Paylaş
Sahabenin Sünnet Anlayışı özet
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
SAHABENİN SÜNNET ANLAYIŞI
Peygamberler hem dünyada hem ahirette insanlığın mutluluğa erişmelerini sağlamak amacıyla Yüce Allah tarafından gönderilmiş elçilerdir.
Sünnet İslâm’ın Kur’andan sonra ikinci temel kaynağıdır. Geçmişte ve günümüzde Müslümanların benimsemiş oldukları İslâm anlayışını, Kur’an ve Peygamber-Sünnet anlayışı belirlemiştir. Ancak anlama ve anlayış bir tarafıyla da insan ile ilgili bir olgudur.
Şüphesiz sağlıklı, tutarlı ve doğru bir İslâm anlayışı, onun temel kaynaklarının doğru anlaşılmasına bağlıdır. Onların anlama kabiliyetleri ve anlama yöntemleri neticesinde elde ettikleri bu farklı anlayışların sağlamasını yapmak için de, elbette yine Kur’an ve Sünnetin yanı sıra ilk Müslüman nesle sahabeye başvurmamız en doğru yol olacaktır. Çünkü sahabe daha sonraki nesillerden farklı olarak Kur’an ve Hz. Peygamberin muhatapları sebeb-i nüzûl ve sebeb-i vürûdun canlı şahitleri olarak en yakın insanlar olma imtiyazına sahiptirler. Dolayısıyla sahabenin Peygamber ve Sünnet anlayışı, en sağlıklı anlayışı ortaya koymada önemli bir katkı sağlayacaktır.
Sahabe (Sahabi) Kavramı Üzerine
Arapçada sahabî bir kişiyle birlikte bulunma, dost ve arkadaş olma anlamlarına gelir. Kur’an-ı Kerim de de bu anlamda kullanılmıştır.
Bir kimseye sahabî denilmesi için Hz. Peygamber ile asgari bir arada bulunma müddeti ne kadar olmalıdır?
Bu hususta gerek Hz. Peygamberden, gerekse sahabeden gelen rivayetlere baktığımızda, sohbet ile daha çok dostluğu, arkadaşlığı, uzun süre beraberce yaşamayı kastettikleri anlaşılmaktadır. Uzun bir ömür yaşayan Enes b. Mâlik’e (ö. 93) “Rasûlüllah’ın ashabından senden başka kimse kaldı mı? diye sorulduğunda o, ‘onu gören bazı bedevîler var, ama onunla sohbeti bulunan kimse kalmadı diye cevap vermiştir.”
Tabiûn büyüklerinden Said b. Müseyyeb’in (ö. 93) “Biz ancak, Rasülüllah ile birlikte bir veya iki sene ikamet eden ve onunla birlikte bir veya iki gazveye katılanları sahabî sayıyoruz” dediği rivayet edilmektedir.
Bununla birlikte bu husus ümmetin örfüne şöyle yerleşmiştir. Bu isim Hz. Peygamber ile uzun süre birlikte olan kimseler için kullanılırlar. Bu ismi Hz. Peygamber ile bir an için karşılaşan veya onunla birkaç adım yürüyen kimselere değil, ancak onunla uzun süre bir arada yaşayan kimselere caiz görürler. Ama bununla birlikte Hz. Peygamber ile beraberliği uzun olmasa ve ondan sadece bir hadis rivâyet etse dahi, emin ve güvenilir bir kimsenin haberi kabul edilebileceği gibi, onunla amel de edilir.
Bu konuda Mâzerî (ö. 536)de “biz sahabe âdildir derken, onu bir gün gören veya nadiren ziyaret eden, ya da onunla herhangi bir maksatla bir araya gelip, işi bitince çıkıp giden kimseleri kastetmiyoruz. Bununla biz, Hz. Peygamberle birlikte yaşayan, ona saygı gösteren, yardım eden ve ona indirilen Nur’a uyan kimseleri kastediyoruz” demektedir.
Dolayısıyla dışarıdan gelen ve fazla kalmadan hemen ayrılan heyetler bu tarifin içerisine girmez. Bu durumda usulcüler sahâbî olmada Rasûlüllah ile altı ay veya daha fazla beraberliği şart koşmaktadırlar. Oysa hadisçiler Hz. Peygamberi bir kez dahi görmeyi sohbet etmiş olmak için yeterli görmektedirler. Görme şerefinden dolayı onu gören herkese sahabe hükmünü vermektedirler. Hadisçiler arasında bu tanımı en geniş tutan İbn Hacer’dir. Ona göre sahabî, uzun olsun kısa olsun, Hz. Peygamber’e mümin olarak mülâki olan ve İslâm üzere ölen kimsedir.”
Bununla birlikte Hz. Peygamberi yalnız bir saat içinde görüp ondan işittiği tek bir hadisi rivayet eden sahabî ile bütün ömrünü onun hizmetine vermiş, yahut İslam için onunla birlikte mücadele etmiş, yahutta İslâm için onunla birlikte mücadele etmiş, yahutta bu yolda şehit olmuş sahâbi arasında fazilet, derece ve mertebe farkı olması tabiidir.
