Paylaş
Riba (Faiz) ve Olumsuz Etkileri
Question
Riba (Faiz) nedir bireysel ve toplumsal etkileri
Riba kelimesinin lügat manası, bir şeyi artırmak veya bir şeye eklemektir. Istilahi manası ise, borç veren kimsenin, borç verdiği kimseden verdiği para üzerinden belli bir yüzde, yani faiz almasıdır. Kur’an’ın nazil olduğu dönemde, faizin birçok çeşidi vardı.
Allah Teala, ribayı da (faizi de) haram kılmıştır.
Riba(-faiz) yiyen kimseler, şeytanin çarptığı kimseler nasıl kal karsa öyle kalkarlar. Bu, onların alış-veriş de tıpkı riba gibidir demelerinden ötürüdür. Oysa, Allah alış-verişi helal, ribayı ha ram kılmıştır. Bundan böyle her kim -rabbi tarafından kendisine bir öğüt gelir de- ribadan vazgeçerse, artik geçmişi onadır; hak kındaki hüküm de Allah’a aittir. Her kim de döner yeniden (riba) alırsa, işte onlar ateşin arkadaşıdırlar, ebedi olarak orada kalacaklardır! Allah ribayı mahveder, sadakaları ise nemalandırır.
(Bakara/275-276)
Ey iman edenler! Kat kat katlayarak riba(-faiz) yemeyin, Allah’ın azabından korunun ki kurtuluşa eresiniz.
(Âl-i Imran/130) Insanların mallarında artsın diye verdiğiniz riba=(faiz), Allah yanında artmaz; Allah’ın rızasını kazanmak için verdiğiniz ze kata gelince, işte katlanacak olan odur, katlayacak olan da onlardır!
(Rûm/39)
Görünüşte, faizin insanı zenginleştirmesine, infakın ise insanı zâhiren fakirleştirmesine bakıp aldanmamak gerekir zira; durum bunun aksinedir.
Faiz, tabiat itibariyle sosyal, ekonomik, ahlaki ve ruhsal gelişmeye mânidir.
Faize, ahlaki ve ruhsal yönlerden bakacak olursak, onun açgözlülük, bencillik, cimrilik, haset, katı kalplilik gibi özelliklere dayan dığını ve borç veren kişideki bu özellikleri beslediğini görürüz. Buna mukabil infak ise, cömertlik, tokgözlülük, yumuşak kalplilik ve sevgi üzerine kurulmuştur ve bu yüce niteliklerin gelişmesine yardıma olur.
Aklı başında hangi insan, bu özelliklerin, bir önceki özellikler den daha iyi olduğu gerçeğini yalanlayabilir?!
Toplumsal yönden bakıldığında ise, birazcık düşünme bile in sanı, toplumdaki bireylerin karşılıklı ilişkilerini bencillik üzerine kurmalarının ve bireylerarası yardımlaşmanın yalnızca şahsi çıkar karşılığında olmasının, o toplumu kuvvetten, dayanaktan ve den geden mahrum bırakacağı sonucuna götürür.
Eğer zenginler, fakirlerin sadece sömürülmek için Var olduklarına inanıyorlarsa, bu durumda bir çıkar çatışması meydana gelecek ve toplumda ayrılıklar oluşacaktır.
Diğer şartların da bunları desteklemesiyle bu durum bir sınıf çatışmasına sebep olacaktır.
Öte yandan, toplumun fertleri karşılıklı ilişkilerini sevgi ve şef kat temeli üzerine kurup birbirlerine infakta bulunup yardım ettiklerinde, en azından zenginler fakirlere adaletle davrandıklarında, o toplumda karşılıklı sevgi ve saygı gelişir, dolayısıyla da toplum güçlü, dengeli bir toplum olur.
Şimdi de faizi ekonomik yönden ele alalım: Borçlar, tüketim borçları ve ekonomik borçlar olmak üzere iki çeşittir. Tüketim borç ları, ihtiyacı olan kimseler tarafından kişisel gereksinimlerini kar şılamak amacıyla alınır.
Ekonomik borç ise, işadamları tarafından ticaret, endüstri, tarım ve benzeri sektörlere yatırılmak üzere alınır. Birinci tür borçta, yani tüketim borçlarında, faizin doğurduğu kötü sonuçlar herkesin malumudur.
Bankalar, bankerler ve kredi veren kimseler işçilerin, köylülerin, genelde fakir olan kesimlerin kanını emmekte ve onların durumlarının daha da kötüye gitmesine sebep olmaktadır.
