Tarihçi Ve Edebiyatçı Ebu Şâme

Question

Tarihçi Ve Edebiyatçı Ebu Şâme

Tarihci Ve Edebiyatci Ebu Same

SORU: Ebu Şâme adını çok işitmekteyiz. Bu zat kimdir? Halen var olan eserleri nelerdir?

CEVAP: Ebu Şâme bize şamme kelimesinin ifade ettiği anlamı hatırlatmaktadır. Şamme vücutta bulunan, bulunduğu vücudun yapısına ters düşen bir alemettir. Bir diğer deyişle bedende bulunan siyah bir izdir.

Ebu Şâme Eyyubiler döneminde Şam’ın bildiği en büyük ilmi şahsiyetlerden birinin künyesidir.

Ebu Şâme her biri araştırmaya, yayınlamaya layık değerli eserlerin sahibidir. Sol kaşı üzerinde bulunan büyük bir ben yüzünden kendisine Ebu Şâme denmiştir. Lakabı ve soyu ile meşhur olmaktan çok bu künyesi ile meşhur olmuştur. O aynı zamanda Ebu Muhammed ve Ebu’l-Kasım lakapları ile de tanınmaktadır.

Ebu Şâme hadis âlimi, fakih, kıraat âlimi, lugatci, hafız, müctehid, allame ve değerli kitaplar kaleme alan bir ilim adamıdır.

Zamanında dindarlık, ilim, namus ve emanete riayet hususunda onun bir benzeri yoktu.

Asıl adı Şehabeddin Abd’ur-Rahman b. İsmail b. İbrahim b. Osman b. Bekir b. İbrahim b. Muhammed el-Makdis’tir. Kendisi Şamlı ve Şafii mezhebindendir.

Ebu Şâm’nin dedeleri Kudüslüdür. Büyük dedesi Muhammed b. Ahmed Tûsi kıraat âlimi, sufi ve Sahra caminin imamı idi. Kudüs Avrupalılar tarafından işgal edildiğinde hicri 492 tarihinde işgalciler tarafından öldürülmüştür. Bunun üzerine aile diğer göç edenlerle birlikte Şam’a göçmüş ve orasını vatan edinmiştir.

Ebu Şâme, hicretin 599 yılında Rabi’ul-Âhirin 23. Cuma gecesinde Şam’da doğu kapısı bölgesinde Derb’ul-Fevahir denilen yerde dünyaya gelmiştir.

Ebu Şâme’nin aslı Kudüs’ten olmakla beraber, kendisi Şam’da doğup, orada yetişmiş ve orada vefat etmiştir.

Ebu Şâme hayata gözlerini açar açmaz gizli ve ulvi bir güç onu Kur’an’a doğru çekmiştir. Henüz on yaşında iken Kur’an’ı ezberlemiş, 17 yaşında iken yedi kıraat’i tamamlamıştır.

Hz. Allah küçüklüğünden beri ona Kur’an’ı ezberlemeyi ve ilimle meşgul olmayı sevdirmiştir. Babası onun bu durumunu “Kur’an’ı ezberledim” deyinceye kadar anlayamamıştır. Kur’an’ı ezberledikten sonra kıraat ilimleri, fıkıh, Arabça, hadis, tarih ve biyografi gibi diğer ilimlerle meşgul olmuş, bu ilim dallarında pek çok kitap yazmıştır.

Kendi yazdığı Zeyl’ül Ravdateyn adlı kitabında bildirdiğine göre 616 hicri tarihinde yedi kıraati Buharı adında bir hocasının huzurunda okumuş ve Muvaffak, Abd’ul-Celil b. Mendûye ve bir grup âlimden ilim almıştır.

Fevat’ul Vefeyat isimli eserin sahibi Ebu Şâme hakkında şöyle diyor:

On yaşıdan önce Kur’an’ı ezberlemiş, 616 yılında tüm Kur’an’ı Alem’ud-Din Sehavi isimli hocasına okumuş, İskenderiyye’de Şeyh Ebu’l-Kasım Abd b. Abd’ul-Aziz’den ve başkasından ilim tahsil edip 39 yaşlarında iken hadis ilmine özen göstermeye başladı. Hadisleri bizzat kendisi okur, çocuklarına dinletirdi. Bir çok ilim dalında kitap yazdı, iyi derecede fıkıh tahsil etti, ders okutup fetva verdi, Arabçada üstün bir seviyeye geldi.

Ebu Şâme, İbn’ul-Cevzi’nin torunu tarafından verilen her vaaz toplantısına katılırdı. Bu toplantılar Ebu Şâme için yararlı olmuş ve onun çeşitli ilimler öğrenmesine imkan tanımıştır. Onun ilimde olgunluğu dışarıya da vurmuş erken yaşlarda henüz 25 yaşında iken saçı ve sakalı ağarmıştır.

