Şafii’de zekat düşen mallar ve nisap miktarı

Question

Malların Nisabları ve Zekâtın Vacib Oluşu

Safiide zekat dusen mallar ve nisap miktari

Zekât düşen malların çeşitlerini daha önce zikretmiştik. Nisab, zekât düşen malın en az sınırıdır. Nisab miktarına ulaşmayan mala zekât düşmez. Her malın, zekât düşmesi için belli ve kendine mahsus bir ni*sabı vardır. Bunları teker teker inceleyelim.

1. Altın ve Gümüşün Nisabı

20 miskale ulaşmayan altına zekât düşmez. 200 dirheme ulaşmayan gümüşe de zekât düşmez. Buna göre altının nisabı 20 mıskal, gümüşün nisabı da 200 dirhem olmaktadır.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Senin 200 dirhemin olur da üzerinden sene geçerse, ona 5 dirhem zekât lâzım gelir. 20 miskal olmadıkça altından zekât lâzım gelmez.

Senin 20 mıskal altının olur ve üzerinden sene geçerse yanm dinar zekât lâzım gelir. Bundan fazla olduğunda fazlanın hesabına düşen verilir.[31]

5 ukiyeden az olan gümüşte zekât yoktur.[32]

Hadîsin metnindeki verik kelimesi, gümüş demektir. Evak ise ev-kiye’nin çoğuludur ve 40 dirhem demektir.

Miskal Nedir?

Şu an mâruf olan iki çeşit miskal vardır:

a. Acem miskali.

Bu miskal, 4.8 grama eşittir. 20 miskal, % grama eşittir.

b. Irak miskali.

Bu da 5 grama eşittir. Bu bakımdan 20 miskal, 100 grama denktir.

Bu hususta, ikisinden en az olana, yani 96 grama itibar etmek daha ihtiyatlıdır. Çünkü fakirin maslahatı bununla daha iyi gözetilmiş olur. 1 gram altının değeri, Türk parasıyla 100.000 TL. olursa, nisab miktarı bu*günkü fiyatla çarpıldığında 9.600.000 TL. olur. Altının fiyatı, normal değişmelerde bu şekilde dikkate alınır. Ancak normal olmayan durumlar*daki fiyatı dikkate alınmaz.

Dirhem Nedir?

10 dirhemin, tartıda 7 miskale eşit olduğunda ittifak edilmiştir. Yani 10 dirhem 33.6 grama denktir. Bu birinci ihtimal kabul edildiği takdirde böyledir. Bu bakımdan 200 dirhem, 672 gram altın veya gümüşe denktir. İslâm tarihine baktığımızda, İslâm’ın başlangıcında 200 dirhem gümüşün, 20 miskal altına denk olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre de 20 miskal altın ile 200 dirhem gümüş nisab miktarı sayılıyor ve zekât vacib olu*yordu. Sonra altının değeri değişerek 20 miskal altının kıymeti, 200 dir*hem gümüşün kıymetini çok aştı. Şu anda da durum böyledir. Her iki ih*timale binaen de kağıt para edinen kimse onu gümüşün bedeli olarak dikkate alabilir, Bu. durumda 96 gram altına bedel olduğunda ona zekât vacib olur. Eldeki para 672 gram gümüşe denk ise, en ihtiyatlı yol şudur:

Fakirler için, altın ve gümüşe göre takdir edildiğinde hangisinin daha ya*rarlı olduğu dikkate alınmalıdır. Ancak bu şekilde yapıldığında, Allah katındaki zekâtın ödendiği kanaatine varılabilir. Gümüşe göre takdir edildiğinde, altına göre nisab miktarı düşer ve az malda zekât vacib olur. Bu durumda müslüman gümüşe göre takdir etmeli ve zekâtını ödemeli*dir. Böylece zimmet-i beraet etmelidir.

Nisab miktarına ulaşan altın ve gümüşte zekâtın vacib olmasının şartı, üzerinden 1 senenin geçmiş olmasıdır.

