Riba Nedir? Kısaca

Question

Riba (Faiz) Ne Demek?

Riba Faiz Ne Demek
Riba Hakkında Kısa bilgi

Sözlükte “artmak, çoğalmak, yükselmek, şişmek, fazlalaşmak” anlamlarına gelen riba, İslâm terminolojisinde, akitlerde şart koşulmuş bulunan karşılıksız fazlalık veya ribevi mallardan aynı sınıfına dahil olanların birbirleriyle veresiye olarak satılması anlamında kullanılmaktadır.

Kuranı Kerimde Riba:
Kur’ân’da riba konusu dört yerde geçmektedir. İçki yasağında olduğu gibi riba da aşamalı bir şekilde yasaklanmıştır. Mekke döneminde konuyla ilgili inen ilk âyette riba açıkça haram kılınmamakla birlikte Allah katında çirkin görüldüğüne ve bereketsizliğine değinilerek dolaylı olarak reddedilmekte ve müminler bu yönde uyarılmaktadır (Rûm, 30/39). Medine döneminde nazil olan Nisâ sûresinin 160-161. âyetlerinde ise Yahudilere faizin haram kılındığı, fakat onların bunu helal sayıp faiz alıp-vermeye devam ettiği, bu yüzden de bir çok ceza ve azaba uğradıkları ve uğrayacakları haber verilerek dolaylı da olsa faiz yasağına temas edilmiş ve bu konuda Müslümanlar yönlendirilmiştir. Üçüncü aşamada, “Ey îmân edenler, kat kat faiz yemeyin …” (Âl-i İmrân, 3/130) buyrularak faiz açıkça ve kesin bir dille yasaklanmıştır. Bakara sûresinde ise faiz şiddetli bir üslupla yasaklanmış, faizi bırakanlara bazı imkanlar gösterilirken ısrar edenlere dünya ve ahirette karşılaşacakları kötü sonuçlar bildirilmiştir. (Bakara, 2/275-279).

Sünnette Riba:
Hz. Peygamber de Kur’ân’da getirilen “faiz yasağı”nı açıklamış, uygulamasını göstermiş, ayrıca Kur’ân’da işaret edilmeyen bazı işlemleri faizli işlem olarak gördüğünden yasaklamıştır. (bk. Buhârî, Büyü’, 77-81; Müslim, Müsâkât, 79-85, 96, 101-103). Veda haccında Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin. Cahiliye döneminin faizlerinin hepsi kaldırılmıştır. Ana paranız sizindir. Bu suretle ne haksızlığa uğratılmış, ne de haksızlık yapmış olursunuz…” (Ebû Dâvud, Büyü’, 5).

Kur’ân’da yasaklanan faizin dışında Hz. Peygamber; altın ve gümüşün; hurma, buğday, arpa ve tuzun (bu özellikte bulunan gıda maddelerinin) birbirleriyle veresiye veya fazla karşılıkla değişimini yasaklamıştır. Altın, gümüş ve bu özellikte olanlardan veya buğday, arpa, hurma, tuz ve bu özellikte olanlardan farklı cinslerin peşin olması kaydıyla mübadelesine izin vermiştir. Aynı şekilde kuru hurma ile yaş hurmanın, iyi cins hurma ile kötü cins hurmanın fazlalıkla değişimini, gümüşün vadeli olarak altın karşılığı satımını yasaklamış, altının altınla, gümüşün gümüşle değişimine ancak peşin ve tartılarının eşit olması halinde izin vermiştir. (Buhari, Büyü’, 77-81; Müslim, Müsâkât, 79-85).

Kur’ân, kesin bir dil ile cahiliye faizi, borç faizi (ribe’d-deyn) veya ribe’n-nesie denilen, “vade karşılığında alacağın miktarının artırılması” şeklindeki faizi yasaklamış, sünnet de bu yasağı teyit etmiştir. Buna ilave olarak sünnet, Araplar arasında cari olup faizli işlem grubunda görülmeyen bir kısım ticari işlemleri ve mübadele şekillerini de yasaklamıştır. Vade sebebiyle tahakkuk ettirilen fazlalığın haramlığı konusunda âlimler arasında görüş ayrılığı yoktur. Buna mukabil paranın ve gıda maddelerinin peşin olarak, fakat fazlalıkla değişiminin (ribe’l-fadl) yasaklanmış olmasının illeti ve gerekçesi üzerinde farklı görüşler bulunduğundan, bu yasağın ölçüsü, sınırı ve hangi cins ve nevi malları kapsadığı konusunda âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

