Paylaş
Tevbe suresi hakkında bilgi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kuranda 9. sure olan Tevbe (berae) suresi ile ilgili bilgiler
Tevbe suresi ismini 104. Ayette geçen Tevbe kelimesinden almaktadır. Ayrıca bu sure ilk ayette geçen “berae” kelimesi ile ünlenen bir suredir. Tevbe suresi 129 ayetten oluşmaktadır. 128. Ve 129. Ayetler Mekke şehrinde diğer ayetler ise Medine şehrinde peygamber efendimize nazil olmuştur. Tevbe suresinin içinde bulunan konuların başlıca şunlardır; Resulullah’a canla başla destek olan ilk Müslümanların ve onların yolunu izleyenlerin Allah katında çok üstün bir mertebeye sahip oldukları, Hz. Muhammed’in müminlere karşı engin şefkati, bu gerçekleri görmezden gelenlere karşı arşın sahibi yüce Allah’a sığınmak, o’na güvenip dayanmak gerektiği, Allah’ın kullarının tövbelerini kabul edeceğini konu edinmiştir.
Tövbe suresi konusu ve mesajları madde madde
Kur’ân-ı Kerîm’in 9. sûresi Adını, 104. âyetinde geçen kelimeden alır. Bunun diğer bir meşhur adı da Berâe’dir. Bu sûreye şu isimler de verilmiştir: Mukaşkışe, Müba’sıra, Müşerride, Muhziye, Kadime, Musîra, Hafira, Münekkile, Müdemdime, Azab. Medine’de nazil olmuştur. 129 âyettir. Âyet sonlarına ahenk veren fasılaları be, râ, lâm, mim ve nun harfleridir.
Bu sûrenin, diğer sûrelerden farklı olarak, başında Besmele yoktur; çünkü bu sûre Besmelesiz olarak nazil olmuştur. Buna sebep olarak da, sûrenin müşriklere bir ihtar ile ve onlara Yüce Allah’ın bir ültimatomu olduğu için böyle başladığı; çünkü Besmelenin güven ve rahmet ifade ettiği, Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının zikredilerek başlamasının uygun olmadığı söylenmiştir. Bir başka sebep olarak da, bundan önceki Enfâl sûresi ile, bu sûrenin mana itibariyle birbirine çok bağlı olduğu, sanki İkisinin bir sûre gibi oldukları, bu bakımdan bazı sahabenin bu ikisini bir sûre kabul ettikleri, dolayısıyla araya Besmelenin konulmadığı nakledilmiştir. Bununla birlikte her ikisinin de ayrı birer sûre oldukları muhakkaktır.
Kur’ân okumaya bu sûrenin başından başlanacaksa, sadece “Eûzü” çekilir ve Besmele çekmeden sûreye başlanır. Eğer bu sûrenin başından değil de, diğer herhangi bir âyetinden başlanacaksa, o zaman Besmele de okunur. Şayet önceki sûreden bu sûreye geçilmek istenirse, arada Eûzü-besmele okumadan normal olarak okumaya devam edilir.
Büyük bir kısmı Tebük gazvesiyle ilgili olan bu sûrede anlatılan başlıca konular: Antlaşmayı bozan düşmanla savaşmak, Allah yolunda mal ve canla cihad etmek, savaştan kaçmamak, İslâm düşmanlarıyla dost olmamak, Allah ve Peygamberini her şeyden çok sevmek, inkarcıları Mescid-i Harâm’a sokmamak, İslâm’a düşmanlık edenlerle savaşmak, münafıklara karşı dikkatli olmak ve onların iç yüzlerini öğrenmek, zekât ve sadaka vermek, Allah’a ve Elçisine itaat etmek, Allah yolunda harcamada bulunmak ve sıkıntılara katlanmak, bir Allah’a inanıp, O’na ibadet etmek ve yalnız O’ndan korkmak, doğru olmak, Kur’ân’ı ve Peygamberi sevmek… gibi hususlardır,
Tevbe sûresinde bahsedilen konular ve bazı sonuçlar özetle şunlardır:
- * Müslümanlara düşman olan ve yaptıkları antlaşmaları bozan inkarcılarla savaşılır. Tevbe edip müslüman olanlara ise dokunulmaz. Ayrıca antlaşmalarına sadık kalanlara da antlaşma süresi sonuna kadar dokunulmaz. Müşriklerden güvence isteyene güven verilir, korunur, Kur’ân’ı dinleme imkânı sağlanır ve sonra dilediği yere ulaştırılır (âyet: 1-8).
