Paylaş
Ruh ve takıntı hastalığından nasıl kurtulurum
Question
Ruh ve takıntı hastalığı
Ya bir takıntılar ve benim ruh hastalığım var psikiyatri ilacı içiyorum abilify cipralex nasıl kurtulabilirim
Cevap:
Genellikle ruh hastalıkları, sıkıntı, çelişki ve kaldıramayacakları kadar ağır yük yüklenme gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır. Kur’ân, Allah’a, kadere ve âhiret gününe imanı, tevekkülü, tevbeyi ve sabrı emretmekle ve ruhsal gerilimleri hafifletici, sıkıntıları giderici, rahatlatıcı kaideleriyle, psikolojik ve nevrotik ruhî hastalıkların meydana gelmesini büyük ölçüde önlemekte, inananların ruhî hayatlarını dengeleyici ve tanzim edici bir rol oynamaktadır.
Kur’ân’ın sağlık konusundaki temel prensibi, tedavî değil, koruyucu hekimliktir. Bu prensibiyle Kur’ân, sağlık konusunda değişmeyen temel ve genel esaslar getirmiştir. Getirilen bu temel kaideler ve genel esasların amacı ise, öncelikle insanların ruh ve beden sağlığını korumaktır.
Genellikle ruh sağlığının bozulması ve dolayısıyla psikosomatik hastalıkların meydana gelmesi, insanların sıkıntı içinde olmaları, çelişkiye düşmeler ve kaldıramayacakları kadar yük yüklenmeler gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Hastalık, aslında vücudun sırtına yüklenen duygusal acılardan kurtulmak için çıkardığı feryatlardır. Bu tarifin doğruluğu, psikiyatri kliniklerinde yapılan araştırmalar neticesinde de doğrulanmıştır. Hastalığa bu yeni yaklaşımın esası, bedenle zihnin tek bir bütün oluşturduğu inancıdır. Yani kişinin düşündüğü, inandığı, hissettiği ve duyduğu her şey, vücuduna yansır. Bedenle ruh arasında sıkı bir iş birliği vardır.
Biliyoruz ki, utandığımızda kızarır, sıkıldığımızda suratımızı asarız. Araştırmalar göstermiştir ki, belli had ve davranış ve şahsiyet türleri, belli hastalıklara yol açmaktadır. Son araştırmalarda tesbit edildiğine göre, kanserin oluşmasıyla, bir yakının kaybedilmesinden duyulan derin çaresizlik ve bunalım arasında bir bağ vardır. Aşırı saldırganlık ve tedirginlik, kalp hastalıklarıyla; öfke ve kızgınlık ise ülser ve kolit hastalıklarıyla bağlantılıdır. İnanç sistemimizle sağlığımız arasında da bir bağ vardır. Nitekim büyük ruh doktoru Mazhar Osman Uzman, Tababet-i Ruhiye adlı eserinde bu konu ile ilgili şunları söylemektedir:
“Dinin ruh üzerinde derin bir te’siri vardır. Gerçi bu te’sirin derecesi, memleketlere, asra ve ortama göre değişebilmektedir.”22 “Mu’tedil ve doğru bir inanca sahip olan her şahıs, sinirlerini metin bir zırhla muhafaza etmektedir. Din terbiyesi, insanı bir çok fenalıklardan, cinayet doğuracak sebeplerden korur. Her din, iyiliği emreder ve çalışmayı teşvik eder, kalpte fazla kin ve düşmanlık yaşamasına müsaade etmez, düşmanına bile af ve merhamet telkin eder.” Yine Mazhar Osman’a göre, hangi dine mensup olursa olsun, dindar olanlarda değil, dinî akîdelere taassupla bağlananlarda akıl hastalıkları görülmektedir. Yoksa asırlardan beri milyarlarca insana iyilik telkin eden, kurtuluş yolu gösteren hiç bir din, dimağı bozmaz. Lâkin dinsizlik… İşte akıl hastalıklarının mühim sebeplerinden biri… Bir şeye inanmamak, yeni nesillerin ruhlarında önemli sarsıntılar yapmıştır. Allah’a, kadere inanmayı ve tevekkülü yok etmiş, yerine ihtiras, öldürmek ve ölmek arzularını yerleştirmiştir. İnançsızlığın, sıkıntının, öfkenin, insan hayatındaki çelişkilerin, ızdırap ve acıların, kısaca ruhsal dengesizliğin, ruhî ve bedenî hastalıklara sebep olduğu, bugün artık kesinlikle bilinmektedir. İnançsız, sıkıntılı, acılı ve ızdıraplı bir insan, ruhî bunalımlara düşmekte, kendisini çevresinden ve arkadaşlarından kopartarak içine kapanık bir hayat sürdürmeye çalışmaktadır. İçinde bulunduğu ruhî sıkıntılar, vücudun sinir sistemine etki etmekte ve bu da bedenî hastalıklara neden olmaktadır. Midede hazımsızlıkla başlayan şikâyetler, kısa zaman içinde gastrite ve ülsere dönüşmektedir. Ayrıca kaynağı ne olursa olsun insandaki ruhî sıkıntılar, saç dökülmesine ve cinsî iktidarsızlıklara da sebep olmaktadır.
