Paylaş
Şafi mezhebine göre kaza (mahkeme)
Question
Şafi mezhebinde mahkeme-kaza
S. 1. Kaza nedir?
C. 1. Kaza sözlükte, bir şeyin hükümleri ve infazıdır.
Istılahta: Allah’ın hükmüyle iki kişi arasındaki husumeti çözmektir.
S. 2. Hâkim olmanın hükmü nedir ve şartları nelerdir?
C. 2. Hâkimlik farz-i kifayedir. Eğer sadece bir kişi hâkim olmaya layıksa ondan talep edilir men olursa zorlanır. Bu kişi muhtaç olmadıkça maaş almamalıdır. Bir şehirde iki ve daha fazla kadı olabilir ancak imam veya naibinin tayiniyle sahih olur. İki kişi ehil birisini kadı olarak kabul edip hakem yaparsa caizdir ve – sonra hükmüne rıza göstermezlerse de verdiği karar bağlayıcıdır. Ancak karar vermeden önce birisi dönerse hükmü men olur
Kadının şartları: Müslüman, ergen, akıl, hür, erkek ve adil olmalıdır. Kitap ve Sünnetin hükümleri, içtihat metotlarını, Arapçayı ve Kuramın tefsirini bilmelidir. Duyan, işiten, yazan ve uyanık olmalıdır.
S. 3. Kâtip ve hacib (kapıcı)’nın şartı nedir?
C. 3. Kâtip akıl, Müslüman, adil ve fakih olmalıdır. Hacip ise, akıl, güvenilir ve tamahkâr olmamalıdır.
S. 4. Kadı hediye kabul edebilir mi?
C. 4. Hayır, ancak kadı olmadan önce de hediyeleştiği, husumeti olmayan, kadı olduktan sonra hediyesi artmayan kişiden kabul edebilir. Ancak en iyisi hiç kabul etmemesidir.
S. 5. Kadı hangi durumlarda karar vermemelidir?
C. 5. Kadı, sinirli, aç, susuz, çok sıcak, çok soğuk ve çok arzulu, hüzünlü, çok sevinçli, hasta, tuvalet ihtiyacı ve uykulu hallerde muhakeme yapmamalı ve karar vermemelidir. Çocuğu, babası ve kölesinin lehine de karar vermemelidir. Çünkü bunlar onun parçaları olduğundan kendisi için hüküm vermiş gibi olur, aksine aleyhlerine karar vermelidir ki tühmet altın- da kalmasın.
S. 6. Kadı kendi bildiğiyle karar verebilir mi?
C. 6. Kadı hükmün davalı aleyhine olduğunu bilir ve hak da hırsızlık, zina gibi Allah’ın haklarıysa kendi bildiğiyle karar veremez. Eğer bilgisi hadler dışında para, nikâh ve kısas gibi şeyler hakkındaysa – bilgisi kadı olduktan sonra veya önce olsun – onunla karar verebilir.
S. 7. Kadı nasıl karar verir?
C. 7. Davacının tanığı varsa kadı tanığı dinler ve ona göre davacı lehine karar verir. Tanık yoksa söz davalınındır, yemin eder. Davalı yemin etmekten men olursa bu hak davacıya geçer ve yemin edip istediğini alır. İki kişi birisinin elinde olan bir malın kendisine ait olduğunu iddia ederse yeminiyle elinde olan onaylanır. Mal ikisinin de elinde olursa ikisi de yemin eder ve bölüşürler. İkisi de yemin etmezse hakları kaybolur.
S. 8. Kadılığı talep etmenin hükmü nedir?
C. 8. Bir emsali veya daha üstünü varsa kadı olma talebinde bulunmak mekruhtur, çünkü bundan sakındırılmıştır. Ancak bu kerahetten üç şekil müstesnadır, bu durumlarda müstehaptır:
1- Âlim kişi halk içerisinde tanınmıyor ve kadılık talebinde bulunması halinde tanınıp insanlara faydalı olabileceği umulursa talep etmesi müstehap olur.
