Paylaş
Peygamberimiz Ve Adalet
Question
Peygamberimiz Ve Adalet
Adalet: Düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma ve eşitlik anlamındadır. Geniş kapsamlı bir kavram olan adaletin zıddı ise ‘zulüm’dür.
İslam’da adalet ise hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi ve mevki farklılıklarından dolayı insanlara farklı davranmamak demektir. Adalet, “kişinin kendine, ailesine ve çevresinde yer alan insana, doğaya ve hayvanlara karşı da görevlerini ve haklarını tam olarak yerine getirmesidir.” Peygamberimiz (s.a.) bir hadislerinde “Hükmünde, ailesine karşı ve velayeti altında olanlar hakkında adil davrananlar, kıyamet gününde nurdan minberler üzerindedirler”[1] buyurmuşlardır. Bu itibarla kişi hem kendine hem de aile efradına karşı, ayrıca yöneticiler ise emri altındakilere karşı görevlerini adil ve dengeli bir şekilde yerine getirmek zorundadırlar. Aksi takdirde kişi kendisine emanet edilen “nefsine, ailesine ve emri altında bulunanlara” zulmetmiş olur.
Birçok ayet-i kerimede adalet kavramının sadece Müslüman olanlara değil; kültür, bilgi, mevki, cinsiyet, ırk, dil ve din farkı gözetmeden bütün insanlara, -sadece insan oldukları için- aynı değer ve ölçüde uygulanması emredilmiştir. Allah’ü Teâlâ bir ayette şöyle buyurmuştur: ”Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhine de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” [2]
İslam tarihinin her dönemi, adalet örnekleri ile doludur. Çünkü İslâm’da adalet, fertlerin ve toplumların yaşamlarında vazgeçilmez bir ölçüdür. Bu sebeple İslam dininde kimsenin istek ve heveslerine yer verilmemiş, akrabalık ve ilişkileri gözetilmemiş, zengin-fakir, kuvvetli-zayıf ayırımı yapılmamış ve herkes adalet çerçevesinde bir muamele görmüştür. Sonunda adalet kavramı, İslam toplumuna, “Adalet Mülkün (Devlet’in) Temelidir.” özdeyişi ile yerleşmiştir. Tabiî ki Gerçek adalet güçlü iken gösterilen adalettir. Yoksa zayıfken zulme karşı çıkarak adil davranıp ta güçlü olduğunda zalimlik yapmak adalet değildir. Resûlüllah’ın ikinci halifesi olan Hz. Ömer de, bu anlamda adalet ile sembolleşmiş ve ‘Ömer’ denince adalet, adalet denince de ‘Ömer’ akla gelir olmuştur.
Resûlüllah döneminde bir gün Kureyş kabilesinden soylu bir kadın hırsızlık yapmıştı. 0 kadını cezalandırmaması için Ashab’tan Üsameyi Peygamberimize gönderdiler. Bu duruma kızan ve üzülen Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Nasıl oluyor da bazı kimseler, Allah’ın kanunu karşısında aracı olmaya kalkışıyorlar. Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi şudur: İçlerinden asil ve soylu birisi hırsızlık yapınca, onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca, onu cezalandırıyorlardı. Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma dahi hırsızlık yapsaydı, onun da cezasını verirdim.” [3] Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber, adalet konusunda aracı olmak isteyenleri çok yakını da olsa sert bir şekilde reddetmiş, suçluya layık olduğu cezayı vermekte en ufak bir tereddüt göstermemiştir.
[1] Müslim, Sünen, İmare 5 (1827) c. 2 s.1458 [1]
[2] Nisa, 4/135
[3] Buhari Hudud 11,12 c.8 s. 16
Benzer Konular:
Answer ( 1 )
İslam’da adalet çok büyük bir öneme sahiptir ve Hz. Muhammed (sav) hayatı boyunca adaletin önemini örneklemiş ve vurgulamıştır. Peygamber’in adalete olan bağlılığını vurgulayan bazı önemli noktalar şunlardır:
Mihenk Taşı Olarak Adalet: Hz. Muhammed (sav), adaleti İslam’ın temel bir ilkesi olarak kabul etmiştir. Geçmişlerine, sosyal statülerine veya dini eğilimlerine bakılmaksızın tüm bireylere adil ve adil davranmanın önemini vurguladı. Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler, Allah için sebatla adaletle şahitlik edin ve bir topluluğa olan buğzunuz sizi adaletten alıkoymasın. Adil olun, bu, takvaya daha yakındır” (Kuran 5: 8).
Adalet ve Eşitlik: Hz. Muhammed (s.a.v.) insanlarla ilişkilerinde adaleti ve eşitliği sağlamıştır. Her kesimden insana nezaketle, saygıyla ve adaletle davranırdı. Kimsenin zulme ve haksızlığa uğramaması gerektiğini açıkça belirtmiş, ayrımcılığın ve adaletsizliğin her türlüsüne karşı mücadele etmiştir.
Adaleti Dağıtmak: Hz. Muhammed (s.a.v.) insanlar arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde kadı ve hakemlik yapmıştır. Tüm tarafları dikkatle dinledi, delilleri tarttı ve hak ve adalete dayalı hükümler verdi. Yargıları tarafsızdı ve kişisel önyargıların veya dış baskıların kararlarını etkilemesine izin vermedi.
Düşmanlara Muamele: Hz. Muhammed (sav) düşmanlarına karşı dahi adalet göstermiştir. Savaş zamanlarında, yoldaşlarına etik ilkelere bağlı kalmaları, savaşçı olmayanları korumaları ve savaş esirlerine insanca muamele edilmesini sağlamaları talimatını verdi. Yenilenlere yönelik her türlü suistimal veya adaletsizliği önlemek için yönergeler belirledi.
Kanun Önünde Eşitlik: Hz. Muhammed (s.a.v), sosyal statüsü veya geçmişi ne olursa olsun tüm bireylerin kanun önünde eşit olduğu bir sistem kurmuştur. Adaletin herhangi bir kayırmacılık veya ayrımcılık olmaksızın uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koydu. Zengin ve güçlü olanlara ayrıcalıklı muamele yapılmadı ve zayıf ve marjinalize edilenler korundu.
Sosyal Adalet: Hz. Muhammed (sav) sosyal adaleti savundu ve yoksulluk, ekonomik eşitsizlik ve toplumdaki savunmasızların hakları gibi konuları ele aldı. Müslümanları hayırsever olmaya, muhtaçlara yardım etmeye, servet ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamaya teşvik etti.
Bir Ahlak Örneği Oluşturmak: Hz. Kişisel davranışları, etkileşimleri ve başkalarına davranışı adalete olan bağlılığını yansıtıyordu. Dürüst karakteri ve dürüstlüğü, arkadaşlarının ve genel olarak toplumun güvenini ve saygısını kazandı.
Özetle Hz.Muhammed (s.a.v.) İslam’da bir adalet timsalidir. İnancın temel bir ilkesi olarak adaletin önemini vurguladı ve bunu eylemleri ve öğretileriyle gösterdi. Adalete, eşitliğe ve tüm bireylerin haklarına olan bağlılığı, Müslümanlara kişisel yaşamlarında, başkalarıyla etkileşimlerinde ve bir bütün olarak toplumda adaleti korumaları için yol gösterici bir örnek teşkil eder.