Paylaş
Şafii mezhebine göre Tavafın hükümleri
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Şafii de Tavaf hakkında her şey
Tavafın Çeşitleri
Hacda üç çeşit tavaf vardır:
1. Kudüm tavafı.
2. Ziyaret (ifade) tavafı.
3. Veda tavafı.
Bu üç tavafın dışında Allah’ın izni ile ilerde ge*leceği gibi dördüncü bir tavaf daha meşru kılınmıştır ki o da; “Tatavvu/nafîle” tavaftır. Çok tavaf yapmak şüphesiz ki müstehaptır.
Kudüm tavafının beş ismi vardır: Kudüm, Ka*dim Vurud, Varid ve Tahiyye tavafı. Ziyaret ta*vafının da beş ismi vardır: İfade, Ziyaret, Farz, Rükün ve Sadır tavafı.
Veda tavafına Sadır tavafı da denir. Ziyaret ta*vafı Arafat vakfesinden sonra ve Nahr gecesinin yarısından sonra yapılır. Veda tavafı, haccm tüm îıüsuku yapıldıktan sonra Mekke’den çıkarken yapılır.
Belki, kudüm tavafı sünnet olan bir tavaf olup vacip değildir. Hacı adayı bu tavafı terk ederse fidye vermesi gerekmez.
Ziyaret tavafı haccın bir rüknüdür. Hac ancak bu tavafla sahih olur. Yapılmadığı takdirde kurban veya başka bir şeyle eda edilemez. En sahih görüşe göre veda tavafı, vacip olan bir tavaftır. Ama haccın bir rüknü değildir. Bir görüşe göre ise kudüm tavafı gibi sünnet olan bir tavaftır. Bu tavafların herbirinin açıklaması Allah’ın izniyle kendi bölümlerinde yapılacaktır.
Bil ki, kudüm tavafını ifrad veya kıran haccma niyet eden kişi yapar. Bunlar, Mekke’den başka yerde ihrama girer ve Arafat vakfesinden önce Mekke’ye girerlerse hüküm böyledir. Mekke halkı kudüm tavafı yapmaz. Zira onlar Mekke dışından gelmemektedirler.
Umre için ihrama giren kişi, kudüm tavafını yapmaz. Doğrusu umre için tavaf yapınca bu hem umre hem de kudüm tavafı yerine geçer. Mescide girip de henüz oturmadan kılman farz namazın Tahiy-yatü’l-Mescid yerine geçmesi gibi. Hatta umre için ihrama giren kimse, kudüm tavafına niyet ederse, umre tavafı yerine geçer ki bu, farz haccı eda etmemiş, nafile hac için ihrama giren kişinin ihramının farz hacca sayıldığı gibidir.
Arafat vakfesinden önce Mekke’ye giremeyen kimse kudüm tavafı yapamaz. Doğrusu Arafat vakfesinden sonra yapacağı tavaf ziyaret (ifaze) tavafıdır. Şayet bu tavafa kudüm tavafı olarak niyet ederse ziyaret tavafı yerine geçer. Umrede olduğu gibi ziyaret tavafının vakti girmiş ise hükmü böyledir. [30]
b. Tavaf
Kişi mescidi harama girince Hacerü’l-Esved’e gider. Hacerü’l-Esved, doğu tarafından Kabe’nin kapısını takip eden rükündür. Buna rüknü Esved denir. Ona ve rüknü yemaniye, yemenin iki rüknü anlamına “Rüknan’il-Yemeniyyan” denir.
Hacerü’l-Esved’in yerden yüksekliği yedi parmak eksik olmak üzere üç zira’dır.
Kişinin yüzü ile Hacerü’l-Esvede yönelmesi, izdiham sebebi ile kimseye eziyet vermemesi şartı ile ona yanaşması müstehaptır. Onu istilam eder. Sonra sesini çıkarmadan onu öper ve üzerine alnını koyar. Bunu üçer defa tekrar eder. Bundan sonra da tavaf etmeye başlar. Daha önce belirtildiği gibi tavafa başlamadan telbiyeyi keser. Tavafa başlarken izdiba yapar. Tavafa başlamadan az önce izdiba yapmasında bir beis yoktur. İzdiba, kişinin rıdasmm ortasını sağ omzundan koltuğunun altından geçirerek ve her iki ucunu sol omzunun üzerine atmasıdır. Bu durumda sağ omuzu açıkta kalır.
İzdiba kelimesi, “dab” kelimesinden türetilmiştir. Dab, pazı kemiğidir. Bir görüşe göre pazı kemiğinin ortasıdır. Bir başka görüşe göre koltuk ile pazı kemiğinin ortası arasında kalan kısımdır. [
c. Tavafın Keyfiyeti
Kişi, bütün bedeni ile Hacerü’l-Esvedin tümünün karşısına gelir. Bütün bedeni ile Hacerü’l-Esvedin tümünün karşısından geçmedikçe tavafı sahih olmaz. Tavaf şu şekilde olur: Tavaf eden kişi, Kabe’ye yönelir. Hacerü’l-Esvedin rüknü yemeni tarafında kalan ucu karşısında durur. Öyle ki Hacerü’l-Esvedin tümü onun sağ tarafında kalmalı ve sağ omuzu Hacerü’l-Esvedin tarafına gelmelidir. Bundan sonra Allah rızası için tavafa niyet ederek kapı yönünden Hacerü’l-Esvede karşı yürür. Sağ tarafı yönünden Hacerü’l-Esvedi geçinceye kadar yürür. Hacerü’l-Esvedi geçince Kabe’yi sol tarafına alacak şekilde yön değiştirir. Sağ tarafı ise Kabe’nin haricinde kalır. Birinci turda böyle yapar ve Hacerü’l-Esvede yönelmeyi terk ederse caizdir. Sonra böylece yönüne doğru Kabe’nin tümünü tavaf eder. Tavafı yaparken Mültezime’ye uğrayarak geçer. Mültezime, Hacerü’l-Esved ile Kabe’nin kapısı arasında kalan yerdir. Bu şekilde isimlendirilmesi, insanlar dua ederken ona tutunmaları sebebi iledir. Bundan sonra Hacerü’l-Esvedin akabinde gelen ikinci rükne geçer ki buna rükn-ü ırakî denir. Bundan sonra Hicrin arkasından geçip gider. Hıcır, Şam ve Mağribe doğrudur. Üçüncü rükne gelinceye kadar hicrin etrafında yürür. Bundan dolayı buna rükün denir. Ki bundan önce iki rükn-ü şamî vardır. Çoğu kere buna rükn-ü Garbiyan denilir. Bundan sonra rüknü Yemani denilen dördüncü rükne gelinceye kadar Kabe’nin etrafında döner. Oradan da Hacerü’l-Esvede geçerek ilk başladığı yere gelir. Böylece bir tavaf tamamlanmış olur. Bundan sonra yedi şavtı tamamlayıncaya kadar böylece tavaf eder. Kabe’nin etrafında her döndüğünde bir tavaf yapmış olur. Yedi tavaf (şavt) bir tam tavaf sayılır.
