Tebliğ, Davet, Nasihat ve İrşad Kavramları

Question

Kur’an ve Hadislerde geçen “Tebliğ, Davet, Nasihat ve İrşad” terimleri ve örnekler

Teblig Davet Nasihat ve Irsad Kavramlari ve anlamlari

TEBLİĞ ve DİĞER KAVRAMLAR

Konumuza girmeden önce bazı kavramların tanımlarını yapmakta yarar vardır. Zira araştırmamızın ağırlık merkezi “Tebliğ”dir. Başta Hz. Muhammed (s.a.s.) olmak üzere diğer bütün peygamberlerin; tebliğin önemi üzerinde durdukları bir gerçektir. Çünkü gelip geçmiş peygamberlerin tamamı, vahiy yoluyla Allah’tan aldıkları emir ve ya saklan kavimlerine tebliğ etmişlerdir.

Daha önce de işaret edildiği gibi tebliğ, nübüvvetin bir özelliğidir. Her peygamber görevini onunla yerine getirmiştir. Fakat tebliğ kavramı yanında davet, nasihat ve irşat gibi kelimelerin de sık sık kullanıldığı görülmektedir. Bu nedenle tebliğ ile birlikte söz konusu kavramların tanımlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini açıklamakta fayda mülahaza ediyoruz.

I. TEBLİĞ

a- Sözlük Anlamı: Tebliğ kelimesi fiil kökü olarak ele alındığı zaman ulaşmak, yetişmek, yeterli olmak ve maksada kavuşmak gibi anlamlara gelir.

Aynı kelimenin kök harfleri saklı kalmak üzere farklı kalıplarda kullanıldığı zaman, şu anlamlar elde edilmektedir:

1- Buluğ: Sorumlu olmak, çocuk için ergenlik çağına girmek: meyve, ağaç için kullanıldığı zaman da olgunlaşmak anlamına gelir. Örneğin, “Çocuk ergenlik çağına ulaştı, hurma ve diğer ağaçlar ol gunlaştı” cümleleri kullanılırken çocuğun sorumluluk çağına, hurma ve diğer ağaçların ise meyve verecek mevsime girdiği anlamı ortaya çıkmaktadır.

2- Belağ: Mesaj, haber, bildiri, ilân, yeterlilik ve ültimatom manasına gelmektedir. Nitekim şu ayette söz konusu kelime haber ve mesaj anlamında kullanılmıştır: “İşte bunda, (bize) kulluk eden bir kavim için bir mesaj vardır. ”

3- Belağat: Fasih dil, güzel söz, te’sirli söz, beyan ve kuvvetli etkilemek anlamındadır. Kur’ân-ı Kerim’deki şu âyet bu manayı teyit etmektedir: “Onlar, Allah’ın kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında te’sirli söz söyle!

4- Mübelliğ: Tebliğ eden, bildiren, duyuran, kalabalık yerlerde hatibin konuştuklarını tekrar eden ve haberci gibi manalara gelir.!!! Peygamberlere de, kendi nübüvvetini duyurup halka Allah’ın emir ve yasaklarını bildirdikleri için “mübelliğ” denilmiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim de bu hususa işaret etmektedir. “(Benim yaptığım) Ancak Allah katında olanı, O’nun gönderdiklerini tebliğdir.”

