Taziye ne demek

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

TAZİYE

Taziye ne demek

İSLAMDA TAZİYE KAVRAMI

Arapça taziye yazılışı: التعزية

Taziye, bir yakını vefat eden kimseyi ziyaret ederek baş sağlığı dileme, tesellide bulunmak demektir.

Sözlükte “birine sabır telkin etmek” anlamındaki tâziye, Dini terim olarak, yakını vefat eden kimselere baş sağlığı dilemeyi, onları teselli edip acılarını paylaşmayı, sabırlı ve güçlü olmaya teşvik etmeyi ifade eder.

Kur’ân-ı Kerim’de bütün varlıkların fâni ve yalnız Allah’ın bâki olduğu bildirilir (er-Rahmân 55/26-27). Dünya hayatının bir imtihan olduğu, dolayısıyla bir
gün sona ereceği ve insanların imtihan sonucuna göre yeni bir hayatla karşılaşacakları şu âyetlerde haber verilir: “Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa şüphesiz o kurtuluşa ermiştir. Zaten bu dünya hayatı aldatıcı zevkten başka bir şey değildir” (Al-i İmrân 3/185); “Her nefis ölümü tadacaktır. Biz sınamak için sizi şerle de hayırla da imtihan ediyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz” (el-Enbiya 21/35; ayrıca bk. el-Ankebût 29/57). Bu ayetler, insanların, ölümü hayatın bir gerçeği olarak karşılamaları gerekliliğine işaret etmektedir. Ölüm sadece insanoğlunun değil dünyadaki bütün canlıların ortak kaderidir, yaratılan her şey bir gün gelip ölecektir (bk. ÖLÜM).

Allah insanları çeşitli sıkıntı ve kayıplarla imtihan eder, ölüm de bunlardan biridir. Bunları sabır ve metanetle karşılayanlar Allah’ın rahmet ve hidayetiyle müjdelenmektedir (el-Bakara 2/153 157). Bir kutsi hadiste hasta ile ilgili olarak şöyle buyurulur: “Ben kullarımdan mümin bir kulu bir sıkıntı ile denediğimde, o denedigim sıkıntıya karşılık bana hamdederse annesinin kendisini dünyaya getirdiği gün gibi hatalarından arınarak yattığı yataktan kalkar” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 123). Bir hadiste de müslümanın bir musibet karşısındaki tutumu şöyle dile getirilir: “Birinizin başına bir musibet/üzücü bir şey geldiği zaman; ‘Biz Allah’a aidiz ve biz O’na döneceğiz. Allahım! Başıma gelen musibetin mükâfatını senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu hayırlısıyla degistir’ desin” (Müslim, “Cenäiz”, 3; Ebû Dâvûd, “Cenāiz”, 17, 18). Taziye sırasında anılan bu âyet ve hadisler okunarak yakınlannı kaybedenler teselli edilir, kendilerine güç ve moral verilir (ayrıca bk. BELA).

Abdullah b. Mes’úd’un rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber, “Başına bir musibet (ölüm) gelen insana taziye ziyaretinde bulunan kimseye musibete uğrayanın sevabı kadar sevap verilir” buyurmuştur (İbn Māce, “Cenäiz”, 56; Tirmizi, “Сenaiz”, 71), Bazı hadislerde Hz. Peygamber’in taziye örnekleri yer almaktadır. Mesela oglu vefat etmek üzere olduğu için büyük acı çeken kızı Zeyneb’i, “Veren de, alan da Allah’tır; O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır” şeklinde teselli etmiştir (Buhâri, “Cenâiz”, 33; Müslim, “Cenáiz”, 11). Çocuğu ölen Muaz b. Cebel’e Resûl-i Ekrem’in yazdırdığı rivayet edilen bir mektuptaki ifadeler de en anlamlı tâziye örneğidir. Bu mektupta canlarımız, mallarmız ve aile fertlerimizin Allah tarafından bize bağışlanmış tatlı hediyeler, geçici bir süre için yanımıza bıraktığı emanetler olduğu belirtilmekte ve Allah’ın evlat vererek kulunu sevindirmesi gibi onu geri alması halinde kulunu mükâfatlandıracağı, böyle durumlarda Allah’ın rahmetine, mağfiret ve hidayetine erişmek için sabretmek gerektiği, ağlayıp sızlamanın gideni geri getirmeyeceği ifade edilmektedir (Hâkim, el-Müstedrek, III, 273). İslam alimleri, bu tür rivayetlere dayanarak taziyede bulunmanın hem erkekler hem kadınlar için sünnet veya müstehap olduğunu kaydetmiştir.

Kadının, kocası dışındaki bir yakınının ölümü halinde üç günden fazla yas tutmasının câiz görülmediğini ifade eden hadisi delil gösterip (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI, 37, 249, 286; Buhârî, “Cenâiz”, 31; Ebû Dâvůd, “Talâk”, 43) taziye süresinin üç gün olduğu söylenmişse de, bazı âlimler taziyeyi bir süreyle sınırlamayı isabetsiz bulmuşlardır. Taziye definden önce de yapılabilmekle beraber, ağırlıklı görüşe göre definden sonra ve cenaze yakınlarının evinde yapılması münasiptir, nitekim uygulama da bu yönde gelişmiştir. Camide taziyede bulunulması mekruh sayılmıştır. Baş sağlığı için birçok kişinin gelebileceği dikkate alınarak taziye yerinde fazla kalınmaması tavsiye edilir. Ca’fer b. Ebû Tâlib şehit olduğunda Resulullah etrafındakilere Ca’fer’in ailesinin üzüntüleri sebebiyle yemek hazırlayacak durumda bulunmadığını söylemiş ve onlara yemek yapmalarını öğütlemiştir (Tirmizi, “Cenâiz”, 21; İbn Mâce, “Cenáiz”, 59). İslam alimleri bu rivayetten hareketle cenaze evine yemek götürmenin sünnet olduğunu belirtmişler, İslam ülkelerinde ölü evinde taziye süresince yemek pişirilmemesi; cenaze yakınlarına ve taziye için gelenlere ikram edilmek üzere akraba ve komşular tarafından cenaze evine yemek götürülmesi güzel bir gelenek halini almıştır. İslam dünyasının bazı bölgelerinde gelenlere yemek verme külfetinin cenaze sahiplerine yüklenmesi ve bunun dini bir görev gibi telakki edilmesi doğru değildir.