İmam Şafii (r.a.), tavafı şavt veya devir diye adlandırılmasını mekruh görmüştür. Mekruh olduğu Mücahid (r.a.)’den rivayet edilmiştir.
Buhari ve Müslim (r. anhüma)’in İbni Abbas (r.a.)’dan rivayet ettikleri hadiste tavafa şavt ismi verilmiştir. Zahire göre tavafa şavt demek mekruh değildir. Doğrusunu Allah bilir.
Tavaf yapmanın şekli böyle olup bu şekilde tavaf edenin tavafı sahihtir.
Tavafın geriye kalan fiil ve zikirleri ile tam yapmanın şekli, Allah’ın izni ile tavafın sünnetleri bölümünde zikredeceğiz.
D. Tavafın Şartlara Ve Vacipleri
Tavafın bir takım şartları ve vacipleri vardır. Bunlar olmadan tavaf sahih olmaz. Sünnetlere riayet edilmeden yapılan tavaf ise sahihtir. Tavafın şartları ve vacipleri sekiz tane olup bazıları ihtilaflıdır. Tavafın vacipleri şunlardır:
1. Tavaf edenin avreti örtülü olmalı, abdestli olmalı, bedeni, elbisesi ve tavaf esnasında yürüyüp bastığı yerler temiz olmalıdır. Tavaf ederken avretinin bir cüzü açık olur veya abdestsiz olur veya üzerinde ibadete mani bir necaset olursa veya yürürken kasten veya unutarak bir necasete basarsa tavafı sahih olmaz.
Hür kadın çıplak ayakla veya ayağının bir kısmı açık olduğu halde tavaf eder veya kafasının bir cüzü açık olarak tavaf ederse tavafı sahih olmaz. Hatta başındaki kıllardan bir tanesi görünse veya ayak tırnakları görünse tavafı sahih olmaz. Zira bunlar onun için avret sayılır. Namazda olduğu gibi tavafta da bunların örtülü olması şarttır. Şayet bunlara riayet etmeden hac edip dönerse, sahih olmayan bir hac ve umre ile memleketine dönmüş olur.
Bil ki, erkek ve cariyenin avreti, göbek ile diz kapağı arasında kalan kısımdır. Hür olan kadının avreti ise, yüz ve eli hariç bütün bedeni avrettir. En sahih görüş böyledir.
İzdiham sebebi ile tavaf esnasında kadınlara dokunmak umumi bir musibet olmuştur. Birbirlerine dokunarak abdestlerinin bozulması korkusuyla erkeklerin onlara ve onların da erkeklere izdiham yaratmamaları gerekir. Zira arada perde olmaksızın yabancı erkek ve kadının tenlerinin birbirine dokunması ile dokunanın abdesti bozulur. Dokunulanın abdesti konusunda İmamın farklı iki görüşü vardır. Arkadaşlarımız, en sahih görüşe göre dokunulanın da abdesti bozulur, demişlerdir. Kitaplarının çoğunda bu hususta imamın bizzat görüşü vardır. İkinci görüşüne göre ise dokunulanın abdesti bozulmaz. Şafii’nin arkadaşlarından az bir grup bu görüşü seçmişlerdir. Fakat tercih edilen görüş birincisidir. Ama kadının saçma, tırnağına veya dişine dokunmak veya kadının erkeğin saçma, tırnağına veya dişine dokunması abdesti bozmaz.
Erkek ve kadın çarpışır da tenleri birbirine de-ğerse dokunma sayılmaz, doğrusu görüş birliğiyle her ikisinin de abdesti bozulur. Dokunulan kadın akrabalık, süt emme veya kayınlık (musaharat) sebebi ile erkeğe ebedi olarak haram ise tenlerinin birbirine dokunması en sahih görüşe göre ikisinin de abdesti bozulmaz. Dokunmakla abdestin bozulması açısından dokunulan yabancı kadın hüsün sahibi olması, çirkin, genç veya yaşlı olmasının hükmü aynıdır. Şehvetle olsa bile dokunurken tenin üzerinde ince elbise veya başka bir şey olursa bu dokunmanın bir zararı olmaz. Şehvet bakımında iştiha çeken çağa gelmemiş küçük erkek veya kız çocuğuna dokunmak abdesti bozmaz.
