Paylaş
Şeytanın Hilesi, Kadınların Hîlesi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Şeytanın Hilesi, Kadınların Hîlesi
SORU: Kur’an-ı Kerim kadınların hilesinden söz ederken “Sizin hileniz gerçekten çok büyüktür” dediği halde niçin bir başka âyette “Şeytanın hilesi esasen çok zayıftır” diyor? Şeytanın hilesi kadınların hilesinden daha büyük değil mi?
CEVAP: Önce ayette geçen keyd kelimesinin ne anlama geldiğini inceleyelim. el-Müfredat’m yazan Râgıb’ın bu konuda şunları söylediğini görüyoruz:
Keyd bir çeşit kurnazlık ve açıkgözlülüktür. Bunun da kötü olanı vardır, iyi olanı vardır. Fakat genellikle kötü manada kullanılır. İs-tidrac (kandırma, ikna etme) ve mekr (kandırma, tuzak kurma) da böyledir. Bu kelime bazen müsbet/iyi anlamda kullanılır. Mesela şu âyetlerde keyd kelimesi müsbet/olumlu anlamda kullanılmıştır. İşte biz Yusuf a böyle bir plan kurmasını vahyetrik. (Yusuf/76)
Onlara mahsustan mühlet veririm. Çünkü benim düzenim çetindir. (A’raf/183)
Bazıları ayette geçen keyd kelimesiyle azab’ın kastedildiğini söylemişlerdir. Doğrusu verilen mühlet kâfirlerin cezalandırılmasına yol açar. Nitekim Âl-i İmran sûresinde şöyle buyrulur:
Biz onlara sadece günahları çoğalsın diye mühlet veririz. (Âl-i îmran/178)
Keyd kelimesinin müsbet anlamda kullanıldığı bir başka âyet ise şudur:
Allah hainlerin tuzaklarını asla başanya ulaştırmaz. (Yusuf/52)
Allah Teâlâ bu âyetle kurduğu planla hainlik maksadı gütmeyenlerin -ki Yusuf un kardeşi için kurduğu plan böyle müsbet bir plandır-planlarını başanya ulaştırabileceğini tenbih etmek için hitabını özellikle hainlere yöneltmiştir. Şu âyet-i kerimede de keyd kelimesi geçmektedir:
Allah’a yemin ederim ki, siz ayrıldıktan sonra putlarınıza bir tuzak kuracağım. (Enbiya/57)
Hz. İbrahim bu sözüyle putlara bir kötülük yapacağını kastetmektedir.
Allah Teâlâ Nisa sûresinde şöyle buyurur:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkar edenler ise tağutun (batıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; esasen şeytanın hilesi zayıftır. (Nisa/76)
Şeytanın tuzağı ne kadar kuvvetli olursa olsun güç ve kudret sahibi Allah’ın yardımı ve ihlas sahibi veli kullannı koruması karşısında çok zayıftır. Allah Teâlâ, azgın şeytanın salih kullarına egemen olmasına engel olur. Allah, şeytana şöyle demektedir:
Kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır. (Hicr/42)
Lânetli şeytan ihlaslı kişileri azdırmaktaki zayıflığını zaten itiraf ediyor. Kudret sahibi Allah’a hitaben şöyle diyor:
Senin mutlak kudretine yemin olsun ki, onlardan ihlaslı olan kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım. (Sâd/82-83)
Menar Tefsiri’nde yukarda geçen Nisa süresindeki söz konusu âyet şu şekilde tefsir ediliyor:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkar edenler ise Tağutun yolunuda savaşırlar. Tağut, azgınlıkta aşırı gitmek anlamına gelen tuğyandan gelir. Tuğyan, adaletin ve hayrın hududunu aşıp batıl, zulüm ve şerrin hududuna girmektir. Şayet müminler cihadı terke-derlerse -ki kâfirler savaşı terketmezler- tağut galip gelir ve azgınlıklar yaygınlaşırdı.
Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü alt üst olurdu. (Bakara/251)
Neticede putpereslik akıllara ve ahlâka galip gelir, zorbalığın yay-gmlaşmasıyle zulüm yaygınlaşırdı.
(O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın)! Siz, ey müminler! Rahmanın dostlarısınız. (Esasen şeytanın hilesi zayıftır). Çünkü o kendi dostlarına bâtılı, zulmü, şerri, ekinleri ve nesli yok etmeyi güzel gösterir. Vesvesesıyle bunların kendileri için daha hayırlı olduğu, bunlarla onur ve şeref kazanacakları kuruntusunu onlara verir. İşte bu bir hile ve tuzaktır.
