Şafiiler itikatta hangi mezheptendir

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Şafiiler İtikatta hangi mezheptir Eş’ari mi Maturidi mi

Answer ( 1 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Şafiiler itikatta Eş’ari mezheptendir. Aslında Eş’ari ve Maturidi mezhepleri arasında pek bir fark yoktur.

    Eş’arilik denilen Eş’ariye mezhebi hakkında bilgi

    Akâid konusunda Ebu’l-Hasan Ali b. İs­mail el-Eş’arî’nin görüşlerini benimseyen Ehl-i sünnet mezhebine verilen isim.

    Mezhebin kurucusu olan İmâm Eş’arî, hicri 260/873 tarihinde Basra’da doğmuş, kırk yaşına kadar Mutezile mezhebine bağlı kalmış, sonra “üç kardeş meselesi” diye bilinen meselenin tartışmasında hocası Ebû Ali el-Cübbâî’ye (ö. 303/916) üstün gel­miş, hocasının görüşlerini doyurucu bul­madığı için Mutezile’den ayrılmış ve Eş’arîliği kurmuştur. İmâm Eş’arî 324/936 tarihinde Bağdat’ta ölmüştür. İmâm Eş’arî’nin fıkıhta bağlı olduğu mezhep konusunda değişik görüşler ileri sürülmüş olmakla birlikte, Şafiî mezhebine bağlı olması ihtimali kuvvetlidir.

    İmâm Eş’arî, eserlerinde başta Mutezile olmak üzere bid’at mezheplerini reddet­miş, Allah Teâlâ’nın ezelî sıfatları bulundu­ğunu kabul etmiş, inanç konularında akla da değer vererek, âyet ve hadislerin yanın­da aklî deliller de kullanmıştır. Eş’arî’nin inanç metodu kendisinden sonra gelen kelâmcılar tarafından da devam ettirilmiş­tir. En meşhur Eş’arî kelâm bilginleri ara­sında, Bâkıllânî (ö. 403/1013), İbn Furek (ö. 406/1015), Cüveynî (ö. 478/1085), Gazzâlî (ö. 505/1111), Şehristânî (ö. 548/1153), Âmidî {ö. 631/1233), Fahruddîn Râzî (ö. 606/1210), Kadı Beyzâvî (ö. 685/1286), Teftâzânî (ö. 793/1390)ve Cürcânî(ö. 816/1413) sayılabilir.

    Eş’arîlik, daha çok Mutezile’ye bir karşı tez olarak doğmuştur. Bu sebeple Eş’arîlik, selef inancına Mâtürîdîlik’ten daha uzak olarak gösterilebilir. Eş’arî bilginler zaman­la tevile çok fazla yer vermişlerdir. Zaman zaman da kelâmda yenilikler ve değişiklikler yapmışlar, bu ilmi felsefe ile rekabet edebilecek bir güce kavuşturmuşlardır. Eş’ariye mezhebi Ehl-i sünnetin temel prensiplerini kabullenmekle beraber, bazı noktalarda Mâtürîdiye’den ayrılmış, kendi­ne has görüşler ileri sürmüştür. Bunlar şöyle sıralanabilir:

    1- Kendilerine dinî tebliğ ulaşmayan kişi­ler aklıyla Allah’ı bulmak ve O’na iman etmekle yükümlü değildirler.

    2- İyi ve kötü, güzel ve çirkin akılla değil, şeriatla bilinir. Bir şey, Allah Tealâ emretti­ği için iyi ve güzeldir, yasakladığı için kötü ve çirkindir. Fiilin kendisinde güzellik ve çirkinlik, iyilik ve kötülük yoktur.

    3- Kulda başlı başına bir cüz’î irade yok­tur. Kulun cüz’î iradesi Allah’ın iradesine bağlıdır. Kul ister, Allah dilerse yaratır, dilerse yaratmaz.

    4- Allah Teâlâ’nın ayrıca ezelî bir tekvin sıfatı yoktur. Bu sıfat kudret sıfatının için­dedir. Tekvinin ezelî kabul edilmesi yara­tıkların da ezelî olması sonucunu doğurur.

    5- Allah, kulun gücünün yetmeyeceği şeyleri kula yükleyebilir. Çünkü Allah dile­diğini yapan varlıktır, iradesi sınırlandırıla­maz.

    6- Allah’ın fiillerinde sebep ve hikmet olabilir de   olmayabilir de. İlâhî fiillerde birtakım sebep ve hikmetler aramak Al­lah’ın iradesini sınırlandırmak, ilâhî iradeyi hikmet ve illet denen şeylere tabi ve ba­ğımlı kılmak demektir. Bu ise Allah’ın şanı­na uygun düşmez.

    7- İman İle İslâm ayrı ayrı şeylerdir. İman kalbin tasdiki, İslâm dil ve organların tesli­miyeti yani amelden ibarettir.

    8- İsmi Levh-i mahfuzda saîd (mümin, cennetlik ve   mutlu) yazılan, şakî (kâfir, cehennemlik ve bedbaht) olamaz. Çünkü Allah’ın ilminde değişiklik söz konusu de­ğildir.

    9- Kadından da peygamber olabilir. Er­keklik peygamberler hakkında gerekli bir sıfat değildir.

    10- Allah’ın nefsî kelâmı işitilebiür. Nite­kim Musa (a.s.), Allah’ın nefsî kelâmını işitmiştir.

    11- Kâfirler de ibadetle yükümlüdür. İbadet etmediklerinden ötürü ayrıca azap görürler.

    Sünnî müslümanların % 13’ünü oluşturan Mâlikîler’in hemen hemen tamamı ile % 33’ünü teşkil eden Şâfiîlerin dörtte üçü, Hanefîler’le Hanbelîler’in çok az bir kısmı İnançta Eş’ariye mezhebini benimsemiş­lerdir. Eş’arîlik, daha çok Endülüs, Hicaz, Kuzey Afrika, Mısır, Irak, Suriye ve Endo­nezya’da yayılmıştır.

Cevapla