Altın veya gümüş, nisab miktarına ulaştığında, zekâtın vacib olması için bu malın, mükellefin eline geçtiği andan itibaren üzerinden 1 sene*nin geçmesi gerekir. Bu müddet zarfında nisab miktarından aşağı düşmemelidir.

Bunun delili, Hz. Peygamber’in şu hadîsidir:

Üzerinden sene geçmedikçe hiçbir mala zekât yoktur.[33]

Mal, nisab miktarından aşağı düştüğünde, isterse senenin bir gü*nünde veya senenin bir saatinde düşmüş olsun, tekrar artıp nisab mik*tarına ulaştığı zamana kadar nisab miktarına ulaşmış kabul edilmez. Tekrar nisab miktarına ulaşıp bütün sene boyunca hiç düşmeden kaldığında zekât vacib olur.[34]

Altın ve Gümüşte Vacib Olan Zekâtın Nisbeti

Nisab miktarına veya fazlasına ulaşan altın veya gümüşün üzerinden 1 sene geçmişse, yukarıda sözügeçen şart da tahakkuk etmişse, malın ta*mamında % 2.5 (=1/40) zekât vardır.

Bunun delili, daha önce bahsi geçen hadîstir. Ayrıca Hz. Ebubekir’in mektubunda yazılı olan şu hükümdür: ‘Rükka’da % 2.5 (=1/40) vardır’.

Buradaki rükka’dan maksat gümüştür.

Zekât Mallarını Değiştirmek veya Onlarda Tasarruf Etmek

Paranın zekâtının para olarak verilmesi gerektiğinde ihtilaf yoktur Mükellef zekâtını idareciye veya vekiline verdikten sonra, onlar o zekâtı hak sahiplerine vermeden önce değiştirmeye yetkili değillerdir; yani para olarak aldıkları zekâtı, para olarak sahiplerine dağıtmaları gerekir.

Nevevî şöyle der: “Arkadaşlarımız ‘Ne idarecinin, ne de zekât memu*runun, zekât mallarından herhangibir şeyi, ortada bir zaruret olmaksızın satmaya yetkisi yoktur. Alınan zekâtı, olduğu gibi hak sahiplerine dağıtmak mecburiyetindedirler. Çünkü zekât verilen kişiler, vâsi ve veliye ihtiyaçları olmayan aklı başında kimselerdir. Bu bakımdan onların hakkı olan birşeyi, onların iznini almadan değiştirmek veya satmak caiz olmaz’ demişlerdir”.[35]

İmam Nevevî’nin kasdettiği zaruret şekli şöyle olabilir: Alınan zekâtın telef olmasından veya hak sahiplerine ulaşıncaya kadar bozulmasından endişe edilir veya hak sahiplerine ulaştırmak için paraya ihtiyaç duyul*ması sözkonusu olursa, idareci bu durumda malların bir kısmını satar, gerisini götürür. Ancak böyle bir zaruret olduğunda zekât malı değiştirilebilir veya satılabilir.

Bu fetvaya binaen hayır cemiyetlerini idare edenlerin dikkatini çeki*yoruz. Zekât diye aldıkları paraları ‘Talebelerin maslahatına daha uygun*dur’ diye gıda maddeleriyle veya başka maddelerle değiştiremezler. Ancak o zekât hak sahiplerine verildikten sonra onda tasarruf edebilirler. Bu mallan ne kendileri için, ne de aileleri için kullanamazlar. İhlas sahibi olanlara tavsiyemiz, eğer ecir ve sevap almak istiyorlarsa, Şârî’nin em*rettiği gibi davranmaktan kaçınmamalıdırlar. Allah’ın şeriatında zan ve batıl tasavvurlara sapmamahdırlar. Kendilerini, Allah’ın veli kılmadığı kim*seler üzerine veli kılmamahdırlar. Nevevî’nin büyük âlimlerden naklettiği bu fetvaya yapışmalıdırlar. Zekâta müstehak olan kimseler reşid kimseler*dir, dolayısıyla herhangibir kimse onların velisi olamaz. Bu bakımdan onların hakkı olan zekâtta, onların eline geçmeden önce kendiliklerinden tasarruf yapamaz ve onların izni olmadan dağıtamazlar. Onların izinleri de mal ellerine geçtikten sonra dikkate alınır. Onlar haklarını bizzat aldıktan sonra başkalarına izin verebilirler.