Aslında Kur’an’a baktığımızda sahabeden söz eden ayetlerde de, onların Hz. Peygambere yetişmiş olmaları ve onu görmüş olmaları değil, ona iman, itaat ve ittiba etmeleri, onunla beraber olmaları, ona yardımcı ve destek olmaları ön plana çıkarılmıştır.[2] Kur’an-ı Kerimin tanımladığı sahabî kavramı ile usûlcülerin benimsedikleri örfî anlamdaki sahabî kavramı örtüşmektedir.
Ebû Zür’a er-Râzi (ö. 264) Hz. Peygamber vefat ettiğinde onu görmüş ve dinlemiş 114.000 kişi olduğunu belirtmektedir. Bu sahabeden ancak İbn Hacer (ö. 852) ancak 12.295’inden bahsetmektedir. Geriye kalan onbinlerce sahabîden hiç haberimiz bulunmamaktadır. Kendilerini bu bir parça tanıdığımız sahabilerden yalnızca 1300 tanesi hadis rivayetinde bulunmuşlardır. Bunlardan 800 sahabî bir ile dokuz arası hadis rivâyet etmiştir. Kalan 200 sahabî on ve daha fazla hadis rivâyet etmişlerdir. Bunlardan yedi kişi binin, dört kişi beş yüzün, yirmi yedi kişi yüzün ve 194 kişi de onun üzerinde hadis rivayet etmişlerdir. Şu halde Hz. Peygamber ve sünnetleri hakkında rivayetleri ile bizleri bilgilendirecek, telakki ve anlayışlarına başvuracağımız sahabî sayısı 150 kişi dolaylarındadır.[3]
SÜNNETİN KAVRAMLAŞMA SÜRECİ
İsim olarak sünnet yol, yaşam tarzı, davranış tarzı, tabiat anlamlarına gelir. Fiil olarak birçok anlamı olmakla birlikte çığır açmak, bir yola girip yürümek, toplum içinde kural koymak anlamlarına da gelir. Yani her iki şekilde davranışlarla ilgilidir. Kur’an-ı Kerim’de 14 yerde bulunan bu kelimeyi Araplar daha çok babalarından kendilerine intikal eden ve daha çok kendileri için örnek davranış olan çeşitli örf ve adetler için kullanmışlardır.
Hz. Peygamber de bu kelimeyi birkaç anlamda kullanmıştır. Fiil olarak kullandığı yerler arasında şunlar bulunmaktadır.
Hz. Peygamber sünnet kelimesi iyi olsun kötü olsun bir işte öncülük etme, çığır açma başkaları tarafından izlenecek davranışlar sergileme, izinden gitme anlamında kullanmıştır.
فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ سَنَّ فِي الْإِسْلَامِ سُنَّةً حَسَنَةً فَلَهُ أَجْرُهاَ وَ أَجْرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا بَعْدَهُ وَلَا يَنْقُصُ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْءٌ وَمَنْ سَنَّ فِي الْإِسْلَامِ سُنَّةً سَيِّئَةً كَانَ عَلَيْهِ وِزْرُهاَ وَ وِزْرُ مَنْ عَمِلَ بِهاَ مِنْ بَعْدِهِ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أَوْزَارِهِمْ شَيْءٌ
Rasülüllah “Kim İslâm’da güzel bir sünnet başlatırsa ona hem kendi ecri, hem de ecirlerinden hiç bir şey eksilmeksizin kendisinden sonra o işi yapanların ecri vardır. Kim de İslâm’da kötü bir sünnet başlatırsa, ona hem kendi günahı, hem de günahlarında hiçbir şey eksiltilmeksizin kendisinden sonra o işi yapanların günahı vardır.”[4]
Buradaki senne fiili sözlük anlamında olup iyiye de kötüye de delalet edebilen “nötr” bir anlam taşımaktadır. Hz. Peygamberin söz konusu beyanı veya belirlediği davranış, ümmetin uyması beklenen bir sünnettir.
Hz. Peygamberin sünnet kelimesini isim olarak daha fazla kullandığı görülmektedir. Bunlar arasında yol, adet, hayat biçimi, davranış tarzı anlamları bulunmaktadır.
Yine Hz. Peygamberin yaptığı veya belirlediği davranış tarzı anlamında da kullanılmıştır.