Faiz talepleri, bu insanların borçlarını ödemesini hemen hemen imkânsız kılar ve onları bu işten kurtulmak için sürekli borç al maya iter
Anaparanın birkaç katı faiz ödeseler bile, anapara ödenmeden kalır. Borçlunun gelirinin çoğu alacaklı tarafından alınır, fakat borç bir türlü tükenmez, dolayısıyla zaten fakir olan borçluların hayatı mahvolur.
Üzüntü, tedirginlik, yetersiz beslenme sağlıklarını bozar, fakat parasızlık nedeniyle gerekli ilaçları bile alamazlar.
Açıkça görülüyor ki, faizle borç verme, çoğunluğun kanının emilmesi pahasına, küçük bir grubun palazlanıp gelişmesine ne den olur.
Bu durum da, toplumda genel bir bozulmaya sebebiyet verir.
Bu yolla ortaya çıkan randıman düşüklüğü, üretimin kalite ve standartlarını düşürür. Sonunda kan emiciler de kendi açgözlülük lerinin ve zulümlerinin kurbanı olurlar. Ezilen ve sömürülen insanların içine atıp bastırdıkları öfkeleri, borç verenlerin acımasızlığı ile su yüzüne çıktığında kanlı bir devrime dönüşür ve sömürenlerin haksız yollardan kazanmış oldukları tüm servetlerini yerle bir eder.
Ekonomik borçlarda uygulanan sabit faizin doğurduğu kötü sonuçların bazılarını şöylece sıralayabiliriz:
1. Piyasa oranına eşit veya ondan daha yüksek faiz ödemeyen projeler, sermaye elde edemez.
Kullanılması mümkün olan tüm para, ulusal yönden ne denli zararlı olsa da, piyasa oranına eşit veya daha yüksek faiz verebilen ticari ve endüstriyel sektörlere akar.
2. Ticari, endüstriyel veya tarımla ilgili alanlarda, her şart ve durumda yüzde beş (%5) veya daha fazla kâr oranını garanti edebilen hiçbir iş yoktur.
Böyle bir garantinin olmayışı bir yana, hiçbir işte zarara karşı da garanti yoktur.
Öyleyse, sermayenin sabit faiz oranı ile borç alınarak yapılan hiçbir iş, riske ve zarara karşı garanti altında değildir.
3. Borç veren kişi veya kuruluş, işin kâr ve zararına doğrudan ortak olmadığı ve sadece sabit faiz oranını göz önünde bulundurduğu için, yapılacak işin sosyal refahla ilişkisi olup olmadığına aldırmaz.
Onun ilgilendiği tek şey, kendi çıkarıdır.
Bu nedenle, piyasada ne zaman bir kriz görse parasını hemen piyasadan çeker. Böylece, bencilliği nedeniyle panik yaratır, piyasa da kriz yolu açar veya var olan krizi felakete dönüştürür.
Faizin, yukarda zikredilen kötü sonuçları o kadar açıktır ki, ekonomiden zerre kadar anlayan herkes bunu görür. Hiç kimse, Allah tarafından konan tabii kanunun, yani faizin milli serveti azalt tığı gerçeğini inkâr edemez.
Şimdi de infakı (sadakayı) ekonomik yönden ele alalım:
Bir toplumun zenginleri paralarını serbestçe kendilerinin ve bakmakla yükümlü oldukları kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak için kullansalar, servetlerinin bir bölümünü ihtiyaç sahiplerine dağıtsalar, bir bölümünü faizsiz borç olarak iş adamlarına verseler veya bir işe ortak olsalar veya sosyal hizmetler için hükümete faiz siz borç verseler, elbette ticaret, endüstri ve tarım gelişir, millî servet artar.
Öyleyse, infakın(=sadakanın), bir milletin gelişmesine yardım ettiği açıktır.
Faizle borç veren tefeci, nankör bir zavallıdır. Oysa, kendisine o serveti veren Allah’a şükreden bir kul olmak için, en azından Allah’ın kullarına faizsiz borç vermesi gerekmez mi?
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Faiz, bir kredi veya borç ilişkisinde, borç veren tarafından borçlu tarafa ekstra bir ücret ödemesi olarak yansıtılan bir gelirdir. İslam dininde faiz haramdır ve birçok olumsuz yönü vardır. Bazıları şunlardır:
Tüm bu nedenlerden dolayı, İslam dininde faiz haram kabul edilir ve Müslümanların faizle ilgili herhangi bir işlem yapmaları yasaktır. Bunun yerine, İslam dininde, borç verenlerin hayırseverliği ve insanlara yardım etmesi teşvik edilir.
Faiz
Emekli maaşı sadece kirama yetiyor.. Bir miktar param var ama Ev alamıyorum yetmiyor, bu parayı faize koyup kiramı karşılasam, maaşımlada geçinsem. aldığım ve kiramı ödediğim faizli para haram mıdır?