Ramazanda ayında yapılan fetihler

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Ramazanda Fetih

Hicretin sekizinci yılında mübarek Ramazan ayının 20. günü İslâm’ın gurur duyduğu, kelime-i tevhidin yüceldiği ve hakkında şu ayetlerin indiği Mekke fethi vuku buldu:

Ey Muhammed! Allah’ın yardımı ve zafer gelip, insanların Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce, rabbini överek teşbih et; O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir. (Nasr Suresi)

Hz. Peygamber (s.a) o yılın ramazan ayının ilk günlerinden itibaren Mekke’nin fethi için hazırlıklara başladı. Ramazanın sekizinci gününde de bu hazırlığın işaretleri ortaya çıkmaya başladı. Allah’ın askereri onuncu günü hedeflerine doğru harekete geçtiler. Yirminci günde fetih gerçekleşti. Yirmi beşinci gününde de tamamlandı.

Şüphesiz Mekke’nin fethi günü İslâm tarihinin en parlak, en derin izler bırakan ve en ibretli günlerinden birisidir. Bugün, tarihin müşahede ettiği çok şerefli ve önemli bir gündür. Allah Teâlâ sapıklık, yalan ve iftiraya o gün bir sınır koymayı, iman ve gerçeği hakim kılmayı ve hiç bir çatışma ve savaş olmaksızın apaçık bir fetih olarak kendi lütfü ve insanıyla hakkın davetini tamamlamayı murat etmiştir.

Rasûlullah (s.a) fetihten hemen önce, görünürde içerisinde ağır şartlar bulunmasına rağmen Kureyş ile Hudeybiye anlaşmasını imzalamıştı. Fakat Hz. Pegyamber (s.a) Allah’ın kendisini ulaştırmayı murat ettiği bir durum sebebiyle bu şartları kabul etmişti:

Allah emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (Yusuf/21)

Çünkü Allah, barışın korunması ve güçlenmesini, İslâm’ın yayılmasını istiyordu.

Bununla beraber müşrikler verdikleri sözü yerine getirmediler ve anlaşmaya ihanet etiler. Müslümanların müttefiki olan Huzaa kabilesine saldırdılar ve onlardan yirmi kişiyi, tıpkı sözlerinde durmayan sapık ve aşağılık suçluların yaptığı gibi habersizce öldürdüler.

Huzaa kabilesi kendilerine yardım etmesi için Rasûlullah ve müs-lümanlara Amr ibn Sâlim’i gönderdiler. Amr Hz. Peygamber’in yanına gelip şu beyitleri söyledi:

Ey Allahım! Ben, babamızla onun babası arasındaki eski ittifakı anıyor ve yardımını diliyorum.

O zaman biz baba mevkiinde idik, sen ise çocuk mevkiinde idin.

Sonra müslüman olduk, sana yardımdan el çekmedik.

Öyle ise Allah’ın sana verdiği destekle bize de yardım et, destek ol.

Allah’ın kullarını çağır, bizim imdadımıza gelsinler.

İçlerinde Allah’ın Rasûlü de olduğu,

Yapılan zulme-öfkesinden dolayı renkten renge girdiği,

Savaşmaya hazırlandığı ve büyük bir ordunun başına geçmiş bulunduğu halde,

Denizler gibi köpükler saçarak akıp gelsinler.

Çünkü Kureyşliler sana verdikleri sözde durmadılar, seninle yaptıkları en sağlam misaki bozdular.

Bizi Mekke’nin aşağı tarafındaki yerimizde gözetlediler, gafil avladılar.

Hz. Peygamber, onun bu feryadına: “Yardım edileceksin ey Amr ibn Salim” diye cevap verdi!

Müşrikler yaptıkları işin çirkinliğini anladılar ve işledikleri suçun doğuracağı sonuçlan hesap etmeye başladılar, müslümanlan kandırmaya çalıştılar. Ebû Süfyan, o esnada müşriklerin lideri idi ve bu saldırının hemen arkasından Medine’ye geldi. Kendilerinin anlaşma hükümlerini çiğnediğini Hz. Peygamber’in henüz bilmediğini zannederek onunla görüşmeye çalıştı. Anlaşmaya bağlılıklarım vurgulamak veya onu yenilemek ve müddetini uzatmak istiyordu. Fakat heyhat!