5- Tebliğ: Taşımak, götürmek, ulaştırmak, bildirmek ve eriştir mek anlamına gelir. Çoğulu “Tebliğat” şeklindedir ki; ilânlar ve bildiriler demektir. Nitekim mahkeme, noter ve diğer resmi kurumlardan vatandaşlara gönderilen zarfların üzerinde de, “Tebliğat” ibaresi yer almaktadır. Günümüzde, bütün toplumlarda “Tebliğat” ile ilgili hü kümleri düzenleyen kanunlar bulunmaktadır. Bu kanunlar vasıtasıyla yazılı metin hâline getirilen tebliğler çeşitli hükümler ihtiva etmektedirler. Nitekim ülkemizdeki Hukuk sisteminde 11/2/1959 gün ve 7201 sayılı kanun ile tebliğ ve tebellüğe ilişkin hükümler düzenlenmiş bulunmaktadır.
b- Terim anlamı: Din açısından baktığımız zaman tebliğ: Pey gamberlerde bulunması gereken bir sifat olarak karşımıza çıkmaktadir. Böylece tebliğin istilahtaki anlamı biraz daha farklı ve sınırlıdır. Bu durumda tebliğ: “Peygamberlere Allah’tan gelen vahyin mahsulü olan ilâhî hükümlerin hiçbirini gizlemeden, eksiltmeden ve ilavede bulunmadan aynısını insanlara bildirmektir.” Bu anlamda tebliğ, her Peygamberin kavmiyle buluşma, tanışma ve anlaşma vasıtasıdır.

c- Kur’ân-ı Kerim’de Tebliğ: Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen Peygamberlerin “kissa”ları zikredilirken tebliğ görevlerine özellikle yer verilmiştir.

Örnek olması bakımından bazı ayetlerin buraya alınması uygun görülmüştür

1- Hz. Nuh (a.s.)’un kavmine yaptığı tebliğ şöyle anlatılmaktadır: “Andolsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik de dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…”117 “Size Rabbimin vahyettiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediğiniz şeyleri Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum…”

2- Hz. Salih (a.s.)’in; tebliğ konusunda kavmiyle olan ilişkisi şöyle anlatılmaktadır: “Salih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey Kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”

3- Hz. Şuayb (a.s.) ise, kavmine şöyle seslenmişti: “Şuayb) onlardan yüz çevirdi ve dediler ki: Ey Kavmim! Ben, size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duydum ve size öğüt verdim.”

4- Bütün geçmiş Peygamberlerin kavimlerine çok açık bir biçimde risaletlerini tebliğ ettiklerini ve onlara nasihatta bulunduklarını görüyoruz. Bu durum son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kadar devam etmiştir. Nitekim aynı sorumluluğun Hz. Muhammed (s.a.s.)’e de verildiğini belirten şu ayet, bunun en güzel örneğidir: “Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.”

Böylece tebliğ, Kur’ân-ı Kerim’de de sık sık tekrar edilmiştir. De ğişik anlam ve maksatlarla kullanılmış olsa bile “tebliğ”, Kur’ân-ı Kerim’in 61 yerinde ayrı ayrı zikredilmektedir.

d- Hadislerde Tebliğ: Hz. Muhammed (s.a.s.)’in tebliğ hakkında birçok hadisleri bulunmaktadır. Esasen onun hayatı ve İslâm’ı yay ma merhaleleri incelendiği zaman bütün söz ve fiillerinin temelinde Allah’in emirlerini tebliğ etmeye yönelik bir çabanın olduğu görülmektedir. Ailevi hayatı, ibadeti, insanlarla sohbeti, mucizeleri, Taif ve Medine’ye hicreti, çarşı ve pazarda gezmesi, komşularıyla ve arkadaşlarıyla ilişkisi, savaşlara çıkması ve yabancı devlet başkanlarıyla yaptığı yazışmalar ve anlaşmaların hepsinin ruhunda ortak olan tek özellik, İslâm’ı tebliğ arzusudur.

Resûlullah’ın tebliğinde dikkat ettiği diğer bir husus da, insanlar arasında ayırım yapmamış olmasıdır. Müşriklere, gayri müslimlere ve Müs lümanlara tebliğde bulunmuştur.
Hadislerin yazılıp nakledilmesine izin verilmesi ve başkalarının hidayetine vesile olmanın önemine işaret eden hadisler gibi, tebliği teşvik eden birçok hadisler bulunmaktadır.