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ أَخْبَرَنَا حُمَيْدُ بْنُ أَبِي حُمَيْدٍ الطَّوِيلُ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ يَقُولُ جَاءَ ثَلَاثَةُ رَهْطٍ إِلَى بُيُوتِ أَزْوَاجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَسْأَلُونَ عَنْ عِبَادَةِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمَّا أُخْبِرُوا كَأَنَّهُمْ تَقَالُّوهَا فَقَالُوا وَأَيْنَ نَحْنُ مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ قَالَ أَحَدُهُمْ أَمَّا أَنَا فَإِنِّي أُصَلِّي اللَّيْلَ أَبَدًا وَقَالَ آخَرُ أَنَا أَصُومُ الدَّهْرَ وَلَا أُفْطِرُ وَقَالَ آخَرُ أَنَا أَعْتَزِلُ النِّسَاءَ فَلَا أَتَزَوَّجُ أَبَدًا فَجَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَيْهِمْ فَقَالَ أَنْتُمْ الَّذِينَ قُلْتُمْ كَذَا وَكَذَا أَمَا وَاللَّهِ إِنِّي لَأَخْشَاكُمْ لِلَّهِ وَأَتْقَاكُمْ لَهُ لَكِنِّي أَصُومُ وَأُفْطِرُ وَأُصَلِّي وَأَرْقُدُ وَأَتَزَوَّجُ النِّسَاءَ فَمَنْ رَغِبَ عَنْ سُنَّتِي فَلَيْسَ مِنِّي
Humeyd b. Ebî Humeyd Enes b. Mâlik’ten işittiğini belirtmektedir. Bir grup insan Hz. Peygamberin eşlerinin evlerine geldiler. Onlara Hz. Peygamberin ibadetlerini sordular. Hz. Peygamberin eşleri anlatınca onu küçümsediler. Ve dediler ki biz Hz. Peygamber gibi değiliz ki, onun geçmiş ve gelecek bütün günahları affedilmiştir. Bunun üzerine onlarda biri dedi ki, ben geceleri hiç uyumadan namaz kılacağım, diğeri ben hiç durmaksızın oruç tutacağım, bir diğeri ben de kadınlara asla yaklaşmayacağım dediler. Rasülüllah bu konuşmaların üzerine geldi. Dediki şöyle şöyle diyenler sizler misiniz? Allah’a yemin olsun ki ben sizin Allah’tan en fazla korkanınız ve en takvalınızım. Fakat buna rağmen ben oruç tutuyorum iftar ediyorum. Namaz kılıyorum ve uyuyorum ve kadınlarla evleniyorum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. [5]
Hz. Peygamberin تركت فيكم hadisinin çeşitli tarikleri bulunmaktadır. Bunlardan geriye bırakılan şeylerden ikincisi bazı tariklerde sünnet iken diğerlerinde ehli beyttir. Sadece Kur’an’ın bırakıldığı belirtilen hadis sened ve metn açısından daha güçlüdür. Diğerlerinde idraç söz konusudur.[6]
Bir hadisin sahih veya zayıf oluşuna hükmetmek, tamamıyla ictihadi ve subjektif bir keyfiyettir.
Daha önceleri iyi kötü olarak yani nötr anlamda kullanılan sünnet kelimesi kavramlaşma süreci içerisinde daha çok olumlu, mutedil, ahlâki ve şuurlu davranışlar için kullanılır olmuştur.
[1] Bünyamin Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1996.
[2] Araf, 7/157.
[3] A.g.e., s. 8.
[4] Humeydî, II, 353-3, Müslim, Zekât, 69, Hadis no: 4830.
[5] Buhâri, Nikâh, 1.
[6] A.g.e., s. 31.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Sahabe, İslam’ın ilk döneminde Peygamber Muhammed’in (s.a.v.) yanında yaşayan, onunla birlikte olan ve İslam’ı doğrudan tanıyan kişilerdir. Sahabeler, Peygamber’in sözlerini, eylemlerini ve onaylarını doğrudan gözlemleyerek İslam’ın özünü anlamış ve yaşamışlardır. Sahabe sünneti, bu sebeple İslam’ın kaynağına en yakın ve en güvenilir olan sünnet anlayışını temsil etmektedir.
Sahabe sünnet anlayışı, Peygamber’in sünnetini takip etmeyi ve onun örneklerine uygun hareket etmeyi içerir. Sahabeler, Peygamber’in sözlerini ve eylemlerini dikkate alarak İslam’ın nasıl yaşanması gerektiğini anlamış ve İslam’ın prensiplerini uygulamışlardır. Sahabelerin sünnet anlayışı, İslam’ın temel değerlerine sıkı sıkıya bağlılık, ibadetlerin doğru bir şekilde yerine getirilmesi, ahlaki değerlere uyum, toplumsal adalet ve cömertlik gibi prensipleri içermektedir.
Sahabelerin sünnet anlayışı, İslam’ın ilk neslindeki birlik, samimiyet, fedakarlık ve İslam’ın ruhunu yansıtmaktadır. Sahabeler, İslam’ı en iyi anlayan ve yaşayan kişiler olarak kabul edilir ve İslam’ın doğru bir şekilde uygulanması için en güvenilir örneklerdir. Müslümanlar, Sahabe sünnetini takip etmekle birlikte, Sahabelere duydukları saygı ve sevgiyle onların örneklerinden dersler çıkarmaya çalışırlar.
Sahabenin sünnet anlayışı, İslam’ın temel prensiplerini ve değerlerini doğru bir şekilde anlamak ve yaşamak için önemlidir. Sahabe sünnetini anlamak ve takip etmek, İslam toplumunda birlik, doğruluk, adâlet ve manevi bir bağlılık oluşturur. Müslümanlar, Sahabe sünnetini rehber alarak İslam’ın öğretilerini doğru bir şekilde hayata geçirmeye çalışır ve İslam’ın ruhunu korur.