Şefaat nedir? Kimler şefaat eder

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

ŞEFAAT

Sefaat nedir Kimler sefaat eder

Şefaatin tarifi:

1) Şefaat: Dua anlamına gelir.

2) Şefaatin örfi manası: Başkalarına hayır istemektir.

3) Şefaatin şer’i manası: Kıyamet günü Allah’ın şefaat için izin verdiği kimselerin kendilerine şefaat için izin veri len kimselere günahlarının bağışlanması ve cennete girme hususunda Allah’a dua etmesidir.

Şefaatin Delilleri

Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu: (De ki: Şefaatin tamamı Allah’ındır.

(Onun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir?

…Ondan başka ne bir velileri ne de bir şefaatçileri yoktur..

(Göklerde nice melekler var ki, onların şefaati hiçbir fayda vermez. Ancak Allah’ın dilediği ve razı olduğu kim seye izin verdikten sonra olursa (bu müstesnadır)

Buhari ve Müslim’in ittifakla rivayet ettiği hadiste Resu lullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Sonra Allah tarafından: ‘Başını kaldır ey Muhammed, söyle, sözün dinlenir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul edilir’ denir. Ben bana öğrettiği birçok hamdlerle Rabbime hamd eder, sonra şefaat ederim…”

KİMLER ŞEFAAT EDER

Allah başta olmak üzere melekler, resuller, nebiler ve salih müminler şefaat ederler.

1) Allah-u Teâlâ’nın Şefaati

Allah şöyle buyuruyor: De ki: Şefaatin tamamı Allah’ındır.

Amr b. Dinar, Cabir’i Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den bu hadisi kulağıyla işittiğini söylerken dinlemiş tir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak Allah-u Teâlâ birçok insanları ateşten çıkarıp cennete girdirecektir’ buyuruyordu. ”

Ebu Said el-Hudri (r)’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet ettiği hadiste şöyle zikredilmiştir:

…Sonra Allah-u Teâlâ: ‘Melekler şefaat ettiler, nebiler şefaat ettiler, müminler de şefaat ettiler, şefaat etmedik bir merhametlilerin en merhametlisi kaldı buyurur ve ateşten bir kabza iki kabza kabzalayıp Allah için hiçbir hayır işlememiş, ateşin içinde yanarak kömür haline gelmiş insanları çıkarır. Kendisine ‘Hayat’ adı ve rilen bir suya getirir, onların üzerine o sudan döker… ”

2) Meleklerin Şefaati

Ebu Said el-Hudri (r)’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem den rivayet ettiği hadiste şöyle zikredilmiştir: “Sonra Allah-u Teâlâ: ‘Melekler şefaat ettiler… Buyurur. ”

3) Nebilerin Şefaati

Ebu Said el-Hudri (ra)’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem den rivayet ettiği hadiste şöyle zikredilmiştir: “…Sonra Allah-u Teâlâ: ‘Nebiler şefaat ettiler… Buyurur:”

4) Resulullah’a Has Olan Şefaat

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e has olan şe- faat şefaati Uzmâdır. Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: {… Böylece Rabbin seni makamı Mahmut’a ulaştıracaktır.

İbnu Ömer (r) şöyle dedi: “Kıyamet günü insanlar küme küme olup her ümmet kendi nebisinin arkasına düşerler ve: Ey falan bize şefaat et, ey falan bize şefaat et! Derler. En sonunda şefaat dileği Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e erişip nihayet bulur. Bu şefaat vakiasi Allah’ın, nebisi Muhammedi Makam-ı Mahmut’a erdirdiği gün gerçekleşir.

a) Şefaatü’l-Uzma (büyük şefaat)