Cenaze namazına katılmak müslümanlar için dinî bir görevdir. Defin işleminin ardından genellikle cenaze evine veya taziye için belirlenmiş başka bir yere gidilerek ölenin yakınlarına taziyede bulunulur. Bazı yörelerde definden sonra cenaze yakınları, mezarlığın uygun bir yerinde ya da cenaze evinin önünde bir araya gelip cenaze törenine katılanların tâziyesini kabul ederler. Ölü evi ziyaretçilere yetmediği takdirde komşulardan biri evini tâziye için açar. Tâziye sırasında Kur’an’dan birkaç âyet (çoğunlukla Bakara süresinin 153-157. âyetleri) okunarak hem ölen kimse hem orada bulunanların geçmişleri ve bütün müslümanlar için dua edilir. Bazı yerlerde mahallenin imamı veya bir başka hoca birkaç gün süreyle cenaze evine gelir ve Kur’an okuma görevini ifa eder. Kur’an okunduktan sonra “el-hükmü lillâh, innâ lillâh” gibi ifadelerle Allah’tan gelene razı olmak gerektiği belirtilir. Ölen hakkında, “Allah rahmet eylesin; mekânı cennet olsun; Allah gittiği yerde utandırmasın; Allah taksiratını affetsin” gibi sözlerle dua edilir. “Geride kalanların başı sağ olsun; Allah sabırlar versin; merhumun geride kalanlarına Allah hayırlı uzun ömürler versin; Allah başka acı göstermesin; ölenle ölünmez, er geç hepimiz öleceğiz, Allah iman nasip etsin” gibi cümlelerle ölenin yakınları teselli edilir. Hz. Peygamber’in ölenler hakkında çirkin sözler söylemeyi yasaklayan, ölüleri iyilikle anmayı emreden hadislerine göre (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 42; Tirmizî, “Cenâiz”, 34; Nesai, “Kasâme”, 22) taziye için gelenler ölünün iyi taraflarından bahseder, güzel hatıralarını anarlar.

Taziye daha dar ve özel anlamda, İmâmiyye Şiası tarafından, Hz. Hüseyin ve yakınlarının Kerbela’da şehit edilmelerini konu alan temsili gösterileri ifade etmek için kullanılır.

Taziye nedir? Arapça Taziye duası, Adabı ve Anlamı

Cenazenin peşinden 7, 40 ve 52. günleri için mevlüt var mı?

Cenaze defnedildikten sonra cenaze namazı kılınır mı?

Cenaze neden yalnız bırakılmaz

Boynunda kul hakkı olanın cenaze namazı kılınır mı

Answer ( 1 )

    1
    2021-09-04T14:00:27+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Taziye; musibetle karşılasan bir kişiyi teselli ve sabra teşvik etme anlamına gelmektedir.

    Türkçe sözlük anlamı olarak bir yakını vefat eden kimseye baş sağlığı dilemek ve geçmiş olsun dileklerini bildirmek anlamında kullanılır.

    Yakını vefat eden bir  müslümana taziyede bulunmak İslâm’ın  ahlâkındandır. Lakin cenaze sahiplerinin acısını ve üzüntüsünü yeniden hatırlatmama adına üç günden fazla taziyede bulunmak mekruh sayılmıştır. Bunun yanında cenazenin defninde bulunamayan uzaktaki kimseler  ise üç günden sonra da taziyede bulunabilirler.

    Hz. Peygamber (s.a.s) üç güne kadar yas tutmaya izin vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Ancak kocası için iddet süresi olan dört ay on gün yas tutması müstesnadır”

    Cenazeyi defnetmeden önœ veya sonra ölüye ağlamak ittifakla caizdir. Ancak sesimizi yükseltmemek, çirkin sözler söylememek ve ağıt yakmamamız gerekmektedir. Çünkü oğlu İbrahim ölünce Hz. Peygamber (s.a.s) de ağlamış, yine kızının oğlu can çekişmekte iken kendisine arz edilince gözlerinden yaşlar boşanmıştır. Sebebi sorulunca da şöyle cevap vermiştir: “Bu, Allah’ın rahmetidir, onu kullarının kalplerine koymuştur. Allah ancak merhametli olan kullarına merhamet eder”

    Sonuç olarak bir Müslümanın  diğer müslümanlara karşı görevlerinden biri de onu son yolculuğunda uğurlaması ve defin ettikten sonra da onun yakınlarına bas sağlığı dileğinde bulunmasıdır.

    Bir bela veya musibete, bir  felâkete uğrayan müslümana sabır tavsiyesinde bulunmak, meydana gelen musibetin Allahın kaderinin bir hükmü olduğunu ve  bunu geri çevirmenin artık mümkün olmadığını hatırlatmak… Bu vesile ile müslüman kardeşimize ruhi manada bir teselli vermemiz gerekmektedir.

    En iyi cevap

Cevapla