Nevevî, Şafii âlimlerinin şöyle dediğini nakleder: ‘Eğer deve, sığır ve*ya koyunun zekât verilmesi gerekiyorsa, mal sahibi onu satarak parasını zekât olarak veremez. Bu hususta ihtilaf yoktur. Hak sahiplerini bir araya toplayıp deveyi kendilerine teslim etmesi gerekir Onlar isterlerse deveyi satar, parasını paylaşırlar. Cumhura göre İmam’ın hükmü de böyledir'[36]

Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız: Zekât, bir ibadettir, ibadette de reyin yeri yoktur. İctihad ancak dar sınırlar dahilinde olur. Bunun için fakihler burada nasslann sınırında durmuş ve nasslara muha*lefette bir maslahat olduğu vehmine kapılmamışlardır.

Nevevî, İmam Harameyn’den şöyle naklediyor: ‘Arkadaşlarımızın iti-mad ettiği esas şudur: Zekât, insanları Allah’a yaklaştıran malî bir ibadettir. Böyle olan herşeyde Allah’ın emrine tâbi olmak gerekir. Bir kişi vekiline falan elbiseyi almasını emretse, vekil, müvekkilinin yararına da olsa başka bir elbise alamaz. Bu bakımdan Allah’ın emriyle vacib olan bir emre ittiba evladır’.[37]

2. En’âm’ın Nisabı ve Vacib Olan Zekâtın Miktarı

En’âm’dan maksadın, deve, sığır ve koyun olduğunu zikretmiştik. Develer 5 adet olunca nisab miktarına ulaşmış olur, 5’ten az olan deve*lerde zekât yoktur. Develerin sayısı arttıkça zekâtları da ona göre artar.

Devenin Nisabı

Nisab
Miktar

5fden 9’a
1 koyun

10’dan 14’e
2 koyun

15’den 19ra
3 koyun

20’den 24’e
4 koyun

25’den 35’e
1 deve (iki yaşında)

36’dan 45’e
1 deve (üç yaşında)

46’dan 60’a
1 deve (dört yaşında)

6l’den75’e
1 deve (beş yaşında)

76’dan 90’a
2 deve (iki yaşında)

91’den 120’ye
2 deve (dört yaşında)

Develer fazlalaştıkça her 40 deve için üç yaşına basmış 1 dişi deve her 50 deve için dört yaşına basmış 1 dişi deve verilir. Eğer deve sayısı 170’e ulaşırsa onlarda, üzerinden 1 sene geçtikten sonra iki yaşını dol*durmuş 3 dişi deve ve üç yaşını doldurmuş 1 dişi deve zekât olarak veri*lir. 170 devede üç tane 40, bir tane de 50 vardır.

• Bu Hükümlerin Delili

Hz. Ebubekir, Enes’i zekât toplamak için Bahreyn’e gönderirken şu mektubu yazdı:

Rahman ve rahim Allah’ın adıyla! Bu, Peygamber’in muslümanlar üzerine farz kıldığı zekâttır. Allah” onu, rasûlüne emretmiştir. Kim onu gerektiği şekilde isterse ona verin her kim de fazlasını isterse ona da vermeyin. 24 ve daha aşağı olan develerin zekâtı koyun olarak verilir. Her 5 deve için bir koyun. Develer 25’e ulaştı mı, 25ften 35’e kadar 2 yaşma basmış bir dişi deve verilir. Eğer 2 yaşına basmış dişi deve yoksa, 2 yaşına basmış bir erkek deve verilir. Develer 3ö’ya ulaştığında 45’e kadar 3 yaşma basmış dişi bir deve verilir. 46’dan 60’a kadar olan develerde 4 yaşma basmış dişi bir deve verilir. 61’den 75re kadar 5 yaşına basmış dişi bir deve verilir. 66’dan 90’a kadar olan develerde 3 yaşma basmış iki dişi deve verilir. 91’den 120’ye kadar olan develerde 4 yaşına basmış iki dişi deve verilir. Bunlar kendilerini erkek deveye teslim edecek hale gelmiş olmalıdırlar. 120’den fazla olan develerde her 40 deve için 3 yaşına basmış dişi bir deve ve her 50 deve için 4 yaşına girmiş bir dişi deve verilir.1


