Sözünde durmak “Ahde vefa”

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

AHDE VEFA (Sözünde Durmak)

Sozunde durmak Ahde vefa

Ahde vefa “sözünde durmak, verdiği sözlere bağlı kalmak, özü ve sözü doğru olmak” anlamlarını içine alan İslam ahlakının en önemli prensiplerinden biridir.

Kurana göre ahde vefa, iman ederek Allah ile ahitleşmiş ve bu suretle kendisini hür iradesiyle sadakat mükellefiyeti altına sokmuş olan müminin ahlaki bir borcudur.

Bundan dolayı Kuran ahdin önemi üzerinde ısrarla durmuş ve insanı bu konuda sorumlu tutmuştur. Bu sorumluluğun yerine getirilmesine ahde vefa veya ahde riayet denir.

Kuran-ı Kerim’de ahde vefa ile ilgili ayetlerde kendileri ile yapılmış antlaşmaların hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, müslüman olmayan taraflara dahi verilen söz istikametinde hareket edilmesi emredilmiştir.

Kuran-Kerim’de başka bir ayeti kerimede ise

وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللَّهَ مِن قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْأَدْبَارَ وَكَانَ عَهْدُ اللَّهِ مَسْؤُولاً

Andolsun ki onlar daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdir. Allah’a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir.”(1) Buyrulmaktadır.

Ahde vefayı yüksek bir fazilet haline getiren husus, kişinin ahdinin aksini her an yapma imkânına sahip olduğunu bilmesine rağmen, kendisini verdiği söze bağlı hareket etmek zorunda hissetmesidir.

“Rasulullah (sav) bir gün parmaklarını kenetledi ve dedi ki:-Ey Abdullah ibn. Amr! Ahidleri bozulup şöyle karma karışık hale gelen bir kısım ayak takımı kimselerle baş başa kalırsan ne yaparsın? — Ne yapmamı tavsiye edersiniz Ey Allah’ın Resulü. Dedim. Buyurdular ki:-Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi terk edersin, kendi yakınlarının hallerini düzeltmeye yönelirsin. O ayak takımı ile de, onların cemaatı ile de uğraşmayı terk edersin.” Buyurdular.

Bu konuda Peygamberimiz ümmeti için örnek bir yaşayış sürdürmüştür. Hz. Peygamber (sav) Hudeybiye antlaşmasından hemen sonra, yanındaki müslümanların itirazına rağmen, kendisine sığınan Ebu Cendel’i antlaşmanın gereği olarak müşriklere iade etmesi, Onun verdiği söze bağlılığının en canlı örneğidir. O’na “el-emin” sıfatının düşmanları tarafından verilmesi ahde vefa ve emanete riayete bağlı olmasından ileri gelmektedir.

Nitekim o konu ile ilgili hadislerinde ahde uygun hareket edilmesini imandan saymış, ahde aykırı davranmayı ise nifak alametleri arasında saymıştır. Hz. Peygamberimiz (sav) dua derken “Allah’ım gücüm yettiği kadar ahdine ve vaadine sadakat gösteriyorum”.diye dua eder ve kendini O’na karşı daima sorumlu hisseder bir hayat yaşamıştır. Ahdine sadık olan Muhammed sevdalılarına selam olsun!

————————

1-Ahzab Suresi 15.Ayet 2-Tevbe Suresi 1,4,7.Ayetler 3-Hadis Ansiklopedisi 4-Kütüb-i Sitte 4759.Hadis

Answer ( 1 )

    1
    2020-11-15T16:43:21+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Rasulullah (sav)’i örnek alan her müslüman ahlaki yönden de ona uymak zorundadır. Çünkü O (sav), “Ben üstün ahlâkı tamamlamak için gönderildim. ” (Muvatta/Hüsnü’l-Hulk/8) buyurmuştur.

    Güzel ahlak, kişiye toplumun güvenmesini sağlar. Bir insanın toplumun güvenini kazanmasından daha önemli ne olabilir?

    Rasulullah (sav) müslümanın güvenirliliğini ortadan kaldıran dört huya dikkatimizi çekiyor ve şöyle buyuruyor:

    “Dört huy vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kimse katıksız münafık olur, kimde bunlardan bir şey bulunursa -onu bırakıncaya kadar- kendisinde nifaktan bir haslet var demektir. Bunlar: Konuştu mu yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, va ’dederse va ’dinden döner, bir dava ve duruşma esnasında haktan ayrılır. ” (Müslim/İman/25)

     

    En iyi cevap

Cevapla