Umumi olan musibetlerden bir tanesi de; tavaf edilen yerde kuşların veya başka hayvanların pisliğinin çok bulunmasıdır. Müteahirin, muhakkik ve meseleye vakıf arkadaşlarımızdan bir cemaat bu pisliğin ibadete engel olmadığını ihtiyar etmişlerdir. Aslında şöyle demek gerekir: Bunda sakınılması zor olan şeyler, ibadete mani değildir. Örneğin bit, pire ve sivrisinek kanından ve sinek pisliği taşla temizlerken kalan pislik izinin, necis olduğu kesin bilinen sokak çamurunun ve mezhepçe; su veya elbisedeki necaset gözün göremeyeceği kadar az ise ibadete mani olmadığı tercih edilmiştir. İşaret ettiklerimiz ve benzerlerinin çoğu fıkıh kitaplarında kendi bölümlerinde zikredilmişlerdir.
Alim, güvenilir, muttaki, zahid ve fıkıh meselelerine vakıf olduğu konusunda görüş birliğine varılan Horasanlı arkadaşlarımızdan Şeyh Ebu Zeyd Mervezi’ye buna benzer bir mesele sorulmuş, böyle bir necasetin ibadete mani olmadığım söylemiş ve: “İş daralınca genişletilir.” demiştir. Sanki, o Allah’ın şu sözüne dayanmaktadır: “Allah size dinde bir zorluk kılmamıştır.” Şüphesiz ki tavaf mahalli, Peygamber efendimiz ve ashabının (r.anhum) zamanında ve onlardan sonra ümmetin selef ve halefi dönemlerinde bu hal üzere devam etmiştir. Hiçbiri bu sebepten dolayı tavaf etmeyi men etmemiştir. Resulullah (s.a.) ve ondan sonra ona iktida edenlerden biri tavaf mahallini bundan temizlemeyi lüzumlu görmemiş ve bu sebeple tavafı iade etmeyi emretmemiştir. Allah daha iyi bilir.
2. Tavaf mescidin dahilinde yapılmalıdır. Tavaf eden ile beytin arasında su barakası veya sütunların bulunması zarar vermez. Mescidin son kısmında, ra-vaklarda mescidin dahilinde kapının yanında ve damında tavafın yapılması caizdir. Bu yerlerde tavaf yapmak görüş birliğiyle caizdir. Ancak bazı arkadaşlarımız, tavafın sahih olması için, beytin binası, mescidin damından daha yüksek olması şarttır demişlerdir. Beytin binasının bugünkü şekli böyledir. Hatta mescidin damı Beytin damından yüksek olursa mescidin damında yapılan tavaf sahih olmaz. Fakat imam Rafii, bu durumu kerih görmüş ve beytin yüksek veya daha aşağıda olmasının hükmü aynıdır, demiştir.
Arkadaşlarımız demişler ki, mescid genişletilir ve tavaf yeri geniş olursa, tümünde yapılan tavaf sahihtir ki bugünkü genişliği Resulullah (s.a.)’m dönemindeki asıl şeklinden çok çok geniştir. Bununla ilgili açıklama Allah’ın izni ile beşinci bölümde gelecektir. Mescidin haricinde yapılan tavafın sahih olmadiği hususunda görüş birliği vardır. Allah daha iyi bilir.
3. Yapılan tavaf tam yedi şavt olmalıdır. Sayıda şüpheye düşen kimse, en az sayıya itibar etmelidir. Tavaf sayısının yedi olduğuna inanmcaya kadar fazlasıyla yapmak vaciptir. Ancak tavaf bittikten sonra sayısında şüphe etmek bir şeyi gerektirmez.
4. Tertibe riayet etmek. Tavafta tertibe riayet etmek iki şeyde olur:
a. Tavafa Hacer’ül-Esved’den başlamak. Bu daha önce belirttiğimiz gibi bedenin tümü ile taşın tümünün karşısına geçmektir. Taştan itibaren başlamayan veya bedenin tümü ile onun karşısına geçmeden yapılan tavaf hesaba alınmaz. Başlangıçta tavaf böyle yapılmalıdır. Başlangıçta bu şekilde yapılmayan tavafla ilgili şeyler boş yere yapılmış olur.
Bu hususu iyi öğrenmelisin. Bu insanların gafil oldukları bir husustur. Bunu ihmal etmeleri sebebi ile bir çok insanların haccı fesada uğramaktadır.
b. Daha önce geçtiği gibi tavaf ederken Kabe’yi sol tarafa almak. Bir kimse, beyti sağ tarafına alır ve Hacer’ül-Esved’den rüknü yemaniye doğru giderse tavafı sahih olmaz. Şayet beyti sağına veya soluna almaz da Hacer’ül-Esved’e yönelip enlemesine (sağ yanı üzerine giderek) tavaf yaparsa veya beyti sağ tarafına alır da ve arka üstü Mültezime’ye ve kapıya doğru giderek tavaf ederse, en sahih görüşe göre tavaf sahih olmaz. Keza sırtını beyte vererek enlemesine geçip tavaf ederse sahih görüşe göre tavaf sahih olmaz ve tavaftan bir şey eda edilmiş olmaz. Ancak beyte yönelerek ve ilk başta belirttiğimiz sekile uygun yapılan tavaf caizdir. Bu kişinin tavafın başlangıcmda başka şeyi değil taşı karşısına almasıdır. Bu şekilde yapmak sonraki tavaflara değil, ilk tavafa özgüdür. Şayet ilk tavafta böyle yapmaz da sol tarafına alarak taşın karşısına geçer ilk ve sonraki tavafları aynı şekilde yaparsa caizdir. Lakin müstehap olan yönelmeyi terk etmiş olur. Arkadaşlarımızdan bir cemaat bu yönelmeyi zikretmem işlerdir. Bu yönelme, tavaftan önce taşın karşısında yapılan ve müstehap olan yönelme dışında ayrı bir yönelmedir. İlk başta yapılan yönelme müstehap olup bunda ihtilaf yoktur ve bu başlı başına olan bir sünnettir.
5. Tavaf eden kimse, bütün bedeni ile beytin dışında olmalıdır. Şayet beytin şadırvanı veya hicrin içinden geçer tavaf yaparsa tavafı sahih olmaz. Zira o beyti değil beytin içini tavaf etmektedir. Halbuki Allah (c.c.) beyti tavaf etmeyi emretmektedir. Şadırvan ve hıcr ise beytten sayılmaktadır.