Sığırın Nisabı

Sığırın nisabı ise otuza ulaşmasıdır. Sığırların sayısı arttıkça zekât oranı da artar. Sığırların zekâtı, aşağıdaki şekildedir:

Nisab
Miktar

30’dan 39ra
1 erkek veya dişi buzağı (bir yaşında)

40’dan 59’a
1 dişi buzağı (iki yaşında)

60’dan 69’a
2 buzağı (bir yaşında)

Buharî/1386

Zekât

307

70’den 79’a
1 dişi buzağı (iki yaşında), 1 erkek buzağı (bir yaşında)

80’den 89’a
2 dişi buzağı (iki yaşında)

90’dan 99’a
3 erkek buzağı (bir yaşında)

100’den 109’a
1 dişi buzağı (iki yaşında), 2 erkek buzağı (bir yaşında)

110’dan 119’a
2 dişi buzağı (iki yaşında), 1 erkek buzağı (bir yaşında)

Sığırların sayısı arttıkça her 30 sığırda bir yaşında erkek bir buzağı, her 40 sığırda iki yaşında dişi bir buzağı verilir.

Bu Hükümlerin Delili

Bunun delili Muaz’ın rivayet ettiği şu hadîstir: ‘Hz. Peygamber beni Yemen’e gönderdi. Bana her 30 sığırdan, bir yaşında erkek veya dişi bir sığır, her 40 sığırdan İki yaşında bir dişi sığır almamı emretti’.[38]

Koyunun Nisabı

Kırka ulaşmayan koyunların zekâtı yoktur. Kırka ulaştığında zekât olarak bir koyun verilir. Koyunların sayısı arttıkça zekât oranı da artar. Koyunların zekâtı aşağıdaki şekildedir:

Nisab
Miktar

40fdan 120’ye
1 koyun (bir yaşında) veya 1 keçi (iki yaşında)

121’den 200’e
2 koyun

201’den 300’e
3 koyun

Bundan sonra her yüz koyun için bir koyun zekât verilir.

Bu Hükümlerin Delili

Bunun delili, Hz. Ebubekir’in Enes’i gönderirken yazmış olduğu şu mektuptur:

Otlatılan koyunlar 40’a ulaştığında 120’e kadar 1 koyun zekât düşer. 120’den 200’e kadar olan koyunlarda 2 koyun, 200’den 300’e kadar . olan koyunlarda 3 koyun, 300’den fazla olan koyunlarda her 100 ko*yun için 1 koyun zekât verilir. Eğer otlatılan koyunlar 40rdan az ise, 39 bile olsa onlara zekât düşmez. Ancak mal sahibi isterse verebilir.[39]

Hayvanlarda Zekâtın Vacib Olmasının Özel Şartları

Zekâtın vacib olmasının genel şartlarını açıklamıştık. Ancak hayvan*larda zekâtın vacib olması için birtakım özel şartların daha bulunması ge*rekir. Bu şartlar aşağıdadır:

1. Zekât düşmesi için hayvanın otlaması gerekir.

Hayvan senenin çoğunu otlayarak geçirmelidir. Yaşamı otlamaktan başka birşeye bağlı olmamalıdır. Çünkü yukarıda bahsi geçen hadîste bu husus belirtilmiştir.

2. Hayvan çalıştırmak için değil, sütü, yavrusu ve eti için edinilmiş olmalıdır.

Çalıştırmak için edinilmiş hayvanlara zekât düşmez. Bunun delili, Hz. Peygamber’in şu hadîsidir:

Çalışan sığırlarda zekât yoktur.

Diğer çalışan hayvanlar da sığıra kıyas edilmiştir.

3.. Sene içinde dünyaya gelen yavrular, üzerinden bir sene geçme şartından istisna edilir.

