Paylaş
Sigorta caiz mi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
İslam’da hayat Sigortası
Dinimizde dinimizde sigorta yaptırmanın yeri ve hükmü nedir
SORU: Dinin sigorta, bilhassa hayat sigortası hakkındaki görüşü nedir?
CEVAP: Sigorta, korkuyu giderip, emniyeti getirmenin bir yoludur. Kişinin kendi nefsini güvenceye alması çok eski bir uygulamadır. Kişi onu temin etmek için, aile, kabile ve devlet kanallarına başvurmuştur. Ancak sigorta şimdiki konımıuyla yenidir. İslâm’ın ve fıkhın tedvin edildiği devirlerde yoktu. Zira ilk sigorta deniz sigortasıdır. Bu da ondördüncü yüzyılın ortalarında meydana çıkmıştır. Onun projeleri ancak miladi onbeşinci yüzyıllarda olmuştur. Durum böyle olunca, İslâm fa-kihlerinin veya selef imamlarının sigortaya helâl veya haram demelerinin sözkonusu olmayacağı aşikar.
İslâm fakihlerinden ilk defa sigorta hakkında konuşan kişi, İbn Abidin lakabıyla meşhur olan Hanefî fakihi Muhammed Emin b. Ömer’dir, (öl. h. 1252, m. 1836). Bu konu onun Haşiyetü İbn Abidin diye meşhur olan Reddu’l-Muhtar Şerhu Tenvîru’l-Ebrar isimli kitabıyla Ecvibeîin Muhakakatün an Eşiktin Mütefferika kitabında işlenmiştir.
İbn Abidin şöyle diyor:
Bir tüccar İslâm memleketlerinin dışında bir gemiyi veya nakliye aracını kiralayıp nakil ücretini de Ödese, sonra ülke dışındaki bir adama mal verse, o adam da ticaretin selametine zamin olsa, bu maldan bir şey zayi olursa, o şahıs zayi olan malı ödese bile o haramdır. Bu müslüman zayi olan malın bedelini alamaz. Zira bu haramdır.
Sigorta yabancı şirketlerin kanalıyla İslâm ülkelerine girdi. Bundandır ki müslümanlar ona şüphe ve kuşkuyla baktılar. Bu da onlann hakkıydı. Sonra çağdaş fakihler arasında ihtilaflar oldu. Onlardan bir çokları onu haram görüyorlar. Çünkü onda, cehalet, kandırma, riba ile muamele, kumar şüphesi ve Allah’a güvenmeme gibi unsurlar vardır.
Bir kısım fakihler de onu helâl görüyorlar. Onu şirket ve tekafülle kıyaslıyorlar. Bu iki grup arasında şiddetli ihtilaf olmakla beraber, çoğunluk helâllıktan yanadır. Çünkü çoğunluğun teminatı ve sigortası tekafül ve şirketleşmeye benziyor. Ancak riba muamelesinden de sakınmak gerekir.
Bundan altmış sene önce sigorta meselesi üstad Muhammed Ab-duh’tan soruldu. Amerikan Kampanya Şirketinin müdürünün sorduğu soru şöyle idi:
Bir adam bir cemaatla yaptığı anlaşmaya göre, belli taksitlerle, malum bir zamanda, malum bir meblağ ile bu kampanyaya katılsa, bu kampanyanın da amacı ticaret ve kâr sağlamak olsa, belli olan zaman süresi dolsa, bu adam da sağ ise, o anlarda o meblağı kârıyla beraber alması, şayet ölürse, varislerinin alması ya da hayatta iken vasiyet ettiği kişinin alması şeriata uygun mudur?
Üstad Muhammed Abduh’un, 9 Safer 1319 hicrî senesinde verdiği fetvanın özeti şudur:
Bu adamın bu cemaatla bu kadar meblağ üzerinde anlaşması, mu-darebe şirketine benzer (mudarebe, bir taraftan sermaye, diğer taraftan çalışma) ki bu da caizdir. Bu adam bu malı ve kârını alabilir, öldüğü zaman o cemaatin o malı onun varislerine veya tasarruf hakkı olan kişiye kârıyla beraber vermeleri lazımdır.
Bir âlim, sigortanın helâl olduğuna dair bir araştırmasını, Ezher-i Şerifin, Islâmi Araştırmalar Dergisi’ne takdim etti. Ancak dergi yetkilileri, bütün İslâm dünyasındaki ulemanın görüşü alındıktan sonra bu yazının yayınlanabileceğini söylediler. Umulur ki bu fetva yakında çıkar. Müslümanlar da bu konuda bir istikrara kavuşurlar.
Benzeri konular:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam hukukunda sigorta konusu üzerinde farklı görüşler bulunmaktadır. Sigorta, temel olarak bir risk paylaşımı mekanizmasıdır ve bir kişi veya kuruluşun olası zararlarına karşı finansal koruma sağlamayı amaçlar. Ancak, sigorta sözleşmeleri bazı İslam alimleri tarafından caiz (uygun) kabul edilirken, diğerleri tarafından haram (yasak) kabul edilir.
Sigortayı caiz görenler, sigortanın temel olarak insanların finansal risklerini paylaşarak toplumda dayanışma ve güveni artırma amacına hizmet ettiğini savunurlar. Sigorta, insanları beklenmedik olayların finansal sonuçlarından koruyarak sosyal adaleti ve refahı teşvik edebilir.
Sigortayı haram görenler ise, sigorta sözleşmelerinin riba (faiz) ve gharar (belirsizlik) unsurlarını içerdiğini ve bu nedenle İslam’ın prensiplerine aykırı olduğunu iddia ederler. Riba, İslam’da faiz olarak kabul edilir ve her türlü faizden kaçınılması gerektiği öğretilir. Gharar ise belirsizlik veya belirsizlik içeren risk anlamına gelir ve İslam hukukunda uygulamaları kısıtlanır.
İslam alimleri arasında sigortanın caiz veya haram olduğu konusunda farklı görüşler bulunmasına rağmen, çoğunlukla sigortanın meşru kabul edilen türleri vardır. Örneğin, sağlık sigortası veya araç sigortası gibi zorunlu veya önemli riskleri kapsayan sigortalar genellikle caiz olarak kabul edilir.
Sigorta konusu hakkında kesin bir hüküm vermek zor olabilir çünkü farklı sigorta türleri ve uygulamaları vardır. Bu nedenle, bireyler İslam hukukunda uzmanlaşmış dini otoritelerden (alimlerden) bilgi alarak ve yerel şartlar ve yasal düzenlemeleri göz önünde bulundurarak sigorta konusunu değerlendirmelidirler.
Sonuç olarak, sigorta konusu İslam hukukunda farklı yorumlara tabidir. Bazılarına göre caiz kabul edilirken, diğerleri tarafından haram kabul edilir. Bireylerin bu konuda dini otoritelerden rehberlik alması ve İslam’ın temel prensiplerine uygun hareket etmeye çalışması önemlidir.