Rifaiyye tarikatı

Question

Rifaiyye tarikatı nedir hakkında bilgi

Rifaiyye tarikati

Seyyid Ahmed er-Rifaî’ye nisbet edilen Rifaiyye tarikati ilk teşkilatlanan tarikatlardan biridir. Bağdat’a yakın Batâih bölgesinde doğan Ahmed er-Rifai, atalarından Rifàa el-Hasan el-Mekki’den dolayı “Rifâî” nisbesini aldı. Abbâsî Devleti’nde “nakiplik” yapan bir aileye mensuptu. Baba ve dedesinin Bâtini ve Şii gruplara karşı Sünniliği korumakla görevli olmaları, onun Sünni bir ortamda mücadele içinde yetiştiğini göstermekte dir. Yedi yaşında iken babasını kaybedince dayısı Şeyh Mansur, Rifâî’yi Vâsıt’taki kendi köyüne götürdü. Ahmed er-Rifâî burada dönemin önde gelen âlim ve sûfîlerinden Ali Ebü’l-Fazl el-Vâ sıtî’nin yanında zâhirî tahsilini tamamlarken diğer taraftan ta savvufi terbiyesine başladı. “Herkes üstadıyla ben ise talebem Rifai ile iftihar ederim” diyen Vâsiti ona icâzet vererek tarikat hırkasını giydirdi. Ahmed er-Rifâî, ilk şeyhi Vâsıtî’nin ölümün den sonra dayısı Mansûr el-Batâihi’nin terbiye ve irşad halkası na girdi. Tasavvufi terbiyesini tamamlamasının ardından dayı si, Rifai’yi kendisine bağlı bütün tekkelerin şeyhliğine tayin etti.

İrşad görevine başlayan Ahmed er-Rifai’nin kısa sürede müridlerinin sayısı hızla arttı. Muhalifleri tarafından Abbasi halifesi el-Muktefi’ye, şeriata uymayan faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla şikayet edildi. Durumun yerinde araştırılması üzeri ne iddiaların asılsız olduğu anlaşılınca başta halife olmak üzere idareciler tarafından desteklenmeye başlandı.

Mutasavvif olmasının yanı sıra kaynakların âlim, muhaddis, Şafii fakihi ve müfessir olarak tanıttığı Ahmed er-Rifãi 578’de (1182) yakalandığı bir hastalıktan kurtulamayarak vefat etti. Türbesi Bağdat’ın güneyinde bulunan Vâsit yakınlarındadır. Eserleri arasında bizzat kendisi tarafından telif edilen el-Hike mü’r-Rifaiyye isimli risalesi ile sohbetlerinden derlenmiş olan el-Burhânü’l-mueyyed isimli kitap öne çıkmıştır.

Ahmed er-Rifai’nin tasavvuf anlayışına göre tarikat şeriat demektir. Derviş olmak için toplumdan uzaklaşmak gerekmez. Müridler dünyevi meşguliyetlerini terk etmeksizin, helal ve ha rama dikkat ederek ve gafletten uzak kalmak suretiyle hak yo lunda ilerleyebilirler. Tasavvuf baştan sona edepten ibarettir ve bütün edepler Hz. Peygamber’in sünnetine uyarak elde edilir.

Rifaiyye tevazu ve alçak gönüllülüğün esas alındığı bir tarikat tır. Tarikata giren sålikten önce şeiratın emir ve yasaklarını öğ renerek dinî yükümlülüklerini yerine getirmesi, sonra farzlarla birlikte nafile ibadetlerle meşgul olması istenir. Sâlikin tasavvufi terbiyesinde sohbet önemli bir unsurdur. Şeyh ile sohbet ve be raberlik, müridin kötü huylarını güzel huylara dönüştürmesine yardımcı olur. Seyrüsülükun başlangıcı Hakk’a yönelip kalp hu zurunu elde etmektir. Bu huzura mürşidin talimatına göre çokça salâtüselâm getirmekle ulaşılır. Salâtüselâm getirmekten maksat sâlikin gönlüne Hz. Peygamber’in ruhaniyetinden gelen feyiz ve nefhaların ulaşmasını sağlamaktır. Bu aynı zamanda Peygamber Efendimizle aynileşme sürecidir. Zira Hakk’in huzuruna vasıl olmada Hz. Peygamber bir kapı mesabesindedir. Rifaiyye’de zikir sesli olarak hem ayakta (kıyâmen) hem de oturarak (kuuden) gerçekleştirilir. Bazı gün ve gecelerde zikir esnasında “Burhan” adı verilen bir tür gösteri düzenlenir. Zikrin hızlandığı bir sırada zikri yöneten şeyh kılıç, şiş, tığ gibi alet leri zikir yapan dervişlerin arasından seçtiği kimselerin yanak, karın gibi vücudun değişik yerlerine saplar. Dervişler vücut larına saplanmış aleti elleriyle tutarken zikre devem ederler. Bundan maksat Allah dilemedikçe ateşin yakmayacağı, kesici aletlerin kesmeyeceği, yırtıcı hayvanların zarar vermeyeceğini ispatlamak olduğu belirtilmiştir. Ayrıca tarikatları inkâr eden lere karşı bir delil (burhan) olabileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte bu tür uygulamalar Rifaiyye’nin esaslarından olmayip bir tür gösteri mahiyetinde kabul edilebilir. Nitekim Ahmed er Rifai’nin keramet ve havârık adı verilen olağanüstü hâllerden kaçındığı, velayet yolunda bir kimseden böyle şeyler sådır ol muşsa da bunlara önem atfetmenin doğru olmadığını söylediği bilinmektedir. Ahmed er-Rifâî’den bahseden ilk kaynaklarda böyle olaylara yer verilmemiş, ancak zamanla bu uygulamalar Rifaiyye ile özdeşleşmiştir.

