Paylaş
Telfik nedir? İslamda Telfik kavramı
Question
Telfik Nedir? Fıkıhta Telfik Ne Anlama Gelir?
Dini terim olarak TELFİK nedir?
Telfik arapça yazılışı: التلفيق
Fıkhî bir meselenin hükmünü, çeşitli mezheplerin görüşlerinden alınmış unsurları bir araya getirerek oluşturmaktır.
Bireyin gerek rabbi ile ilişkisinin gerek diğer insanlara karşı davranış ve tutumlarının (amel) İslam dininin ilkeleri ışığında değerini belirleyebilmek açısından müslümanlar fakih olan ve olmayan diye ikiye ayrılır. Fakih, bir amelin İslam açısından değerini kendi görüşü doğrultusunda belirleyebilen fikıh âlimidir. Müslümanların büyük çoğunluğu bu niteliğe sahip olmadığından dolayı fakih olarak nitelenen İslam âlimlerini taklit etmekte yani onların görüşlerini doğru kabul ederek benimsemektedir. Mukallit olarak nitelenen bu çoğunluk için doğru olan, takip ettikleri âlimlerin görüş ve tercihlerini uygulamaktır. Telfik de, âlimlerin görüşlerini benimseyip bu görüşler ışığında karşılaşılan problemlere çözüm bulma sürecinde ortaya çıkan bir kavramdır. “Telfik”, sözlükte “yamamak” demektir ve bu anlam, kelimenin bir fıkıh terimi olarak kazandığı anlamla yakından ilişkilidir. Terim olarak telfik, bir problem hakkında çeşitli fikıh mezheplerindeki ilgili görüşlerin farklı parçalarını bir araya getirerek yeni bir görüş elde etmek demektir.
Telfikin hükmü, ona başvuranın fakih veya mukallit olup olmamasına göre değişir. Mukallit yani başka alanlarda uzmanlığı olsa bile fikıh ilminde alim sıfatına sahip olmayan müslümanlar için telfik câiz değildir. Zira bu alanda âlim olmayan kişiler, fikıh ilminin literatüründe yer alan sayısız görüşü değerlendirebilecek yeterliliğe sahip değildir. Mukallit müslümanların uyguladığı hükümler, aslında fikıh tarihinde ortaya çıkmış görüşler değil, kendi dönemlerinde bu ilmi temsil eden alimlerin yaşadıkları toplum için en isabetli bulduğu (muftabih) görüş ve tercihlerdir. “Avamın mezhebi müftünün fetvasıdır” şeklinde ifade edilen prensip de bu gerçeğe işaret eder. Asırlar boyunca çok farklı dönem, coğrafya, toplumsal şartlar, kaynak ve metot anlayışları sonucu ortaya çıkan fıkhî görüşler, mukallit müslümanlar açısından, içlerinden istedikleri hükümleri seçebilecekleri bir katalog değildir.
Telfik bir fıkıh mezhebine müntesip olan ve aynı zamanda fıkıh ilminde yeterli bilgi sahibi olup, bu alanda araştırma yapabilecek ilmi düzeyde bulunan kişiler hakkında belirli şartlarda câiz kabul edilen bir uygulamadır. Buna göre telfik fıkıh mezhebi ile fakih arasındaki ilişkiye dair bir problemi ifade eder.
II. (VIII.) yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkmaya başlayan fikıh mezhepleri, mezhep imamlarının ardından gelen nesiller tarafından geliştirilerek, IV. (X) yüzyılda teşekküllerini tamamlamış ve bir alimin görüşlerinin toplamı olmaktan çıkarak, çok boyutlu bir toplumsal yapıya dönüşmüştür. İslam medeniyetinin klasik dönemlerinde fikıh mezhepleri, birçok alimin katkıda bulunduğu, kendine özgü kaynak ve metot anlayışlarıyla gelişerek, dinin toplumsal düzeydeki varoluşunu belirleyen kurumlar olmuştur. Fıkıh mezheplerinin İslam’ın nasıl yaşanacağına dair getirdiği çözümler belirli coğrafyalarda asır boyunca uygulanmış ve fıkıh mezhepleri müslüman toplumların en önemli kimliklerinden biri haline gelmiştir. Bir mezhebin hâkim olduğu bölgede yetişen fikıh âlimleri de artık o mezhebi esas alan bir müfredata göre eğitim gören, fıkıh bilgisi ve anlayışı o mezhebe göre şekillenen kişiler olmuştur.
