Paylaş
Ramazanda Endülüs’ün Fethi nezaman olmuştur
Question
Ramazanda Endülüs’ün Fethi
“İslâm’ın yitik cenneti” Endülüs beldeleri hicri 91 yılının mübarek Ramazan ayında fethedilmeye başlandı.
Tarihi rivayetlere göre Endülüs (İspanya) yarımadasına cihat için müslümanlardan ilk giren kişi, kahraman fatih Musa ibn Nusayr’a bağlı Tarif ul-Berberi’dir. Tarif ve beraberindeki mücahit birliğinin toplam mevcudu 100 süvari ve 400 piyadeden ibaretti. Hicretin 91. yılında mübarek Ramazan ayında Endülüs’e girmişlerdi. Bu birlik Kuzey Afrika’dan İspanya topraklarına dört gemi tarafından taşınmıştı.
Tarif bu savaşda, imparator Buzintin’in Sebte şehrindeki vekili olan Kont Julianos’tan yardım istedi. Kont Julianos, müslümanların Endülüs topraklarına adım atmalarını kolaylaştırdı. O sırada Julianos ile Endülüs’ün sahibi olan Lezrik arasında bir kin ve nefret vardı.
Kuzey Afrika’nın kahramanı Musa ibn Nusayr, İslâm’ın sözünü oralarda geçerli kılmak, halkım zâlimlerin ve Avrupalı Gotların boyunduruğundan kurtarmak için Endülüs ülkesinde fethin ve savaşın dairesini genişletmek hususunda Halife Velid ibn Abdülmelik’ten izin istedi. Velid, ona yazdığı mektubunda şöyle diyordu: “Oranın durumunu iyice görüp inceleyinceye ve gerekli tecrübeyi kazanıncaya kadar se-riyyelerle (küçük akıncı birlikleriyle) sars ve korkut. Müslümanları da büyük tehlikelerle dolu denizin içinde riske atma!”
Musa ibn Nusayr, Velid’e yazdığı cevabî mektubunda denizin büyük ve derin olmadığını, sadece bir kanalı olduğunu ve bu kıyıdan bakan kimsenin karşıyı görebileceğini söyledi.
Velid, ona tekrar mektup yazdı ve genel saldırıdan önce gönderilecek küçük birliklerle bu denizin iyice incelenip denenmesi gerektiğini söyledi.
Bunun üzerine Musa, kendisine bağlı Tarifi -yukarıda da belirttiğimiz gibi- gönderdi. Tarif gittiği savaştan başarılı bir şekilde döndükten sonra Endülüs beldelerini öve öve bitiremedi. Bunun üzerine Musa, kahraman fatih Tarık ibn Ziyad’ı gönderdi. Tarık denizi aştı ve bugün kendi ismiyle anılan Cebel-i Tarık’a ulaştı. Tarih hicri 91 yılının şaban ayı idi.
Rivayet edildiğine göre Tarık ibn Ziyad denizi geçip karaya, yani Endülüs’e ulaşır ulaşmaz askerlerinin dönüş yollarını kesmek için bütün gemileri yaktı. Askerler de bütün güçleriyle savaşa giriştiler. Tank ibn Ziyad onlara o muhteşem hutbesini okudu. Bu hitabesinde Tarık, Allah’a hamd ve sena ettikten ve müslümanları cihada teşvik ettikten sonra şöyle diyordu:
Ey insanlar! Artık nereye kaçacaksınız? Arkanız deniz, önünüz düşman. Vallahi sizin için sadakat ve sabırdan başka yapacak bir şey yoktur. Biliniz ki bu yarımadada siz, şerefsiz ve adi kimselerin ziyafetindeki yetimlerden daha zavallı bir durumdasınız. Düşmanınız ordusu ve silahlarıyla sizin karşınıza çıktı. Onun yiyecek ve azığı boldur. Sizin kılıçlarınızdan başka yükünüz yoktur. Düşmanınızın elinden alacağınız şeylerden başka da azığınız yoktur.
Fakr u zaruret içinde günleriniz geçer de işinizi bitiremezseniz kuvvetiniz gider. Düşmanınızın kalplerinde size karşı duydukları korkunun yerini cesaret duygusu alır. O halde bu zalimin (yani Lezrik’in) işini bitirerek kendinizi böyle bir akıbete düşmekten kurtarınız. En sağlam şehri onu sizin önünüze getirip bıraktı. Ölümü göze alırsanız bu fırsatı değerlendirmek mümkündür.
Doğrusu ben sizi uzağında olduğum bir şeye karşı uyarmıyorum ve ben önce kendi canımı ortaya koymadan da sizi canların çok ucuza gittiği bir yola sevketmiyorum. Biliniz ki zorluklara biraz sabrederseniz daha müreffeh ve daha zevkli şeylerden uzun süre yararlanırsınız. Artık kendi nefsinizi bana tercih etmeyin. Çünkü bu konuda sizin payınıza düşen benim payıma düşecek olandan daha fazla değildir.
Sonra şöyle dedi:
Halife Velid ibn Abdülmelik Arab kahramanlarının içinden sizi seçti ve bu yarımadanın krallarına sizlerin akraba ve damatlar olmanızı istedi. Çünkü sizin vuruşmaktan mutluluk duyacağınıza ve kahramanlarla savaşmayı göze alacağınıza güvenmektedir. Bunu, Allah’ın kelimesini yüceltmek ve O’nun dinini bu yarımadada hakim kılmaktan dolayı elde edeceğiniz sevabdan kendisi de pay almak ve elde edilecek ganimetleri başkalarına ve diğer mü’minlere
değil sadece size vermek için yaptı. Her iki dünyada da şan ve şerefle anılacağınız zor işlerinizde yardımcınız Allah Teâlâ’dır.