2- Fakir olup ihtiyacı varsa talep edebilir ve beytülmalden kendi sine yetecek kadar maaş verilir. Ayrıca insanlar arasında adaleti sağlamanın sevabı çok olduğundan ibadet olur.
3- Kadılar zalim veya hakkı yerine getirmekten aciz olup haklar zayi oluyor ve kadılık talebiyle bunu telafi etmeyi amaçlıyorsa edebilir.
S. 9. Kadının görevi nedir?
C. 9. Kadının görevi çok yönlü ve çok sorumludur. Kadı insanlar arasında oluşan anlaşmazlıkları kanun veya sulhla çözer. Hapsetme, tazir ceza si verme, hadleri uygulama, velisi olmayan kadını evlendirme, çocuk, deli ve sefihlerin mallarına veli olma, mirası dağıtma yetkileri var. Gaip olanın malını koruma veya maslahatlarda kullanma, vakıflara bakıp gelirini ilgili yönlere dağıtma, vasiyetlere bakma, binalarda uygunsuz ev inşa etmeyi engelleme, müftü ve muhasip tayin etme, zekâtı toplama, cami imamları ni belirleme gibi alanına giren sorumlulukları vardır. Kadı, tüm bu işlerde Allah’ın Kitabı ve Peygamberin Sünnetiyle karar vermek zorundadır. Ayrı ca icma kıyas gibi şer’i delillere de başvurup her olayda Allah’ın hükmünü bulmak için çaba sarf eder.
S. 10. Kadı göreve geldiğinde nerden başlar?
C. 10. Kadı göreve geldiğinde önce hapislerin durumuna bakar. Çünkü hapis azaptır ve durumlarına bakılır hak ediyorlar mı etmiyorlar mı? Bir gün belirler ve insanlara duyurur, falan gün kadı hapislerin durumunu göz den geçirecektir, hapiste yakın olan varsa gelsin. Eğer hapsedilen kişi hak ettiğini söyler veya bu ispatlanırsa hak ettiği şey hadise uygulanır ve serbest bırakılır. Tazirse uygun gördüğü bir ceza verir ve bırakır. Eğer zulümle hapsedilmişse hasmından hüccet istenir, hücceti yoksa hapsedilen yemin eder ve serbest kalır. Sonra çocuk, deli ve sefihlerin vasilerine bakar. Çünkü bunlar mallarını talep edemeyenlerin haklarında tasarruf ediyorlar. Dolayısıyla la kendilerinden sonrakilere takdim edilmeleri daha evladır. Adaletli olanı onaylar fasık olandan malı alır ve başkasına verir, adaleti zayıf olana bir yardımcı tayin ederek güçlendirir. Önceki kadının çocuklara ve vasiyetlerin dağıtılması için tayin ettiği güvenir kişilerden fasık olan olan azleder, zayıfı güçlüyle değiştirir. Sonra genel vakıfları ve nazırlarım, özel vakıflar araştırır. Bundan sonra işleri böyle dizer, en mühimden mühime doğru araştırır. Kadı insanların maslahat ve hakları hakkında güvenilirdir. Elinden geleni yapar, işini hızlı ve adaletli yapar. İnsanların hak ve maslahatlarında zulüm, ihmal, geciktirme ve tecahülden sakınır.
S. 11. Kadı kendi veya ortağı ya da ash yahut nesli lehine karar verebilir mi?
C. 11. Kadı kendi lehine karar veremez ve verdiği takdirde de yerine getirilmez, çünkü kendi maslahatına meyletme töhmeti olur. Ortağı lehine ortak olduğu malda da karar veremez, çünkü töhmet ve kayırma endişesi olur. Aynı şekilde töhmet ve kayırma sebebiyle aslı ve nesli lehine de karar veremez ve olması halinde uygulanmaz. Ancak bu zikrettiklerimizin aleyhine karar verirse uygulanır çünkü töhmet yoktur. Bununla birlikte düşmek ni aleyhine karar veremez fakat lehine karar verebilir, çünkü bu durumda tõhmet olmaz. Bunlar hakkında kadının karan men olduğundan ya imam mahkeme eder veya başka bir kadı bunların davalarına bakar.
