Peygamberler tebliğ görevini nasıl yapmışlardır?

Question

Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlere emredilen tebliğ metotları

Kuran i Kerimde peygamberlere emredilen teblig metotlari

PEYGAMBERLERİN DAVET ve TEBLİĞİNDEKİ ORTAK ÖZELLİKLER

Bütün Peygamberlerin davet ve tebliğlerinde bazı ortak özellikler vardır. Onlar; bu görevlerini değişik tarihlerde ve farklı kavimlere karşı yerine getirmişlerdir. Risâlet ve tebliğlerinde görülen ortak özellikler, ana başlıklar hâlinde şöyle sıralanabilir:

1- Peygamberlerin davet ve tebliğleri vahye dayanır.

2- Davet ve tebliğ, Allah’ın emri olup ve karşılıksız yapılır.

3- Din yalnızca Allah’a has kilinmiş ve ibadetin sadece O’na yapılması sağlanmıştır.

4- Davet ve tebliğlerinde sadelik ve kolaylık esas alınmış ve insanlar, zorluk, şüphe ve evhamdan uzak tutulmuştur.

5- Tebliğin gaye ve hedefi açıkça belirtilmiştir.

6- Dünya hayatı, ahiretin bir vasıtası sayılmış. Ve her iki hayatın birlikte kazanılması hedeflenmiştir.

7- Gayba iman başta olmak üzere itikada önem ve öncelik verilmiştir.

Bu temel prensipler arasındaki amaç ve benzerliği açıklamamız yararlı olacaktır.

1- Peygamberlerin Tebliği Rabbanidir

Tebliğ sorumluluğu Peygamberlere; vahiyle Allah tarafından verilmiştir. Tebliğ şekli; onların irade, düşünce ve nefislerinden kaynaklanan bir şey değildir. Bu sorumluluk; yaşadıkları dönemin zulmü, azgınlığı, baskısı ve sıkıntıları gibi sosyal olayların veya derin düşünce ve üzüntülerin sonucunda da ortaya çıkmış değildir. Tam tersine bu görev ve sorumluluk, Allah’tan gelen vahye dayanmaktadır. Çünkü Peygamberimize hitaben Allah şöyle buyurmaktadır: “…De ki: Ben bana vahyolunan Kur’ân’dan başkasına uymam.”

Peygamberler topluluğunu imtiyazlı kılan en önemli ortak unsur; insanlar arasında yaydıkları ilim ve inançtır. Çünkü onların tebliğ ve telkine çalıştıkları inanç; zekâların, kabiliyetlerin, hassas duyguların, ince anlayışların ve tecrübelerin sonucu değildir. Bunun sebep ve hikmeti, sadece ve sadece vahiydir. Onları bu mertebeye ulaştıran nübüvvettir. Peygamberlerin filozoflarla, liderlerle veya tarih içinde şöhret kazanmış insanlarla mukayese edilmeleri uygun değildir. Zira onlar vahyin çizdiği hududun dışına çıkamazlar. Ayrıca Allah’in emirlerini tebliğ ederken takdim, te’hir ve değiştirme gibi bir yetkiye de sahip değildirler. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: “Onun konuşması, kendisine) vahyedilenden başkası değildir. ” İşte Peygamberlerle, diğer liderler ve önderler arasındaki fark budur. Peygamberlerin hayatları incelendiği zaman, kavimleri tarafından teklif edilen para. makam, mevki ve menfaati düşünmedikleri, sadece Allah’ın emirlerini tebliğ edip ümmetlerini Hakk’a çağırdıkları görülmüştür. Mekke müşrikleri benzer bir teklif ile Resûlullah’a geldiklerinde çok anlamlı olan şu cevap ile karşılaşmışlardı: “Allah’a yemin ederim ki sağ tarafıma Güneş, sol tarafıma da Ay konulsa yine de Allah’ın emrini tebliğ ve izhar etmekten vazgeçmem.

2- Davet ve Tebliğin Allah’ın Emri Oluşu ve Karşılıksız Yapılması

Peygamberler arasındaki diğer bir ortak özellik ise davet ve tebliğin karşılığında kimseden herhangi bir ücret istenmemesidir. Bu hu sus Kur’an’da şöyle bildirilmiştir: “Ey Kavmim! Ben (Allah’ın emirlerini tebliğ etmek için) ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”

“De ki: Buna karşı sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum.”