Kızı Ümmü Habibe, Hz. Peygamber’in (s.a) zevcesi idi. Ebu Süfyan bu ilişkiyi istismar etmek istiyordu. Kızının yanma girdi. Bu konuda ondan da yararlanmak istiyordu. Fakat umutları boşa çıktı. Peygamber’in (s.a) minderine oturmak istemişti. Halbuki henüz müslüman değildi. Bunun üzerine Ümmü Habibe minderi hemen çekti ve dürüp kaldırdı. Ebû Süfyan şaşırdı ve dedi ki: “Evlâdım beni mi bu minderden çok seviyorsun, yoksa minderi mi benden çok seviyorsun? Doğrusu bilmiyorum.”

Ümmü Habibe rabbi, peygamberi ve inancı uğrunda bütün akrabalık bağlarını unutan mü’min bir kadının tavrıyla şöyle dedi: “Hayır, bu Rasülullah’ın yatağıdır. Sen ise müşrik bir adamsın ve necissin. Bu sebeple senin Allah Rasûlü’nün minderine oturmanı istemedim.”

Ebu Süfyan bu sürpriz cevap karşısında dehşete kapıldı ve kızma şöyle dedi: “Vallahi benden sonra sen kötüleşmişsin evladım.”

Ebû Süfyan Medine’ye geliş amacını bir nebze olsun gerçekleştirmeye çalıştı. Fakat fazla başarılı olamadı ve üzgün bir şekilde geri döndü.

Hz. Peygamber (s.a) bozgunculuğun canını alacak ve hakkın dayanaklarını sağlamlaştıracak öldürücü darbesini vurmak için bunu bir fırsat bildi. Büyük bir gizlilik içinde süratle ordusunu topladı. Etrafında on veya oniki bin kişi olduğu halde Ramazan ayının onuncusu günü yola çıktı. Gizlice, aniden ve savaş yapmadan Mekke’yi fethetmek istiyordu. Bütün insanları yanma almıştı. Muhacir ve Ensardan savaşa gücü yeten hiç kimse geride kalmamıştı. Bu büyük sayıdaki kalabalıkla müşrikleri bir oldu bittiyle karşı karşıya bırakmak istiyordu. Böylece bu büyük orduya direnme gücünü bulamayacaklar, hiçbir çatışmaya girmeden teslim olacaklardı.

Bu sebeple Rasûlullah maksadını gizledi. Kavmini ciddiyet ve sürate teşvik etti. Rabbine şöyle dua etmeye başladı: “Allahim! O’nların gözlerini kör et, Kureyş’ten bize haber gelsin de onları beldelerinde yakalayalım. Allahım! O’nların kulaklarını ve gözlerini al da bizi aniden karşılarında görsünler ve bizi sürpriz bir şekilde duysunlar.”

İşte bir harpte yıldırım harekatının metodu budur. Hz. Muhammed (s.a) bunu asırlar önce uygulamıştır. Fakat o bu metodu zalim ve zorbaların yaptıkları gibi her tarafı yakıp yıkmak ve insanları köleleştirmek için değil, bilakis İslâm’ı yaymak, hakkı gerçekleştirmek, bâtılı yok etmek, zincir ve kelepçeleri parçalayıp çözmek, köleleri ve ülkeleri hürriyete kavuşturmak için kullanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a) başlangıçta oruçlu idi. Müslümanlar da oruçlu idiler. Fakat yolda el-Kedid denilen yere ulaştıkları zaman iftar ettiler. İnsanlardan kimisi oruçlu kimisi oruçsuz idi. Hz. Peygamber (s.a)

düşmanla karşılaşacaklarını tahmin ettiği yerin yakınına ulaştıklarında ve bazı oruçluların oruç tutmayanlar hakkında “Bunlar günah işliyor” dediklerini öğrenince herkesin orucunu bozmasını ve iftar etmesini

emretti.


1. Bedir Savaşı

2. Mekke’nin Fethi

3. İslâmın Yemende Yayılması

4. Uzzâ’nın Yıkılması

5. Lât Putu Yıkılmıştır

6. Arûbe ve İslâm Günü

7. Ayn-i Câlut Olayı

8. Endülüs’ün Fethi

 

Cevapla