S. 12. Kadı verdiği karardan geri döndüğünde buna neler terettüp eder?
C. 12. Kadı herhangi bir konuda karar verir ve sonra içtihadı değişirse,
birinci karan bozulur mu yoksa bu karar yerine getirilir ve yeni içtihadı sonraki olaylar da mı geçerli olur? Bunu şöyle özetleyebiliriz:
1- Kadı bir karar verip sonra kararının Kurana ya da mütevatir veya sahih had hadislere yahut icmaya veya celi kıyasa muhalif olduğunu görürse kendisi veya başka bir kadı kararı boza bilir. Bu durumda verilen hüküm geri alınır, Kuran ve Sünnete veya kıyas ve icmaya uygun hale getirilir, buna terettüp eden hükümler de düzeltilir.
2- Verdiği karar içtihada veya hafi kıyasa göre vermiş olup sonra içtihadı değişirse, birinci kararı bozulmaz, yerine getirilir. On dan sonraki konularda yeni içtihadına göre karar verir, çünkü zanlar eşittir biri diğerinden daha üstün olmaz. Eğer biri diğerini bozabilirse hükümler devam etmez, yasamada istikrar olmaz ve insanlar çok zorluk çeker. İşte buradan “İçtihat örneğiyle bozulmaz” kuralı çıkmıştır.
S. 13. Fıkıh âlimlerinin “hâkimin kararı hukuk olarak geçerlidir, diyanet olarak değil” sözü ne anlama geliyor?
C. 13. Kadı bir konuda şer’i olarak sağlıklı bir şahitlik üzerine karar verirse, hukuken ve zahiren uygulanır ve davacı lehine karar verilen şeye müstahak olur. Eğer davacı iddiasında doğruysa iddia ettiği şey ona hem hukuk hem de dini olarak, hem zahiren hem de batini olarak helal olur. Ancak davacı yalan söylüyorsa ve hâkim de tanığına göre onun lehine karar verirse, iddia ettiği şeyi hukuken hak eder ancak dini olarak Allah katında bu karar batıldır ve o şeyi helal kılmaz. Dolayısıyla kendisine verilen şeyi hak etmez, Allah’tan af dileyip hakkı sahibine geri vermelidir.
S. 14. Bu kurala hangi meseleler terettüp eder?
C. 14. Alimler bu kural üzerine değişik alanlardan birçok konu bina etmişler, bazılarını zikredelim:
1- Biri bir kadının eşi olduğunu iddia edip tanık gösterirse ve kadı da buna göre karar verirse, iddiası yalan olması halinde kadınla ilişki yaşaması helal olmaz. Kadın men olmalı ve kendine yaklaştırmamalıdır.
2- Başkasında malı olduğunu iddia edip tanık gösterirse ve kadı buna göre lehine karar verir ve davacı da yalan söylüyorsa, bu mal dini açıdan ona helal olmaz ve sahibine geri vermesi ge rekir.
3- Kadı daha önce düşürmüş olduğu şufa hakkını ortağın tanık getirmesi üzerine geri verirse, yalan söylemesi halinde – hukuk olarak caiz alsa da – diyanet olarak şufa hakkı olmaz.
S. 15. Kadı nasıl azledilir?
C-15: Kadı şu şekillerde azlolur:
1. Aşağıdaki vasıflardan birisi olması halinde kendiliğinden -imam azletmeden – azlolur:
a. Mürtet olursa, çünkü bu durumda kâfir olur ve kâfirin Müslü manlar üzerinde velayeti olmaz.
b- Ehil olmaktan çıkarsa, örneğin delirir veya kör olur ya da dili tutulur yahut sağır olur veya unutkanlık, gaflet gibi nedenlerle içtihat ve işleri kontrol etme melekesini kaybederse azlolur. Bu nedenlerle az olduğunda, ehliyetini kaybettiğinden dolayı ver diği kararlar yerine getirilmez. Aynı şekilde sorumluluklarını yerine getirmesini engelleyen hastalık da böyledir.