Bununla birlikte bazı batılı araştırmacılar bu gibi ritüellerin Rifaiyye tarikatına, Abbâsî Devleti’nin Moğollar tarafından yıkıl masından sonra Şamanist etkilerle girdiğini iddia etmişlerdir. Ancak bu isabetli bir yaklaşım değildir. Çünkü Moğollar’ın gelme sinden önce de Rifaiyye mensuplarında bu uygulamaların varlı ğı bilinmektedir. Öte yandan bu gibi hâller Şamanizm tesiriyle ortaya çıkmış olsaydı aynı hâllerin o dönemde aynı coğrafyada diğer tarikat mensuplarında da görülmesi gerekirdi, halbuki di ğer tarikatlarda buna benzer uygulamalara rastlanmamaktadır.

12. yüzyılda Ahmed Rifai’nin sağlığında teşekkül etmeye baş layan Rifaiyye tarikatı Irak bölgesinde teşkilatlanmakla birlikte kısa bir süre sonra Suriye, Hicaz, Yemen, Mısır, Hint alt kitası, Kuzey Afrika’da yayılmış, 13. asrın sonlarından itibaren Ana dolu’nun farklı şehirlerinde münferit olarak temsil edilmeye başlanmıştır. İstanbul’da etkili bir şekilde varlığını göstermesi ise 18. yüzyılda Üsküdar’da Rifâî Âsitânesi’nin kurulmasından sonra olmuştur. Kenân Rifâî (ö. 1950) Rifâiyye’nin İstanbul’da ki son temsilcilerindendir. Günümüzde bu bölgelere ek olarak Balkanlar, Avrupa ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya’da varlığını sürdürmektedir.”

Kaynak: Tasavvufun Ana Konuları Diyanet

BENZER KONU:

Rifailik Ne Demek? Kısaca

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2022-02-18T23:11:30+03:00

    Hocam Bağdat değil Basra yakınındaki Bataih bölgesi. Babası Seyyid Ali nakipti. Bölgede çıkan şii-sünni kargaşasını önlemek için vazifelendirilmişti. Yani siyadetlerinden dolayı bölgede bulunan şiiler onlara saygı duyuyordu. Böylelikle aradaki kargaşalığı önleyebiliyorlardı. Şeyh Ali Ebul Fazl el-Vasıtiden hem ilim hem tarikat hırkası vardır. Ayrıca dayısı Şeyh Mansur el-Bataihi er-Rabbani’den de vardır. Her iki silsilede Hazreti Ali’ye ulaşır. Şafii fakihidir. Hatta Şerhü’t-Tenbih diye bir eserinden söz edilir. Ama bize ulaşmamıstır. Ayrıca “bürhan” meselesi onun döneminde yoktur. Tarikatın ne usulünde ne de füruunda yoktur. Ancak bildiğimiz kadarıyla moğol münkirlerine karşı gösterilmiş keramet nevindendir. Daha sonra bilmeyenler bunu tarikatın bir vazifesiymiş gibi bazı kolları tarikata dahil etmişlerdir. Moğolların islamlaşmasında önemli rol oynamışlar. Tarihi kaynaklar bunu gösteriyor. Hatta Hülagühanın oğlu onların vesilesi ile müslüman oluyor adınıda Ahmed Teküder diye değiştiriyorlar. Bir de Kenan Rifai orada son temsilci diye yazılmış o doğru değildir. Hatta bazı çogü rifailer onu benimsemez nedeni ise burada yazılacak gibi değil. ?

    En iyi cevap

Cevapla