“(Ey Muhammed) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum ve ben kendiliğimden bir şey teklif edenlerden de değilim.

“Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artik Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatimi verecek olan ancak âlemlerin Rabbi Allah’tır.”

Görüldüğü gibi onların davet ve tebliğlerindeki ölçü sadece Allah’ın rızasıydı. Övgü ve methedilmeyi beklemeden, ahiret sevabını Allah’tan umarak çalışmışlardır.

3- İbadet Sadece Allah’a Yapılır

Peygamberler dini sadece Allah’a halis kılmak ve ibadeti yalnız O’na yapmak üzere tebliğde bulunmuşlardır. Bu, her asırda ve her yerde bütün Peygamberlerin davetlerinde dikkate aldıkları yüce bir hedeftir. İşte bu hedefle Peygamberler ancak beşeriyeti mutlak kudret ve tasarruf sahibi olan âlemlerin Rabbine ibadet etmeye çağırmışlardır. Yüce Allah’ın şu kelamı da buna işaret etmektedir. “Dini yalnız kendine has kılarak ve Allah’t birleyenler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri için ancak onlara müslüman olmaları emrolundu. İşte sağlam din odur. ”

Allah, bütün Peygamberleri tevhidi, ihlâsı ve tek Allah’a ibadeti tebliğ etmek üzere göndermiştir. “Senden önce hiçbir Resûl göndermedik ki ona ‘Benden başka ilâh yoktur; şu hâlde bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım.”

Gerçekten; her devirde ve her çevrede gelen Peygamberlerin en büyük hedefleri insanların Allah hakkındaki inançlarını düzeltmek ve ibadeti sadece tek olan Allah’a mahsus kılmaktır. Hayrın da, şerrin de yaratıcısı O’dur. Duaya, sığınmaya, yardım istenmeye ve uğrunda kurban kesmeye en lâyık olanı O’dur.

4- Tebliğde Kolaylık Esastır

Peygamberlerin tebliğinde kolaylık vardır. Katılık ve güçlük yoktur. Fitrata uygun şekilde hareket etmişlerdir. Bazı liderlerin yaptıkları gibi davetlerini zorlaştırmamışlar, insanların anlaması ve kavraması zor konuşmalardan kaçınmışlardır. Hikmet ve tefekkür dolu bir tebliğ ile ümmetlerine yaklaşmışlardır.

İnsanlarla sohbet ederken, yapmacık ve anlaşılması güç olan konuşma üslûbu yerine; büyük, küçük, âlim ve cahil herkesin anlaya cağı, akıl ve mantığın kabul edeceği bir yol izlemişlerdir. Hz. İbrahim (a.s.)’in, hasmıyla münakaşa ederken şu üslubu kullandığına şahit oluyoruz: “Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni görmedin mi! İşte o zaman İbrahim “Rabbim dirilten, yaşatan ve öldürendir” deyince “Ben de ya şatır ve öldürürüm” dedi; Bunun üzerine İbrahim “Bil ki Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir.” dedi. Münkir olan o anda şaşırıp kaldı. (Söyleyecek söz bulamadı, dili tutuldu.) Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.
İmam-ı Gazali (ö.505/1111) bu konuda şöyle diyor: “Kur’ân’in delilleri herkesin kendisinden yararlandığı gıda gibidir. Kelâmcıların delilleri ise bazı insanlara yararlı fakat bir kısmına da dokunan ilaç gibidir. Kur’ân’in delilleri insana süt ve su gibi yararlıdır. Bu, küçük çocuktan yetişkin insana kadar herkes için geçerlidir. Bu iki kaynağın dışındaki deliller ise, bir defaya mahsus olmak üzere yenilen yemek ler gibidir. Bazıları bundan yararlanır, bazılarına da hastalık verebilir. Çocuklara ise genelde zararlıdır.

Aynı konu hakkında Fahruddun-i Razi (ö.606/1210) şöyle demiş tir: “Kelâmi delillerin ve felsefi metotların üzerinde düşündüm. Ne hastalığıma şifa verdi, ne de susuzluğumu giderdi. Yolların en yakını ve şifalısı olarak Kur’an’ı gördüm. Kim benim tecrübem ile tecrübe ederse o da benim anladığım gibi anlayacaktır.”