Bu durumda annelerinin üzerinden bir sene geçmesi şartı yavrularda yoktur, onlar annelerine tabidirler. Zekât senesi dolmak üzereyken dünyaya gelen yavrular da anneleri gibi zekâta tabidirler.


3. Ziraî Mahsuller ile Meyvelerin Nisabı ve Onlarda Vacib Olan Zekât Miktarı

Ziraî mahsuller ile meyvelerin nisabını daha önce açıklamıştık. Bunların Kur’an ve Sünnet’ten delilleri de orada zikredilmişti. Şimdi ziraî mahsul ve meyvelerde zekâtın vacib olmasının şartlarını izah etmeye çalışalım.

Ziraî mahsul ve meyveler, kabukları ayrıldıktan, toprak ve çamurları temizlendikten sonra yaklaşık 5 vesk olmalı ki zekât vacib olsun. Eğer meyve kurutuluyorsa kurutulduktan sonra 5 veya 6 vesk’e ulaşırsa veya daha fazla olursa zekât vacib olur. Çünkü Hz. Peygamber şöyle bu*yurmuştur:

5 vesk’ten aşağı olan miktarda zekât yoktur.[41]

5 vesk’e ulaşmayan dane ve hurmada zekât yoktur.[42]’

Vesk Nedir?

Vesk bir tartı ölçüsüdür. Hz. Peygamber onu, kendi zamanındaki Medine sa’larından 60 sa1 ile takdir etmiştir. Yukarıda sözügeçen İbn Hibban’ın rivayet ettiği hadîste şu ibare vardır: ‘Vesk 6 sa’, sa’ ise 4 müd’dür’., Dairet’uI-MâariPil-İsIâmî isimli kitapta 1 sa’, 3 litre olarak takdir edilmiştir. Bu takdire göre 1 vesk, 180 litre olur. Buna göre ziraî mahsul ve meyvelerin nisabı, 900 litre olur.

Ziraî Mahsuller ve Meyvelerde Vacib Olan Zekât Miktarı

Ağaçlar gibi yağmur suyundan veya nehir suyundan hiçbir masraf yapmadan beslenen mahsul ve meyvelerden -eğer nisab miktarına ulaşmışsa- 1/10 zekât vardır. Bu bakımdan her 300 sa’dan -ki nisabın en azıdır- 30 sa’, her 900 litreden 90 litre zekât verilir. Eğer mahsul, su taşınarak sulanıyorsa, bu, mahsul sahibine bir masraf getirdiği için bunun zekâtı 1/20’dir.

Bunun delili, şu hadîslerdir:

Yağmur, çeşme ve nehir suyundan kendiliğinden suyunu alan mah*sullerde 1/10, su taşınarak sulanan mahsullerde ise 1/20 zekât vardır.[43]

Nehir ve yağmur suyu ile elde edilen toprak mahsullerinde 1/10 nis-betinde, hayvan çalıştırılarak sulanan mahsullerde 1/20 nisbetinde vergi vardır.[44]

Suyu kökleriyle kendiliğinden çeken ürünlerde 1/10 nisbetinde vergi vardır.[45]

Ziraî Mahsul ve Meyvelerde Zekâtın Vacib Olma Vakti

Zekâta tâbi olan mahsuller olgunlaştıktan sonra zekât vacib olur. Tüm mahsulün olgunlaşıp kuruması şart değildir; bir kısmının olgunlaşıp kuruması yeterlidir. Meyveler ise yenmeye elverişli hale geldiklerinde ze*kât vacib olur. Meyvelerinde bir kısmının yenmeye elverişli olması, tümü*nün elverişli olması anlamına gelir. Meyvelerin yenmeye elverişli olması için tanelerin olgunlaşıp kuruması şart koşulmuştur. Çünkü bu duruma gelmeden önce azık sayılmazlar. Mahsul ve meyveler kuruyup ol*gunlaştığında zekâtlarını hemen vermek vacib değildir. Meyvelerin zekâtı, üzüm ve hurmalar kurutulduktan sonra verilir. Şu hadîs buna delâlet eder: ‘Mahsul, toplanıp temizlendikten sonra zekâtı verilir’.[46]Devşirme gününde hakkını yerin. (En’âm/141)