Şadırvan, duvarın genişliği dışında temel genişliğinde temelden ayrı tutulan kısımdır. Yerden yüksekliği bir zira’m üçte ikisi kadardır.
Ebü’l-Velid Ezraki, “Mekke Tarihi” adlı kitabında şöyle diyor: “Şadırvanın yerden yüksekliği on altı parmak, genişliği bir zira’ kadardır. Bir zira’ yirmi dört parmaktır.”
Arkadaşlarımız ve diğer alimler, şadırvanın beytin bir parçası olduğunu söylemişlerdir. Kureyş halkı beyti bina ederlerken şadırvanı duvarın temelinden noks ani aştırmışlar dır. Şadırvan beytin dış duvarları tarafından görünmektedir. Hacer’ül-Esved’in tarafından ise görünmemektedir. Fakat bu zamanda onun yanında da şadırvan yapılmıştır. Tavaf yapılırken bir ayak şadırvana konulur ve diğer ayakla adım atılırsa tavaf sahih olmaz. Bir kimse şadırvanın dışında tavaf yapar da şadırvanın hizasında duvara dokunur veya beytin bir parçasına dokunursa tavafı sahih olmaz. Alimlerin çoğunluğunun kesin gördükleri sahih görüş böyledir. Zira bedenin bir kısmı beytin içinde sayılmaktadır.
Burada ince bir meseleye işaret etmekte fayda vardır ki o da şudur: Hacerü’l-Esved’i öpen kimse, kafası taşın öpülecek kısımda beytin bir cüzü dahilinde ise, taşı öpüp ayakta doğruluncaya kadar ayaklarını bulunduğu yerde sabit tutması lazımdır. Çünkü taşı öpme esnasında ayaklarını bulunduğu yerden az bir şekilde kapıya doğru kaydırır ve bu kaydırma bir karışın bir kısmı kadar olsa bile taşı öptükten sonra, ayaklarını kaydırdığı yerde ayakta doğrulur ve oradan tavafa devam ederse, tavaftan bir parça ayrılmış olur ve bedeni şadırvanın havasında kaldığı için bu şavtı batıl olur.
Hıcr ise, yarım daire ile ihata edilmiştir. Bu Şam cihetinde beytin duvarı dışındadır. Bunun tümü veya bir kısmı beyte dahildir. Kureyş halkı beyti yeniden bina ederlerken, Hicri Hz. İbrahim (a.s.)’in yaptığı binanın dışında bırakmışlardır. Duvarları beytin duvarlarından daha alçaktır.
Arkadaşlarımız hicrin alanı konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Çoğuna göre hıcr, beytin duvarından itibaren altı zira’dır. Altı zira’dan fazla olanı beytten sayılmamaktadır. Hatta hicrin duvarı kaybolsa ve bir kimse hıcırdan geçerek tavaf yaparsa, bu takdirde kendisi ile beyt arasında altı zira’lık bir mesafe olursa tavafı sahihtir. Bazıları ise bu mesafenin yedi zira’ olduğunu söylemişlerdir. Mezhebimizin de görüşü böyledir. İmam olan arkadaşlarımızdan şeyh Muhammed el-Cüveyni ve oğlu İmam Haremeyn ve Bağavi böyle demişlerdir. İmam Rafıi bu görüşün sahih olduğunu zanetmiştir. Bu görüşün delili ise, Hz. Aişe (r.anha)’nin Resulullah (s.a.v)’dan rivayet ettiği şu hadistir: “Hıcr ile beyt arasındaki mesafe altı zira’dır.” Müslim’in bir başka rivayeti ise şöyledir: “Hıcr ile beyt arasındaki mesafe yedi zira’dır.” İkinci görüşe göre, hicrin tümünü geçerek tavaf etmek vaciptir. Bir kısmından geçerek hatta hicrin duvarları arasından geçerek yapılan tavaf sahih olmaz. Bu görüş sahih olan görüştür. İmanım görüşü de böyledir. Arkadaşlarımızdan çoğu bunun kati olduğunu söylemişlerdir. Doğru olan böyledir. Zira Nebi (s.a.) tavaf yaparken hicrin dışından geçerek tavaf yapmıştır. Raşid halifeler, diğer sahabeler ve onlardan sonra gelenler de böyle yapmışlardır.
Hz. Aişe (r.anha)’nin hadisine gelince Şeyh İmam Ebu Amr bin Salah (r.a.), bu konudaki rivayetlerin çelişkili olduğunu söylemiştir. Sahiheyndeki bir rivayette hicrin beytin bir cüzü olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca hıcr ile beyt arasındaki mesafenin altı zira kadar olduğu rivayet edilmiştir. Yine bu mesafenin beş zira ve başka bir haberde yedi zira’a yakın olduğu rivayet edilmiştir. Rivayetler çelişkili olunca farzın kesin olarak yapılması için çok olan sayıya itibar etmek gerekir.
Ben diyorum ki, hıcrm bir kısmı beytin bir parçası değildir dememiz halinde, ondan olması gerekmez ve tümünün dışında tavaf yapmak vacip olmaz. Hac ibadeti konusunda mutemet olan Resulullah (s.a.)’m fiiline uymaktır. Buna göre hicrin tümünün dışında tavaf yapmak vaciptir. Hicrin tümü beytten sayılsın veya sayılmasın hükmü aynıdır. Allah daha iyi bilir.
