Paylaş
Peygamberimizin mucizeleri var mıdır nelerdir
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
İslâm Ve Peygamberimizin Mucizeleri
Soru: Bazı insanlar Hz. Peygamber’in davetini gökten kaynaklanan vasıtalarla değil, yeryüzüne ait vasıtalarla tebliğ ettiğini ve onun herhangi bir mucize ya da olağanüstü bir şey göstermediğini iddia ediyorlar bu doğru mudur?
Cevap: İlahi din, Allah’ın insanlara bir mesajıdır. Allah Teâlâ hiçbir şeye benzemez. Kulların kendi aralarında kolayca ilişki kurdukları gibi Allah ile bir ilişki kurmaları kolay değildir. Allah’ın mesajını seçkin kullarından bir insana getirecek bir meleğe ihtiyaç vardır. Melek, Allah’tan aldığı bu mesajı Peygamber’e iletir. Peygamber, bizzat Allah tarafından yetiştirilip terbiye edilmiş ve peygamberlik için seçilmiş bir kimsedir. Peygamberlik iddiası -yanı bir melek vasıtasıyla Allah’tan bilgi alma iddiası- tehlikeli ve büyük bir iddiadır. Beşer takatinin dışında kesin bir delil ile (yani mucizeyle) desteklenmezse insanlar böyle bir iddiayı kolay kolay kabul etmezler. Bu sebeple eski çağlardan beri semavi dinlerin peygamberlerinin hep mucizlerle birlikte geldiğini görmekteyiz. Bu mucizeler insanları peygamberi kabule ve ona itaate sevk ve teşvik eder. (Mucize bir meydan okumadır). Peygamber’in meydan okuduğu toplum hangi konuda maharetli ise mucizelerini o konuda göstermesi meydan okumanın büyüklüğünü gösterir. Arablar edebiyat ve belagat alanında çok ileri oldukları için islâm’ın en büyük mucizesi yüce Kur’an olmuştur. Kur’an (edebî) üstünlüğüyle insanlara meydan okumuş ve onları onun gibi bir kitap getirmekten aciz bırakmıştır. Bütün insanlar onun mana ve beyan yönünden eşsizliğini kabul etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu sebeple
Buharı ve Müslim’in rivayet ettikleri bir hadiste Rasûlullah’m şöyle dediğini görüyoruz:
Hiçbir peygamber yoktur ki, benzerine insanların iman ettiği bir mucize verilmiş olmasın. Hiç şüphesiz bana ihsan buyurulan en büyük mucize Allah’ın bana vahyettiği Kur’an’dır. Umarım ki ben, kıyamet gününde peygamberlerin en çok ümmeti bulunanı olayım.
Bu Kur’an insanlara meydan okuyan ve bir benzerini insanların getirmekten aciz kaldığı bir kitaptır. Bu meydan okuyuşuyla onun bir mucize olduğu artık kesinlik kazanmıştır. Kur’an-i Kerim geçmiş pey-gamlerler ve Hz. Muhammed’le (s.a) ilgili mucizeleri açık açık zikreder. Mesela Bedir savaşında Allah’ın müminlere melekler vasıtasıyla yardım etmesi, müşriklere değil de müslümanlara yağmur indirmesi, kumlara batan ayaklarını yere sağlam basar hale getirmesi, savaş gecesi kendilerine güven vermek için onları uyutması, Ahzab savaşında esen fırtına ve bu savaşta müşriklerin sayıca kalabalık ve müslümanla-rın az ve zayıf olmalarına rağmen müşriklerin hezimeti ve Kur’an’da zikredilen daha başka mucizeler hep Hz. Muhammed’le ilgili mucizelerdendir. Bütün bunlar İslâm’da da mucizelerin bulunduğunun kesin delilleridir ve bunlar İslâm’ın tartışmasız en önemli kaynağı Kur’an-ı Kerim’le sabittir. Bu mucizeler tartışma kabul etmez sahih bir yolla sabit olan mucizelerdir.
Kur’an-ı Kerim’de kulun çalışması ile Allah’ın yardımının güzel bir sentezine de işaretler vardır. Bu işaretler bize İslâm davetinin hem Allah’ın yardımıyla -ki birinci etmendir ve en önemli sebeptir- hem de kulun çalışma ve gayretiyle başarıya ulaştığını ifade etmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Savaşta onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın (onu). (Enfal/17)
Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. (Feth/10)
Bu ayetler, Allah Teâlâ’nın en büyük etmen olduğuna ve kulun çalışma ve gayretinin de -her ne kadar o da Allah’ın bir lütfü ve bağışı olsa da-Allah’ın yardımıyla birleştiğine işaret eder. O halde dini davet-
te hem yeryüzüne ait görünür vasıtaların, hem de en büyük etmen olan Allah’ın lütfü ve yardımının katkısı vardır. Aslında bunların her ikisinin kaynağı da Allah Teâlâ’dır. Çünkü kullanılması ve yararlanılması gereken bütün güç ve kuvvetlerin bağışlayıcısı Allah Teâlâ’dır.
