Paylaş
Sırat nedir? Sırat köprüsünden geçiş nasıl olacak
Question
SIRAT
SIRAT KÖPRÜSÜ
Sırat’ın iki manası vardır.
Birincisi, dünyevi manasıdır. O da Allahu Teâlâ’nın, kulları için ortaya koyduğu, uymalarını ve üzerinde yürümelerini emrettiği yoldur. “İşte benim doğru yolum (sıratım) ona uyun, başka yollara (subül) uymayın ki, sizi O’nun yolundan (sebilinden) ayırmasın” (Enam: 153)
Demek ki sırat tektir ve bu da Allah’ın yoludur. Es-sirat’ul mustakim’dir; bunun dışındaki yollar subül, yani sebillerdir. İşte, dünya hayatında insanların sırat üzerinde olmaları gerekir. Bu yol hem tektir, hem de geniş bir yoldur ki bu; insanların dünya hayatları ve âhiretteki gerçek mutlulukları için her türlü gerekli imkân ve araç gereci kendinde barındıran bir yoldur.
İkincisi; ahiretteki sırattır, bu kıyamet gününde cehennem ateşinin üzerine uzatılan bir köprüdür. Onun üzerinden insanlar derecelerine, amellerine ve görüşlerine göre geçerler.
İşte dünya hayatında “Sıratı Müstakim” üzerinde olan in sanlar, hakkı batıldan ayıran şeriat yolundan geçen insanlar, âhirette de cehennemin üzerindeki kıldan ince kılıçtan keskin bir yol olan sırattan geçip, cennete ulaşacaklardır. Dünya hayatında, Allah’ın yolu dışındaki yollarda yürüyenler, âhirette de cehenneme uzanan yola girip, ateşin içine yuvarlanacaklardır.
“Toplayın o zalimleri, onların eşlerini ve Allah’ın dışında taptıklarını. Götürün onları cehennemin yolu (sıratı)na. Onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çeki lecekler.” (Saffat: 22-23)
Hadisi şerifte ise Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöy le buyurmaktadır; Rabbimiz: “Her kim neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün.” buyuracak. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi tağutların ardına düşüp gidecek..” (158)
Cehennemin (tam) ortasına sırat köprüsü kurulur. Onun üs tünden ümmetini en evvel geçirecek olan ben olacağım. O gün peygamberlerden başka bir kimse (dehşet dolayısıyla) konuşa mayacak. Rasûl-i Kiram’ın da o günkü kelâmı “Allah’ım kurtar. Allah’ım kurtar (selâmet ver, selâmet ver) den ibaret olacaktır. (159)
O gün mü’minler içinde dehşetli bir gündür. Nasıl öyle olmasın ki;
“Sonra biz cehenneme girip oraya çok layık olanları da biliriz.” (Meryem: 70)
“İçinizden oraya uğramayacak (gitmeyecek) hiç kimse yoktur. Çünkü bu Rabbinin üzerine aldığı kesin leşmiş bir hükümdür. Sonra muttakileri kurtarırız. Zalimleri de öyle dizüstü çökmüş olarak bırakırız.” (Meryem: 72-73)
Doğrusu Allah kimin cehenneme layık olduğunu en iyi şe kilde bilir. Binaenaleyh bu sayısız yığınlardan hiç kimse başıboş olarak çekilip çıkarılmamaktadır. Allah onları teker teker saymış ve belirtmiştir.
Müminler cehenneme doğru yaklaşırlar, geçerler ve giderler. Ama az kalsın onlar da kendilerinden korkacak duruma gelir ve sarsıntı geçirirler. (161) Ama ne var ki cennete giden yol sirattan geçer. İşte oraya gitmeye hak kazanan ve kazanamayan herkes istisnasız sırattan geçecektir, başka yol yoktur. Cehennemin üze rinden geçmek, cehenneme bir nevi uğramak demektir.
Hadislerin ifade ettiklerine göre; üstünde çengeller bulu nan, kılıçtan keskin, kıldan ince, her iki tarafında ellerinde ates ten çengeller bulunan insanlardan bazılarını kapıp çekmek için bekleşen meleklerin bulunduğu sırattan, insanların kimi kosa rak, kimi yürülverek geçer, derken sonuncular karnı üstüne gl der de: “Ya Rab, beni neden bu kadar geç biraktın?” diyecek, Cenabı Rabbül Alemin de: “Seni geç bırakan kendi amelindir.” buyuracak.
Yani herkesin kurtuluşu, nurunun miktarına bağlı olacak. “Müminlerin kimi göz açıp kapayacak kadar kısa bir zaman için: de, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi alayörük cinsi at ve deve gibi süratle geçerler.”
“(O gün) mü’minlerin nuru önlerinden ve arkaları dan koşar. Derler ki: ‘Rabbimiz, nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen herşeye kadirsin‘” (Tahrim: 8)
Ayrıca “O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar mü’minlere derler ki: ‘(Ne olur) bize bakın da sizin nuru nuzdan alalım. Onlara ‘Arkanıza dönün de nur arayın.’ denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet vardır, dış yönünde de azap. Münafıklar, onlara seslenirler: ‘Biz de sizinle beraber değil miydik?’ (Mü- minler) derler ki: ‘Evet ama siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, inananların başlarına felaketler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz, kuruntular sizi aldattı. Allah’ın emri olan ölüm gelinceye kadar böyle hareket ettiniz, o çok aldatıcı şeytan sizi Allah hakkında aldattı. Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden fidye alınmaz, varacağınız yer ateştir…” (Hadid: 13-15)
Bilmemiz gereken bir nokta da şudur: Kıyâmette kurulan sırat, Allahu Teâlânın dünyada kulları için gösterdiği yolun so mutlaşmış şeklidir. Kim, yaşama ve rahat yollarını kendisine da raltarak, Allah’ın göstermiş olduğu yoldan sapmamaya çalışmış, onun göstermiş olduğu çizgide hayatını sürdürmüşse, cehen nemin üzerine uzatılmış bulunan köprü onun önünde genişler.
Kim de dünya hayatının bütün yaşama ve rahat imkânını bol bol kullanır, Allah’ın hükümlerini ve koyduğu sınırları çiğnerse, bu köprü onun için daralacaktır. (163)
İşin nihayetinde “İşte benim korktuğum buydu. Keşke ha yatım için tedbir alsaydım. Keşke peygamberlerle beraber bir yer edinseydim! Vay halimize! Keşke falanca adamı dost edinmesey dim. Keşke toprak olsaydım. Keşke unutulmuş olsaydım. Keşke annem beni doğurmasaydı…” diyeceğin zamanı düşün. Ansızın azap gelip çatmadan, ani bir ölümle karşılaşmadan, belki daha zaman varken Allah’a dönmek, Ona teslim olmak gerekir.
“(Ey Rabbimiz) Bizi sıratı müstakime ilet, nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazab edilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil.” (Fatiha: 6-7) (Amin)
Cevapla