Hicrin sıfatına gelince; Ebu Velid el-Ezraki “Mekke Tarihi” adlı kitabında hıcrın sıfatını açık bir şekilde zikretmiştir. Şöyle diyor: “Hıcr Şam ve Irak rüknü arasındadır. İçi mermerle döşenmiştir. Kabe’nin perdesi altındaki şadırvanla aynı seviyededir. Genişliği altın oluğun altından itibaren hıcrm son duvarına kadar on yedi zira ve yedi parmaktır. Her iki kapısı arasındaki ölçü yirmi ziradır. Genişliği on iki ziradır. Duvarının içerden yüksekliği bir zira ve on dört parmaktır.
Makam-ı İbrahim ve kapıdan sonra gelen duvarı ise, bir zira on parmaktır. Batıdaki duvarının yüksekliği bir zira ve yirmi parmaktır. Hicrin rüknü Şamiden sonra gelen duvarın dışardan yüksekliği bir zira on altı parmaktır. Orta kısımdan yüksekliği iki gira üç parmaktır. Hicrin duvarının yüksekliği ise, iki parmak eksikliğiyle iki zira kadardır. Hicrin içerden yuvarlaklığı otuz sekiz ziradır. Dışardan yuvarlaklığı ise kırk zira altı parmaktır. Kabe ve hicrin etrafındaki bir tavaf yüz yirmi üç zira on iki parmaktır.” Ezraki (r.a.)’nin söyledikleri bu kadardır. Bunlar, bilinmesine ihtiyaç duyulan şeylerdir.
6. Tavafa Niyet Etmek. Yapılan tavaf hac ve umre tavafı dışında bir tavaf ise, niyetsiz yapılan tavaf, ittifakla sahih değildir. Yapılan tavaf hac veya umre tavafı ise, evla olan tavafa niyet etmektir. Niyet edilmezse en sahih görüşe göre tavaf sahihtir. Zira hac niyeti vakfe ve diğerlerinin kapsadığı gibi niyeti de içine almaktadır. En sahih görüşe göre, niyeti vacip olmadığını söylememiz halinde en sahih görüşe göre, tavaf ederken başka bir şeyi kastetmemek şarttır. Alacaklının borçlusunu arayarak ve benzeri şeyler için tavaf etmeleri gibi. Başka şeyi kastederek yapılan tavaf sahih değildir. Bir görüşe göre ise sahihtir.
Bir kimse ihramlı bir çocuğu, bir hastayı veya bir başkasını yüklenir ve tavaf ederse ve tavaf yaptıran ihramsız ise veya ihramlı olur da kendi adına tavaf eder ve tavafın şartları (Avretin kapalı olması, temiz olmak…gibi) tam ise tavaf taşman kimseye sayılır. Taşıyan ihramlı olur da kendi adına tavaf yapmazsa bu durumda bakılır: Tavafı sadece kendi adına kastederse veya taşıdığı kimse adına veya bir şeyi kastetmezse taşıyan adına, taşmanı kastederse en sahih görüşe göre taşman adına sayılır. Bir görüşe göre ise taşıyan adına, bir başka görüşe göre de her ikisi adına sayılır. Bunda kendisi adına ihrama kişinin velisi olduğu çocuğu taşıması veya bir başkasının çocuğunu taşımasının hükmü aynıdır. Bir kimse ihramlı iki kişiyi taşıyarak onlarla tavaf yapar ve kendi ihramlı değilse veya ihramlı olsa ve tavafı kendi adına yaparsa tavaf tamamen taşıdığı kişilere sayılır. Bu, kişinin binek hayvanı üzerinde tavaf yapması gibidir.
7-8. Tavaflar arası muvalata uymak ve tavaftan sonra namaz kılmak. En sahih görüşe göre her ikisi de sünnettir. Bir görüşe göre ise ikisi de vaciptir. Bunların izahı Allah’ın izni ile tavafın sünnetleri bahsinde yapılacaktır. [33]
e. Tavafın Sünnetleri ve Adabı
1. Tavafı yürüyerek yapmak. Yürüyerek tavaf yapan, bir mazeret sebebi ile bir zarar görürse, binek üzerinde tavaf yapar. Binek üzerinde tavaf yapmanın caiz olduğunu göstermek, fetva istemeleri ve fiiline uymaları için kişinin binek üzerinde tavaf yapması, caiz olup mekruh değildir. Zira Resulullah (s.a.v) bazı ziyaret tavaflarını binek üzerinde yapmıştır. Mazeret olmadan da binek üzerinde tavaf yapmak caizdir. Arkadaşlarımız binek üzerinde tavaf yapmanın mekruh olmadığını söylemişlerdir.
Imam-ı Harameyn, mescidi kirletmiyeceğinden emin olunmayan hayvanı mescidin içine getirmek gönüle hoş gelmemektir, diyor. Şayet kirletmezse, mescidin içine getirmek caiz olup aksi halde mekruhtur.
2. Daha önce de açıklandığı gibi ihramı, tavafın sonuna kadar izdiba şeklinde giymek müstehaptır. Bir görüşe göre, izdibanin iki rekat tavaf sünneti kılmcaya kadar ve ondan sonra sa’y yapıp bitirinceye kadar devam etmesi müstehaptır. En sahih görüşe göre, tavaf eden kişi tavafını bitirince izdibayı bozar ve iki rekat tavaf sünneti kılar. Namazı bitirince ihramı tekrar izdiba şeklinde bağlayarak sa’y eder. Aslında remel ile yapılan tavaf izdiba ile yapılır. Remel ile yapılmayan tavafta izdiba olmaz. Remel ile yapılan tavaf hakkındaki açıklama Allah’ın izni ile gelecektir. Ancak izdibanm her yeni tavafta yapılması sünnettir. Remel, ilk üç şavta özgüdür. Meşhur görüşe göre, izdibanm müstehab olması konusunda çocuğun hükmü, baliğ kimsenin hükmü gibidir. Kadın tavafta izdiba yapmaz. Zira ona nisbetle izdibanın mahalli avret sayılmaktadır.