Bu hususta Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hadisler rivayet edilmektedir. Enes’ten Nebi sallallahu aley hi ve sellem: “Allah kıyamet gününde müminleri toplar. Onlar: İçinde bulunduğumuz bu durumumuzdan bizi kurtarması için Rabbimizden şefaat istesek derler. Müte akiben Âdem’e gelirler ve: ‘Ey Âdem, insanların sıkıntı da olduğunu görmüyor musun? Allah seni kendi eliyle yarattı, meleklerini sana secde ettirdi ve her şeyin ismini sana öğretti. Bulunduğumuz bu durumdan bizi kurtar ması için Rabbin katında bizim için şefaatçi ol’ derler. Âdem: ‘Ben buna ehil değilim’ der ve onlara işlemiş oldu ğu o ağaçtan yeme hatasını zikreder. Sonra: ‘Fakat sizler Nuh’a gidin, çünkü o, Allah’ın yeryüzü ahalisine gönderdiği ilk resuldür’ der. İnsanlar Nuh’a gelir ve ondan şefaat isterler. Nuh: ‘Ben buna ehil değilim’ der ve işlediği bir hatayı zikreder. Sonra: ‘Rahmanın dostu olan İbrahim’e gidin’ der. İnsanlar İbrahim’e gelip ondan şefaat isterler. İbrahim de: ‘Ben buna ehil değilim’ der ve onlara işledi ği hataları zikreder. Sonra: ‘Fakat siz Allah’ın kendisine Tevrat’ı verdiği ve kendisiyle konuştuğu kulu Musa’ya gidin’ der. Onlar Musa’ya giderler. Musa da: ‘Ben buna ehil değilim der ve bir hatasını zikreder. Sonra: ‘Fakat sizler Allah’ın kulu, Resulü, kelimesi ve ruhu olan İsa’ya gidin’ der. Onlar İsa’ya gelirler, İsa da: ‘Ben buna ehil değilim’ der. ‘Fakat siz geçmiş ve geri kalmış günahları bağışlan mış bir kul olan Muhammed’e gidin’ der. Bunun üzerine insanlar bana gelir. Ben de gider Rabbimin huzuruna izin isterim. Bana huzura girmem için izin verilir. Ben Rabbi mi görünce hemen Onun için secdeye kapanırım. Allah beni bu hal üzere bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra Allah tarafından bana: “Ya Muhammed başını kaldır. Söyle, sözün dinlenir; iste, sana verilir, sefaat et, şefaatin kabul edilir” denir. Ben, bana öğrettiği birçok hamdlerle Rabbime hamd ederim. Sonra şefaat ederim buyurdu.”

b) Resulullah’ın, Cennete Giriş İçin Ümmetine Şefaat Etmesi

Enes b. Malik (r) den Resulullah sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle buyurdu: “Ben cennette şefaat edecek kimselerin ilkiyim…”

Ebu Hureyre (r)’ın şefaatle ilgili uzun hadiste “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: ‘Ya Muhammed, başını kaldır, iste isteğin sana verilecektir; şefaat et sefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben secdeden başımı kaldırır: “Ya Rab ümmetim ya Rab ümmetim der şefaat dilerim. Bana: “Ya Muhammed, ümmetinden üzerinde hesap ve sual olmayanları cennetin kapıların dan sağ kapıdan cennete koy! Onlar cennetin bundan başka öbür kapılarında da insanlarla ortaktırlar” buyurulacak’ dedi.”

c) Resulullah’ in Hesap Görmeden Cennete Gireceklere Şefaat Etmesi

Ebu Hureyre’den Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ummetimden bir zümre hesapsız cen nete girer ki, onlar yetmiş bin kişidir. Onların yüzü ayın on dördü gibi parlar. Ukkaşe b. Mihsan üzerinde bulu nan çizgili elbiseyi kaldırarak: Ya Resulellah, beni de onlardan kılması için Allah’a dua et dedi. Resulullah: ‘Ey Allah’ım, bunu da onlardan kıl’ diye dua etti…

d) Resulullah’ın Büyük Günah Sahibi Müminler İçin Şefaati

Enes b. Malik (r)’den Resulullah sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle buyurdu: “Şefaatim ümmetimden büyük gü nah sahibi kimseleredir.”

Ebu Hureyre’den Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her nebinin, kabul edilmiş bir duası vardır. Her nebi bu duasını kullandı. Bense duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için sakladım. Ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan kimseler İnşallah bu şefaate nail olacaktır’ buyurdu. ”

