Paylaş
Şura suresi hakkında bilgi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kuranı kerimin 42. suresi olan Şuara suresi ile ilgili kısaca bilgiler
Şura suresi ismini 38. Ayette geçen ve danışma istişare etmek anlamına gelen şura kelimesinden almıştır. Şura suresi 53 ayetten oluşmuştur. Peygamber efendimize bu sure Mekke döneminde iken indirilmiştir. Şura suresi, Müslümanların işlerini kendi aralarında danışma yoluyla yapmaları, kainattaAllah’ın birliğini gösteren deliller ve kıyamet gününün halleri, Allah’ın yaratma gücü ne ve Allah’a şirk koşan kişilerin ahirette karşılaşacakları kötü haller konuları vardır.
Şura suresi
Şura suresi konusu ve içerdiği mesajlar
Bu surenin konusu, diğer Mekkî sureler gibi akideye yöneliktir ki, bu inanç da şu esaslar üzerine oturur: Allah’ın birliğine ve peygamberin risa-letinin doğru olduğuna inanmak, öldükten sonra dirilmeyi ve cezayı tasdik etmektir. Bu surenin esas mihveri, vahiy olayından söz etmektir.
Bu sebeple sure, risaletini insanlara tebliğ için Allah’ın seçtiği tüm peygamberlere indirdiği vahiyden sözederek başlamıştır.
Göklerin neredeyse parçalanacağı Allah’ın celâl ve heybetini, meleklerin onu teşbih ve temcidde kendilerinden geçtiklerini ve Allah’ın, müşriklerin yaptıklarını görüp gözetici olduğunu beyan ettikten sonra, sure, Kur’an-ı Kerim’in Arapça olduğunu ve Allah’a imanın da insanın -cüz’î iradesiyle- kendisine bırakıldığını ortaya koymuştur.
Sonra müslüman milletler arasında ihtilâf sebeplerini ve tedavi yolunun Allah’ın kitabı Kur’an’ın hakemliğine baş vurmak olduğunu açıklamıştır. Vahyedilen ilâhi kanunların inanç ve beşeri ıslah etme esaslarında, ibadetlerde ve beşerin faydasına olan şeylerde ittifak etmekle birlikte, cüz’î bazı meselelerde farklı oluşlarının zaruriliğini ortaya koymuş ve bunların bu ayrılığını haset, düşmanlık ve zulüm saymıştır. Çünkü dinler aslında aynıdır. Peygamberlerin risaletleri birbirlerini tamamlamaktadır. Aralarında müşterek bir ölçü vardır, o da İslâm, yani Yüce Allah’a tamamıyla boyun eğmektir. Bu surenin 13. ayeti bunu açıklamaktadır.
Doğruluğu ve sıhhati apaçık ortaya çıktıktan sonra Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.) risaletini inkâr edenlerin delillerini çürütmüş ve müşriklerin hemen acilen istediği, müminlerin ise ürperdiği kıyametin yaklaşmasıyla onları tehdit etmiştir. İnkâr edenlerin delillerini çürütmeyi ve kıyamet günü beklenen şiddetli azabın korkunçluğunu zikretmekle birlikte güzel işler yapan müminleri müjdelemek için cennet nimetlerini de vasfetmiştir.
Sure, dünyada herkes için bilinmesi zaruri iki prensipden söz etmiştir. Bunlar da, rızkın Allah’ın elinde oluşu, onu ihtiyaca göre indireceği, sadece dünya için çalışanın ahiret hayatından mahrum olacağı; ahiret için çalışana ise ahiretle birlikte dünyadan da nasibinin verileceğidir. Sonra Allah’ın varlığına, göklerin ve yerin ve ikisindeki varlıkların yaratılışı, bu varlıklarda Allah’ın tasarrufu ve kudreti, delil getirilmiştir. Bunun peşinden de ahiret için çalışanı, çirkinliklerden kaçınanı, güçlü iken affedeni, rableri-nin davetine icabet edip namaz kılanı, ilim sahipleriyle istişare edeni, zalim düşmanlarla mücadele edenleri, affı ve bağışlamayı tercih edenleri, cezalandırmakta misliyle yetinenleri ve nihayet zor ve meşakkatli zamanlarda sabredenleri yüceltmiştir. Bunun arkasından da 47. ayette cehennem korkularının beyanı, cehennem ehlinin hüsrana uğrayışlarını Allah’ın yardımından mahrum oluşlarını, azabı gördükleri zamanda zelil ve perişan olarak tekrar dünyaya dönme arzularını ifade etmiştir. Engellenmesi imkânsız olan kıyamet hadisesiyle karşılaşmadan tüm insanları Allah’ın davetini kabul etmeye, hükmüne boyun eğmeye çağırmıştır. Allah’ın davetine icabet insanlara bırakılmıştır, mecburi değildir. Peygamberin de tebliğden başka bir görevi yoktur.
Nihayet sure sona ererken ilk olarak göklerin ve yerin Allah’ın mülkü olduğunu pekiştirmektedir. Allah’ın insanlara evlâtlar bahşetmesi veya onları evlâtsız bırakması iradesi gereğidir. İkinci olarak da vahyin kısımlarını, semavi kitapların sonuncusu ve sıratı müstakime ileten Allah’ın nuru olan Kuranın azametini beyan etmektedir. Böylece de surenin sonu ile baş tarafı aynı konudan yani yüce kitap Kur’an-ı Kerim’den söz etmesi sebebiyle bir uyum arzetmektedir. (52. ayet).
Benzeri konular:
Cevapla