3. Remel Yapmak: Remel, atlamaksızm ve koş-maksızm adımları birbirine yakın atarak süratle yürümektir. Arkadaşlarımız, hubab (omuzları silke-rek süratle yürümek) remel değildir diyen hata etmiştir, demişlerdir.
İlk üç şavta remel yapmak müstehaptır. Son dört şavtta ise yavaş yürümek sünnettir. İmamın farklı iki sözünden sahih olanına göre remel, Kabe’yi istiap edecek şekilde yapılmalıdır. Zayıf bir görüşe göre, iki rüknü yemeni arasında remel yapılmaz, ilk üç turda remeli terk eden son dört turda kaza etmesine gerek yoktur. Zira son turları normal yürüyüşle yapmak sünnettir.
Binek üzerinde tavaf eden remel mahallinde hayvanını süratlendirir. Bir insanı yüklenerek tavaf eden de sırtındaki kişi ile remel yapar, kadın ise hiç remel yapmaz.
Bil ki, tavaf yaparken Kabe’ye yakın olmak müstehaptır. Tavaf Kabe’den uzak yapılsa da adımların çokluğuna itibar edilmez. İzdihamdan dolayı Kabe’ye yakın remel yapmak mahzurlu ise, yakında remel yapmak için yerin açılmasını ümit eden kimse, durmakla kimseye eziyet vermiyorsa durur. Yerin açılacağını ümit etmezse, remeli muhafaza ederek beytten uzak olarak remel ile tavaf yapması, beyte yakın remel ile tavaf yakmasından faziletlidir. Zira remel, müstakil bir şiardır ve ibadetin kendisine taalluk eden bir fazilettir. Yakın olmak ise, ibadetin yerine tealluk eden bir fazilettir. İbadetin kendisine te-alluk eden muhafaza etmekten daha faziletlidir. Bilmez misin, evde cemaatle kılman namaz, mescide münferit olarak kılman namazdan daha faziletlidir. Bir kimse beytten uzak kadınların safında ise beyte yakın remelsiz tavaf yapması abdestinin bozulmasından ve fitnelerine düşmekten korkarak kadınlardan uzakta tavaf yapması remelden evladır. Keza kadınların saffma yakın olup metafın herhangi bir yerinde kadınlara dokunmaktan korkarak remel ile tavaf yapmayı mahzurlu görürse, remeli terk etmesi evladır.
Kişinin metafın tümünde remel ile tavaf yapması mahzurlu ise, yürürken remeli terk etmesi müstehaptır. Bu durumda remelin hareketine işaret eder ve remel yapma imkanı varsa, remel yapacağını izhar eder.
Allah onlardan razı olsun arkadaşlarımız şöyle demişlerdir: Haccın sadece bir tavafında remel yapmak meşru kılınmıştır. Bunda görüş birliği vardır. Remel ile yapılan tavaf hakkında iki görüş vardır. Cumhurun kabul ettiği en sahih görüşe göre, arkasında sa’y yapılan tavafta remel yapmak sünnettir. İkinci görüşe göre ise, nasıl olursa olsun kudüm tavafmda remel yapmak sünnettir. Her iki görüşten anlaşılan odur ki, veda tavafmda remel yapılmaz. Bunda ihtilaf yoktur. Keza ancak vakfeden sonra Mekke’ye giren, ziyaret tavafında remel yapmaz. Bunda görüş birliği vardır. Zira onun için ziyaret tavafı kudüm tavafını kapsamaktadır. Keza Mekke’den gelip umre yapan kimse de tavafında remel yapar. Zira onun tavafı kudüm tavafı yerine geçmekte ve akabinde sa’y yapılmaktadır. Bir kimse kudüm tavafı yapar da ondan sonra sa’y yapmayı istemezse; esah olan birinci görüşe göre değil, ikici görüşe göre remel yapar ve ziyaret tavafında remel yapar. Zira akabinde sa’y yapar. Kudüm tavafında remel yapar ve ondan sonra sa’y ederse, ziyaret tavafmda remel yapmaz. Kudüm tavafmda remel yapar ve ondan sonra da sa’y yaparsa ziyaret tavafında remel yapar mı yapmaz mı? Bu konuda farklı iki vecih vardır. Bir görüşe göre de farklı iki kavil vardır: En sahih görüşe göre remel yapmaz. Çünkü ondan sonra sa’y yoktur. Şayet remel ile tavaf yapar da sa’y yapmazsa cumhurun kabul ettiği sahih görüşe göre, ziyaret tavafında remel yapar. Zira ondan sonra sa’y yapılır.
Mekkeli olup Medine’de hac için ihrama giren kimse hakkında farklı iki görüş vardır. En sahih görüşe göre remel yapar. Çünkü ondan sonra sa’y yapması gerekir, ikinci görüşe göre ise, tavafı kudüm tavafı olmadığı için remel yapmaz.
Kudüm ve ziyaret tavafından başka tavaflarda remel yapmak sünnet değildir. Bu tavaflarda İzdiba yapılmaz. Bunda ihtilaf yoktur. Yaptığı tavaf hac veya umre tavafı olsun veya bunların dışında başka bir tavaf olsun hükmü aynıdır.
Bil ki, zikrettiğimiz tavafın beyte yakın yapılmasının müstehap olması erkekler içindir. Kadının Kabe’ye yaklaşmadan metafın etrafında tavaf yapması müstehaptır. Kadının gece tavaf yapması ise sünnettir. Çünkü gece vaktindeki tavaf kadın için; setre, korunmaya, başkasına dokunmamaya ve fitneye sebep olmamaya daha uygundur.
Metaf (tavaf yapılan yer), insanlardan hali ise erkekler için müstehap olduğu gibi kadının da tavafı beyte yakın yapması müstehaptır.
4. Hacer-i Esved’i istilam etmek, öpmek ve alnını üstüne koymak. Bunun hakkındaki açıklama daha önce yapıldı. Yemani rüknü istilam etmek müstehap olup öpülmez. Ancak kendisi ile istilam yapılan el öpülür.
