Ruh Gerçeği

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Ruh Hakkında Bilmediklerimiz

Ruh Gercegi

Ruh sözcüğü, Kur’an’da birtakım farklı anlamlarda kullanılmıştır.

a- Kur’an-ı Kerim: “İşte böylece sana da emrimizle ruhu (Kur’an’) vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin. ” ayetinde olduğu gibi.

b- Vahiy: “Dereceleri yükselten, Arş’ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine emrinden olan ruhu (vahyi) indirir.” ayetinde olduğu gibi.

c- Cibril: “Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu (Cebrail’i) gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.” “Onu, Ruhu’l Emin (Cebrail) indirdi.” ayetlerinde olduğu gibi.

d- Güç ve Sebat: Ruh kelimesi, Allah’ın mümin kullardan dilediğini takviye etmek için verdiği “Güç ve Sebat” anlamına da gelir.

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah’a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh (Güç ve Sebat) ile desteklemiştir. ” ayetindeki gibi.

e- Meryem Oglu Isa: “Ey kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hak kında ancak doğru olamı söyleyin! Meryem oğlu Isa Mesih, sadece Allah’ın elçisi, Meryem’e atmış oldugu kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve elçilerine inanı 1112. 2431 ayetinde Hz. Isa, “Ruh” sözcüğüyle nitelendirilmiştir.

f- İnsanoğlunu Hayatta Tutan Öge: “Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.”

Hayat ve hareketliliği meydana getiren, faydalar elde edip zararları defedebilen bir parçadır ruh İşte bizim bu kitabımızda da ruhun bu son anlamı mevzu bahistir.

Ruh, mahiyet itibariyle hissedilen cisimden farklıdır. Ruh; nurani, ulvi, hafif ve canlıdır. Uzuvların cevherine nüfuz eder; suyun gül içinde, yağın zeytin içinde ve ateşin kömür içinde akıştığı gibi uzuvlar içinde akışır. Bu uzuvlar bu narin cisim tarafından gelen yoğun etkileri kabul edebildiği sürece, bu narin cisim, uzuvlarla uyum içinde olur ve etkileri uzuvların his, hareket ve iradeliğini sağlar. Yok, eğer uzuvlar dolambaçlara uğrar, bu etkileri kabul etmekten çıkarak bozulurlarsa, ruh bedenden ayrılır ve ruhlar âlemine çekilir.

ruh hakkinda bilinmeyenler

Ruh Ezeli midir Yoksa Yaratılmış mıdır?

Ruh, âlimlerin ve Ehlisünnet’in ittifaklarıyla yaratılmıştır, sonradan var olmadır. Bu konuda âlimlerin ittifak içinde olduklarından birçok Müslüman imam söz eder. Bu imamların başında meşhur imam Muhammed bin Nasr el-Mervezi gelir. Kendi zamanında icma meselesini en iyi bilen veya en iyi bilenlerdendir.

Kitap ve sünnette, ruhun yaratılmış olduğuyla ilgili çokça delil mevcuttur. Örneğin, “Allah her şeyi yaratandır” ifadesi geneldir ve hiçbir suretle tahsis içermez.

Ruhlar Ölür mü?

Şüphesiz ruhlar yaratılmışlardır. Onlar yok olmazlar ancak onların ölümleri bedenlerden ayrılmakladır. İkinci üfürüşte ruhlar bedenlere iade edilir. Hadisler bu söylediklerimizi kanıtlar. Hadisler, ruhların bedenlerden ayrıldıktan sonra, Allah onları bedenlere geri verene dek, nimet veya azap gördüklerini kanıtladığı gibi. Allah cennet ehli için, “Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar der. İşte bu ölüm, ruhun cesetten ayrı düşmesidir.

Uyurken Ruhun Alınması

Ruhun uyurken alındığı, onun bilinen ahkamından birisidir. Zaten “Küçük Ölüm” diye adlandırılan da budur. Ulu Allah, kitabında bu gerçeği şöyle anlatır:

“Allah, insanların ruhlarımı ölümleri sırasında, ölmeyenlerin ruhlarını ise uyku ları sırasında alır. Hakkında ölüm hükmü verdiği ruhu tutar, vermediği ruhu ise belir li bir süreye kadar salıverir. Muhakkak ki bunda, düşünen kimseler için alacak ibretler vardır. ”

Abdullah bin Ebu Katade babasından rivayetle şöyle der:

“Gecenin birinde Allah Resûlü (sav) ile beraber yürüyorduk. Gruptan birileri:

Ey Allah’ın Resûlü, konaklamamızı sağlasan olur mu?’ dediler. Buna cevaben Allah Resûlü:

Uykuya dalıp namazı kaçırmanızdan korkarım’ dedi. Bilal de dedi ki: Uyuyabilirsiniz, ben sizi uyandırırım.