Biliniz ki sizi davet ettiğim şeye ilk icabet eden benim. İki ordu karşı karşıya geldiği zaman bu milletin zorbası olan Lezrik’e bizzat saldıracağım ve inşallah onu öldüreceğim. Siz de benimle birlikte saldırın. Ben ölmeden onu öldürürsem bu iş için ben size yeterli olurum ve işlerinizde kendisine dayanacağınız akıllı bir kahramana da ihtiyacınız olmaz. Eğer ona ulaşmadan ben ölürsem bu kararımı benim yerime siz uygulayın ve bu yarımadanın fethi işinde sadece bu zalimin öldürülmesiyle iktifa edin. Çünkü onlar bu zalimin öldürülmesinden sonra meydanı terkedip gideceklerdir.
Bu esnada askerlerin kalpleri sevinçle dolmuş ve üzerlerinde zafer rüzgarları esmeye başlamıştı. Rablerinin kendileri için hazırlayacağı başarı ve kurtuluşu sanki gözleriyle görüyormuş duygusuna kapıldılar. Komutanları Tarık b. Ziyad’a dediler ki: “Senin karar verdiğin şeye aykırı olan bütün arzu ve beklentilerden alakamızı kestik. Sen bizi zalim Lezrik’in yanına götür. Biz seninle beraberiz ve senin emrindeyiz.”
Sonra müslüman kuvvetlerle Endülüs’te egemen durumda olan Got kralı Lezrik’in askerleri arasındaki nihâi savaş hicri 92 yılının 28 Ramazanında (19 Temmuz 711) cereyan etti, Got Lezrik’in mağlubiyeti ve müslümanların galibiyeti ile sonuçlandı.
Tarihi rivayetlere göre Tarık ibn Ziyad Lezrik’i gördüğü zaman şöyle dedi: “Kavmin zorbası işte budur.” Yanına varıncaya kadar yaklaştı, başına bir kılıç darbesi vurdu ve tahtmdayken onu öldürdü. Adamları liderlerinin öldüğünü görünce hemen çatışmaya giriştiler. Fakat zafer müslümanların oldu. Düşmanın hezimeti bir noktada durmadı. Belde belde, kale kale teslim oluyorlardı.
Tarık’tan sonra Endülüs’e Musa ibn Nusayr geldi ve fethi daha da genişletti. Yarımadanın içlerine kadar girdi. Musa ibn Nusayr, zaferi
Bu hutbe hakkında şüphe edenler vardır. Bununla ilgili ayrıntılar ve verilen cevaplar için Melamihu’l-Edebîyye isimü kitaba bakınız, s. 174 ve devamı. Daîmt’ûl-Mearİfil-İsİâmiye, c. V, s. 33
taçlandırmak ve fethi genişletmek için hicri 93 yılının Ramazan ayında (miladi 712 Haziran) Endülüs’e girdi.
Rivayete göre Tarık ibn Ziyad, Endülüs’ün fethi üzerine bir kaside söylemiştir. Aşağıdaki beyitler bu kasideden alınmıştır:
Geçmek için karşıya ziftleyerek bindik gemiye, Belki Allah bizden canlarımızı ve mallarımızı Cennet karşılığında satın alır diye. Biz bir şeyi arzu ettiğimiz zaman kolaylaştınlır. Aldırış etmeyiz canlarımızın eriyip gittiğine İşte o zaman kavuşuruz layık olduğumuza
Târik ibn Ziyad bu kasidesinde Tevbe sûresinin şu ayetine işaret ediyor:
Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürülürler, ölürler. Bu, Tevrat’ta, İncil ve Kur’an’da Allah’ın verdiği gerçek bir sözdür. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin işte bu, gerçekten büyük kazançtır. (Tevbe/11)
İşte böylece mübarek Ramazan ayının sermayesine ebedi ve şerefli hatıralardan yeni yeni varidatlar/gelirler eklenir.
Hicri 91 yılının Ramazan ayında Berberi Tarifin komutasındaki birlikle Endülüs’ün fethi başladı.
Hicri 92 yılının Ramazan ayında fethi gerçekleştirmek için Tarık ibn Ziyad saldırıya geçti.
Hicri 93 yılının Ramazan ayında fethi genişletmek için Musa ibn Nusayr taarruza geçti.
Adeta Ramazan ayı, İslâm’ın Endülüs’te/bu kaybedilmiş cennette Övünülecek olaylarla buluşma zamanı gibidir.
miştir. Bunun arkasında zillet/ahlâk bozukluğu ve alçaklık vardır. Şâir ve fakih Ebu’1-Beka Salih ibn Şerif er-Rindi bu yitik cennet için söylediği mersiyede bunu bir miktar tasvir etmiştir. Onun söylediği bu beyitler, kutsal değerlerini korumaları için tüm müslümanların azim ve gayretlerini teşvik edip yönlendiren beyitlerdir:
Ey yarış meydanlarında kartallar gibi
Hızlı ve cılız atların binicileri!
Cevapla