin) zama ni geldi, bunun hemen ardından da Radife [bütün canlıları diriltecek olan üfleniş] gelecektir. Ölüm, her türlü şiddet ve sancılarıyla mutlaka gelecek tir; ölüm, mutlaka herkesi bulacaktır.” Übeyy diyor ki: “Ey Allah’ın Rasû lü! Ben sana çok dua edip salat getiriyorum; dualarımın ne kadarını sana ayırayım [ne kadarında sana salat getireyim ]?” Rasûlullah (s.a.v.): “dilediğin kadar!” buyurdu. Dualarımın “dörtte birini ayırayım mı?” dedim; “dilediğin kadarını!” buyurdu, “şayet artırırsan senin için daha hayırlıdır!” buyurdu. Bende “yarısını ayırayım mı? Diye sordum; “dilediğin kadar ni!” buyurdu, “şayet artırırsan senin için daha hayırlıdır!” Ben de “üçte ikisini mi?” dedim; “dilediğin kadarını!” buyurdu, “şayet artırırsan senin için daha hayırlıdır!” buyurdu. Ben de o halde “bütün dualarımı senin için yapacağım” dedim. Bunun üzerine buyurdular ki: “Sıkıntıların giderilecek ve günahların affedilecektir.”

Ahmedin rivayetinde ise şöyle gelir: “Bir adam geldi ve Ey Allahın Rasulü! Dualarımın hepsini sana ayırsam (sürekli salat getirmek] ne dersin diye sordu? Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “O zaman Allah dünya ve ahiret işlerinden seni sıkıntıya sokan şeylerde sana yeter. [sıkıntını giderir] dedi. Münziri bu ziyadeyle olan rivayetin isnadı ceyyid tir dedi.

Taberani, Muhammed bin Yahya bin Hibbandan oda babasından o da dedesinden hasen bir isnadla şunu rivayet etti: “Bir adam Rasulullah (s.a.v)’e geldi ve Ey Allahın Rasulü dularımın üçte birini sana ayırıyorum dedi. Nebi (s.a.v) tamam sen bilirsin dedi. Adam üçte ikisini sana ayırıyorum dedi. Nebi (s.a.v) tamam sen bilirsin dedi. Adam dualarımın hepsini sana ayırıyorum dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) “O zaman dünya ve ahiret işlerinden seni sıkıntıya sokan şeylerde Allah sana yeter. [sıkıntini giderir)
Hadiste geçen “Duamin [salatımın] tamamını sana ayırdım” sözündeki salat lafzından kasıt duadır. Rasulullah (s.a.v)’e salat getirmekte duanın içinden bir parçadır. Salat lafzından kasıt zikirleri ve rükünleri olan namaz değildir.

Hadiste geçen, Rasulullah (s.a.v)’in “O halde sıkıntın giderilir, günahın bağışlanır” sözünde yer alan iki haslet, dünya ve ahiret hayırlarının topla mıdır.

Allah (azze ve celle) her kimin sıkıntılarına yeterse dünyanın musibetlerinden ve geçici rahatsızlıklarından güvende olur. Çünkü musibet küçük dahi olsa bütün musibetlerin, sıkıntılı bir tesiri olması gerekir.

Allah (azze ve celle) her kimin günahlarını bağışlarsa o kişi ahiretin sıkıntılarından salim olur. Çünkü Allah, kula ahirette ancak işlediği günahlardan dolayı azap eder.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü bana salat getirmeyi çoğaltın çünkü o gün salatlarınız bana arzolunur.” (Ebu Davud, İbn Hibban)

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Evs bin Evs (r.anhu)’dan Ebu Davud, İbn Hibban rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu hadisi, Ahmed ve Hâkim’de Müstedrekinde rivayet etmiştir. İbn Hibban hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Hadisin lafızlarının tamamı ise şu şekildedir: Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Günlerinizin en faziletlisi Cuma günüdür. O gün Âdem (aleyhi selam) yaratıldı ve vefat ettirildi. İkinci (dirilme için olan) ve birinci (kendisi ile her şeyin öldüğü) sura üflemeler o gündedir. Bu sebeple o gün bana çokça salât getiriniz. Zira o gün sizin salâtınız bana arz olunur.” buyurunca,

Ashâb-ı kirâm: “Yâ Rasûlâllah! Vefât ettiğin ve Sen’den hiçbir eser kalmadığı zaman salatımız sana nasıl arz edilir?” diye sordular.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ, peygamberlerin bedenlerini toprağa haram kıldı. çürüt meyi]”

Beyhaki hasen bir isnad ile Ebu Umame (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: “Her Cuma günü bana salatı çoğaltın muhakkak ki her Cuma sizlerin salatınız bana arzolunur. Her kimin salatı bana daha çoksa bana en yakın olan odur.”