5- Tebliğde Amaç ve Hedef Açıktır

Peygamberlerin tebliğinde ortak bir özellik de amaç ve hedeflerinin çok açık olmasıdır. Onlar insanları apaçık bir hedefe ve belirli bir düşünceye davet etmişlerdir. Bu hedefin üzerinde başka bir kılıf ve örtü yoktur. Bu yol Allah’a giden dosdoğru yoldur. “De ki: işte bu. benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar, aydınlık bir yol üzerindeyiz, (kör bir saplantı içinde değiliz). Allah’ı (ortaklarından) tenzih ederim. Ve ben ortak koşanlardan değilim.” Peygamberlerin yolu apa çıktır. Davet ve tebliğleri ise güneş gibi parlak ve kapsamlıdır. Hz. Muhammed (s.a.s.), bu hususta şöyle buyuruyor: “Sizi nurlu deliller (Kur’ân ve sünnet) ile baş başa bıraktım. Onlara uyarsanız geceleriniz gün düz gibi aydınlık olacak. Benden sonra o yolu terk edenler ise helak olacak. ” Görüldüğü gibi insanları Allah yoluna davet eden Peygamberlerin yolu açıktır ve tehlikesizdir.

6- Ahireti Dünyaya Tercih Etmek

Peygamberler ebedî olan ahiret hayatını dünya hayatına tercih etmişlerdir. Bu onların davet ve tebliği için gereklidir. Çünkü hedefleri dünya süsü ve ziynetinden yararlanmak değildir. Bütün Peygamber ler zor ve sıkıntılı bir hayat yaşamışlardır. Hâlbuki onların da dünya nimetlerinden yararlanmaları mümkündü. Fakat onlar ebedî olan ahi reti, dünyaya tercih etmişlerdir. Zira onlar daha hayırlı ve daha kalıcı nimetin öbür âlemde olduğunu biliyorlardı: “Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve debdebesidir. Allah katında olanlar ise, daha ha yırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi?”

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in gerek kendi hayatı, gerekse ev halkının hayatı, tarih ve siret kitaplarında bilinmektedir. Onların yaşantıları ibret ve örneklerle doludur. Nefisleri ve kalpleri daima huzurlu idi. Allah yolunun gerçek davetçileri olarak onlardan güzel örnekler vardır. Her davetçi bundan yararlanmaya çalışmalıdır.

7- Gayba İman Esastır

Peygamberlerin ortak görevlerinden biri de tevhid akidesi ve gayba iman konusu üzerinde ısrarla durmuş olmasıdır. Onların davet ve tebliğlerindeki odak nokta, Allah’a ve gayba inanmaktır. Gönderilmiş hiç bir Peygamber yoktur ki kavmini şirk ve puta tapmaktan koruma ya çalışmış olmasın. Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed (s.a.s.) başta olmak üzere bütün Peygamberler bu gerçek inancı yerleştirme ye çalışmışlardır. Hatta Peygamberlerle kavimleri arasında cereyan eden en çetin mücadele; risalet, tevhid ve gayba iman konusunda olmuştur. Allah, yalancıları, puta tapanları ve sapıtanları nasıl helâk ettiğini haber vermektedir: “Andolsun ki eski milletlerin çoğu dalalete düştü. Yine Andolsun ki biz onların içinden kendilerine uyarıcılar gönderdik. (Ey Muhammed!) Bak ve düşün: Uyarılanların akıbeti ne oldu?

Kaynak: sünnetin ışığında tebliğ ve davet

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

    2
    2023-12-27T10:48:14+03:00

    Peygamberler, tebliğ görevlerini Allah’ın emir ve ilhamı doğrultusunda gerçekleştirmişlerdir. Tebliğ, insanlara Allah’ın birliğini, emirlerini, yasaklarını, doğru yolu gösteren öğretileri ve vahyi mesajları iletmeyi ifade eder.

    Peygamberler, tebliğ görevini çeşitli yollarla gerçekleştirmişlerdir:

    Vahiy Yoluyla: Allah’ın vahyi, peygamberlere doğrudan veya melekler aracılığıyla iletilmiştir. Peygamberler, aldıkları vahiyleri insanlara aktarmışlar ve Allah’ın emirlerini, yasaklarını ve öğretilerini iletmekle sorumluydular.

