Paylaş
Sefih ne demek, kimse sefih denir?
Question
Kur’anda geçen Sefih – Sufeha kimlerdir haklarındaki hüküm nedir?
Birinci hüküm: Âyetteki “sefihler” kelimesinden maksat kimlerdir? Müfessirler âyetteki süfehânın kimler olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir.
Bazı âlimlere göre âyetteki sefihlerden murad, büluğa ermeyen, aklı ticârete ve malın tasarrufuna yetmeyen küçük çocuklardır.
Bazı âlimlere göre de âyetteki sefihler, müsrif kadınlardır. Bu kadınlar ister evli, ister anne, isterse yetişkin kız olsun. Bu görüş, Mücâhid ve Dahhâk’tan rivâyet edilmiştir.
Başka bazı âlimlere göre âyetteki sefihler, çocuklar ve kadınlardır. Bu da Hasan, Katâde ve İbn Abbâs’ın (r.a) görüşüdür.
Diğer bazı âlimlere göre ise âyetteki sefihlerden maksat, mal ve servetini lâyıkıyla koruyamayan kimselerdir. Bunlar kadınlar, çocuklar ve yetimler ile malını koruyamayan yaşlı kimseler olabilir. En sahîh gö rüş budur. Taberî de bu görüşü tercih etmiştir. Çünkü âyetteki sefihler kelimesi umûmîlik ifade eder. Delilsiz ve mesnetsiz olarak bu kelimeyi kadınlara, çocuklara veya her ikisine de tahsis etmek câiz değildir.
Taberi bu hususta şöyle der: “Şüphesiz Allah (cc.) umûmî bir ifade kullanmıştır. Şu veya bu sefihtir dememiştir. Öyleyse malını koruyama yan kişiye malını teslim etmek şer’i hükümlere göre câiz değildir. Ma lını koruyamayan kimse ister çocuk, ister büyük, ister erkek, ister kadin olsun fark etmez. Malın teslim edilmesi câiz olmayan sefihleri, zâyi etmemeleri ve kötüye kullanmamaları için mallarından uzaklaştırmak ve servetlerini korumak İslâm devletine farzdır.”
İkinci hüküm: Sefih, malını tasarruftan alıkonur mu?
Fakihlere göre, “Allah’ın sizi başına diktiği mallarınızı beyinsiz lere (sefihlere) vermeyin.” âyeti, sefihlerin mallarına el konulmasını,
yani onların malları üzerinde istedikleri gibi tasarruf etme haklarını ellerinden almanın farz olduğuna delâlet eder. Çünkü Allah (c.c.), sefih lerin (beyinsizler) mallarının akılları başlarına gelinceye kadar kendi lerine verilmesini yasaklamıştır.
Sefihleri mallarını tasarruftan men etme birkaç türlü olabilir:
1. Çocuktur, malının kıymetini bilmeyip sağa sola savurur. Bu durumda mallarına el konur.
2. Delidir, malını kullanma ehliyetine sahip değildir. Malina el konur.
3. Malını israf eden, kötüye kullanan bir kimsedir. Bu durumda da malina el konur. İflas eden bir tacirin de malına el konabilir, iflas eden tacirin malı borçlarını ödeyemez durumda ise alacaklıların müracaatı üzerine kadi tacirin malını haczettirir.
Fakihler çocuğun malının büluğ çağına erinceye, ticârete ve mali ni kullanmaya aklı yetinceye kadar kendisine verilmemesi gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü Allah (cc), “Yetimleri nikâh (çağına) erdikleri zamana kadar (gözetip) deneyin. O vakit kendilerinde bir akıl ve salâh gördünüz mü mallarını onlara teslim edin…” âyetinde. bunu beyân etmektedir. Ayrıca çocuğun malının teslimi sırasında iki şartın tahakkukunu da gerekli kılmıştır. Şartlardan birisi çocuğun büluğa ermesi, diğeri ise rüşddür. Rüşd ise malı güzel bir şekilde tasarruf edebilmektir.
İmâm Şâfiî’ye göre üçüncü bir şart daha vardır ki bu da dindar olmasıdır. Ona göre fåsık bir kişinin servetine tevbe edinceye kadar ha ciz konulur. Yalnız emsâli kadar yiyecek, içecek ve elbise verilir. Tevbe edip hallerini düzelttiği zaman, mali kendisine teslim edilir.
İmâm-ı A’zam’ın görüşü bunun aksinedir. Ona göre çocuğun malının kendisine teslimi için âyette belirtilen iki şart (büluğ ve rüşd) ara nır. Dindar olmak şartı aranmaz.