Bilal sırtını bineğine dayadığında gözlerine hâkim olamaz ve uyur. Güneşin kızıllığı doğduğunda Allah Resûlü uyanır ve Bilal’e: ‘Hani nerede bize verdiğin söz?’ der. Bilal de: Uykunun böylesini hiç görmemiştim bugüne dek.’ diye cevaplar.

Sonra Allah Resûlü şöyle der: ‘Allah dilediğinde ruhlarınızı aldı, dileğinde onları size geri verdi. Ey Bilal, insanları namaza davet için ezan oku.’ Akabinde Allah Resulü abdest aldı, güneş yükselip netliğe kavuştuğunda ise kalkıp namaz kıldı.

Ruhun Alınma Şekli

“Hele can boğaza dayandığı zaman, o vakit siz bakar durursunuz. (O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.”

Can çekişen kimsenin etrafındakiler ona bakıp gözlerken, Allah, melekleriyle ona daha yakındır. Fakat insanlar onları göremezler.
Bir başka ayette ise Allah şöyle ferman eder: “O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler. Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O’nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.”

Bir diğer ayette ise: “Hayır, hayır, ne zaman ki (can, ruh) köprücük kemiklerine dayanır, ‘Tedavi edebilecek kimdir?’ denilir. Can çekişen bunun o ayrılık anı olduğunu anlar. Bacak bacağa dolaşır. İşte o gün sevk, ancak Rabbinedir.” buyrulur. Canın köprücük kemiklerine dayanmasından maksat, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktır. Bununla, insanlara, ölüm esnasında karşılaşacakları şiddetli hal hatırlatılır. Bir başka ayette, “Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara ve andolsun usulcacık çekenlere” buyrulur. Bununla, Ademoğullarının ruhlarını alan melekler kastedilir. Melekler bazılarının ruhlarını şiddetle alırken ruh boğulur. Bazılarının da ruhları kolaylıkla alınır; bununla zindelik duyarlar adeta.

Konuyla ilgili bir diğer ayette ise şu ifade yer alır: “Olum sarhoşluğu gerçekten gelir de, ‘İşte (ey insan), bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.’ denir.” Ölüm sarhoşluğu ölüm şiddeti olup bu sarhoşluk insanın kesinkes öldüğünü gösterir. Bu sarhoşluk ve şiddetten hiç kimse kurtulmaz. Şayet birileri kurtulacak olsaydı, o, Efendimiz (sav) olurdu. Aişe annemizden rivayet edilir ki:

“Allah Resûlü (sav)’in önünde su dolu bir cezve veya kâse vardı; o, bu suya ellerini sokar sonra yüzünü sıvazlardı ve şöyle derdi: ‘Allah’tan başka ilah yoktur. Ölümün sarhoşluğu vardır. Sonrasında elini diklemiş, ‘Rafik-i ala (en yüce makam)’ diyordu. Nihayet ruhu alındığında mübarek eli eğilmişti.”

İnsanın eceli yaklaştığında ruh cüssenin en üst bölümüne, boğaza doğru yükselir, ta ki vücuttan çıkar. Ruhun bu çıkışı, mümin kişi dahil kimse için kolay iş değildir. Ölümden önce sarhoşluk, dalgınlık ve ızdıraplı håller vardır. Bu hallerden sonra melekler ruhu alırlar. Ruhun alınma anındaki zorluk ve kolaylık ise kişinin iman durumuna göre değişir.

Mümin Ruhunun Çıkması Ve Ölüm Anı

“Açın gözünüzü! Allah’ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. Onlar ki, iman etmişler ve Allah’a karşı gelmekten sakınmışlardır. Onlara dun ya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.”

Ayetteki “Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır.” ifadesinde iki farklı yorum vardır:

a- Müslüman’ın gördüğü veya kendisine gösterildiği iyi ve anlamlı rüyalar.
b- Meleklerin, ölüm anında, mümine verdikleri cennet ve bağışlanma müjdeleri. Buna delil, Bera (ra)’ın Allah Resûlü’nden rivayet ettiği şu hadistir:

“Mümine ölüm vakti geldiğinde, onun yanına, beyaz yüzlü, ak elbiseli üç melek gelir, ‘Çık, ey temiz ruh, rahat ve güzel kokulu âleme ve gazap etmeyen Rabbe.’ derler. Sonra ruhu ağzından çıkar su içenin ağzından dökülen damla gibi.”

