Paylaş
Peygamberimizin hayatında dünya ve ahiret dengesi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
DÜNYA ve AHİRET DENGESİ
Dünya ve ahiret dengesi nasıl sağlanır? Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki ilişki kısaca
İnsanların yaşadıkları hayat, dünya ve ahret dengesi bakımından 3 grupta mütalaa edilir (1):
Birinci grup: Sadece dünyaya bağlı olanlardır. Bunlar ahiret düşüncesine sahip değillerdir. Hayatın akışı içinde nereye gidildiği konusunda kafa yormaya gerek görmeden tamamen sorumsuzca bir hayat yaşayıp gününü gün etme düşüncesinde olanlardır.
İkinci grup: Birinci grubun tam tersine olarak bütün çabalarını ahirete yönelten ve dünyaya iltifat etmeyenlerdir. İnsanların pek azı, hele zamanımızda hiç yok denecek kadar küçük bir kısmı bu düşüncededir. Dünyayı ahiretin bir ziraat tarlası (3/1) olarak değerlendiren dinimiz de bu düşünceyi çok kritik bir noktada görür.
Tarlaya bakmadan verimli mahsul nasıl elde edilemeyecekse, dünyaya önem vermeden de ahretin kazanılamayacağı endişesini taşır.
Peygamberimiz (S.A.V.) “Fakirlik nerdesin, küfür olayazdı” (3/2) buyurmuştur. Maddi imkân sıkıntısı ve geçim darlığı, manevi hayatımız için tehlikelerin en ciddisidir. Peygamberimizin dualarında, şerrinden Allah’a sığındığı tehlikelerden biri de fakirliktir ve açlıktır (3/3) Faydalı ilim, bol rızık ve sağlıklı hayat, Allah’tan istediği en çok dilekleridir.
Üçüncü grup: Her iki yurdun(dünya ve ahretin) hakkını verenlerdir. Peygamberlerin de dâhil olduğu bu grup, insanların en faziletlileridir. Hayat anlayışları en sağlam olanlar bunlardır.
Yüce Mevla kitabında, “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma” (4) buyurmaktadır. Din ve dünyayı dengeli götüren kimse kurtuluşa ermiştir. Mademki dünya ve nimetleri, Allah’ın rızasını kazanmak için bir vesiledir. O halde gayeye ulaşmak için vasıtaya da ihtiyaç vardır. Dünyada malsız yaşanmaz, ama mal da insanı dünyada ebedi kılmaz. Gayeye götürmeyen vasıtaya yapışıp kalmak insanı yolda bırakır. Onu gayemize vasıta yapmanın yoluna bakmalıyız.
Yüce Allah, “Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etmeleri için yarattım”(5) buyurmaktadır. Gayemiz Allah’a kulluk olduğuna göre, dünya bir çoğumuzun anladığı gibi yeyip-içme, gezip-tozma, gönül eğlendirip gam alma yeri değildir. Ebedi saadeti kazanma yeridir. Dünyada heveslerinin kölesi olanlar, Allah’a hakkıyla kulluk yapamazlar. Dünyaya nasıl olsa bir daha gelmeyeceğiz diye, ebedi kalacağımız ahretimizi yıkmak niye?..
Ömür sermayemiz ve zaman nimetimiz başta olmak üzere, dünyanın her çeşit imkân ve servetini, ahretimizi düşünerek harcarsak zararlı çıkmayız. Dünyamızı da ahretimizi de kazanmış oluruz. Yüce Allah kitabında şöyle buyuruyor: [İnsanlardan kimi, “Ey Rabbimiz, bize nasibimizi dünyada ver” der ki onun ahirette nasibi yoktur. Kimi de “ Ey Rabbimiz bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem ateşinden koru” der. İşte onların kazandıklarından nasibi vardır. Allah hesabı pek çabuk görendir”](6).
Görülüyor ki, ahiret saadetini arzulamak, dünya nimetinden vazgeçmeyi gerektirmiyor. Yeter ki, istemesini ve kullanmasını bilelim. İnsanın ahiretini düşünüp de, bugünkü dünya nimetlerinden mahrum yaşaması gerekmez. Duyu ve akıl idrakiyle kazanılan hazların elde edilmesi için önce beden sağlığımız gerektiği gibi; ahiret mutluluğumuzun kazanılması için de, dünya ihtiyacımızın karşılanması gerekmektedir. Yalnız dikkat edelim; fazla yemek, rehavet, fazla servet de gaflet getirmesin. Peygamberimiz (S.A.V.) “sizin en hayırlınız, ahiretini dünyasına, dünyasını da ahiretine terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır”(7) buyurmaktadır.
——————————————
1-Gazaliye göre İslam Ahlakı,238
3-Keşfü’l Hafa…1/1320, 2/1919, 3/577 hadisler.
4- El-Kasas, 77
5- El-Zariyat, 56
6- El- Bakara, 201
7- Keşfü’l Hafa,1253
Answers ( 2 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Üzerinde yaşamış olduğumuz dünya ebedi değildir. Bir sonu vardır. Ahiret ise sonu yoktur. Bizlerin asıl yurdumuz ahiret olan yere hazırlığımızı yapmalıyız.
Bizlere hayatı ile örnek olan Rasulullah (sav), dünya ve ahiret dengesininde nasıl olacağını bildirmiştir. Bir hadislerinde Rasulullah (sav) şöyle buyuruyor;
Sizin en hayırlınız, ahiretini dünyasına, dünyasını da ahiretine terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır. (Keşfü’l Hafa,1253)
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Hz. Muhammed (sav)’in hayatında hem dünya hayatına hem de ahirete dengeli bir odaklanma vardı. İslam, müminlerin ahirete ilişkin nihai hedeflerini akıllarında tutarken bu dünyadaki yükümlülükleri ve sorumlulukları arasında bir denge kurmaya çalışmaları gerektiğini öğretir. Peygamber’in hayatındaki dengeyi öne çıkaran bazı hususlar şunlardır:
Hz. Muhammed’in hayatı, Müslümanlara dünyevi sorumlulukları ile ahirete yönelik manevi yolculukları arasında bir denge kurmaları için bir model teşkil eder. Hayatın her alanında farzları yerine getirmenin, Allah ile güçlü bir bağ kurmanın ve hak yolunda çaba göstermenin önemini vurgular.