Hak-bâtıl çatışmasında hakkın yücelmesi ve bâtılın alçalması, iyiliklerin ve kötülüklerin mücadelesinde iyinin ayakta kalması ve ideal olanın üstün gelmesi Allah’ın bir kanunudur.
Allah yolunda savaşanlar, uygarlığın yapısı gereği sabit ve yararlı olan bir şeyin peşindedirler. Varlığın kanunları da onları desteklemektedir. Şeytanın yolunda savaşanlar ise, intikamın, haksız yere yeryüzünü istila etmenin ve insanları şehvetlerinin ve lezzetlerinin emrine boyun eğdirmenin mücadelesini verirler. Bunlar beşeriyetin selim fıtratının ve uygarlığın değerli prensiplerinin kabul etmediği şeylerdir. Bâtıl, başı boş bırakılmadıkça ve yandaşlarının dizginleri salınmadıkça hiç bir gücü ve kuvveti olamaz ve asla varlığını sürdüremez. Bâtılın varlığını devam ettirmesi hakkın onu ihmal edip gözardi etmesine bağlıdır.
Üstad İmam (Muhammed Abduh) diyor ki:
Bu âyet, zayıf kişilerin akıllarında dolaşan şu düşünceye bir cevaptır: Onlar şöyle diyebilirler: “Biz savaşamayız. Çünkü biz zayıf kimseleriz. Düşmanlarımız ise sayıca bizden daha çok ve kuvvetlidirler.” Allah Teâlâ onlara mü’minlerin kuvvetiyle düşmanlarının kuvvetinin, hile ve tuzakla birlikte bile bir fayda vermeyen zayıflıklarının denk olamayacağını göstermektedir. Mü’minler Allah yolunda savaşmaktadırlar. Bu savaş, hakkın desteklenmesidir. Hakka inananlar ve doğru hedef peşinde koşanlar, bütün güçleriyle düşmana karşı hazırlık yapmaya yönelirler. Sabır ve sebatın gücü, sayı ve teçhizatın gücünden fazladır.
Yüce Allah Yusuf sûresinde şöyle buyurmaktadır:
Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce karısına hitaben: “Doğrusu bu sizin hilenizdir. Sizin hileniz gerçekten büyüktür” dedi. (Yusuf/28)
Fahruddin er-Râzi’nin tefsirinde bu âyet hakkında şu ifadeler geçer:
(Doğrusu bu sizin hilenizdir.) Yani senin: (Ailesine kötülük etmek isteyen bir kimsenin cezası… Yusuf/25) şeklindeki sözün sizin hilelerinizden bir hiledir. Sizin hileniz de gerçekten çok büyüktür.
Şayet, insan zayıf bir varlık olarak yaratılmışsa nasıl olurda bir kadının hilesi büyüklükle vasıflandırılır? Ve yine erkeklerin hilesi bazen kadınların hilesinden daha ziyade olabilir?
Birinci sorunun cevabı şudur: şüphesiz meleklerin, göklerin ve yıldızların yaratılışına nisbetle insanın yaratüılşı daha zayıftır. Bütün insanların hilesine nisbetle kadınlann hilesi daha büyüktür. Bu iki söz arasında bir çelişki yoktur.
Aynca kadınlar hile ve tuzak konusunda erkeklerde bulunmayan imkanlara sahiptirler. Çünkü kadınlann kuracakları tuzakları utanç verici sonuçlar doğurabilir. Erkeklerin tuzağı bu yönüyle kadınlannki kadar değildir. (Yani kadın, tuzağında cinselliğini kullanabilir).
“Sizin hileniz gerçekten çok büyüktür” diyen kişinin, Mısır azizi olduğu ve aynı zamanda Yusuf un nefsinden murat almak isteyen kadının kocası olduğu düşünülürse bu iki âyet arasında bir çelişki bulunmadığı anlaşılır.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Şeytanın tuzağı ne kadar kuvvetli olursa olsun güç ve kudret sahibi Allah’ın yardımı ve ihlas sahibi veli kullannı koruması karşısında çok zayıftır. Allah Teâlâ, azgın şeytanın salih kullarına egemen olmasına engel olur.
Yani kişi nefsine hakim olduğu müddetçe, Allah’ın emir ve yasaklarını riayet ettiği müddetçe ne şeytan ne de kadınlar insana zarar veremez