    Sözlü Olarak: Peygamberler, insanlarla birebir konuşarak veya topluluklara hitap ederek mesajlarını iletmek için sözlü iletişim yöntemlerini kullanmışlardır. Öğüt vermiş, uyarılarda bulunmuş ve doğru yolu göstermişlerdir.

    Örnek Olarak: Peygamberler, davranışları ve yaşantılarıyla da insanlara örnek olmuşlardır. Sadece sözleriyle değil, aynı zamanda yaşamlarıyla da Allah’ın emirlerini ve doğru yolu gösteren prensipleri göstermişlerdir.

    Mucizeler Aracılığıyla: Allah’ın izniyle mucizeler gerçekleştirerek, insanlara peygamberliklerinin doğruluğunu göstermişlerdir. Bu mucizeler, olağanüstü ve insanların normal yetenekleriyle açıklanamayan olaylar olmuştur.

    Peygamberler, tebliğ görevlerini samimiyetle yerine getirerek, insanlara Allah’ın mesajlarını iletmek için çaba göstermişlerdir. Kendilerine verilen ilahi görevi eksiksiz ve dürüstçe yerine getirmiş, insanları doğru yola yönlendirmiş ve Allah’a yönelmeleri için çağrıda bulunmuşlardır. Her peygamber, kendi toplumuna veya zamana özgü olan sorunlarla mücadele etmiş ve onlara Allah’ın mesajını ulaştırmıştır.

    En iyi cevap
    0
    2024-01-28T15:40:11+03:00

    Peygamberler, kendilerine vahyolunan mesajları insanlara ulaştırmak için çeşitli yöntemler kullanmışlardır. Bu yöntemler, zamana, yere ve topluma göre değişiklik göstermiştir.

    Peygamberlerin kullandığı başlıca tebliğ yöntemleri şunlardır:

    • Sözlü tebliğ: Peygamberler, mesajlarını genellikle sözlü olarak tebliğ etmişlerdir. Bunu, toplu halde yaptığı konuşmalar, bireysel görüşmeler, halka açık mekânlarda yaptığı vaaz ve hutbeler yoluyla yapmışlardır.
    • Yazılı tebliğ: Bazı peygamberler, mesajlarını yazılı olarak da tebliğ etmişlerdir. Örneğin, Hz. Musa, Tevrat’ı yazmıştır. Hz. Muhammed ise, Kur’an’ı yazmış ve ezberletmiştir.
    • Örnek davranışlar: Peygamberler, mesajlarını sadece sözlü olarak değil, aynı zamanda örnek davranışlarıyla da tebliğ etmişlerdir. Hz. Muhammed, hayatı boyunca Kur’an’ın emirlerini ve yasaklarını eksiksiz bir şekilde uygulamıştır. Bu davranışları, insanları İslam’a davet etmekte önemli bir rol oynamıştır.

    Peygamberler, tebliğ görevini yaparken, her zaman Allah’ın rızasını gözetmişlerdir. Onlar, insanlara karşı sevgi ve şefkatli davranmışlar, onları hoşgörüyle ikna etmeye çalışmışlardır.

    Hz. Muhammed’in tebliğ yöntemi, diğer peygamberlerin tebliğ yöntemlerinden daha kapsamlı ve sistematiktir. Hz. Muhammed, tebliğ görevini yaparken, aşağıdaki ilkeleri benimsemiştir:

    • Hakikatli ve güvenilir olmak: Hz. Muhammed, tebliğ ettiği mesajların Allah’tan geldiğini ve hiçbir ekleme veya çıkarma yapmadan insanlara ulaştırdığını vurgulamıştır.
    • Sabırlı ve kararlı olmak: Hz. Muhammed, tebliğ görevinde çok sabırlı ve kararlı olmuştur. Müslümanların sayısının az olmasına rağmen, tebliğ görevini bırakmamıştır.
    • Adil ve hakkaniyetli olmak: Hz. Muhammed, tebliğ görevinde herkese eşit davranmıştır. Zengin, fakir, güçlü, zayıf ayırt etmeksizin herkesi Allah’ın mesajını dinlemeye davet etmiştir.

    Hz. Muhammed’in bu ilkeleri, İslam’ın tebliğ görevinde takip edilmesi gereken temel ilkeleri oluşturmaktadır.

Cevapla