- * Antlaşmaları bozan, Allah yoluna engel olan ve dine dil uzatan inkarcılarla savaşıl-malı, onlardan korkulmamalıdır. Allah, müminlere yardım eder, kâfirler perişan olur. Ancak tevbe edip müslüman olanlar, namazı kılıp zekâtı verenler, artık müslümanların kardeşidir (9-16).
- * Müslüman, Allah yolunda cihaddan kaçınmaz. Cenab-ı Hak, gerçek Allah ve Peygamber dostlarını ortaya çıkarmak için, böyle güç işlerle kullarını imtihan etmektedir (16).
- * Allah’ın mescidlerini -müşrikler değil-ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı kılıp zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan müminler imar eder, şenlendirir. Fakat cihad bundan üstündür. İnanıp hicret eden, Allah yolunda malıyla canıyla savaşanların Allah katında büyük dereceleri ve ebedî cennetler vardır (17-22).
- * Küfrü imana tercih edenlerle, baba veya kardeş gibi yakını bile olsa, dostluk edilmez (23).
- * Allah ve Peygamber sevgisi, her sevginin üstünde olmalıdır. Bir kimseyi veya herhangi bir şeyi Allah ve Elçisinden daha çok sevmek fısk (yoldan çıkma) alametidir. Bir kimseye, baba, oğul, kardeş, eş, hısım akraba, mal, iş, ev vb. şeyler, eğer Allah’tan, Elçisinden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli geliyorsa bu da fısktır, belaya ve azaba neden olur (24).
- * Başarıya çoklukla değil, Allah’ın yardımı ve desteğiyle erişilir. Bu bakımdan varlığa güvenilmemeli, her zaman Allah’ın desteği istenmelidir. Yüce Allah, kâfirlere karşı müminlere yardım eder; tevbe edenlerin günahlarını bağışlar (25-27).
- * Müşriklerin Mescid-i Harâm’a girmeleri yasaktır {28).
- * Allah, çocuk edinmez; O bir tek Tanrıdır. Allah’a çocuk isnat etmek, bazı insanları tanrı edinmek küfürdür (29-31,34-35)-
- * İnkarcılar ve müşrikler, İslâm nurunu söndürmek için ne kadar çırpınırsa çırpın-sınlar, başarıya ulaşamayacaklardır; çünkü Allah Teâlâ, nurunu tamamlayacak, İslâm’ı en üstün din kılacaktır (32-33).
- * Hangi ayda ve zamanda olursa olsun, kendilerine saldırı olunca müslümanlar derhal karşılık vermelidir. Allah yolunda savaştan çekinmemelidir. Korkak toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Gerçek müminler mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten korkmazlar; ancak şüphe içinde bocalayıp duran münafıklar savaştan korkar (36, 38-39,41-46).
- * Allah’ın haram kıldığını helâl saymak küfürdür (37).
- * Yüce Allah, hicret sırasında yaptığı gibi, her zaman Hz. Peygamber’e yardım etmiş, onu yalnız bırakmamıştır (40).
- * Müslüman ordusuna münafıkların sızmaları önlenmelidir; çünkü bunlar ordu içinde bozgunculuk yaparlar, askeri birbirine düşürürler, bunların yarardan çok zararı olur, müslümanların başarıya ulaşmasını da istemezler (47-52).
- * Münafıkların verdikleri sadaka da Allah katında makbul değildir. Bunlar zoraki namaz kılıp, istemeye istemeye sadaka verirler. Böyle kimselerin varlık içinde olmalarına da gıpta edilmemelidir (53-55,85).
- * Münafıkların sözlerine ve yeminlerine güvenilmez. Onlar mecbur kaldıkları için, müslümanlar arasında bulunurlar, çıkarları peşinde koşarlar, Allah ve Elçisinin verdikleri hükme gönülden rıza göstermezler (56-59).
- * Zekât, fakirlere (dilenmekten utanan yoksullara), miskinlere (dilenen yoksullara), zekât toplayan görevlilere, kalpleri İslâm’a ısındırılanlara, kölelikten kurtulmak İsteyenlere, borçlulara, Allah yoluna ve parasız kalan yolcuya verilir (60).
- * Hz. Muhammed (s.a.), müminler için bir rahmettir. Onu incitenlere acı bir azap vardır. Allah ve Elçisine karşı koyanlar ebedî cehennemliktir (61-63).
- * Yüce Allah, münafıkların gerçek yüzünü ortaya çıkarır, İslâm ile alay edenleri cezasız bırakmaz (64-65).