Konumuza ışık tutması bakımından birkaç tanesini buraya alacağız:

1- “Kim bir hidayete davet ederse, kendisine uyanların sevabi kadar ona sevap vardır ve bu, onların sevaplarından hiçbir şey eksiltmez. Her kim bir sapıklığa davet ederse ona, kendisine uyanların günahları kadar günah vardır ve bu, onların günahlarından hiç bir şey eksiltmez.”

2- “Kim bizden duyduğu hadisi ezberleyerek başkasına öğretmek maksadiy la ona tebliğ ederse, Allah onun yüzünü ak etsin.”

3- Resûlullah Vedâ Hutbesi’nin sonunda orada hazır bulunanlara şöyle buyurmuşlardı: “Kanlarınız, mallarınız, irzlarınız bu belde içinde, bu ayda, bu günün haramlığı kadar birbirinize haramdır. Burada hazır bulunanlarınız, burada hazır bulunmayanlara bunu tebliğ etsin. Olabilir ki, hazır olan kimse, bunu daha iyi anlar bir kimseye tebliğ etmiş olur.”

4- “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya ma’rufu emr ve münkerden nehyedersiniz, yahut Allahu Teala size azap gönderir. Sonra Allah’a yalvarırsınız; lakin duanız kabul edilmez.” Bu hadiste de iyiliği emir ile kötülükten alıkoymanın önemine işaret edilmektedir.

II. DAVET

Davet kelimesi, “De’ave” fiilinden mastardır. Bu kelime de, teb liğ gibi lügat bakımından zengin bir manaya sahiptir. Bazen birlikte bulunduğu harfi cerre göre farklı anlamlara gelmektedir. Biz bu keli menin genel olarak sözlük anlamına baktıktan sonra, ayrıca ıstılah yönünden hangi anlama geldiğini açıklamaya çalışacağız.

a- Sözlük Anlamı: Birini çağırmak, bir şeyin gelmesini istemek,

ölüye ağlamak, birinden yardım istemek, dua etmek, davet etmek, birini ziyafete çağırmak, beddua etmek, memede süt kalmak, alıkoy mak, iddia etmek, babasından başka soy iddia etmek, davete icabet etmek, namaza davet etmek, bir dine, mezhebe, bir inanca faaliyete
katılmaya çağırmak, birini bir işe veya yöne sevk etmek gibi anlamlara gelmektedir.

1- De’a veya da’vet: Çağırmak yahut bir konuda yardım istemek anlamındadır. Kur’ân-ı Kerim’in şu ayetinde bu anlamda kullanılmıştir: “Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın.”

2- Dua: Allah’a yalvarmak, ibadet ve itaat etmek manalarına gelir. Bu konuda, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Kullanım sana, beni sorduğu vakit de ki; ben herhalde yakınım. Dua edenin duasını, bana dua ettiği anda işitir, ona karşılık veririm. O halde kullarım da benim davetime uysunlar ve bana inansınlar. Umulur ki doğru yolu bulurlar.”

3- Dai: Allah’a, itikadi konulara ve dini emirlere davet etmek, yetersiz bilgi sahibi olanı aydınlatmak ve Hakka yöneltmek anlamında dir. Bu hususta da ilerde üzerinde ayrıca duracağımız şu ayeti örnek gösterebiliriz: “(Ey Muhammed!) Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir. ”

b- Terim Anlamı: Davet; çeşitli vasıta ve yöntemlerle insanları İslâm’ı kabule ve hükümlerini uygulamaya çağırmak, teşvik etmektir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), Kur’an ve sünnetin tatbiki ve öğretilmesi uğruna devlet başkanlarına mektup yazmış, yakın kabile lere muallim ve mürşit göndermiştir.