Zekâtın Vacib Olduğu Mahsul ve Meyveleri Satmanın Hükmü

Zekâtın vacib olduğu mahsul ve meyvelerin satışı batıldır. Ancak mahsul ve meyve zekât memuru tarafından kuru üzüm veya kuru hurma olarak takdir edilmişse satış sahih olur. Çünkü takdir etmek, mal sahibini zekât miktarına zamin kılmak demektir. Yemek, hibe etmek veya telef et*mek gibi her tasarruf satmak gibidir. Bu durumda mal sahibi zekâtı mik*tarı kadar borçlu olur. Eğer zekât verilmeden malda tasarruf etmenin ya*sak olduğu biliniyorsa günahkâr olur.

Buna göre idarecinin yapması gereken şey şudur: Mahsul ve meyve*lerde zekât vacib olduğunda adam gönderip tahmin (ekspertiz) yaptırma*ktır. Çünkü bu hususta Attab b. Esid’in rivayet ettiği ve yukarıda sözü geçen hadîs vardır. Eğer idareci malı tahmin ettirmezse, mal sahibi iki adil kişiye malını tahmin ettirerek zekât miktarını tesbit ettirir. Bundan sonra zekât miktarından geriye kalan mâlında istediği gibi tasarruf edebi*lir.

Mal Yerine Malın Değerini Zekât Olarak Vermek

Daha önce hayvanların zekâtının, yine hayvanlardan verilmesi ge*rektiğini zikretmiştik. Şârî, onların herbirini belirtmiştir. Zekât, Allah’ın hakkıdır ve hak sahiplerine sarfedilir. Bu bakımdan mal yerine, onun değerini vermek caiz değildir. Buna göre hayvanların zekâtını, yine hay*vanlardan vermek farzdır. Nitekim bu hususu delilleriyle beraber zik*retmiştik. Ziraî mahsuller için de hüküm böyledir. Çünkü Şârî ‘Yağmurun suladığında 1/10 vardır’ dediğinde hakkı, onlardan çıkana bağlamıştır. Ancak zaruretten ötürü bazı haller bu hükümden istisna edilir. Meselâ 5 devesi olduğu için kendisine 1 koyun zekât düşen kişi, bulunduğu mem*lekette koyun bulamadığı zaman koyunun değerini zekât olarak verir. Böylece fakirler, beklemekten dolayı zarar görmezler. Eğer mal sahibi ze*kât düşen mallarını gizler, idareci de onun başka mallarını bulursa, giz*lediği malların zekâtını bulduğu mallardan alır.

4, Ticaret Mallarının Nisabı ve Vacib Olan Zekât Miktarı

Ticaret mallarının, kâr amacıyla değiş-tokuş yapılan mallar olduğunu söylemiştik. Bunlar ister altın, gümüş, tahıl, meyve ve hayvanlar gibi zekât sınıflarının aslı olsun, ister kumaş, mamul maddeler, arazi, kar ve ok gibi maddeler olsun, bunların tümünde -nisab miktarına ulaşıp şartlan oluştuğunda- zekât vardır. Ticaret malları; nisab, zaman ve zekât miktarı açısından altın ve gümüşe kıyas edilir; yani ticari mallar, halk arasında te*davülde olan para ile takdir edilir. Eğer kıymeti 96 gram altına veya 200 dirhem gümüşe denk olursa, o mala zekât vacib olur. Kişi malını altın veya gümüşten istediğiyle kıymetlendirebilir. Ancak malını hangisiyle almışsa ona göre takdir etmesi vacib olur. Ticarî mallarda dikkate alınacak husus, ticarete başlandığı günün senesinde nisab miktarına ulaşmış olmasıdır. Bu bakımdan ticarete başlandığında malın nisab mik*tarına ulaşması dikkate alınmaz. Senenin sonuna kadar nisab miktarından düşmeme şartı yoktur. Bundan anlaşılıyor ki ticarî malların zekâtındaki ‘sene’den maksat, kişinin o malları ticaret niyetiyle aldığı günden itibaren kamerî bir senenin geçmiş olmasıdır. Bu hükümlere binaen tüccar bir kimse elindeki ticaret mallarını altın ve gümüşü esas alarak kıymetiendirmelidir. Eğer nisab miktarına ulaşırsa bu malların 1/40’ni zekât olarak vermelidir.

