Paylaş
Tevbe Ve Önemi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Tevbe’nin Fazileti
Dinimizde çok önemli bir yere sahip olan Tevbe; kötülükten vazgeçmek, günahlardan temizlenerek yüzünü Allah (c.c.)’a döndürmektir. Tevbeyle ilgili olan istiğfar da, yapılan ve tevbe edilen günahların Allah (c.c.)’tan örtülmesini dilemek, afv buyrulmasını niyaz etmektir.
Hayatın akışı içerisinde kulun tevbe etmesini gerektiren asıl neden, günah işlemektir. Günah, imanlı insana cefa veren; içini, ruhunu sıkan bir elbise gibidir. Günah işleyen Mümin renk, şekil ve biçim bakımından sevmediği, çok dar ve sıkıcı bir elbise giymiş gibi olur ki, bu elbise sırtında durdukça kendisini devamlı bir surette rahatsız eder. Bunun gibi; işlenilen günahı kimse görmemiş ve kendisini sorguya çekmemiş olsa da, çeşitli yollarla Hâkimin hükmünden ve adaletin pençesinden kurtulmuş bulunsa da günah, sahibinin içini bir kurt gibi daima kemirir durur. İşte insan, günahın ızdırabını çekerken; içinden: -keşke yapmasaydım şeklinde, cidden pişmanlık duyar ve bir daha yapmamak üzere Rabbına söz verirse, duyulan bu pişmanlık tevbedir.
Tahrim Suresi’nin 8.ayetinde Hz. Mevla, bizim samimi olarak tevbe etmemizi istemekte ve şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tevbe edin…” ve tevbe edenleri çok sevdiğini de Bakara Suresi’nin 222. ayetinde belirtmektedir. “…Muhakkak Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever.”
Allah (c.c.) tevbe kapılarını kulları için sonuna kadar açık tutmakta, rahmetinden hiçbir zaman ümitsizliğe düşmememizi istemektedir. Zümer Suresi’nin 53. ayeti bu konuya açıklık getirmektedir. “De ki; Ey nefislerine günahlarla kıyan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümitsizlenmeyin.
Muhakkak ki Allah bütün günahları afv eder; zira O, Ğafur ve Rahimdir.” Burada şu noktaları belirtmekte de fayda vardır: Eğer işlenen günah kul hakkını ilgilendiriyorsa, tevbenin tam ve makbul olması için, hak sahibiyle helalleşmesi gerekir. Bir diğeri de, insanın her işlediği günah bizzat kendisindendir. Yoksa kadere yükleyerek (ne yapalım, kaderim beni bu yola sürükledi) demek, kişiyi sorumluluktan kurtarmaz.
Hiç kusur işlememek meleklerin özelliği; hiç iyilik yapmamakta şeytanın ve nefsin hususiyetidir; kötülüğü işledikten sonra iyiliğe yönelmek de insana verilmiş bir özelliktir.
Günahlardan tevbe etmeyi bizlere ilk defa atamız Âdem (a.s.) öğretmiştir. Nitekim Cennetten yeryüzüne gönderilmesine sebep teşkil eden “yasak meyveden” yedikten sonra Âdem (a.s.) hemen pişman olarak, o pişmanlığın ateşi ile yandı ve tevbekar oldu; Hz. Mevla da O’nun bu samimi tevbesini kabul ederek Havva annemizle buluşturdu.
İnsanoğlu, yalnız kusur işlemekte Âdem (a.s.)’ı örnek alıp da tevbe ve pişmanlıkta O’na uymazsa ayakları sürçmüş demektir. Onun için işlenen günahların ateşi bizi yakmadan, pişmanlık ve tevbe ateşiyle günahlarımızı yakarak temizlenmeye çalışmamız en çıkar yoldur.