İslâmi kaynaklardan anlaşıldığına göre Resûlullah, insanları İslâm’a davet etmeye çok önem vermiştir. Çünkü bu husus doğrudan iman ve İslâm’ı tanıtmakla ilgilidir. Bu yüzden davetin dini tanımı; İslâm’ı tanıtma anlamına gelmektedir. Buna göre dinî yönden davet şöyle tanımlanabilir:

1- “Allah’ın emirlerine kayıtsız ve şartsız olarak teslim olmaya ve onlara boyun eğmeye çağırmak demektir. ”

2- Genel bir nizam ve hayattaki bütün işleri kapsayan bir kanun olup, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in insanlara tebliğ etmek üzere Rabbin den getirdiği ilâhî emirdir. Bu emirlere muhatap olan insan, durumu na göre ahirette ceza veya mükâfat ile karşılaşır.

3- İbn Teymiyye (öl.728/1328) ise, davetin tanımını daha kapsamlı olarak şöyle yapmıştır: Davet; insanların Allah’a, Peygamberlerin ha ber verdiğini tasdik etmeye ve emirlerine itaat etmeye çağırmaktır. Bu durumda davet, hem Kelime-i Tevhidi hem de Kelime-i Şehadeti içine almaktadır. Namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek, Allah’a, meleklere, kitaplara, Peygamberlere, kaza, kader ve öldükten sonra dirilmeye iman etmek gibi.

III. NASIHAT

Arapçada bazı kelimeler, taşıdıkları manalar itibariyle farklılık ifa de ederler. “Nasihat” kelimesi de bunlardan biridir. Çok şümullü bir manaya sahiptir. Tebliğ ve davetle olan ilişkisi yönünden sözlük ve terim anlamlarını açıklamamız gerekmektedir.

a- Sözlük Anlamı: Öğüt vermek, vaaz etmek, samimi davranmak, ameli ihlaslı yapmak, balı süzmek, kanıncaya kadar içmek, iç âlemi saf ve temiz yapmak, halis tövbe ve sevgisinde samimi olmak gibi mânâlara gelmektedir.
1- Kur’ân-ı Kerim’in birçok yerinde nasihat, vaaz ve öğüt vermek anlamında kullanılmıştır. “Salih:…Ey Kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”

“(Nuh) dedi ki: Eğer Allah sizi azdırmak istemişse, ben size öğüt vermek is tesem de nasihatim size fayda vermez. Çünkü O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O’na döndürüleceksiniz. ”

2- Şu âyet-i kerimede ise nasihat kelimesi, samimi tövbe anlamın da kullanılmıştır: “Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah’a dönün…”

Buradaki samimi (nasuh) tövbenin iki anlamı vardır. Birincisi halis lik ve safilik anlamınadır. İkincisi de mumu alınmış halis bal manası nadır. Bu durumda nasuh kelimesi çok halis ve çok temiz manasında kullanılmıştır.

b- Terim Anlamı: Amelleri kötülüklerden, hilelerden, gösteriş ten ve yanlışlardan kurtarıp temize ve doğruya kavuşturmak amacıyla tebliğ ve telkinde bulunma vasfına sahip kimselerin, öfke, intikam veya menfaatten uzak bir şekilde, muhatabın aklının idrak edebilece ği bir ölçüde Hakkı açıklamak ve söylemektir.

Peygamberimiz (s.a.s.), bir hadislerinde din açısından nasihatin önemine işaret ederek şöyle buyurmaktadırlar: “Din ancak samimiyettir” Kimin için diye sorulduğunda, “Allah için, kitabı için, Resûlü için ve müslümanların önderleri ve tamamı için” buyurdu.

