Şafii mezhebine göre Cuma namazının sıhhat şartları

Question

ŞAFİ MEZHEBİNDE CUMA NAMAZININ SIHHAT/GEÇERLİLİK ŞARTLARI

Safii mezhebine gore Cuma namazinin sihhat sartlari

Cuma namazının sıhhat/geçerlilik şartları altı tanedir:

1. Cuma Namazının Öğle Vaktinde Kılınması

Cuma namazının vakti, öğle namazının vaktidir. Dolayısıyla öğle vaktinden önce veya sonra kılınması durumunda sahih olmaz. Cuma namazının vakti sahih hadislerle bildirilmiştir:

عن أنس بن مالك رضي الله عنه أن النبي صلى الله عليه وسلم كان يصلي الجمعة حين

تميل الشمس

Enes b. Malik (ra)’den rivayet: “Resulullah (s.a.s), güneşin zevale meyletmesi esnasında Cuma namazını kılardı, ”

عن إياس بن سلمة بن الأكوع عن أبيه قال كنا نجمع مع رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا زالت الشمس ثم نرجع نتتبع الفيء

lyas, babası Seleme b. Ekva’ (r.a)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir.

“Resulullah (s.a.s) ile beraber güneşin zevale ermesi esnasında Cuma namazını kılar, sonra da (serinlemek için) dönüp gölgelikleri araştırırdık.”

Peygamber (s.a.s), Cuma namazını öğle vaktinin başında kılardı. Kendisinden sonra raşid halifeler de bu hususta ona uymuşlardır. İmam Şafii (rh. a), “Peygamber (s.a.s), Ebubekir, Ömer, Osman ve onlardan sonraki din büyükleri Cuma namazlarını zeval vaktinden sonra kılmışlardır.” demiştir.

Cuma kılacak kadar vakit varken namaza başlanır, fakat namaz uzatılır ve bu arada vakit çıkarsa, kılınmakta olan namaz batıl olmayıp dört rekata tamamlanarak öğle namazı yerine kılınmış olur. Bunu yaparken de öğle namazına niyet edilmez. Eklenen 3. ve 4. rekatlarda imam, kıraati sessiz yapar. Ekleme yapmadan namazı kesmek ve öğle namazını baştan kılmak haram olur. Ama vakit daraldığı halde Cuma namazına yetişebileceğini zannederek namaza başlanır da namazdayken vakit çıkarsa, kılınan namaz batıl olup öğle namazına dönüşmediğinden, dört rekata tamamlanmaz.

2. Cuma Namazının Şehirde Kılınması

Cuma namazının, köy olsun şehir olsun, mağaralıklar veya yer altı bodrum lan olsun, binaları bir arada bulunan yerlerde kılınması. Cuma namazı ancak binaların bir arada bulunduğu yerleşim birimlerinde kılınır. Çünkü Peygamber (s.a.s) Efendimiz ile raşid halifeler döneminde bu namaz sadece ahalisinin yaz-kış yurt edindiği yerleşim birimlerinde kılınmıştır. Bu yerleşim birimindeki binaların taştan, kerpiçten, betondan veya ahşaptan olması fark etmez. Kendilerine Cuma namazı farz olan ahalisinin kırk erkekten az olmaması şartıyla yerleşim biriminin büyük veya küçük olması da fark etmez.

Cuma namazının illa da mescitte kılınması şart değildir. Yerleşim biriminin içinde olduktan sonra açık alanda da kılınabilir. Yerleşim biriminin dışında açık veya kapalı mekânda kılınan Cuma namazı geçerli olmaz. Çünkü Peygamber (s.a.s) Efendimiz Cuma namazını şehir dışında kılmış değildir.

3. Cuma Namazının Cemaatle Kılınması

Cuma namazını kılan cemaatin, en azından kırk kişi olması ve bu kırk kişinin de namaz kılınan yeri sürekli yurt edinen ergenlik çağına girmiş erkeklerden oluşması şarttır. Çünkü gerek Peygamber (s.a.s) Efendimizin zamanında gerekse raşid halifelerin ve onlardan sonraki halifelerin zamanında Cuma namazı kırk kişiden az bir cemaatle kılınmış değildir.

Kırk kişilik cemaat kadın ve seferi kimselerden oluşursa, bu cemaatle kılınan namaz geçerli olmaz. Çünkü Cuma namazı kadınlara ve seferi kimselere farz değildir. Ama cemaat tam olarak gerekli şartları taşıyan erkeklerden oluşur da onlara kadınlar ve seferi kimseler eklenirse, kılınan Cuma namazı geçerli olur. Cuma namazının ancak gerekli şartlarıı taşıyan kırk kişilik cemaatle kılınması halinde geçerli olacağının delili şu rivayetlerdir:

عن عبد الرحمن بن كعب بن مالك وكان قائد أبيه بعد ما ذهب بصره عن أبيه كعب بن مالك أنه كان إذا سمع النداء يوم الجمعة تركم لأسعد بن زرارة فقلت له إذا سمعت النداء في بياضة ترجمت لأسعد بن زرارة قال لأنه أول من جمع بنا في هزم الثبيت من حرة بني –

تقيع يقال له نقيع الخصمات قلت كم أنتم يؤمنذ قال أربعون

Ka’b b. Malik’in oğlu Abdurrahman’dan rivayet edilmiştir. Abdurrahman, ba basının gözlerini kaybetmesinden sonra ona guduculuk yapıyordu. Babası Cuma günü ezan sesi duyduğunda, Es’ad b. Zürare’ye rahmet okuyordu. Abdurrahman diyor ki: “Ben babama şöyle dedim:

– Ezan sesini duyduğunda Es’ad b. Zurare’ye rahmet okudun, neden?