Avf b. Malik el-Eşcei (r) den Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bazı seferlerinde onunla beraberdik dedi ve uzun bir hadis zikretti. O hadiste şöyle dedi: “Nebi bize geldi: ‘Bu gece bana Rabbim tarafından bir gelici geldi de şefaat etmemle, ümmetimin yarısının cennete gir mesi arasında beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmemi seçtim’ buyurdu. Biz: Ya Resulellah, bizi şefaat edeceğin kimselerden kıl dedik. Resulullah: ‘Şüphesiz sizler şefa atime ehil kimselersiniz’ buyurdu. Sonra biz Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bir takım insanlarla karşılaştık. Nebi onlara da: ‘Bu gece bana Rabbim tarafindan bir gelici geldi de şefaat etmemle, ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmemi seçtim’ buyurdu. Onlar: ya Resulellah, bizi şefaat edeceğin kimselerden kıl dediler. Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Hazır olanları şa- hit tutuyorum. Benim Şefaatime ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimseler nail olacaktır’ buyurdu. ”

e) Azabı Kesinleşmiş Bazı Kişilere Azabın Hafiflemesi için Şefaat Etmesi

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem amcası Ebu Talibe azabının hafiflemesi için şefaat edecektir. Abbas (r) şöyle dedi: “Ya Resulellah, Ebu Talibe bir şeyle fayda sağladın mı? Şüphesiz o, seni daima koruyup savunur, senin için düşmanlarına karşı gazap ederdi. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Evet o, topuklarına kadar ateş havuzunun içindedir. Ben olmasaydım muhakkak o, ateşin en aşağı derekesinde olacaktı’ buyurdu. ”

5) Müminlerin İman Üzere Ölen Kimselere Şefaat Etmeleri

Ebu Said el-Hudri (r)’ın şefaat ile ilgili rivayet ettiği uzun hadiste Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “…Müminler ateşten kurtulup emin oldukla rinda nefsimi elinde bulunduran zata yemin ederim ki, müminlerin ateşe giren kardeşleri hakkında Rableriyle mücadele etmesi birinizin dünyada iken kendi hakkı için arkadaşıyla mücadele etmesinden daha şiddetlidir Müminler: Ey Rabbimial Kardeşlerimiz bizimle beraber namaz kılıyor, oruç tutuyor, hac ediyorlardı, sen onları ateşe girdirdin. Allah: Gidin onlardan bildiklerinizi ora dan çıkann buyurur. Müminlerse onların yanına gelir, onlar yüzlerinden tanırlar. Ateş onların suretini yemez yüze ateş ulaşmaz. Ateş onlardan kiminin bacağına ka dar isabet etmiştir kiminin diz kapağına kadar isabet etmiştir. Oradan birçok beşeri çıkarırlar. Sonra: Ey Rab biz, emrettiğin kimseleri çıkardık derler. Resulullah devamla: Sonra müminler döner tekrar konuşurlar. Allah da onlara: Gidin kalbinde bir dinar ağır-lığınca iman olan kimseleri çıkarın buyurur. Birçok halkı çıka nrlar. Sonra: Ey Rabbimiz, emrettiğin kimselerden hiç kimseyi orada bırakmadık derler. Allah-u Teâlâ: Dönün kimin kalbinde yarım dinar ağrılığınca iman bulursanız onu oradan çıkarın buyurur. Onlar birçok halkı oradan çıkarırlar. Sonra: Ey Rabbimiz, emrettiğin kimselerden hiç kimseyi orada bırakmadık derler. Bu durum Allah-u Teâlâ’nın: Gidin kalbinde zerre ağırlığınca iman bulu nan kimseleri oradan çıkarın buyurması ve onlarında birçok halkı oradan çıkarmasına kadar devam eder.

Ebu Said: Kim bu hadise inanmazsa Allah’ın: (Şüphe siz Allah zerre kadar zulmetmez. Zerre miktarı bir iyilik olsa onu kat kat yapar ve kendi katından da büyük mükâfat verir. 4791 ayetini okusun dedi, sonra hadisi anlatmaya de vam etti: Sonra müminler: Ey Rabbimiz, emrettiğin kim seleri çıkardık kendisinde hayır olan hiç kimseyi orada bırakmadık derler…”

Mikdam b. Mağdi Kerib’den Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah indinde şehit için altı haslet vardır: Dö külen ilk damla kanı ile günahları bağışlanır. Cennetteki makamı kendisine gösterilir. Kabir azabından korunur. En büyük korkudan emin olur. Kendisine iman hülle si giydirilir. Hurü’lîyn ile evlendirilir ve akrabalarından yetmiş kişiye şefaatçiliği kabul edilir buyurdu.