1- Allah İçin Nasihat: Allah’a iman etmek, kemal sıfatlarını ka bul etmek, ibadet ve itaat etmek, nimetlerine şükretmek, bela, eza ve musibetlere karşı sabretmek, O’nun rızasına nail olmak için ihlas ve samimiyetle çalışmak ve başkalarını da buna teşvik etmektir. Allah’a karşı olan görevlerimizi, insanlara karşı olan görevlerimizden daha önde tutmak; diğer bir ifade ile Allah’in hakkını insanların hakkına tercih etmektir.
2- Kitabı İçin Nasihat: Onun Allah tarafından Hz. Muhammed (s.a.s.)’e gönderildiğine, mucize olduğuna, onunla amel edilmesi gerektiğine, huşu ve tazim ile okunmasına, başkalarına öğretilmesine, ihtiva ettiği emir ve yasakların tamamına uyarak iman ve tasdik etmektir.
3- Resûlullah İçin Nasihat: Onun nübüvvetini ve getirdiği ilâhi haberleri tasdik etmektir. Ayrıca onun getirdiği ve ümmetine tebliğ ettiği İslâm dinini yaymaya çalışarak bütün fiilî ve sözlü davranışlarinda O’na itaat etmek, yasak kıldıklarından da kaçınmaktır. Nitekim Allah; “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.” buyurmuştur.
4- Müslümanların Önderleri İçin Nasihat: Hak ve doğruluk üzere bulundukları sürece onlara yardım ve itaat etmektir. Hata ve gaflete düştükleri zaman da, yapıcı ve usulüne uygun bir tarzda, öğütlerde bulunmaktır. Nitekim Hz. Ömer tayin ettiği valilere İslâm’a davet ve tebliği emanet olarak uhdelerine verdikten sonra şu hük mün yer aldığı yazılı bir emri de kendilerine iletmişti: “Sizi insanları dövmek ve hor görmek için değil, onlara dinlerini ve din ile ilgili olan işlerini öğretmek için vali olarak gönderiyorum.”
5- Bütün Müslümanlar İçin Nasihat: Ayırım yapmaksızın bütün müslümanları irşat etmek ve onlara yardımcı olmaktır. Onları incitmemek, ayıplarını ifşa etmemek, gıybet ve dedikodularını yapmamak, varsa hata ve yanlışlarını rencide etmeden düzeltmektir. Onlara karşı “iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak” görevi yerine getirilerek; büyüklere saygı, küçüklere ise şefkat ve merhametle yak laşılmasını sağlamaktır.

IV. İRŞAD

a-Sözlük Anlamı: İrşat kavramı da tebliğ, davet ve nasihat gibi çok anlamlı bir kelimedir. Muhteva olarak konumuzla yakından ilgi lidir. Bu yüzden irşat kelimesinin de sözlük ve istilah anlamı başta olmak üzere birkaç manası üzerinde durmakta yarar vardır.

1- Raşede: Doğru yolu bulup gösterdi, yoluna girdi ve hidayete erdi gibi anlamlara gelmektedir. Kur’ân-ı Kerim’in şu ayetinde bu anlam da kullanılmıştır: “Birkaç genç mağaraya sığınmış: “Rabbimiz! Katından bize rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl” demişlerdi. ”

2- Râşid: Yol gösteren, yaratıkları maslahata ve hidayete sevk eden ve bu hususta teşvik edip yol gösteren demektir.

3- Rüşd: Ergenlik, çocuğun ergenlik çağına girdiğine karar vermek, dini vazifelerini yerine getirme ve malini kontrol edebilme çağı manasınadır. Şu âyet bu anlamdadır: “Yetimleri evlenme çağına gelene kadar deneyin, onlarda olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine verin.”

4- Mürşit: Delil, vaiz ve rehber anlamına gelmektedir. Kur’an’da da aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. “…Allah’ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptirirsa artık ona doğru yolu gösterecek bir rehber bulamazsın.”
5- İrşat: Doğru ve hak yola iletmek ve rehberlik yapmak anlamındadır.Bu hususta da şu ayeti örnek olarak gösterebiliriz: “İçinizde (Allah’a) teslimiyet gösterenler de var. (Allah’a) teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlar (ve ona layık olanlardır.”)
b- Terim Anlamı: Nakil, akıl ve tesirli sözlerle insanları gafletten uyandırıp hidayet ve doğru yolu göstermektir. Bu hizmeti yerine getiren kimseye mürşit denir. Amacı insanları Allah’a ibadet ve itaat etmeye kavuşturmaktır. Bu görevi çoğu zaman Peygamberler ve onların yolunda giden kişiler yerine getirmektedirler.