Ebu Şâme fetva hususunda güçlü bir hale geldi. Pek çok ilim adamından ilim almışır. Hafız Ebu Tahir Selefi, Ebu’l-Ferec Sekafi, Ebu Tahir Berakad b. İbrahim Huşui bunlardandır.

Ebu Şâme Alem’ud-Din Sehavi, Muvaffak el-Makdis, Fahr b.

Asâkir, İzz b. Abd’us-Selam ve Takiy b. Salah gibi zamanının ilim adamları ile devamlı birlikte olmuştur.

Ebu Şâme kendisinden söz ederken küçük yaşta iken Şam camisinde Kur’an’ı ezberlediğinden söz ediyor. Ayrıca Fahreddin Ebu Man-sur b. Asâkir gibi ilim adamlarına bakar, müslümanlara nasıl fetva verdiğini, insanların ona olan ihtiyacını, Hz. Peygamber’in hadislerini âlimlerden nasıl dinlediklerini rivayet edermiş. Kartal kubbesi denilen yerin altında hadis derslerini, Takviye medresesindeki fıkıh derslerini insanların ne derece bir ilgi ile izlediklerini görünce kendisinin de ilimde bu dereceye ulaşmasını temenni eder, insanların fetvalarından yararlanmasını düermiş. Hz. Allah Ebu Şâme’yi temennisinden daha yüksek derecelere ulaştırmıştır.

Ebu Şâme, babası ile beraber 621 hicri yılında haccetmiş, bir sene sonra tekrar hacca gitmiştir. 624 yılında da Kudüs’ü ve 628 yılında Mısır’ı ziyaret etmiştir. O sıralarda Iskenderiyye, Dimyat ve Kahire’de bulunan ilim adamları ile toplantılar yapmıştır. Daha sonra fetva ile meşgul olmak, eserlerini yazmak ve ilmi çalışmalar yapmak üzere sürekli Şam’da kalmayı tercih etmiştir.

Ebu Şâme Şam’da Eşrefiyye ve Rukniyye medreselerinde ders verir, Adiliyye de fetva verirdi. Kendisi hakikati söylemek ve bidatlere karşı savaşmak hususlarında cesareti ile meşhur idi. İhtimal ki bu, hocası İzz b. Abd’us-Selam’ın Ebu Şâme üzerindeki etkisindendir.

Ebu Şâme çeşitli vazifeler üstlenmiştir. Eşrefiyye türbesinde Şeyh’ul-Kurralık gene Eşrefiyye medresesinde hadis hocalığı ve Rukniyye medresesinde ders okutmak bunlardan bazılarıdır.

Ebu Şâme ictihad mertebesine ulaşmış bir âlimdir. Kendisinden istifade eden talebeleri olduğu gibi camide ve Eşrefiyye türbesinde tarih konusundaki derslerini, Ravdateyn isimli kitabını ve diğer kitaplarını dinlemek üzere memleketin ileri gelen değerli insanları toplanırdı.

Talebelerinden birisi olan Kalan’ıs oğullarından Muhsin’ud-Din b. Ali b. Muhammed Teymi -ki bu soylu ve içinde bulunduğu topluluğun başıdır- bir şiirinde hocası olan Ebu Şâme hakkında şöyle diyor:

Yemin ederim ki hoşnuduz tüm cemaat ve ben

Bir bahçeyi dolaşırcasına senin tarihini dinlemekten

Öyle bir bahçe, ki senin tarihin Çiçeklerini salıvermiş Kitab-ı Ravzateyn’in

Allah desteklemiş hocamızı, o bir tanedir. Kısa ve uzun açıklamalarda şahanedir.

O akılda zirvedir, yücelikte yoktur eşi Fetvanın parlayan yıldızıdır, ilmin güneşi.

Şu kimseler kendisinden kıraat ilmini almışlardır: Şeyh Şehab’ud-Din Kefevi, Şahab Ahmed Lebban, Zeyn’ud-Din EbubekirYusuf Mez-zi ve bir grup kimse. Ayrıca Şeyh Şeref ud-Din Fezâri el-Hatib, Şatı-biyye şerhini Ebu Şâme’nin huzurunda okumuştur.

Ebu Şâme Şam’da yaşadığı sıralarda Şâfiilerle Hanbelîler arasındaki ateşli düşmanlıktan kendisini kurtaramamıştır. İhtimal ki karşılaştığı güçlükler, onun genç yaşta saçında ve sakalında ihtiyarlık belirtisi olan beyazlığın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. O genç yaşında Allah tarafından hem şekil, hem manevi bakımdan ihtiyarlığın olgunluğuna erdirilmiştir.