Hz. Peygamber’in mübarek parmaklarının arasından su fışkırması, az bir suyun ve yiyeceğin çoğalması, duasının hemen kabul edilmesi ve geleceğe dair şeyleri haber vermesi gibi çoğu Buharı ve Müslim’de geçen harikulade olaylar vardır. Bu kadarı bile Hz. Peygamber’in emsalsiz ve saygın makamının değerini takdir edip idrak etmeye yeterlidir. Bütün bunlara rağmen biz, bazılarının Hz. Peygamber’in zatını tanımlamada çok aşın gittiklerini ve aslı olmayan, tartışma götürür şeyleri ona nisbet ettiklerini görüyoruz. Onlar Allah’ın herşeyden önce ilk defa onu yarattığını, bütün mahlukatı ya da arş, levh ve kalemi onun yüzüsuyu hürmetine yarattığını, arş, kürsi ve levh gibi yüce şeyleri onun nurundan yarattığını söylemektedirler. Bazıları da onun mevkü konusunda bir başka aşırılığa meyletmişler, onun makamına gösterilmesi gerekli saygıyı, mucizlerini ve olağanüstü işlerini inkar etmişler, onu bu mucizelerden soyutlamışlardır.
Bizim için gerekli olan, bu konuda orta ve dengeli bir yol tutmaktır. Bize bu konuda takibedeceğimiz orta yolu en güzel şekilde gösterecek olan, yüce Kur’an’dır. Kur’an-ı Kerim bize Hz. Muhammed’i (s.a) şu vasıflarıyla anlatıyar: O, bir nebi ve rasûldür, uyarıcı ve müjdeleyici-dir, Allah’ın izniyle Allah’ın yoluna çağırır, aydınlatan bir kandildir, şefkatli ve merhametlidir, büyük bir ahlaka sahiptir vs.. Fakat bütün bu üstün vasıflarına rağmen o, Kur’an’ın ifadesine göre yine de bir insandır:
De ki: “Ben yalnızca sizin gibi bir beşerim.” (Kehf/110)
Onun din işleriyle ilgili konulardaki yanılmazlığı kesin olmakla beraber, siret ilmi bize onun beşer olma yönünü de anlatır. “Hurmaların aşılanması” olayı meşhurdur ve herkesçe bilinir. Bu olayla ilgili kıssada şöyle demektedir:
Ben sadece insanım; size dininizle ilgili bir şey emrettiğim zaman onu alınız. Kendi düşünceme ait bir şey emrettiğim zaman ise, unutmayın ki ben bir insanım..
Kendisine rabbinden vahiy gelen bir peygamber olması yönüyle Hz. Muhammed’in durumu budur. Bu konuyla ilgili olarak Muham-med Abduh’un Risaletü’î-Tevhid ve Muhammed Reşid Rıza’nın el-Vahyu I-Muhammedi isimli eserini hatırlatırım. Her iki kitapta bu konuda yeterli ve ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Konuyla ilgili olarak daha geniş malumat sahibi olmak isteyenlerin bu iki kitaba başvurmalarını tavsiye ederim.
İslâm’ın yarım asır gibi bir zamanda yerkürenin yarısına yayıldığını görmekteyiz. Bu hızlı yayılışın dayandığı pek çok sebep vardır. Birincisi, Allah Zülcelalin iradesidir. İkincisi, İslâm’ın çağırdığı prensiplerin yüceliğidir. Üçüncüsü davetçilerin ve Allah yolunda cihad edenlerin ihlaslı çalışmasıdır. Allah Teâlâ bu çalışmaları ve gayretleri sebebiyle onları yardımına ve başarıya ehil kılmıştır:
Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz. (Mu h amme d/7)
Bir grup araştırmacıya göre İslâm’ın yayılması kolay anlaşılır olmasına, öğretilerinin hoşgörülü olmasına, getirdiği prensiplerinin yüceliğine ve insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmasına dayanır. İslâm’ın yayılmasmdaki sırrı sadece buna bağlayacak olursak, o zaman bunu sadece semavi bir sebebe bağlamış oluruz. Çünkü insanlara kendi prensip ve öğretilerinden daha iyi ve yücesini ancak insanlardan daha üstün ve yüce bir varlık gösterebilir ki o da Allah Teâlâ’dır. [71]
Peygamberler Allah’ın elçisi olduğunu nasıl ispat etmişlerdir?
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Peygamberi miz’in Mucizeleri
Peygamberimiz’in en büyük mucizesi hiç şüphe yok ki Kur’ân-ı Kerim’dir. Her peygamber, mucize olarak zamanında en ileri dereceye ulaşmış olan şeyin daha mükemmelini göstermiştir. Peygamberimiz’in yaşadığı asırda ise Arap Yarımadasında ün yapan şey, edebiyat ve şiir idi. Güzel konuşmak ve şiir yazmak, o gün Araplar arasında çok yaygın idi. Beğenilen yazılar ödüllendirilmek üzere Kâbe’nin duvarına asılıyordu. İşte böyle bir zamanda, hiç kimseden ders almayan, hatta okuma yazma bilmeyen Peygamberimiz’in mübarek lisanından Kur’ân ayetleri dökülüyordu. Ondaki düzgün cümleler ve ifade üstünlüğü onu duyan şair ve edipleri hayrete düşürüyordu. Kuran için “Sihirdir”, “şiirdir” diyenler oldu ise de Kur’ân onlara meydan okudu; “En küçük bir sûresine benzer getirin dedi” getiremediler. Çünkü Kur’ân, insan sözü değil, Allah kelâmıdır.
Peygamberimiz’in Kur’ân-ı Kerim’den başka mucizeleri de vardır. Bunlardan birisi, ayın ikiye bölünmesi mûcizesidir. Bu şöyle olmuştur: Mekke’liler, Peygamberimiz’den, kendilerine bir mucize göstermesini, ayın ikiye bölünmesini istediler. Peygamberimiz de onlara istedikleri bu mucizeyi göstermiş, herkes ayın ikiye bölündüğünü görmüştür (Buhârî, Menakıp,36)
Peygamberimiz’in mucizelerinden bir diğeri de kendisine takdim edilen kızartılmış koyun etinin zehirli olduğunu haber vermiş olmasıdır.