Benzer Konular:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam’da “tevbe” olarak bilinen tövbe, kişinin günahlarını veya yanlışlarını kabul etmesi, bunlardan pişmanlık duyması ve bunlardan vazgeçmeye çalışmasıdır. Tövbe, İslam’da büyük bir öneme sahiptir ve Allah’tan (Allah’tan) bağışlanma ve merhamet dileme aracı olarak kabul edilir. İslam’da tövbenin önemini vurgulayan bazı önemli hususlar şunlardır:
Allah’tan Bağışlanma Dilemek: İslam, Allah’ın En Merhametli ve Bağışlayıcı olduğunu öğretir. Tevbe, müminlerin günahları ve hataları için Allah’tan bağışlanma dilemelerine doğrudan bir vesiledir. Kişinin hatalarını kabul etmesi ve samimi bir tövbe ile Allah’a yönelmesi, O’ndan rahmet ve mağfiret dilemesinin bir yoludur.
Ruhun Temizlenmesi: Tövbe, ruhu arındırır ve günahların neden olduğu manevi lekeleri siler. Bireylerin suçluluk ve vicdan azabı yüklerinden kurtulmalarını sağlayarak, manevi saflık ve huzur duygusuna ulaşmalarını sağlar.
Kefarete Giden Yol: Tövbe, kefaret için bir fırsat ve kişinin yollarını düzeltme şansı sunar. Bireylerin günah döngüsünden kurtulmalarını ve kişisel gelişim ve doğruluk yolculuğuna çıkmalarını sağlar. Samimi bir tövbe ile kişi davranışını değiştirebilir, yanlış yaptığı kişilerden af dileyebilir ve düzeltmeye çalışabilir.
Allah ile İlişkiyi Güçlendirmek: Tövbe, kişi ile Allah arasındaki bağı kuvvetlendirir. Alçakgönüllülük, teslimiyet ve kişinin Allah’ın rehberliğine ve bağışlayıcılığına bağlı olduğunun farkında olduğunu gösterir. Kişi tövbe ederek Allah’ın rahmetine muhtaç olduğunu kabul eder ve Allah’la daha yakın bir ilişki kurmaya çalışır.
Hesap Verebilirlik ve Yargılama: İslam, bireylerin ahirette yaptıklarından sorumlu tutulacaklarını öğretir. Tövbe, geçmiş günahları düzeltme ve amellerin sonuçlarıyla yüzleşmeden önce Allah’tan bağışlanma dileme aracıdır. Ahirette merhamet dilemek ve cezadan kaçmak için bir fırsattır.
Sürekli Manevi Gelişim: Tövbe bir kerelik bir olay değil, sürekli bir kendini yansıtma, kendini düzeltme ve kendini geliştirme sürecidir. İnsan hata yapmaya ve günah işlemeye eğilimli olduğundan, kişinin hayatı boyunca devam eden bir uygulamadır. İslam, müminleri düzenli olarak öz değerlendirme yapmaya, bilerek veya bilmeyerek işlenen günahlar için af dilemeye teşvik eder.
Merhamet ve Merhamet: Tövbe, Allah’ın yarattıklarına karşı merhametini ve şefkatini vurgular. İnsanın günahı ne kadar büyük olursa olsun samimi tövbenin Allah’ın affına ve rahmetine kapı araladığını hatırlatır. İslam, Allah’ın samimiyetle kendisine yönelen kullarının tövbelerini bağışlamaya ve kabul etmeye hazır olduğunu öğretir.
İslam’da gerçek tövbenin, samimi pişmanlık, değişime bağlılık ve günahkar davranışı tekrarlamamak için samimi bir niyet içerdiğine dikkat etmek önemlidir. Tövbe, zulme uğrayanlardan af dilemek, mümkün olduğunda tazmin etmek ve kişinin kendisini, Allah ve diğer insanlarla olan ilişkisini geliştirmeye çalışmakla birlikte olmalıdır.
Genel olarak tövbe, bağışlanmayı dilemenin, ruhu arındırmanın ve ruhsal gelişim ve kefaret için çabalamanın bir aracı olarak İslam’da büyük bir öneme sahiptir. Alçakgönüllülüğün, hesap verebilirliğin ve sürekli kendini geliştirmenin önemini vurgulayan İslam inancının ayrılmaz bir parçasıdır.