Onun bu durumunu fazilet erbabından bir zat aşağıdaki şiirde dile getirmiştir:

Yirmi beşinde ağarırsa saçları bir kişinin Ayıplanacak yanı yoktur yaptığı işinin

İnsanlar bilemediler kadrini ak saç var diye başında Nurlandırdı ilim onu, ağarttı saçını genç yaşında

Nur dolu idi hem kalbi, hem de yüzü Göremedi ondaki nuru şüphecilerin gözü

Genç idi ama yaşlılardan ayrılmazdı vallaha Bu hali yaklaştırmıştı onu Allah’a

Ebu Şâme alçak gönüllü, güçlükleri göğüsleyen bir kimse idi. Ömrünü sakin bir şekilde geçirmiştir. Dünyalığa sahip kimselerin yanına gitmez, makam sahibi olmak için gayret etmezdi. Kendisine yetecek kadar bir şeye ve sağlığa sahip olmayı hiç bir şeyden üstün tutmazdı.

Ebu Şâme hayatı hakkında yazdıklarında kendisi hakkında görülen rüyaları anlatmaktadır. Kendisinin ifade ettiğine göre çağdaşları onu ilimde, içtihatta, vera ve takvada bir önder olarak görmekte idi. Hatta çağdaşlarından bazıları onu peygamber gibi görmüşler. Ebu Şâme hayatını anlatırken yer verdiği bu rüyaları hangi gerekçeye dayanarak zikrettiğini az sonra söyleyecektir.

Bu rüyalardan birisi annesinin gördüğü rüyadır. Küçük yaşlarda iken annesinin haber verdiğine göre annesi şöyle bir rüya görmüş. O zamanlar, Ebu Şâme okula gidiyormuş. Tüm öğrencilerin aksine o okumayı seviyor ve bu konuda hırslı davranıyormuş. Babası da bu durumdan çok memnun imiş. Annesinin anlattığına göre daha Ebu Şâme’ye hamile iken rüyasında kendisini bir minarenin tepe noktasındaki hilalin yanına çıkmış vaziyette orada ezan okurken görmüş. Kadıncağız rüyasını bir tabîrciye anlatmış. Rüyasını şöyle tabir etmiş: “Yer yüzünde hayır ve ilimle her yerde anılacak bir erkek çocuk dünyaya getireceksin.”

Ebu Şâme 624 yılında daha çocukluk çağında iken gördüğü bir rüyayı şöyle anlatıyor: Ebu Şâme Hz. Ömer’in Frenklere karşı Şamlıları desteklemek üzere geldiğini görüyor. Hz. Ömer Ebu Şâme’ye Özel bir ilgi göstererek kendisine müslümanlarm işleri ile ilgili bazı hususları havale ediyor ve özel olarak konuşarak omuzunu kendi omuzuna dayıyor. O derece ki insanlar, Hz. Ömer’in ne yapmak istediğini Ebu Şâ-me’den soruyorlar.

Bu rüyanın gösterdiğine bakılarsa Ebu Şâme insanlarla Hz. Ömer arasında aracı olmaktadır.

Hicri 623 yılında Ebu Şâme bir rüya daha görüyor. Ebu Şâme ile fakih İzz b. Abd’us-Selam Mescid-i Aksa’da rahmet kapısı denilen kapının iç kısmında bulunuyorlarmış. İzz b. Abd’us-Selam kapıyı açmak stiyormuş. Fakat bir kimse kapının açılmasına engel olmakta imiş.

Ebu Şâme ile birlike İzz b. Abd’us-Selam kapının kanatlarını ardına kadar açmışlar.

Bundan bir sene önce Cumadiye’s-Saniye ayında Ebu Şâme bir rüya görüyor. Rüyasında müslümanlar çok sıcak bir ortamda Cuma namazı kılıyorlarmış. Ebu Şâme susuzluktan bir zarar gelecek diye korku-yormuş. Yakınlarda da bir su yokmuş. Ebu Şâme yakınlarda bir su ve boş bir havuz görmüş. Müslümanların namazdan çıktıklarında bu sudan içmeleri için yakındaki sudan havuza dökmeyi düşünmüş. Kendisinden önce tanımadığı bir adam havuza bir iki kova su dökmüş. Daha sonra Ebu Şâme sayısını bilmediği kadar kovalarla havuza su dökmüş.

Minhar b. Mazin el-Harabi Ebu Şâme’yi üzerine bir heykel takmış olduğu halde “rüyasında görmüş. Minhar, ona: “Bakın filan adama, Allah’ın kelamını üzerine nasıl asmış?” diyormuş.

Benzer Konular:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2021-02-12T01:10:35+03:00

    Ebu Şame Eyyubiler döneminde yaşamıştır. Şam’ın en büyük ilmi şahsiyetlerindendir Ebu Şame. Sol kaşı üzerinde bulunan büyük bir ben için bu lakabı almıştır. İsminden daha çok bu sıfatla tanınmaktadır Ebu Şame. İctihad mertebesine kadar ulaşmıştır Ebu Şame. Babası ile beraber hac görevini ifa ettiği bildirilir tarih kitaplarında. Hakikat ne ise onu söylemek ve bidat ve hurafelere karşı adeta savaş açmak ile meşhur biridir.

    En iyi cevap

Cevapla