Arkadaşlarımızdan çoğunun söylediği böyledir. Imam’ül Haremeyn ise, kişi isterse önce elini öper sonra onunla istilam yapar, isterse de istilam yaptıktan sonra öper. Ancak, beğenilen görüş cumhurun görüşüdür.
Kadı Ebu Tayip, Hacer-i Esved ve içinde bulunduğu rüknü bir arada istilam etmek ve öpmek müstehaptir. Son iki rükün ki bunlar iki rüknü şami-dir, bunların öpülmeyeceği ve istilam edilmeyeceği hakkında görüş birliği vardır. Çünkü bunlar Hz. İbrahim (a.s.)’in koyduğu temel üzere değildir. Bunlar Hacer-i Esved ve yemani rüknün aksinedir. Ha-cer-i Esvedi istilam etmek ve öpmek, yemani rüknün hizasına gelindiğinde onu istilam etmek ve sonra kendisiyle istilam yapılan eli öpmek her tavafta nıüstehaptır. Ancak bir, üç, beş… gibi tekli tavaflarda istilam etmek ve Öpmek müekked sünnettir. Zira bu iki rükün daha faziletlidir.
izdiham sebebi ile onları öpemeyen istilam eder, istilam edemezse eli ile veya başka bir şeyle onlara işaret eder sonra kendisiyle işaret yapılan şeyi öper. Ağız ile öpmeye işaret etmek olmaz. Rükünleri istilam etmek ve öpmek kadınlar için müstehap değildir. Meğerki metaf geceleyin insanlardan hali ola.
5. Tavafta müstehap olan dualar: Hacer-i Esvedi istilam ederken ve tavafa ilk başlarken şu duayı okumak müstehaptir:
“Allah’ın adıyla. Allah en büyüktür. Allah’ım! Sana iman ederek, kitabını tasdik, ahdine vefa ve peygamberinin sünnetine uyarak.”
Her tavafta Hacer-i Esvedin hizasına gelindiğinde bu dua okunur. İmam Şafii (r.a.), şu cümle de okunur der:
“Allah en büyüktür ve Allah’tan başka ilah yoktur.”
Yine imam, Allah’ı zikretmek ve Resulullah (sav.)’a salat getirmek, beğenilmiştir ve tavaf edenin remel esnasında şu duayı okuması hoşuma gider, diyor.
“Allah’ım! Bunun kabul olunan hac, günahımı affolunan günah ve sa’yimi şükredilen gayret eyle.” Son dört turda ise şu dua okunur:
“Allah’ım! Mağfiret ve merhamet et. Bildiğin (kusurlarımı) affet. Sen en Aziz ve en Kerimsin. Allah’ımız, Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ve ahirette iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.”
Enes (r.a.)’den rivayet edilen hadise göre, Resu-lullah (s.a.), en çok şu duayı okurdu:
“Allah’ımız, bize dünyada iyilik ve ahirette iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.” (Buhari-Müslim)
İmam Şafii (r.a.) der ki; tavafta ou duanın okunması hoşuma gider ve bütün tavaflarda okunmasına sevinirim.
Arkadaşlarımız bu duanın her iki rüknü yemani ve Racer-i Esved arasında okunması müekkeddir demişlerdir. Tavaf eden kişi tavaf esnasında dini, dünyası kendisi, sevdikleri ve tüm müslümanlar için istediği duayı okur. Şayet bir kişi dua eder cemaatte amin derse bu güzel bir husustur. Bu şerefli yerlerde çok dua etmek gerekir.
Hasan-ı Basri, Mekke ehline yazdığı meşhur risalesinde şöyle der: Bu şerefli bölgede, on beş yerde yapılan duaya icabet edilir: Tavafta, Mültezime’de, Altmoluk’un altında, Beytin içinde, Zemzem kuyusu yanında, Safa’da, Merve’de, Sa’y’da, Makam-ı İbrahim’in arkasında, Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da ve her üç cemrenin yanında..
İmamın görüşüne göre tavafta Kur’an-ı Kerim’i okumak müstehaptır. Zira tavaf zikir mahallidir. Zikrin en büyüğü ise Kur’an-ı Kerimdir.
Arkadaşlarımız, tavafta Kur’an’ı okumak Peygamber efendimizden rivayet edilmemiş duaları okumaktan daha faziletlidir. Rivayet edilmiş duaları okumak sahih görüşe göre, Kur’an’ı okumaktan faziletlidir demişlerdir.
Arkadaşlarımızdan Ebu Abdullah Halimi, tavafta Kur’an’ı okumak müstehap değildir demiştir. Fakat daha önce söylediğimiz görüş sahihtir.
Şeyh Ebu Muhammed el-Cüveyni, hac mevsimi günlerinde yaptığı tavafta bir hatmi okumak hususunda çok istekliydi.
6. Tavaflarda muvalata riayet etmek en sahih görüşe göre, vacip değil müekked sünnettir. Bir görüşe göre ise vaciptir.
Tavaf eden kişi, tavafların a^ asını az bir fasıla dışında bir şeyle ayırmamalıdır. Çok sayılacak -ki bu bakan kişinin, tavaf edenin tavafını kestiğini veya ondan ayrıldığını zannetmesidir- bir fasıla ile ayırırsa tavafa yeni baştan başlaması daha iyidir. Böylece bu konudaki ihtilaftan kurtulmuş olur. Şayet tavafa yeni baştan başlamaz da yarım kalan tavafa bina ederse, en sahih görüşe göre caizdir.
Tavaf eden kasten abdestini bozar veya kasıt olmaksızın abdesti bozulursa, abdest alır ve yarım kalan tavafa bina ederse en sahih görüşe göre caizdir. Fakat tavafa baştan başlaması daha iyidir.