Riba / Faiz neden haram kılındı:
İslâm’ın faizi yasaklamasının birçok sebep ve hikmeti vardır. Bunlardan bazılarını şöylece sıralamak mümkündür: Faiz sermaye sahiplerinin ihtiyaç sahiplerini sömürmesine, sermayenin belli ellerde birikip sınıfların doğmasına ve sınıflar arasındaki gelir dağılımındaki farklılığın büyüyerek sosyal dengenin bozulmasına yol açar. İslâm Dini, servetin âtıl bırakılmamasını, üretim ve yatırım dışında tutulmamasını isteyerek faiz ortamının doğuşunu engelleyici bir ortamı hazırlamıştır. İslâm’da temel üretim faktörü olarak “emek” kabul edilip, sermayenin risk ve zarara katlanmadan tek başına kazanç aracı olması önlenmiştir. İslâm’daki sosyal dayanışma ve yardımlaşma ilkesi, zekat ve infak emri, emek ve sermayenin birlikte üretime ve yatırıma yönelmesi, kâr ve zararı birlikte göğüslemesi prensibi ve benzeri düzenlemeler, bir bütünün parçalarıdır.

Esasen, sabit bir oran ve miktar olan faiz, sermayenin verimliliğine sınır koymakla, onu çoğu zaman kısa vadeli yatırımlara yönlendirmekte, emeğin üretimden yeterli payı almasını önlemektedir. Bu yüzden İslâm, sermayenin üretim ve kârdan sabit bir pay olarak bütün risk ve sorumluluğu emeğe yüklemesine karşı çıkmış, sermayenin payını değişken bir oran/miktar üzerine oturtarak emek-sermaye arasında makul bir denge kurmuştur.

Diyanet dini kavramlar sözlüğü

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Faizin / Riba’nın Tanımı

    İslâmî kaynaklara göre riba kelime olarak «mutlak fazlalık, ar-tıklık» demektir. Bir şeyde fazlalık ve artış meydana geldiğinde «reba’ş-şey’u yerbu» denilir.

    Serî ıstılah (terim) olarak daha çok şu iki anlamda kullanılmıştır:

    1. a) Ana sermaye, yerinde kalmak şartıyla borçludan vadenin her uza­tılmasına karşılık artık bir paranın alınması,

    Buna «Nesi’ Ribası» denir. Bugünkü kapitalist sistemde va’de farkı denildiği gibi.

    1. b) Bir şeyin kendi cinsiyle bir fazlalık karşılığında alınıp satılması.

    Buna «FazI Riba’sı» denir. Örneğin : Bir kilo Polatlı buğdayını, bir-buçuk kilo Konya buğdayı karşılığında satmak..

    İşte Riba’yı kesin olarak yasaklıyan âyet indiğinde Arap Yarımada­sında faizin bu İki şekli vardı ve çok yaygın bulunuyordu.

    Ibn Cerîr diyor ki:

    «Bir adamın diğeri üzerinde belli bir süreyle va’deli olarak ödünç

    verdiği malı veya parası bulunuyordu. Va’de dolunca ana sermayeyi is­ter, borçlu bunu verecek durumda değilse, sürenin yani va’denin uzatıl­ması karşılığında faiz belirlenirdi. Bazen bu birkaç kat oluncaya kadar sürüp gider ve borçlu, ana sermaye bir tarafa biriken ve mürekkeb faiz denilen riba’yı ödemekıen âciz kalırdı.»

    Kur’ân-ı Kerîm’in kesinlikle haram kılıp yasakladığı ribâ işte bu iki şekliyle Araplarda uygulananı idi. Zaten kelimenin «el» tanımlama edatıy-la kullanılması, «Er-Ribâ» denilmesi, daha çok bu iki şekli yansıtmaktadır. Hiç bir müfessir ve araştırıcı buna muhalefet etmemiş, aksi bir yorum ya da görüş ortaya koymamıştır. Müctehit İmamların da bu konuda gö­rüş ve ictihad birliği, ilim adamlarının da icmâ’ı vardır.

     

    BENZER KONULAR:

Cevapla