– Çünkü o bize Medine’nin Beni Beyaza mahallesindeki Nakiu’l-Hadimat mevkiinde engin bir otlakta ilk Cuma namazını kıldırmıştı.

– O gün siz kaç kişiydiniz?

– Kirk kişiydik. ”

عن جابر قال مضت الشئة أن في كل ثلاثة إماما ، وفي كل أربعين فما فوق ذلك جمعة

وفطر وأضحى، وذلك أنهم جماعة

Sahabe-i kiramdan Cabir (r.a) şöyle demiştir: “Sünnetteki uygulama her üç kişi için bir imamının olması, her kirk kişi veya daha fazlasının Cuma, Ramazan ve Kur ban bayramı namazı kılması gerektiği şeklinde devam ede gelmiştir. Çünkü bu kadar sayıdaki insan bir cemaattir. “45

Yukarıdaki rivayetlerden anlaşıldığına göre Cuma namazı gerekli şartları taşıyan kırk kişilik bir cemaatten az sayıdaki bir cemaatle kılınırsa geçerli olmaz.
Ancak kırk kişilik bir cemaatle kılınması halinde geçerli olur. Ayrıca Peygamber (s.a.s) Efendimiz,

صلوا كما رأيتموني أصلى

“Namazı nasıl kıldığımı görüyorsanız öyle kılın.” buyurmuştur. Peygamber (s.a.s) Efendimizin Cuma namazını kırk kişiden az bir cemaatle kıldığı sabit değildir. Kendilerine farz olmasa da hasta kimselerin katılımıyla oluşan kırk kişilik bir cemaatle kılınan Cuma namazı geçerli olur.

Cuma namazı için gerekli olan kırk kişilik cemaatin, imamın dışında olması şart değildir. Ama imam ergenlik çağına ulaşmamış bir çocuk veya seferi bir kimse ise kırk kişilik cemaat sayısı onunla tamamlanmaz. Bu sayı onun dışında tamamlanırsa bu durumda seferi bir kişinin veya ergen olmayan bir çocuğun Cuma namazını kıldırması sahih olur.

Kırk kişilik cemaatin hutbenin başlangıcından itibaren namazın tamamlanmasına kadar hazırda olması şarttır. Şunu da belirtelim ki Imam Şafii’nin ashabından Imam Muzeni, imamla birlikte dört kişinin kıldığı Cuma namazının geçerli olacağını ifade etmiştir.47 Hanefi mezhebinde Imam Ebu Hanife ile Imam Muhammed’e göre imamdan başka üç kişinin bulunması durumunda Cuma namazı kılınması gerekir. Imam Ebu Yusuf’a göre ise imamdan başka iki kişinin bulunması durumunda Cuma namazı kılınması gerekir.648

Şu halde Imam Müzeni ile Hanefi imamlarının görüşüne uyarak kırk kişiden az bir cemaatle Cuma namazı kılınacak olursa bu sayede insanlar bir araya gelip kaynaşacak, okunacak hutbeden ve yapılacak va’zü nasihatlerden yararlanacak lardır. Ama illa da kırk kişilik cemaatin oluşması hususunda israr edilecek olursa bu faydalar sağlanamayacak ve bazı yerleşim birimlerindeki mescitler Cuma günü kapalı kalacaktır. Bu ise dini duyarlılığı olan Müslümanların üzülmesine sebep olacak bir durumdur. Öyle ise bu müessif durumla karşılaşmamak için, bir yerleşim biriminde imamla birlikte dört kişinin bulunması halinde Cuma namazı kılınmalıdır.

4. Cuma Namazının Aynı Yerleşim Biriminde Birden Fazla Yerde Kılınmaması

Cuma namazından maksat, müminlerin Rablerine karşı huşu içinde bir araya gelip toplanmaları, aralarındaki dostluk bağlarını güçlendirmeleri, ülkü ve ideal birliğini sağlamaları, kin ve düşmanlık duygularını yok etmeleridir. Cuma namazı kılınan mescitlerin gereksiz yere çoğaltılması durumunda Müslümanlar birkaç mescide dağılıp bölünmekte, cemaatleşmenin faydası hissedilmemekte, dolayısıyla Cuma namazından elde edilmesi umulan feyiz ve bereketten yeterince istifade edilememektedir.

Gerek Resulullah (s.a.s)’in asr-ı saadetlerinde, gerekse raşid halifeler ve onlardan sonraki tabiiler döneminde her yerleşim biriminde sadece bir yerde Cuma namazı kılınmıştır. Bu konuda Hz. Aişe (r.a) validemiz şöyle demiştir.

