Paylaş
Tasavvuf Hayatı
Question
Tasavvuf Hayatı
Soru: Tasavvuf hayatı ne demektir? Kesin ve belirgin ölçülerle
ifade edermisiniz. Böyle bir yaşantı ile “İslâm’da ruhbanlık yoktur” hdisi arasında bir çelişki varmıdır?
Cevap: Tasavvuf psikolojik, sosyal ve ahlâki bir yoldur. Bu yola girenler kendilerine tasavvufçu demektedirler. (İlk zamanlardaki tasav-vufçular, yün anlamına gelen) sof giydikleri için bunlara tasavvufçu denirdi. Bilindiği üzere bu giysinin hammaddesi kendisinden katı ve kalın giysilerin yapıldığı bir maddedir. Bu insanlar yaşantılarında katı ve zor yolu seçip nefislerini lezzetli şeylerden mahrum ettikleri için giysi olarak yünlü şeyleri tercih ederlerdi. Gene bu insanlar dünya nimetlerinden yüz çevirir, iştah duyulacak şeylerden, şehvetlerden el etek çekerlerdi.
İbn Haldun tasavvuf hakkında şöyle demektedir:
Tasavvuf müslümanlar arasında sonradan ortaya çıkmış ilimlerdendir. Bunun aslı ümmet-i Muhammed’in geçmişleri ve büyükleri katında tasavvufçularm gittiği yolun, sahabe, tabiin ve diğerleri arasında var olmasıdır. Bu yol hak ve hidayet yoludur. Bu yolun temeli ibadete çekilmek, kendini Allah’a vermek, dünyanın süs ve zi-netlerinden yüz çevirmek, insanların önem verdiği mal ve makamdan kaçmak ve kimselerin olmadığı yerde ibadete kapanmaktır.
İbn Haldun daha sonra şöyle diyor:
Geçmiş dönem müslümanlan ve sahabe arasında bu yaşayış tarzı genel idi. Hicretin ikinci yüzyılında ve daha sonraları dünyaya yöneliş yaygınlaşıp insanlar arasına karışma meydana gelince ibadete yönelenlere tasavvufçular adı verilmeye başladı.
Gerçek ve doğru tasavvuf hayatı yaşayan kimse Hz. Peygamber’in hadisinde bildirdiği ihsan ahlâkını benimseyen kişidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
ihsan, görüyormuşçasına Allah’a ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor.
Doğru ve sağlıklı tasavvuf İslâmiyet’e aykırı olmadığı gibi ümmet-i Muhammed’in üzerinde görüş birliği ettiği dinin esaslarına da
aykırı değildir. Gerçek tasavvuf, İslâmiyet’te bulunmayan bir takım prensipler ortaya koymaz. Bundan dolayıdır ki tasavvuf büyüklerinden biri şöyle diyor:
“Bizim esaslarımız altıdır:
1. Allah’ın kitabına sarılmak.
2. Hz. Peygamber’in sünnetine uymak.
3. Helâl yemek.
4. Eziyetten kaçınmak.
5. Günahlardan sakınmak.
6. Haklan ödemek.”
Doğru ve sağlıklı tasavvuf Hz. Peygamber’in “İslâm’da ruhbanlık yoktur” hadisine de aykırı değildir. Çünkü ruhbanlık, hayatı terk edip, evlenmeyi kabul etmemek ve çalışıp kazanmayı bırakmaktır ki İslâmiyet buna rıza göstermez.
Tasavvufçu çalışıp kazanmadıkça kâmil ve gerçek sufi olamaz. Bunun içindir ki tasavvuf büyüklerinden biri şöyle demiştir: “Sufinin teşbihi ip eğirdiği iğinde (kirmeninde)dir.” Bu sözde ifade edilen kirmen el işine ve kazanmaya işaret eden bir âlettir.
Bu söz gösteriyor ki tasavvufçunun helâl kazanç elde etmek için çalışması, genel anlamda bir çeşit ibadet etmesi demektir.
