Re’y Ne Demek? Kısaca

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal
Sözlükte “görmek ve görüş” anlamına gelen re’y, bir fıkıh terimi olarak, müçtehitlerin, Kur’ân ve hadiste açıkça bildirilmeyen bir mesele hakkında dinî delillerden çıkarmış oldukları hükümleri ifade etmektedir. Hz. Peygamber, Muaz ibn Cebel’i Yemen’e kadı olarak gönderirken, önüne gelen problemin çözümü konusunda kitap ve sünnette bir hüküm bulamadığında neye göre hüküm vereceğini sorması üzerine, Muaz “kendi reyimle içtihat ederim” şeklinde cevap vermiş, Hz. Peygamber de bunu memnuniyetle karşılamıştır (Tirmizî, Ahkam, 3; Darimi, Mukaddime, 19). Bu manada re’y, içtihat ve kıyas karşılığı olarak kullanılmaktadır. (bk. İçtihat, Kıyas)Diyanet dini kavramlar sözlüğü

Answer ( 1 )

    0
    2022-03-15T21:53:23+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Rey kelimesi sözlükte “görme, ilim, tahayyül, vehm, itikat, kalple görmek, gözle görmek,  bilinen, bir şeyin altını üstüne getirmek vb. manalara gelmektedir.

    Fıkıhta dar manada rey, özellikle vahiy/nas karşısında, bunlara tezat düşmeyen muhalefet anlamı içermeyen şahsi görüştür.  Hz. Peygamber’in, “Ben vahiy inmemiş hususlarda aranızda reyimle hüküm veriyorum” sözü, reyin bu anlamda ortaya çıkmış olan ilk örneklerindendir.

    Diğer bir örnekte ise Bedir Gazvesinde “ordugahın kurulacağı yeri Allah’ın emriyle mi yoksa rey ile mi belirlediğini” soran sahâbîye cevabı “rey ile” şeklindeki cevabıdır. Daha sonra fıkıh geleneğinde rey kelimesi büyük ölçüde ictihad ve kıyas ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır.

    Terim olarak rey; bir konu hakkında nassın vârid olmadığı bir durumda, içtihadın asli unsuru olarak, dinin gösterdiği akli muhakeme yollarını kullanmak suretiyle ortaya konulan fikri mülahazadır.

    Asli iki delil olan Kuran ve Sünneti, belli metotlar kullanarak anlama, yorumlama faaliyetidir.  Müslüman fakihler yeni karşılaştıkları siyasi ve sosyal olaylarla ilgili kitap ve sünnette bulamadıkları meseleleri yine nassa bağlı olarak kıyas yoluyla çözümlemişlerdir. Böylece II. Yüzyıldan itibaren fıkıhta içtihat dediğimiz bir alan giderek güçlenmiştir.

Cevapla