Alimler ve fakihler arasındaki bu ihtilâfın kaynağı, âyetteki rüşd kelimesinin mânâsıdır. Bu kelimeyi sağlam akıl ve sağlam din olarak tefsir edenler, mallarının tesliminde hem akıllarının ermesi hem de güzel hal sahibi olması gerektiğini söylerler. Rüşd kelimesini yalnız malın iyi kullanılması olarak anlayanlar ise dindar olması gerektiği yolundaki görüşe itibar etmezler.
Taberî şöyle der: “Rüşd kelimesinin tefsiri hususunda selefin görüşleri nakledilirken şöyle denmektedir: “Mücâhid’e göre rüşdden maksat, aklın ermesidir. Katâde’ye göre ise hem aklın ermesi hem de dindar olmaktır. İbn Abbâs’a (r.a) göre de malı güzel bir şekilde kullana bilmektir.” Rüşd kelimesinin mânâsı üzerindeki görüşlerin bana göre en iyisi, aklın ermesi ile malı güzel bir şekilde kullanabilmektir. Çünkü bütün âlimler akıllı bir kişinin fâsık da olsa israf etmemek şartıyla ma lını kullandığı takdirde malının kendisine teslim edileceği hususunda icmâ’ etmişlerdir.”¹⁰
Bize göre de her fâsık kişinin malına el konulamaz. Zira mala el koymak, insanlık haysiyet ve şerefini yıkar. Ancak o, malını içkide, ku marda ve diğer fähiş şeylerde sarf ediyorsa o zaman malına haciz ko nularak akıllanıncaya, tevbe edinceye kadar malını tasarruf etmekten men edilir. Bu görüş, müfessirlerin şeyhi Taberi’nin de tercih ettiği görüştür. Zâten âyet de işareten bu görüşü bildirmektedir. Rüşd kelimesi, âyette belirsiz isim olarak zikredilmiştir. Bu da malın güzel kullanılma si anlamına gelir. Zâten tasarruftan alıkonulmak, malın israf edilme sini önlemek için yapılır. İşte Taberi’nin görüşü bu bakımdan kuvvet kazanmaktadır.
Üçüncü hüküm: Yaşlı insanların mallarına el konur mu?
Cumhûr, yaşlı kimselerin mallarına da çocuklar gibi iyi kullanamadıkları, israf ettikleri takdirde haciz konulacağı görüşündedir. İmâm-ı A’zam’a göre ise bir kimse 25 yaşına girdikten sonra mali ni kullanmaya aklı ersin veya ermesin malı kendisine teslim edilir.
Kurtubi, bu hususta, “Fakihler, yaşlının malının haczedilmesi hu susunda ihtilâf etmişlerdir. Fakihlerin cumhûru ve İmâm Mâlik’e (r.a) göre, yaşlının malı da iyi şekilde kullanamadığı takdirde, tasarruftan men edilerek haczedilir.
İmâm-ı A’zam (rh.a.) ise akıllı ve bâliğ olan kişinin malının hacze dilemeyeceği görüşündedir. Ancak malını içki, kumar ve benzeri şey lerde kullandığı takdirde tasarruftan men edilerek malina haciz konur ve 25 yaşına girinceye kadar da iade edilmez. 25 yaşından sonra, malı ni nerede ve nasıl kullanırsa kullansın hiçbir sûrette tasarruftan men edilemez, malina haciz konulamaz. “Dede olmaya yaklaşan bir adamın malına haciz koymaya utanırım.” diyen İmâm-I A’zam’a göre yaşlı bir insanın malına hiçbir şekilde haciz konulamaz.”12 der.
Bu görüşler içinde sahîh olan, cumhûr ve İmâm Muhammed ile İmâm Yûsuf’un görüşüdür. Buna göre yaşın büyük olmasına itibar edi lemez. Birçok insan vardır ki 50 yaşına girse bile malını israf eder, sağa sola savurur. Daha açık bir ifade ile kıymetini bilmez. İşte böyle kimse ler de tasarruftan men edilerek mallarına haciz konur. Çünkü, çocuğun tasarruftan men edilişi, fuzuli yere israf etmesi ve malından nasıl fay dalanacağını bilmemesi dolayısıyladır. İşte bu vasıflar genç, orta yaşlı ve ihtiyar insanlarda da bulunsa onlar da mallarını tasarruf etme husu sunda çocuklar gibi olurlar. Çocuk tasarruftan nasıl men edilirse onlar da öyle men edilirler. Âyetin zâhiri de bunu açıkça bildirmektedir.
İbn Abbâs (r.a) şöyle der: “Bir kimse saçlı sakallı olduğu halde ala cağını vereceğini, hesap ve kitabını bilmeyebilir. Böyle insanlar çocuk lar gibi olurlar. Çocuk tasarruftan nasıl men edilirse onlar da öyle men edilirler, bunlara da icrâ edilir.”
Ahkam Tefsiri C.Yıldırım
BENZER KONULAR:
Cevapla