Beden yapısının bir bölümünü veya bütününü tehdid eden bu ruhî faktörler ortaya çıkınca, bu sebep ve şartları giderici ve hafifletici yönde birtakım çalışmaları, yine vücudumuzdaki belli sistemler yapmaktadır. Bu sistemin verimsizliği ve yetersizliği, hastalığı; sistemin iflâsı ise ölümü davet etmektedir. Beden makinasının ahenkli işleyişini bozan, yanı onun sıhhat ve sağlığını tehdid eden pek çok sebep bulunmaktadır. Bu sebepler bedenimizin, biyolojik, bio-şimik ve mekanik ahengini bozarlar.
İşte tıp ilmi, bir taraftan bedenimizin sıhhatli işleyişindeki esrarı öğrenmeye çalışırken, diğer taraftan da sıhhat ve sağlığımızı bozan sebepleri, bunların vücudumuzda meydana getirdiği arızaları tanımaktadır. Böylece o, hastalık yapıcı sebepleri, sıhhatli bir bünye ile temasa gelmeden ortadan kaldırarak sıhhatin devamını sağlamakta yani koruyucu hekimlik yapmaktadır. Hastalığı başlatan sebepleri yok ederek veya baskı altına alarak bunların meydana getirdiği bozukluk ve ahenksizliği azaltmaya ve gidermeye çalışmaktadır.
Tıbbın yaptığı bu görevi, en mükemmel bir biçimde Kur’ân yapmakta ve şu ana kadar bilinebilen en güzel koruyucu hekimlik kaidelerini insanlara sunmaktadır. Kur’ân öncelikle insanın Allah’a, kadere ve âhiret gününe inanmasını istemekte ve ona tevekkülü, tevbeyi ve sabrı tavsiye etmektedir. Ruhî gerilimleri hafifletici, sıkıntıları giderici ve insanı rahatlatıcı bu kaideleriyle Kur’ân, psikoz ve nevroz gibi ruhî hastalıkların meydana gelmesini büyük ölçüde önlemekte ve inananların ruhî hayatlarını dengeleyici ve tanzim edici bir rol oynamaktadır.
İman, özellikle kaza ve kadere iman, insanlara güven duygusu vermekte ve dolayısıyle şahsiyet çözülmesi adını verdiğimiz geçici dengesizlikleri ve sıkıntıları önlemektedir. Yine bu iman, insanlardaki savunma mekanizmasını kuvvetlendirmekte ve ruhî hastalıkları veya psikosomatik hastalıkları hızlandırıcı davranışları dengelemektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, “Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah’ın size verdiği nimetlere şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.”
“Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin.”26 İnsanların keder, acı, ızdırap, elem ve üzüntü içinde olmamalarını istemekte ve onların ümitsizlik içinde ruhî bunalımlara düşmesini önlemektedir. Zira tevekkül, insanlara, daima umut kapısını açık bırakmakta, onları ümitsizliğe ve çaresizliğe düşürmekte ve suçluluk duygusunu gidererek psikolojik bir rahatlık sağlamaktadır.
Allah’a inanmaktan mahrum kalmış sıradan ya da ünlü kötümserlerin, çaresizlik ve ümitsizlik girdabında boğuldukları ve çıldırdıkları görülmüştür. İntiharlar veya psikosomatik hastalıklar ümitsizliğin, çaresizliğin, acının ve ızdırabın dramatik bir sonucudur. İman, tevekkül ve dua, kaygılar altında ezilen, pörsüyen ve suçluluk duyan insan ruhuna zindelik ve hamle şevki aşılar. Hayata ve ölüm ötesine daha bir güven ve ümitle bakılmasını sağlar.