كان الناس ينتابون يوم الجمعة من منازلهم والعوالي فيأتون في الغبار يصيبهم الغبار والعرق

“Cuma günü insanlar (namaza) evlerinden ve (Medine’nin doğusundaki) çevre köylerden toz toprak içinde peş peşe gelirlerdi. Kendilerine ter ve toz isabet ederdi.”

Bu rivayetten anlaşıldığı gibi Peygamber (s.a.s) Efendimizin zamanında Medine ve çevresinde yaşayan Müslümanlar Cuma namazlarını kendi mahalle ve köylerinde değil, yorulmayı ve üst başlarının toz toprak içinde kalmasını göze alarak gelip şehir merkezindeki Peygamber mescidinde kılıyorlardı.

Cuma mescitlerinin sayısı gereksiz yere çoğaltıldığı takdirde, yalnızca ilk kılınan mescitte bulunanların Cuma namazı sahih olur. Diğer mescitlerdeki cemaatler den önce kıldıklarını kesin olarak bilenler, Cuma namazını sahih olarak kılmış olurlar. Diğer mescitlerdekiler ise sadece öğle namazını kılmış olurlar. Bunun için ölçü, iftitah tekbiridir. Namazı önce kılmış olmak için iftitah tekbirlerinin, diğer mescitlerdeki cemaatten önce alındığının kesin olarak tespit edilmesi şarttır. Eğer bu tespit yapılamaz da hepsinin aynı anda iftitah tekbiri aldıkları anlaşılır, ya da bu hususta şüpheye düşülürse, hepsinin Cuma namazı batıl olur. Bu durumda hepsinin bir araya gelerek Cuma namazını iade etmeleri gerekir. Eğer bu mümkün olmazsa, Cuma yerine öğle namazını kılmaları gerekir.

Hanefi mezhebine göre, birden fazla mescitte Cuma namazı kılınması, ihtiyaçtan ötürü olmasa bile her mescitteki Cuma namazı sahih olur ve bunda herhangi bir sakınca da söz konusu olmaz. Bir mescitteki cemaatin diğer mescitteki cemaatten önce kılmış olması da Cuma namazının sıhhatine zarar vermez.

Bir yerleşim birimindeki Cuma cemaatinin tek mescide sığmaması, birden fazla mescitte Cuma namazı kılınmasını zorunlu hale getiren bir ihtiyaçtır. Cuma mescitleri ihtiyaç sebebi ile birden fazla olursa hepsinde kılınan Cuma namazları sahih olur ve bundan sonra öğle namazını kılmaları zorunlu olmayıp sadece mendup olur. Nitekim Imam Şafii Bağdat’a gittiğinde, orada birkaç yerde Cuma namazı kılındığını görmüş ve bu duruma ses çıkarmamıştır.

Cuma namazının birden fazla mescitte kılınması durumunda sahih olmayacağı düşüncesinden hareketle Hanefi mezhebi mensupları münferit olarak zuhr-i ahir niyetiyle dört rekât; Şafii mezhebi mensupları ise cemaat halinde dört rekât öğle namazı iadesi kılmaktadırlar. Oysa aynı yerleşim birimindeki Cuma namazı mükelleflerinin tek camiye sığmamaları zaruretine binaen birden fazla mescitte Cuma namazı kılınmasının sahih olacağında şüphe yoktur ve bu takdirde muhtelif camilerdeki cemaatlerin zühr-u ahir namazı kılmaları da gerekmez.
Kaldı ki böyle bir namazın kılınması, bir vakitte iki namazın farz olduğu gibi yanlış bir inanışın insanlar arasında yayılmasına yol açacaktır. Nitekim Din işleri Yüksek Kurulu da 26.03.2002 tarihinde yaptığı bir toplantıda Cuma namazından sonra zühr-ü ahir namazı kılınmasına gerek olmadığını karara bağlamıştır.

5. Cuma Namazından Önce İki Hutbe Okunması

Peygamber (s.a.s) Efendimiz, Cuma günleri namazdan önce iki hutbe okurdu. Sahabe-i kiramdan Cabir b. Abdullah bu konuda şöyle bir rivayette bulunmuştur:

أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يخطب يوم الجمعة خطبتين يجلس بينهما

ويخطبهما وهو قائم

“Resulullah (s.a.s), Cuma günü iki hutbe okurdu. Hutbelerin arasında otururdu. Bu hutbeleri ayakta irad ederdi.”

Bayram namazı hutbelerinin aksine Cuma namazı hutbesinin namazdan önce okunması şarttır. İki hutbe okunmadan önce kılınan Cuma namazı geçerli olmaz. Çünkü iki hutbenin okunması, Cuma namazının geçerlilik şartlarındandir. Şarun ise, kendisi için şart koşulan şeyden önce gerçekleştirilmesi gerekir. İslam bilginleri namazdan önce hutbe okunmasının, Cuma namazının geçerlilik şartlarından biri olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Peygamber (s.a.s) Efendimiz, hutbesiz Cuma namazı kılmış değildir.

Kaynak Şafii ilmihali Diyanet

BENZER KONULAR

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Cevapla