6) Müminlerden Şehitlerin Şefaati

İmran b. Utbe ez-Zimari şöyle tahdis etti: Biz yetim idik Ümmü’d-Derda’nın yanına girdik. Bize dedi ki: Size müjdeler olsun! Ben Ebu’d-Derda’nın şöyle dediğini işittim: Resulullah: ‘Şehit kendi ehlinden yetmiş kimseye şefaat edecek’ buyurdu. ”

Şefaati İspat Hususunda İnsanlar Üç Kısma Ayrılmıştır

1) Müşrikler, Hıristiyanlar ve tasavvuf müntesiplerinden haddi aşarı sapık bidatçiler, tazim ettikleri kimseleri Allah ile kendi aralarında vasıta ve şefaatçi edinirler, bunun için de bazı ibadet çeşitlerini onlara sarf ederler.

2) Hariciler, Mutezile vb. görüşte olanlar günahkâr kimselere şefaat edilmesini inkâr ederler.

3) Ehlisünnet, iman üzere ölen kimselere şefaat oluna cağını ikrar edip kabul etmektedirler.

Bu hususta Şeyhülislam (rh) şöyle demiştir: “Müslümanlar Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kıyamet günü Allah kendine izin verdikten sonra hesabın başlaması için şefaat edeceği üzere icma etmiştir. Ehlisünnet şefaat konu sunda sahabenin ittifak ettiği hususlarda hem fikirdir. İttifak edilen hususlardan bir tanesi de büyük günah sahibi kim selere Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaat edeceğidir. Resulullah’ın şefaati Mutezilenin zannettiği gibi sadece se vabın artması ve derecelerin yükselmesi için değildir.”

Resulullah’ın birçok şefaati vardır bunlar yukarda zikredildi.

1) Müşriklerin, Hıristiyanların vb. Şefaat Hususundaki İnançları

Müşrikler, Hıristiyanlar ve tasavvuf müntesiplerinden haddi aşan sapık bidatçilerin şefaat hususunda ki akideleri sahih değildir. Çünkü onlar tazim ettikleri varlıkların Allah katındaki şefaatini dünyada insanlar arası bilinen hatır atma ameline dönüştürmektedirler. Oysa Allah katındaki şefaatle insanlar arasındaki şefaat arasında fark vardır. İnsanların yanindaki şefaatçi şefaat olunana bir aracı ile müracaat eder ve onu aracı yapar. Allah katındaki şefaat, insanların yanındaki şefaatin hilafına sadece Onun izninden sonra olur:

(Allah’ın razı olup izin verdiğinden başkasına şefaat edemezler ve onlar, Onun korkusunda titrerler.  İnsan ların yanındaki şefaatçiler, şefaat talep edilen kimseye tesir etme güç ve imkânına sahip olabilirler. Allah katındaki şe faatçilerin Allah’a tesir etme vb. bir imkânı yoktur.

2) Harici ve Mutezilenin Şefaat Hususundaki Görüşleri

Hariciler, Mutezile vb. görüşte olanlar, ümmetin günahkârlarına şefaat edilmesini inkâr edip bu hususta nakli ve akli deliller ileri sürmüştür. Nakli delilleri: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: (Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezasını çekmez; kimseden şefaat da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz.

(Yaptığınız her infakı veya adadığınız her adağı Allah bilir. Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur.

(Onları yaklaşan güne karşı uyar. Zira yürekler, boğazlara dayanmıştır; yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostu ne de sözü dinlenir bir şefaatçileri yoktur.

{Üzerine azap kelimesi (hükmü) kesinleşeni mi, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın?

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: ‘İnsanların ara ini bozmak için söz taşıyan, devamlı içki içen, babasına ve annesine asi olan kimseler cennete giremez buyurmuştur. ”

Ibnu Münir Keşşaf”a yaptığı talikte şöyle demektedir: “Haricilerin şefaati inkârı, itaatkâr kimselere itaatleri için mükâfat, isyankâr kimselere de masiyetleri için ceza -akıllarınca- Allah’a vaciptir demelerindendir.”

Haricilerin şefaati inkârdaki bu halleri akıllarını her şe yin üzerinde tartışılmaz ölçü ve tek hâkim kabul etme dalaletlerinin neticesidir.