Benzeri konular:
Answer ( 1 )
Tasavvuf Hayatı: Tasavvuf, İslam’ın manevi ve ahlaki yönlerine odaklanan bir yaşam tarzıdır. Tasavvuf hayatı, bir müminin Allah’a daha yakın olma arzusuyla, dünyevi bağlardan arınarak ruhsal bir yolculuğa çıkmasıdır. Bu yaşam tarzı, dünyevi arzulara ve nefsani dürtülere karşı mücadelenin öne çıktığı, kalbin ve ruhun arındığı, sadelik ve tevazunun benimsendiği bir yolculuktur. Tasavvuf hayatında, kişi, Allah’ın rızasını kazanmayı ve nefsini terbiye etmeyi amaçlar. Bu yaşam tarzında dua, zikir, mürşit rehberliğinde eğitim almak, sabır, şükür, hoşgörü, ahlaki değerler ve sürekli bir içsel arınma süreci yer alır.
Tasavvufun temel amacı, kişinin Allah ile olan ilişkisini derinleştirmek ve dünya hayatını ahiretteki gerçek hayatın bir hazırlığı olarak görmek, daha sade, daha huzurlu ve daha ahlaki bir yaşam sürmektir. Tasavvuf, aynı zamanda kalbin Allah’a yönelmesini ve her türlü dünyevi arzusundan uzaklaşarak yalnızca Allah’a yönelmesini teşvik eder. Bu yaşam tarzı, genellikle dergâhlar, tekkeler gibi yerlerde, bir mürşidin rehberliğinde, zikir ve tasavvufi eğitimle sürdürülür.
“İslam’da Ruhbanlık Yoktur” Hadisi ile Çelişki Durumu:
İslam’da ruhbanlık, Hristiyanlık ve diğer bazı dinlerdeki gibi dini bir elit sınıf oluşturma ve halktan ayrı bir yaşam sürme anlamına gelir. Ancak İslam’da bu tür bir anlayış reddedilmiştir. İslam, tüm müminlerin eşit olduğunu, herkesin kendi sorumluluğunu yerine getireceğini, dinin özünün halkla birlikte yaşanması gerektiğini vurgular. Ruhbanlık, insanları bir tür kutsallıkla ayırmayı ve dünyevi işlerden tamamen uzak durmayı savunur. Oysa İslam’da herkesin Allah’a yönelmesi ve ibadet etmesi beklenir, ancak bu, dünyadan tamamen uzak kalmak anlamına gelmez. Aksine, İslam, insanların çalışarak ve topluma faydalı olarak da Allah’a yakın olabileceğini öğretir.
Tasavvuf ve Ruhbanlık Arasındaki İlişki:
Tasavvuf hayatı, bir bakıma kişisel ve manevi bir arınma yoludur, ancak tasavvufçular, genellikle halkla iç içe yaşamaktan uzak kalmazlar. Bir sufi, zaman zaman dünyadan elini eteğini çekse de, asıl amaç dünyadan tamamen uzaklaşmak değildir; Allah’a yönelmek ve O’na daha yakın olmak için içsel bir arınma sürecidir. Tasavvuf hayatı, her bireyin kendi içsel dünyasında gerçekleştirdiği bir yolculuktur ve bu, kişinin Allah’a olan bağlılığını derinleştirmeyi hedefler. Tasavvufçular, bir bakıma dini derinlemesine yaşarken, toplumla da bağlarını koparmazlar.
İslam’da ruhbanlık anlayışının yasaklanmasıyla tasavvuf hayatının çelişen bir yönü yoktur. Çünkü tasavvuf, kişinin Allah’a olan yakınlığını artırmaya yönelik manevi bir yolculuk olup, toplumsal hayattan tamamen uzak durmak anlamına gelmez. İslam’daki ruhbanlık reddedilirken, tasavvuf hayatı, kişisel bir manevi gelişim olarak anlaşılmalıdır. Yani, tasavvuf, dış dünyadan tamamen el çekmeyi değil, içsel bir arınmayı ve ruhsal bir olgunlaşmayı hedefler.