Kıymetlendirilmesi vacîb olan ticarî mallara, evin eşyası ve bu mânâ*da olan eşyalar dahil değildir. Fabrika ve işyerinde bulunan aletler de . dahil değildir. Çünkü bu aletler satış için alınmamıştır. Bunların değeri ne kadar olursa olsun bunlarda zekât sözkonusu değildir.

Sene sonunda kıymetlendirilmesi gereken mallara, sermaye, kârla be*raber girer; yani sermaye ve kârın tümü hesaplanarak zekâtı verilir. Eğer kıymeti 1000 Suriye lirası olan birşey ticarete başlarsa, senenin sonunda kıymeti 5000 Suriye lirası olursa tümünün zekâtını vermek caizdir.

Ticarî Mallarda Farz Olan Zekâtın Miktarı

Ticarî malların üzerinden bir yıl geçtiğinde, o malın memlekette kul*lanılan paraya göre değerlendirileceğini öğrenmiş olduk. Eğer malın değeri nisab miktarına ulaşmışsa, % 2.5 zekât farz olur.

Ticarî Malların Zekâtı Mallardan mı, Malın Değeri Olan Paradan mı Verilir?

Bu hususta Şafii mezhebinde üç görüş vardır:

a. Ticarî malların zekâtını, kendisine göre değerlendirilen paradan (altın veya gümüşten) vermek farzdır.

Bu durumda ticarî malların bir kısmını zekât olarak vermek yeterli olmaz. Çünkü ticarî malların bizzat kendileri, zekâta tâbi olan mallar değildir. Onlara zekât düşmesi, ancak ticaret sebebiyle olmuştur. Zekât da mal hangi paraya göre değerlendirilin işse o para ile verilir. Bu görüş, bugün uygulanan görüştür.

b. Zekâtın vacib olmasının sebebi mal olduğu için ticarî malların biz*zat kendilerinden zekât verilir, malın değerini zekât olarak vermek yeterli olmaz.

c. Kişi ister maldan, isterse de malın değerinden zekât verir. Çünkü zekât hem mala, hem de paraya bağlanır. Öyle ise onların her ikisi de zekâtın vacib olmasının sebebidir.

• Bir Uyarı

Bununla beraber uygun olan şudur ki eğer ticarî malların bizzat kendilerinden zekât verilmesi caiz görüldüğü takdirde elde bulunan ticarî malların zekâtını % 2.5 nisbetinde vermek vacibdir. Kıymet bakımından düşük, ayıplı veya pazarı olmayan mallan zekât olarak vermek yeterli ol*maz.

5. Maden ve Rikaz’ın Nisabı ve Vacib Olan Zekâtın Miktarı

Maden ve rikaz’m ne olduğunu açıklamıştık. Burada tekrar edilme*sine gerek yoktur. Burada gerekli olan şey, onların nisabını ve zekât mik*tarlarını bilmektir.

Madenin nisabı, altın ve gümüşün nisabı gibidir. Ancak madende zekâtın vacib olması için üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Maden çıkarılır çıkarılmaz zekâtı verilmelidir. Kişi altın veya gümüşü madeninden çıkardığında nisab miktarına ulaşmış durumdaysa hemen zekâtını öşrün 1/4 nisbetinde vermelidir.

Rikaz’ın nisabı da altın ve gümüşün nisabı gibidir. Buna da zekât düşmesi için üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Mâdenden çıkarıldığında zekâtı verilmelidir. Ancak rikaz’da vacib olan zekâtın mik*tarı 1/5’dir.. Bunun delili, şu hadîstir:

Define mallarında 1/5 nisbetinde zekât vardır.