Haricilerin bu görüşü Mutezilenin her fırsatta övgüyle dile getirdiği sapık görüşlerinden biridir. Mutezile günahkârlara şefaat edileceğini inkâr edip onu da mezkûr ayetlerle delil lendirirken, şefaati ispat eden ayet ve hadisleri görmezlikten geliyor veya onlara gözlerini tamamen kapatıyorlar. Özellik le Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetin büyük günah işleyenlerine yapacağı şefaati ret etmektedirler.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Şefaatim ümmetimden büyük günah sahibi kimseleredir.’ buyurdu ğu halde, Mutezilenin önde gelen sabıklarından Ebu Ali el-Cubai şöyle demektedir: “Nebi günah sahibi kimselere şefaat edemez, böyle bir şeyi yapması ona caiz değildir. Çünkü sevaba layık olmayan kimseye sevap vermek çirkin bir iştir. Onun Müstahak olduğu şey devamlılık üzere ateşte kalmasıdır. Hal böyle olunca Resulullah’ın şefaatiyle o kim se ateşten nasıl çıkar?”

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisinde görüldüğü gibi, büyük günah sahiplerine şefaat edilmesi an latılıyor. Hadisi reddeden Cabir ise büyük günah sahibi ne sevap verileceğini ve bunun çirkin olduğunu söylüyor. Günahkâr bir kimsenin günahının bağışlanması ayrı şey se faatle günahının sevaba çevrilmesi ayrı şeydir.

Mutezilenin ayağının kayıp dalalet çukuruna düşmesi nin sebebi, büyük günah sahibi kimselerin, ondan tevbe etmeden ölürse ebediyen ateşte olduğunu; diğer hususlardaki iman ve amellerinin ona fayda vermeyeceğini iddia etmelerindendir.

Ehlisünnet ise hariciler ve mutezilenin tam tersine bü yük günah sahibi kimseler tevbe etmeden ölürlerse, onların Allah’ın meşietinde olduğunu dilerse affedeceğine dilerse azap edeceğine inanmaktadırlar. Biraz önce zikredilen hadis ise Ehlisünnet’in bu görüşüne açık bir delildir.

Mutezilenin şefaati reddederken delil olarak zikredip tutunduğu ayetler, kıyamet günü gerçekleşecek şefaati is pat eden ayetlerden ayrı ayetlerdir. Mutezile ise onlara kar şi tam bir körlük içindedir.

O ayetlerden bir kaç tanesini burada zikredelim: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: (Onun izni olmadan kendisinin ka tında kim şefaat edebilir?

{Allah’tan gayrı dua ettikleri şeyler, şefaat etmeye sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bun dan müstesnadır.  (O gün Rahman’ın izin verip sözünden hoşnut olduğu

kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Bu ve benzeri şefaati ispat eden ayetler Kuran’da çok tur. Onlardan bazısını şefaatin delilleri kısmında zikrettik.

Şefaati nefyeden ayetlere gelince, Ehlisünnetin onlar dan anladığı Mutezilenin anladığının tam tersinedir.

Bunun izahı şöyledir: Mezkûr ayetlerde nefyedilen şefaat ile kastedilen müşrik ve kâfirlerin umduğu kendilerini Allah’ın azabından kurtarıcı şefaattir. Onların bu zannını Allah-u Teâlâ şöyle beyan ediyor: (Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda vermeyecek şeylere ta piyorlar ve: ‘Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir diyorlar.

Bunlara Allah’ın sevip kendisinden şefaat etmek üzere razı olduğu hiç kimse şefaat etmeyecektir.

Kendilerinin tazim edip şefaatini umduğu kimselerin şefaati de fayda vermeyecektir. Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: (Sizi şu yakıcı ateşe sürükleyen nedir? De diler ki: Biz namaz kılanlardan olmadık. Yoksula da yedir mezdik. Boş şeylere dalanlarla beraber dalardık. Ceza (kıyamet) gününü yalanlardık. İşte böyle iken ölüm bize gelip çattı. Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

(Onlar ve azgınlar tepe takla cehenneme atılırlar. İblisin bütün askerleri de. Onlar orada (tazim ettikleri evliyalarıyla) çekişerek derler ki: Vallahi biz apaçık sapıklık içindeymişiz. Çünkü sizi Âlemlerin Rabbine denk tutuyorduk. Bizi o suc lulardan başkası saptırmadı. Şimdi artık bizim ne şefaatçi lerimiz var. Ne de candan bir dostumuz.