Bu her iki anlam da doğrudur ve açıklamalar arasında bir zıtlık söz konusu değildir.

Yüce Allah şöyle buyurur:

“Rabbimiz Allah’tır’ deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki, ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaat edilen cennetle sevinin. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır. ”

“Rabbimiz Allah’tır” ifadesi, Allah’a teslimiyet, sadece ona bağlanmak demek tir. “Sonra da doğrulukta devam edenler” ifadesiyse Allah Resûlü’ne uymakla onun yolundan sapmayanlar demektir. “Onların üzerine melekler iner” ifadesiyle, onların, ölüm esnasında, kabirde ve kabirlerden çıktıkları vakit müjdelenecekleri anlatılır. Benzeri şu ayette de ifade edilir: “O en büyük korku onları üzmez; kendilerini melekler, ‘Size söz verilen gün işte bugündür diye karşılarlar.”

“Korkmayın” ifadesi ahirette karşılaşacağınız şeylerden korkmayın, demektir. “Üzülmeyin” ifadesiyse, geride (dünyada) bıraktığınız evlat, aile, mal ve borç için üzülmeyin, biz bunlarda sizin vekiliniziz, demektir. “Size vaat edilen cennetle sevinin” böylelikle onlar, tüm kötülüklerin geride kalıp yerini hayırların doldurmasıyla müjdelenirler.

“İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır. Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. ‘Selam size, yapmış olduğunuz gu zel işlerin mükafatı olarak girin cennete…’ derler. ” ayetiyle Allah, ölüm esnasında müminlerin hallerini bildirir. Müminlerin şirk, kirlilik ve kötülüğün her türlüsün den arı ve pak olduklarını, meleklerin onlara selam okuyup cennetle müjdelediklerini, kâfir ve azgınların ruhlarının aksine ölümlerinin hoş ve kolay, meşakkat siz ve acısız olduğunu haber verir.
Ve yine müminlere ölüm anında ve kıyamet gününde şöyle de denir. “Ey Rabbine itaat edip huzura eren nefis! Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.” “Fakat (ölen kişi Allah’a) yakın olanlardan ise, ona rahatlık, güzel rızk ve Naim cenneti vardır. Eğer o sağdakilerden ise, ‘Ey sağdaki! Sana selam olsun!”

Şu üç hal insanların ölüm anındaki halleridir: – Mukarrebinler (Allah’a yakın olanlar),

– Onlardan bir mertebe geri olup defterleri sağ taraflarından verilenler,

– Hakkı yalanlayanlar, hidayetten sapanlar ve Allah’ın emrini tanımayanlar. Bundan dolayı “Fakat (ölen kişi Allah’a) yakın olanlardan ise” ifadesi kulla nılır. Allah’a yakın olanlar, vacipleri yerine getirip haram, mekruh hatta bazı helal şeylerden de kaçınanlardır. Ayetteki “Ona rahatlık…vardır.” kavramı genel bir rahatlık veya artık dünyadan ayrılıp rahata kavuşma demektir. Bu kavram sevinç, bolluk ve rahmet anlamlarını da karşılar. kavramıysa bolluk ve rizk anlamlarını karşılamaktadır. Bu açıklamaların her biri birbirine yakın ve doğrudur. Zira mu karrebin sınıfından ölen kişi, şunların hepsine erişir: Rahmet, rahat, istirahat, güzel rızık, sevinç ve neşe.” (Naim cenneti: Nimetlerle donatılmış cennet) kavramıyla şu neticeye varılır: Hiçbir insan cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğu nu öğrenmeden önce ölmeyecektir.

“Eğer o sağdakilerden ise, ‘Ey sağdaki! Sana selam olsun!” ifadesinden anlaşıldığı üzere melekler ölüm esnasındaki mümini müjdeler ve teselli ederler. Ona, “Selam sana, seni üzecek hiçbir şey yok, esenliğe gidiyorsun ve amel defterleri sağından verilenlerdensin sen.” derler.

Üç yerde verilen selam:

– Müminin dünyada ruhu alınırken ölüm meleğinin ona verdiği selam.

– Kabirde sorguya çekildiğinde münker ve nekir meleklerinin verdiği selam. – Kıyamet günü tekrar dirildiğinde cennete varmadan meleklerin vereceği selam. Ve bu onun için ikram üstüne ikramdır.

BENZER KONULAR:

Cevapla