C- Fasık olursa, bu durumda da azlolur ve kararları geçersiz olur, çünkü ehliyetini kaybetmiştir. Bu, zaruret kadısı için geçerli değil, yani güç sahibi yöneticinin tayin ettiği fasık kadı. Saydı kız bu engeller kalkarsa kadının velayeti geri gelmez, çünkü konumundan olmuştur ve ancak yeni bir atamayla tekrar gele bilir. Bir şey iptal olduğunda kendiliğinden eski konumuna geri gelmez.
2- İmam azledebilir, örneğin şikâyetlerin çoğalması üzerine dev let başkanı kadıyı görevinden alır. Ayrıca imam şu nedenlerden de azledebilir: Daha üstünü varsa, bu meziyeti Müslümanla ra kazandırmak için eskisini azleder. Maslahat olması halin de onun emsali hatta daha alu varsa yine azledebilir. Örneğin Müslümanlardan zararı defetmek için oluşan bir fitnenin dur durma amaçlı yapabilir. Eğer bunlara benzer geçerli bir se bep yoksa azletmesi caiz değildir. Çünkü abes olur ve bu da İslam’da memnudur. Ancak buna rağmen azlederse imama itaat açısından yerine getirilir. Fakat yerine tayin edilecek ehil birisi yoksa, Müslümanların yararlarını korumak için imamın kararı yerine getirilmez.
3- Kendi kendisini azledebilir ve bu caizdir. Çünkü kadı imamın vekili gibidir, vekil istediği zaman vekilliği bırakabilir ve kadı da yapabilir. Ancak bu, onun kadı olma zorunluluğu yoksa ca izdir, eğer yerine kadı olacak birisi yoksa kendini azletmesi doğru olmaz ve azil de olmaz. Çünkü bu halde kadı olması va ciptir, dolayısıyla bırakamaz.
S. 16. İmamın ölmesiyle kadı azlolur mu?
C. 16. İmam ölür veya görevinden ayrılırsa kadı azlolmaz, çünkü yargının muattal olması büyük zarar verir.
S. 17. Davacı, davalı ve dava edilen şeyin şartları nelerdir?
C. 17. Davacının şartı, mutlak tasarruf sahibi olup amansız muharip kâfir olmamasıdır.
Davalının şartı, mükellef olmasıdır, dolayısıyla çocuk ve deli aleyhine dava açılamaz. Ancak bir karinenin olması hali müstesnadır ve böyle bir durumda yemin ederler.
Dava edilen şeyin şartı, malum olmasıdır. Ancak vasiyet, velisinin mihrini belirtmediği kadının payı ve cinayetlerde hukuk davaları gibi bazı meseleler müstesnadır.
S. 19. Hangi hükümler davaya bağlı hangileri değildir?
C. 19. Mükelleflerin eylemleri, şer’i hükümlerin taalluk etmesi açısın dan dört kısma ayrılır:
1- Toplum maslahatı için konulan hükümler (kamu hukuku), bunlar tamamen Allah’a ait hükümler olup mükellefin bunlarda bir seçeneği yoktur. Bunlar yönetici tarafından uygulanır ve dava edilemez. Örnekleri:
. Salt bedeni ibadetler: Namaz, oruç ve bunların dayandığı iman ve İslam gibi ibadetler, bu ibadetlerin teşri anlamı dini ikame etmektir ve bu da toplumun düzeni için zorunludur.
. Mali ibadetler: Zekât, fitir sadakası gibi, bunlar bir yönden mu kellefin Allah’a yaklaşmak için yerine getirdiği ibadetlerdir. Diğer taraftan mal veya can vergisi mahiyetindedirler.