Rikaz, zekât düşen diğer çeşitlerden ayrıdır. Çünkü rikazı mülk edin*menin fazla bir külfeti, önemli bir masrafı yoktur. Bu yüzden rikaz’da fa*kirlerin hakkı daha fazladır. Madenlerin ve rikazin üzerinden bir yıl geç*mesi şart değildir, ikisi de yerden çıkarılmaktadır. Bunlar buğday mesabe*sindedir. Nasıl ki buğday olgunlaşıp temizlendikten sonra hemen zekâtı veriliyorsa, bunlar da öyledir.

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Şafii mezhebine göre zekât, belirli mallar ve bu malların nisap miktarlarına göre farz olur. Zekât, malın sahibinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra, belirli bir miktarın üzerinde bulunan maldan verilmesi gereken bir ibadettir. Şafii mezhebine göre zekât düşen mallar ve nisap miktarları şu şekildedir:

    1. Nisap Miktarları
    Şafii mezhebinde zekâtın farz olması için malın nisap miktarına ulaşması gerekmektedir. Nisap miktarı, her bir mal türü için farklıdır:

    Altın (ziraî altın ve değerli madenler): Nisap miktarı 20 dinar (yaklaşık 85 gram altın) kadardır. Bu miktarın üzerinde altına sahip olan kişi, zekât vermekle yükümlüdür.
    Gümüş: Nisap miktarı 200 dirhem (yaklaşık 595 gram gümüş) kadardır. Gümüş miktarı bu seviyenin üzerinde olan kişi zekât vermelidir.
    Ticaret Malı: Eğer kişi ticaretle uğraşıyorsa, ticaret mallarının toplam değeri, nisap miktarına ulaşmışsa zekât vermekle yükümlüdür. Nisap, yine 85 gram altın değerinde bir değere ulaşması gerekir.
    Hayvanlar: Zekât gerektiren büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sayıları da belirli nisaplara sahiptir:
    Küçükbaş hayvanlar (koyun, keçi): Nisap miktarı 40 baştır. 40 baştan fazla küçükbaş hayvana sahip olan kişi zekât vermelidir.
    Büyükbaş hayvanlar (sığır, inek, manda): Nisap miktarı 30 baştır. 30 baştan fazla büyükbaş hayvanı olan kişi zekât verir.
    Tarım Ürünleri: Zekât, 5 vesk (yaklaşık 653 kilogram) ve üzerindeki ürünlerden de verilmelidir. Eğer ürün sulama için doğal su kullanılıyorsa, zekât oranı %10’dur. Eğer ürün sulama için iş gücü veya su masraflarıyla sulanıyorsa, zekât oranı %5’tir.
    2. Zekâtın Farz Olması
    Zekât, Şafii mezhebinde, malın üzerinden bir yıl geçmesi durumunda farz olur. Bu, yalnızca malların nisaba ulaşmasıyla değil, aynı zamanda bu malların bir yıl boyunca elde tutulmasıyla da ilgilidir. Yılın sonu geldiğinde, kişinin sahip olduğu malların toplam değeri, nisap miktarını geçtiği takdirde zekât verilmesi gerekmektedir.

    3. Zekâtın Oranı
    Zekâtın oranı, genellikle %2.5 (yani 1/40) olarak kabul edilir. Bu oran, altın, gümüş ve ticaret malları için geçerlidir. Tarım ürünlerinde bu oran, sulama türüne göre değişebilir, daha önce belirttiğimiz gibi %5 veya %10 olabilir.

    4. Zekât Vermekle Yükümlü Olmayan Kişiler
    Eğer bir kişinin malı nisap miktarına ulaşmazsa veya borçları, gerekli giderlerini ve diğer yükümlülüklerini karşılamak için yeterli birikimi yoksa, o kişi zekât vermekle yükümlü değildir. Ayrıca, zekât yalnızca müslümanlar için farzdır.

    Şafii mezhebi, bu kurallarla zekâtın nasıl hesaplanacağına dair bir sistem ortaya koymuş ve bu sistem, toplumsal yardımlaşmanın sağlam bir temele dayandığı bir yaklaşım geliştirmiştir.

    En iyi cevap

Cevapla