Kaynak: sünnetin ışığında tebliğ ve davet

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

    1
    2023-12-27T14:26:44+03:00

    Tebliğ“, “davet“, “nasihat” ve “irşad” kavramları, İslamî terminolojide benzer ama farklı anlamları ifade eden terimlerdir. Bu kavramlar genellikle İslam’ın öğretileri doğrultusunda insanlara Allah’ın mesajını iletme, doğru yolu gösterme ve rehberlik etme eylemlerini ifade eder.

    Tebliğ: “Tebliğ”, Allah’ın vahyi, öğretileri ve İslam’ın mesajlarını insanlara ulaştırma eylemidir. Peygamberlerin görevi, vahyi alıp insanlara ulaştırmak ve Allah’ın emirlerini, yasaklarını ve öğretilerini aktarmaktır. Tebliğ, insanlara Allah’ın birliğini, doğru yolu ve dini öğretileri iletmeyi ifade eder.

    Davet: “Davet”, İslam’ın öğretilerini, Allah’ın vahyiyle gelen mesajları insanlara ulaştırma ve onları İslam’a çağırma anlamına gelir. Müslümanlar, Allah’ın mesajlarını insanlara ulaştırmak ve onları İslam’a davet etmekle sorumludurlar. Bu davet, hoşgörülü, anlayışlı ve iyilikle yapılmalıdır.

    Nasihat: “Nasihat”, doğru yolu gösterme, uyarma ve öğüt verme anlamına gelir. Müslümanlar, birbirlerine Allah’ın emirlerine ve İslam’ın öğretilerine uygun davranmaları konusunda nasihat etmeli ve rehberlik etmelidirler. Bu, hoşgörü, saygı ve sevgi içinde yapılmalıdır.

    İrşad: “İrşad”, rehberlik etme, doğru yolu gösterme ve yönlendirme anlamına gelir. İslam’ın öğretilerine uygun olarak insanları doğru yola ve doğru davranışa yönlendirme eylemidir. İrşad, öğretme, rehberlik etme ve insanları doğru yola ulaştırma amacını taşır.

    Bu kavramlar, İslam toplumunda Allah’ın emirlerini, İslam’ın öğretilerini, doğru yolu ve ahlaki prensipleri insanlara ulaştırmak için kullanılır. Müslümanlar, tebliğ, davet, nasihat ve irşad gibi eylemlerle birbirlerine ve insanlara doğru yolu göstermek ve Allah’ın mesajını ulaştırmakla sorumludurlar. Bu eylemler, hoşgörü, anlayış ve sevgiyle yapılmalıdır.

    En iyi cevap
    1
    2023-12-27T14:31:01+03:00

    Tebliğ, davet, nasihat ve irşad kavramları, İslam’da önemli bir yere sahiptir. Bu kavramlar, Müslümanların görevlerini ve sorumluluklarını ifade eder.

    Tebliğ, İslam’ın doğru ve eksiksiz bir şekilde insanlara ulaştırılması anlamına gelir. Tebliğ, sadece sözlü olarak değil, aynı zamanda davranışlarla da yapılabilir.

    Davet, insanları İslam’a davet etmek anlamına gelir. Davet, sevgi, saygı ve hoşgörü temelinde yapılmalıdır.

    Nasihat, doğru ve iyi olanı tavsiye etmek anlamına gelir. Nasihat, hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere yapılabilir.

    İrşad, insanları doğru yolu göstermek anlamına gelir. İrşad, bilgi, hikmet ve nasihat yoluyla yapılır.

Cevapla