Cevap:
Kur’ân’da Ruh Sağlığını Sağlayan Genel Prensipler:
1. “Sapıklardan başka kim, Allah’ın rahmetinden umudunu keser.”27
2. “Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendisini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.”28
3. “Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyiniz.”29
4. İçinizden, kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir.”30
5. “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım.”31
6. “Kadın, erkek, iman etmiş olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız.”32
7. “Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki, şüphesiz Ben onlara yakınım. Benden isteyenin dua ettiğinde duasını kabul ederim.”33
8. “Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O’ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse, O’nun nimetini engelleyecek yoktur. Onu kullarından dilediğine verir.”34
9. “Hasta olduğumda bana ancak Allah şifa verir.”35
Benzer Konular:
Answers ( 2 )
Takıntı
Benim 4 ay önce bir gün başım ağrıdı ben de çok takıntılı( vesveseli) biriyim ya bişey varsa hiç ağrımazdı neden oldu diye hep kendi kendime soru sordum, hemen mr çektirdim bi gün sürdü zaten ağrı korkuyordum ;ama bişey yok diyordum vesvese ya varsa ölürsem … neyse hocam bende o zamanlar ünv okuyordum oyun oynuyordum online savaş oyunu içimden şu oyunu bidaha oynarsan mr sonucun kötü çıkacak diye vesvese geldi korktum istemeyerek Allaha söz verdim yani tam hatırlamıyorum verip vermediğimi başka günah olan bir konuda da söz vermiştim isteyerek ama oyuna zorla vermiş gibi oldum yani zorla dediğimden kasıt yani tamam bidaha oynamıcam diyi verdim bi anda dediğim gibi sanki vermezsem o mr da kötü bir şeyler çıkacakmış gibi bi vesvese hissiyat olusuyordu 3 gün bunu düşündüm zaten mr sonucunu almaya gidene kadar neyse mr sonucu temiz çıktı 6 ay geçti ben bu oyunu tekrar oynadım sama çok düşündüm ya oynamasam mı sonra oyna ibşey olmaz zaten vesvese ile verdim gibi sözler geldi yine işte bozdum ben bu yeminimi açıkcası yemini içimden mi verdim dışımdan mı onu da hatılamıyom çekyata uzanmıstım o ara içimden verdim sanki valla oynamıcam tamam filan dedim buşekilde vallahi demedim valla dedim gibi geliyor neyse işte hocam yemin kefaretimi tuttum 3 gün orucumu ama dedim 10 yetim ayetde geçiyo onuda yapım bi yardım derneğine yemin kefareti olarak bağışladım 280 tl ama şimdi de korkuyorum ama oynamakta istiyom oynamaya devam etsem bir şey olur mı Rabbim beni hiç bişey yokken sadece vesvese yüüzünden başıma kötü bir şeyveriri mi ? Cevap verirseniz Çok sevinirim hocam.10 yıldır okb yaşıyorum ondan dolayo hocam bu takıntım
Gusül abdesti işe başladı böyle devam etti
Öncelikle, yaşadığınız durumun oldukça zorlayıcı olduğunu ve bunu paylaştığınız için teşekkür ederim. Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) gibi bir durumla başa çıkmak gerçekten zor olabilir.
Yaşadığınız vesvese (takıntılı düşünceler) ve bunlara bağlı olarak gelişen korkular, OKB’nin tipik belirtileridir. Bu tür düşünceler, genellikle mantıklı bir temele dayanmayan ama kişinin üzerinde yoğun bir stres ve kaygı yaratan düşüncelerdir. Dini konularla ilgili vesveseler de OKB’de sıkça görülen bir durumdur.
İslam’da yemin konusuna gelirsek, istem dışı ve zorla verilen yeminlerin geçerli olmadığını bilmek önemlidir. Ayrıca, yemin bozulduğunda kefaret gerektirebilir, fakat bu kefaret yerine getirildiğinde kişi yeminini bozduğu için tekrar cezalandırılmaz. Siz de kefaretinizi yerine getirmişsiniz, bu da dini olarak üzerinizde bir yükümlülük kalmadığını gösterir.
Oyun oynama konusunda ise, eğer bu durum vesvese ve takıntılarınızı artırıyorsa, bir süre ara vermek veya profesyonel destek almak iyi olabilir. Ancak, genel olarak vesvese nedeniyle Allah’ın sizi cezalandıracağını düşünmek doğru değildir. İslam’da Allah’ın merhametli ve bağışlayıcı olduğu öğretilir ve sizin gibi zor durumda olan kişilere karşı da şefkat gösterdiği belirtilir.
Şu noktaları aklınızda bulundurabilirsiniz:
Vesvese ve Yemin: Vesvese ile verilen yeminlerin geçersiz olduğunu bilmelisiniz. Yeminlerin içten ve bilinçli olarak verilmesi gerekir.
Kefaret: Siz kefaretinizi yerine getirmişsiniz ve bu konuda içiniz rahat olabilir. Kefareti yerine getirdikten sonra aynı konuda tekrar vesvese yaşamak gerekmez.
Profesyonel Destek: OKB gibi rahatsızlıklar profesyonel destek gerektirir. Bir psikolog veya psikiyatristten destek almanız, takıntılarınızla başa çıkmanızda size yardımcı olabilir.
Dini Danışmanlık: Din konusunda kafanızdaki soruları gidermek ve doğru bilgiyi almak için bir din görevlisine veya güvenilir bir İslam alimine danışabilirsiniz.
Sonuç olarak, vesveselerinizin size sıkıntı yarattığını anlıyorum ve bu durumda dini sorumluluklarınızı yerine getirdiğinizi bilmek sizi rahatlatabilir. Profesyonel destek almanız, hem takıntılarınızla başa çıkmanızda hem de günlük hayatınızı daha rahat sürdürmenizde size yardımcı olacaktır.