Bir mezhebe göre fıkıh öğrenimi görmüş, bu mezhep çerçevesinde ilmi çalışmalarını sürdüren ve bu mezhebe göre dini hayatı şekillenmiş bir toplum içinde yaşayan fakih, yeteri kadar araştırma yaptıktan sonra kendi bölgesinde hâkim olan mezhebin yerleşik hükmünü terkedebilir ve başka bir mezhebin görüşünü tercih edebilir. Ancak böyle bir tercihten farklı olarak telfikte, fikıh tarihinde dile getirilmiş görüşlerden herhangi birisi olduğu gibi benimsenmemekte, bir mesele hakkında herhangi bir mezhep tarafından ileri sürülmeyen bir hüküm çeşitli mezheplerden alınan unsurların bir araya getirilmesiyle oluşturulmaktadır. Halbuki klasik dönemde kazandığı muhteva ile fikih mezheplerindeki her bir hükmün o mezhebin kendi bütünlüğü, kaynak ve metot anlayışı içinde yeri ve anlamı vardır. Her mezhepten bazı unsurlar alarak yeni bir bütün oluşturmak, kaynak ve metot anlayışı açısından bir araya gelmesi mümkün olmayan unsurları toplama tehlikesini barındırmaktadır. Üstelik, telfik kötüye kullanılabilir ve İslam’ın ruhuna, fikhın temel ilkelerine aykırı uygulamalara kapı aralayabilir. Mesela farklı mezheplerin görüşlerinin seçilerek bir araya getirildiği bir telfik sayesinde şahitsiz, mehirsiz ve geçici nikâh akidlerini sahih kabul etme veya bütün mezheplerin yasakladığı birtakım hileli uygulamaları câiz ve geçerli sayma gibi durumlar ortaya çıkabilir. Böylece dinin değişmez hükümleri ve gayeleri de zarar görebilir ve nihayetinde İslam’ın ortaya koyduğu nizam tamamen işlevsiz kalabilir.
Bu ihtimalleri bertaraf etmek için bir fakih tarafından telfike başvurulması halinde, şu şartların gözetilmesi gerekli kabul edilmiştir: Telfik sonucu oluşan hükmün,
a. İcmaa muhalif olmaması,
b. İslam’ın esaslarını ve gayelerini boşa çıkaracak bir işlevi olmaması, c. Bir hakkın gereğini veya bir ibadeti yerine getirmek için üretilmiş olması; ayrıca telfik ile bir araya getirilen unsurların, d. Hangi kaynak ve metotlara dayandığının telfik yapan tarafından yeterince incelenmiş olması ve e. Güvenilir literatür kaynaklarınca bir müçtehide veya fikih mezhebine aidiyetinin teyit edilmiş olması.
Kaynak: Diyanet Temel İslam Ansiklopedisi
Answers ( 1 )
Telfik kelimesi Arapça bir kelimedir. Ve aynı zamanda telfik kelimesi fıkıh ile alakalı bir terimidir. Telfik kelimesinin sözlük anlamı yamamak anlamına gelmektedir. İstılahi manada telfik kelimesini açıklayacak olursak; fıkhî bir meselenin hükmünü, çeşitli mezheplerin görüşlerinden alınmış unsurları bir araya getirerek oluşturmaktır.
‘‘Telfîk’ kelimesi, “tef’il” babının mastarı olup “lefeka” kökünden türemiştir. Bu kök birçok kalıpta kullanılmıştır. Anlamları şunlardır: Toplamak, uyum sağlamak, bir şeyi isteyip kendisine yetişememek,5 yarayı bağlayıp sarmak, ıslah etmek, onarmak, aralarını düzeltmek, toplanmak, ittifak etmek, elbisenin bir yanını diğer yanına getirerek dikmek, 6 eşya veya işleri bir araya getirmek, birleştirmek, birbirine uygun kılmaktır.
Telfîk, sözlükteki ‘‘kumaşın iki kenarını birleştirip dikmek’’ anlamından hareketle fıkıh ve usul-i fıkıh gibi ilim dallarında, farklı hükümlerin bir araya getirilmesini ifade etmek üzere kullanılmıştır. Bununla birlikte bu ortak noktanın dışında fıkıh ve usul-i fıkıh kitaplarında üç manada kullanılmıştır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a) Telfîk, içtihadi ihtilaftan kaynaklanmayan iki farklı hükmü birleştirerek uygulamak manasında kullanılmıştır. Mesela: “yemin kefaretinde on fakirin bir kısmını yedirmek, diğerlerini giydirmek şeklinde telfîk yapılması caiz değildir’’ denirken bu mana kastedilmiştir.
b) Usul-i fıkıh kitaplarında ‘‘telfîk”, bir konuda önceki müçtehidlerin söylemedikleri ve onların görüşlerinin ortak noktasını ihlal eden yeni bir görüş ortaya atmak manasında kullanılmıştır. İcma’ bahsinde daha çok incelenen ‘‘telfîk” içtihad ile ilgili olduğu açık ve nettir. Buna “içtihatta telfîk” denilmektedir.
c) Usul-i fıkıh ve fıkıh kitaplarında telfîk şu anlamda kullanılır: Belirli bir meselede birden fazla içtihadi görüşü bir arada veya bir arada sayılabilecek şekilde, yani birincisinin tesiri kalkmadan diğeriyle amel edip ortaya bu müçtehitlerden hiç birinin kabul etmeyeceği mürekkep bir durumun ortaya çıkmasıdır ki, telfîkin dar manası budur. Buna “taklit’te telfîk” denir.
Usulcülere göre ‘‘telfîk’, bir meselede bir veya daha fazla mezhebin görüşlerini birleştirerek, taklit yoluyla uygulamak demektir