Bu hadiste, cuma günü salatın Rasulullah (s.a.v)’e arz olunacağına delil vardır. Yine önce şu hadiste geldiği üzere “Her kim bana selam verirse, Allah’u (Teâla) ruhumu geri verir ve ben o kişinin selamına cevap veririm.” Buyurmuştur. Ve yine önceden geçtiği üzere Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.”

Bütün bu hadislerden anlaşılan şudur: Nebi (s.a.v)’e getirilen bütün sa lat ve selam cuma günü veya diğer gündüz ve gecelerde Nebi (s.a.v)’e ulaşır. Hadiste geçen Cuma günü arz olunur ifadesinden kasıt diğer günler deki gibi Nebi (s.a.v)’e salatın sadece ulaşmasından ziyade ulaştıktan sonra birde arzolunması gibi bir ek özellik ifade eder. Ve bu arzolunma durumu cuma günü getirilen salata has bir özellik olur.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyumuştur: “Her kim cuma günü bana salat getirse muhakkaki bana salatı arz olunur. “

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ebu Derda (r.anhu)’dan Hakim Müstedrek adlı kitabında rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu hadisi Ebu Derda (r.anhu)’dan İbn Mace ceyyid bir isnadla şu lafızlarla rivayet etmiştir: “Cuma günü benim üzerime bol salat getiriniz. Çünkü o salatta melekler hazır bulunur. Ve şüphesiz, her hangi (mümin) bir kim se benim üzerime salat getirdiği zaman onun salatı bitinceye kadar [aynı anda] bana sunulur.

Ebu Derda (r.anhu) demiştir ki: Ve ölümünüzden sonra da (böyle mi)?

Dedim.
Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: Ölümümden sonra da. Şüphesiz Allah Teâlâ, Peygamberlerin cesedlerini yemesini yere yasak etmiştir.”

Peygamberlerin kabrinde diri olduklarına işaret eden hadisler ve pey gamberimize (s.a.v) salat getirildiğinde ve selam verildiğinde ruhunu geri verilmesiyle açıkça söyleyen hadisler arasındaki cem nasıl yapılacağı önceden geçti.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bütün dualar mahcupludur [engellidir] taki Muhammed (s.a.v) ve Ehli beytine salat getirilinceye kadar. (Taberani)

Heysemi ise ravileri sikadır dedi. Beyhaki’de bu hadisi Ali (r.anhu)’dan Şuabul İman’da rivayet etti. Deylemi bu hadisi ‘Müsnedul Firdevs’ adlı eserinde Enes (r.anhu)’dan şu lafızlarla rivayet etmiştir: “Bütün dualar mahcubludur [engellidir] taki Nebi (s.a.v)’e salat getirilinceye kadar.” Bu hadisin ravilerinden birisi Muhammed bin Abdulaziz el Dinuri dir ki bu ravi hakkında Zehebi, ‘Duafa’ adlı eserinde Münkerul hadis demiştir.

Tirmizi, Ömer bin Hattab (r.anhu)’dan mevkuf olarak şunu rivayet etmiştir: “Dua gök ile yer arasında durur, Peygamber (s.a.v.)’e salavat getirinceye kadar o duadan hiçbir şey Allah katina yükselmez.” Bu gibi mevkuf hadisler, merfu hadis hükmündedir. Çünkü kendisinde içtihadın mümkün olmadığı bir konu [duanın Allah’a (azze ve celle) arz edilmesi içtihadla bilinebilecek bir şey değil ancak vahiyle biline bilecek bir şeydir.] hakkındadır. Bu hadisin hükmünün merfu olduğuna, Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İbn Huzeyme ve İbn Hibban’ın Fedale bin Ubeyd (r.anhu)’dan rivayet ettikleri şu hadiste işaret eder: Fadale (r.anhu) şöyle buyur du: “Bir gün, Rasulullah (s.a.v), mescidde oturmakta iken bir adam geldi, namaz kıldı, sonra şöyle dua etti: Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v), ‘Ey namaz kılan, acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salât ve selam et, sonra da yapacağın duayı yap.

Bundan sonra başka bir adam namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamd etti ve Peygambere salât ve selam getirdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), o kimseye: ‘Ey namaz kılan kimse! Dua et, duan kabul edilsin.’ buyurdu.”

Tirmizi hadisin hasen olduğunu, İbn Hibban ve İbn Huzeyme sahih olduğunu söylemişlerdir.

BENZER KONULAR

Cevapla