- * Münafık erkek ve kadınlar birbirlerini tutarlar,kötülüğü emredip iyiliği nehyederler, cimridirler. Allah’ı unutmuş ve Allah’ın da kendilerini unuttuğu bu kişiler, yoldan çıkmışlardır. Allah Teâlâ bunları ve kâfirleri, içinde sürekli kalacakları cehenneme atacaktır. Onların yaptıkları işler de boşa gitmiştir, hüsrana uğramışlardır; cihâddan da kaçan bu kimselerin namazları da kılınmaz (67-70,81-84).
- * Buna karşılık müminler de, birbirlerinin dostudur, iyiliği emredip kötülüğü nehyederler, namazlarını kılıp zekâtı verirler, Allah ve Elçisine itaat ederler. Allah Teâlâ onları en güzel şekilde -cennetlerle-ödüllendirecek ve ayrıca en büyük lütuf olan Kendi rızasına kavuşturacaktır (71-72).
- * Kâfirler ve münafıklarla cihâd etmeli, yeminlerine de inanılmamalıdır. Onlar, müminleri kıskanırlar ve öç almaya çalışırlar. Eğer bunlar tevbe etmezlerse, dünya ve âhirette azap göreceklerdir (73-74,123)-
- * Allah’ın verdiği maldan zekât ve sadaka vermek gerekir. Allah yolunda harcamadan sakınıp cimrilik etmek, münafıklık alametidir. Yüce Allah’ın, gizli açık yapılan her işten ve konuşmadan haberi vardır (75-78).
- * Allah için gönülden verilen az bir sadaka, gösteriş için verilen çok sadakadan daha hayırlıdır (79).
- * Yüce Allah, Kendisini ve Elçisini tanımayan inkarcıları affetmez {80).
- * Özürsüz olarak cihâddan kaçmak, nifak alametidir; böylesi münafıkların özürleri ve dostlukları reddedilir. Gerçek müminler Allah yolunda cihad etmekten çekinmezler; işte bütün hayırlar onlarındır ve böyle müminler dünya ve âhiret başarısını kazanmışlardır (86-96).
- * Bedeviler gibi, (kaba, sert tabiatlı ve eğitimsiz) İnsanları doğru yola İkna etmek zor olsa da, yine de bundan vazgeçmemelidir; çünkü bir kısmının hidayete erip iyi birer müslüman olması mümkündür (97-99)-
- * Münafıklar, müminleri şaşırtıp onlara zarar vermek için her çareye başvururlar. Onları bölmek için ayrı bir mescid bile yaparlar. Böylelerine dikkat etmeli, oyuna gelmemelidir. Allah, münafıkların cezasını verecektir (107-110).
- * Yapılan hayrın, Allah rızası için yapılmış olması şarttır. Bunun dışında bir maksatla cami bile yapılsa, bunun bir değeri yoktur (109).
- * Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenlere Yüce Allah cennet vaad etmiştir (m).
- * Allah’ın müjdesine kavuşanlar, tevbe eden, ibâdet eden, hamd eden, Allah yolunda gidip cihad eden, namaz kılan, iyiliği emir, kötülükten meneden ve Allah’ın belirlediği sınırlan dışına çıkmayan müminlerdir (112).
- * Kâfir olarak ölenlere Allah’tan mağfiret dilenmez (113-114).
- * Cenab-ı Hak, mümin kullarına, sakınmaları gereken şeyleri bildirmedikçe, onları sorumlu tutmaz (115}.
- * Her şey Allah’ındır, yaratan da öldüren de O’dur, müminlerin gerçek dostu ve yardımcısı da Allah’tır (116).
- * Allah’tan ümid kesilmemeli, işlenen günahlar için gönülden tevbe edip O’na sığınmalıdır (117-118).
- * Müminler Allah’tan korkmalı, doğrularla beraber olmalıdır. Allah Teâlâ, kendi yolunda başa gelen sıkıntılara1, yapılan masraflara karşılık mutlaka mükâfatını verecek, daha güzeliyle ödüllendirecektir (119-121).
- * Bir savaş sırasında, din ve ilim alanında çalışan gruplar savaşa katılmaz; onlar cephe gerisinde, cephedeki cihadı destekler; savaş sonunda da müminleri irşad edip aydınlatır (122).
- * Kur’ân, müminlerin imanını, münafıkların ise inkârını (kinlerini) artırır (124-127).
- * Hz. Peygamber, ümmetine düşkün, onların sıkıntıya uğramalarına üzülen, şefkat ve merhamet sahibi bir Allah elçisî-dir (128).
- * Zorluklardan yılmamalı, Allah’a güvenip O’na dayanmalıdır (129).
BENZER KONULAR:
Cevapla