Öte yandan Mutezilenin kullandığı: “İnsanların arası ni bozmak için söz taşıyan, devamlı içki içen, babasına ve annesine asi olan kimseler cennete giremez” vb. hadislere gelince Ehlisünnetin bu gibi hadislere birkaç yönden izahı vardır,

Onlardan bir tanesini burada zikretmekte yarar görü yorum: “Bu gibilerinin cezası cennete girmemektir. Ancak Allahu Teala kerem edip onları bağışlar ve cennetine kor. Çünkü Allah Müslüman olarak ölen hiç kimseyi ateşte ebedi olarak bırakmayacaktır.

Buna Allah’ın (Allah kendisine ortak koşulmasını ba ışlamaz, bundan başka her şeyi dilediğine bağışlar…

(Bir zaman gelir ki, kâfirler keşke Müslüman olsaydık diye arzu ederler.498) ayetlerinin tefsirinde anlatılan ifadeler şahitlik eder.

Ibnu Cerir tefsirinde rivayet ettiğine göre, İbnu Abbas ve Enes (r) bu ayeti şöyle tefsir etmişlerdir: “Allah günah sahibi mümin kimseleri müşriklerle beraber ateşte hapse dince, müşrikler müminlere: ‘Dünyada iken Allah’a ibadet etmeniz sizden hiç bir şeyi gidermedi’ derler. Bu söz Allah’ı kızdırır, akabinde rahmeti ve fazlı ile müminleri oradan çı karir da cennete kor. İşte bu anda kâfirler: ..Keşke Müslü- man olsaydık’ diye temenni ederler. ”

3) Ehlisünnetin ispat Ettiği Şefaat

Ehlisünnetin ispat ettiği şefaate gelince onun şartları vardır:

aa) Allah’ın şefaatçiye şefaat için izin verilmesi.

Onun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir?

Onun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez…

bb) Allah’ın şefaat olunacak kimseden razı olması.

(Göklerde nice melekler var ki, onların şefaati hiçbir fayda vermez. Ancak Allah’ın dilediği ve razı olduğu kim seye izin verdikten sonra olursa (bu müstesnadır).

(Allah’ın razı olup izin verdiğinden başkasına şefaat edemezler ve onlar, Onun korkusunda titrerler.

Şefaat Talebi İçin Allah’tan Gayrısına Dua Edilmez

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve unun gayrı her kim olursa olsun onun gıyabında: Şefaat ya Resulellah, şefaat ey falanca, gibi ifadelerle şefaat talep edilmesi doğru değil son derece yanlıştır.

Ancak bir kimse: Ey Allahım Resulünü veya şefaat etmesine izin verip hoşnut olduğun kulunu benim hakkımda şefaatçi et der dua ederse bu müstesnadır, bu caizdir.

Bunun birçok delili vardır, iki tanesini zikretmek istiyorum:

1- Avf b. Malik el-Escei (r) den Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bazı seferlerinde onunla beraberdik dedi ve uzun bir hadisi zikretti. O hadiste şöyle dedi: “Nebi bize geldi: ‘Bu gece bana Rabbim tarafından bir gelici geldi de şefaat etmemle, ümmetimin yarısının cennete gir mesi arasında beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmemi seçtim buyurdu. Biz: Ya Resulellah, bizi şefaat edeceğin kimselerden kıl dedik. Resulullah: ‘Şüphesiz sizler şefaati me ehil kimselersiniz’ buyurdu… ”

2- Osman b. Hanif (r)’ın rivayet ettiği hadiste şöyle de miştir: “Gözleri görmeyen bir adam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: Bana şifa vermesi için Allah’a dua et dedi. Resulullah: ‘Dilersen dua ederim ama istersen sabret. Sabretmen senin için daha hayırlıdır’ buyurdu. Adam benim için Allah’a dua et dedi. Osman b. Hanif dedi ki: Resulullah ona abdest almasını, abdestini güzel yapma sını ve şöyle dua etmesini emretti. ‘Ey Allah’ım… Onu benim hakkımda şefaatçi et!”

BENZER KONULAR:

Şefaat Ne Demek? Kısaca

Ahiret halleri

Cevapla