Farz namaz için kamet okunduğunda tavaf yapmakta olan veya bir ihtiyacı çıkan kimse, bunun için tavafını keser ve ihtiyacını bitirdikten sonra tavafa yeniden başlaması daha faziletlidir. Kişinin bir mazeret olmaksızın tavafını kesmesi mekruhtur. Kişinin mazeretsiz tavafını kesmesi, bu anlattığımızın benzeridir. Hatta cenaze namazı veya revatib olan nafile namaz için tavafı kesmek mekruhtur.
7. Tavaf eden kişi sükunet, huşu ve huzuru kalb içinde bulunmalıdır. Zahiri ve batini hareket, bakış ve heyetinde edebe riayet etmelidir. Tavaf da bir namazdır. Tavaf edenin tavafın adabına uyup beytin sahibi olan Allah’ın azametini kalbinde duyması gerekir.
Tavaf eden tavaf esnasında yemekten ve içmekten sakınmalıdır. İçmek yemekten daha az mekruhtur. Şayet kişi tavaf esnasında yer ve içerse, tavafı bozulmuş olmaz. Namazda mekruh olduğu gibi tavafta da ağzı kapatmak mekruhtur. Ancak ağzı el ile kapatmaya ihtiyaç duymak veya esneme esnasında kapatmak mekruh olmayıp sünnettir.
Tavaf eden kişi, dua ve meşru kelam dışında konuşmamalıdır. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak veya uzun sürmeyeceğini bildiği bir konuşma gibi. Namazda olduğu gibi tavafta parmakları birbirine geçirmek veya çıtlatmak mekruhtur.
Kişinin küçük veya büyük abdesti sıkışıkken veya çok acıkmışken veya bunlara benzer bir ihtiyacı varken, namazda olduğu gibi bu hallerde tavaf yapması mekruhtur.
Tavaf eden kişi, kendisine bakılması haram olan kadın ve şekli güzel olan gence bakmaktan sakınmalıdır. Zira her halükarda erkeğin güzel olan gence bakması haramdır. Kadına bakmak, ancak dini bir muamele gibi bir ihtiyaç sebebiyle caiz olur. Tavaf eden, özellikle bu şerefli mekanlarda bu gibi şeylerden sakınmalıdır. Bakışlarını ve kalbini hakir ve zayıf müslümanlardan veya bedeni bir özrü olanı küçümsemekten veya hac menasikini bilmeyenlerden veya hatalı yapanlardan sakınmalıdır. Hata işleyenin hatasını güzellikle söyleyip düzeltmelidir.
Tavaf ve benzerinde işlenen edep dışı çok işler insanların çoğunun azabını çabuklaştırmaktadır. Bu hususa çok özen gösterilmelidir. Zira en kötü işler, şerefli mekanlarda işlenen işlerdir. Başarı, yardım ve muhafaza Allah’tandır.
8. Kişi tavafı bitirdikten sonra iki rekat tavaf sünneti kılmalıdır. En sahih görüşe göre tavaf sünneti müekked sünnettir. Bir görüşe göre ise, tavaftan sonra iki rekat namaz kılmak vaciptir. Bu namazı Makam-ı İbrahim’in ardında kılmak sünnettir. İzdiham sebebiyle orada kılamayan Hıcr-i İsmail’de kılar. Orada da kılma imkanı bulamazsa sırasıyla mescitte, Harem’de veya Harem’in dışında kılar. Bu iki rekat namaz için belli bir mekan ve zaman yoktur. Kişi memleketine döndükten sonra veya başka bir yerde kılabilir. Kişi hayatta olduğu müddetçe bu namazın vakti geçmiş olmaz. Bu iki rekat namaz vacip veya sünnettir dediğimiz zaman, tavaf için bir rükün veya tavafın sahih olmasının bir şartı olmaz. Doğrusu tavaf namazı olmadan tavaf sahihtir. Vaktinden tehir edilir veya terk edilirse dem veya başka bir şeyle telafi edilmez. Lakin İmam Şafii (Allah Ona rahmet eylesin), tavaf sünnetini tehir edenin bir kurban vermesi müstehabdır der.
Tavaf sünneti; diğer sünnetlerden bir özellikle ayrılır. Bu özellik niyabetle kılmasının caiz olmasıdır. Ancak sevabı kiralayan kişiye sayılır, sahih olan görüş böyledir. Arkadaşlarımızdan, sevabı kılana sayılır diyenler olmuştur.
Bir kimse iki veya daha fazla tavaf yaparsa, her tavafın sonunda iki rekat sünnet kılması müstehabdır. Şayet iki veya daha fazla tavaf yapar da namaz kılmazsa ve sonra her tavaf için iki rekat namaz kılarsa bu caizdir. Lakin fazileti terk etmiş olur. Bu namazın ilk rekatında fatihadan sonra Kafinin, ikinci rekatında Ihlas suresini okuması; gece kılarsa açıktan, gündüz kılarsa gizli okuması müstehabdır.
Tavaftan sonra iki rekat kılmak sünnettir dememiz halinde, tavaftan sonra kılman farz namaz onların yerine geçmiş olur. Tahiyyat’ül-mescid sünnetinde olduğu gibi. İmam’m ilk görüşünde bu konudaki sözü açıktır. Arkadaşlarımızdan Seydalani ve İmam-i Harameyn bunu reddetmişlerdir. İmam-ı Harameyn: Farz namazdan sonra ihtiyaten tavaf sünneti kılınmalıdır, diyor. Allah daha iyi bilir. Namazın sonunda Makam-ı İbrahim’in arkasında din ve dünya işleriyle ilgili duaları okumak müstehabdır.
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Şafiî mezhebine göre, tavafın hükümleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
Bu bilgiler, Şafiî mezhebine göre tavafın hükümleri hakkında genel bir açıklamadır. Daha detaylı bilgi almak için ilgili mezhep alimlerinden veya yerel bir İslam otoritesinden danışmanlık almak önemlidir.