. Zirai toprak vergileri: Oşür veya haraç olsun bu vergiler toplum yaranına harcanır.
. Cihatla elde edilen ganimetler ve yer altı hazinelerin vergileri.
. Bazı tam had türleri: Zina, hırsızlık, Allah ve Resulüne savaş açıp yeryüzünde bozgunculuk yapanların cezaları.
. Bir tür kasır had: Katilin mirastan mahrum edilmesi gibi, buna kasır denilmesinin sebebi ise, bedeni veya mali bir ceza olma masındandır. Sadece cinayet işlemeseydi hak edeceği bir haktan men edilmesidir.
.İbadet anlamı taşıyan cezalar: Zihar, yemin ve kaza cinayetinin kefareti gibi, bunlarda ibadet anlamı vardır. Çünkü bunlar oruç, sadaka ve köle azadı gibi ibadetlerle ödenir.
Bunlar sadece Allah’a ait haklar olup teşri amacı toplumun maslahatını sağlamaktır. Mükellef bunlardan birisini düşüremez, çünkü sadece kendi hakkını düşürebilir. Bunlar da onun değil Allah’ın haklarıdır, dolayısıyla mahkemede dava konusu olmazlar.
2- Hem fert hem de toplum maslahatı için konulan hükümler. Bu hükümlerde toplum maslahatı daha belirgindir. Bunlarda Allah’ın hakkı daha galiptir. Bu kısmın hükmü, sadece Allah hakkı olan kısım gibidir. Mükellefin bunlar düşürme yetkisi yoktur ve mahkemede dava konusu yapamaz.
3- Sadece mükellefin maslahatı için konulan hükümler, bunlar da mükellefe özel haklardır. Telef edilen malı misli veya değeri le tazmin etmek gibi, bu tamamen mal sahibine ait bir haktır. Rehineyi alıkoymak rehin alanın hakkıdır. Borç isteme borç sahibinin hakkıdır. Hâkim Şâri (Allah) sahiplerine bu hakları sağlamış ve onlarda özgür bırakmıştır. Dilerse alır dilerse düşü rür ve dilerse mahkemede dava konusu yapabilir. Hak sahipleri dava etmeden kadı onların yerine teberru olarak dava edemez.
4- Hem fert hem de toplum maslahatı için konulan hükümler. Bu hükümlerde fert maslahatı daha belirgindir. Bunların hükmü de üçüncü kısım gibi tamamen mükellefin hakkıdır. Kasten öldü rene kısas uygulama ve iftira cezası gibi, bunlar yerine getirilir ve mahkemede dava edilebilir. Bazı âlimler iftira haddini Allah’ın hakkı daha galip olduğu kısımda değerlendirir, dolayısıyla onlara göre davaya konu olamaz. Kendisine iftira atılan kişi düşürme yetkisine sahip değildir. Mahkemede iftira ispatlandığında had uygulanır, davaya gerek yoktur.
Kolay Şafi fıkhı itisam yayınları
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Bu sorular ve cevaplar, İslam hukuku çerçevesinde kaza ve kadı (yargıç) ile ilgili fıkhi meseleleri kapsamaktadır. Özellikle Şafi mezhebine ait fıkhi görüşler temel alınarak, kadının görevleri, şartları, yetkileri ve kararlarının geçerliliği gibi konulara dair detaylı bilgiler verilmiştir.
Bu bilgileri okurken, İslam hukuku içindeki detayların ve farklı mezheplerin yorumlarının dikkate alınması önemlidir. Ayrıca, kadının karar verme sürecindeki durumlar, hak ve sorumlulukları, azledilme sebepleri gibi konular da kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Bu, İslam hukukunun derinliğini ve kadının toplum içindeki rolünü anlamak açısından önemli bilgiler sunmaktadır.
Eğer bu konu hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacınız olursa, memnuniyetle yardımcı olabilirim.