Paylaş
Tevekkül nedir? Peygamberimiz ve Sahabelerde tevekkül örnekleri
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
İslamda Tevekkül, Peygamberimizin ve sahabe hayatından tevekküle örnekler
TEVEKKÜL
I-TEVEKKÜL NEDİR?
Tevekkül: Hareketlerini tabiî (ilâhî) kanunlara uydurduktan sonra Allah’a güvenerek ve emniyet ederek neticeyi beklemektir.
Rasûlüllah Efendimizin bütün hayatı, Ashab-ı kiramın yaşayışı, bu mevzudaki ayetler ve hadisler incelenirse neticede tevekkülün bu manada olduğu anlaşılır. Bu tarife göre:
İnsan evvelâ elinden geldiği kadar çalışacak, kendine düşen vazifeleri yapacak, bütün maddî sebepleri hazırlayacak, ondan sonra -başkasına değil- sadece Allah’a güvenip dayanacak, neticeyi ondan bekleyecektir. Bir başka anlatışla: İşi insanın götüre bileceği sahaya kadar götürdükten sonra işinin sonunu Allah’a havale edecektir. Zaten insan için bundan başka yapılacak iş, tutulacak yol yoktur Çünkü iş artık kendi gücünün sahasından çıkmıştır.
Meselâ:
Çiftçi tarlayı güzelce sürer, tohumunu atar, icabında sular, yapabileceği her şeyi yapar. Sonra neticeyi Allah’tan bekler. Bir kimse memleketin düzelmesi, ıslah olması için bilgi ve çalışmayı bir anda yürütür, sonra da milleti ve vatanı için Allah’a dua eder se duası yerindedir. Bir hasta derdinin devasını araştırır, insan bilgisinin ulaşabildiği tedavi çarelerine başvurur, ondan sonra da Allah’tan şifa dilerse yaptığı yerinde ve doğrudur. Lâkin milleti için çalışmadan “Ya Rab bu milleti ıslah et!” diyen, tedaviye önem vermeden “Ya Rab, şifa ver” duasında bulunanın hareketleri asla doğru değildir.
Tevekkülün bu manâda olduğu aşağıdaki âyet ve hadîsler den güzelce anlaşılır. “Bir kerre azmettin mi artık Allah’a gü venip dayan (= tevekkül et).” Âyet, tevekkül etmeden evvel azmetmeyi şart koşmaktadır. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz kuşların rızkını verdiği gibi sizinkini de verirdi. Görmez misiniz kuşlar yuvalarından sabahleyin aç giderler de akşam tok dönerler.” Bu hadîste kuşların bile yuvada kalmayıp rızk aramak için çalıştıkları anlatılmaktadır. Yine Peygamberimiz devesini saliverip: “Allah’a tevekkül ettim” diyene: “Deveyi bağla da öyle tevekkül et” buyurmuşlardır.³
İnsanların çalışmaları umumiyetle ya dünya için veya âhiret için olur. “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalış” diyen, tembelliği yasak eden bir dinin, çalışmamak manâsında bir tevekkül tavsiye etmesi mümkün değildir.
II- PEYGAMBERİMİZ DEVRİNDE TEVEKKÜLÜN ÖRNEKLERİ
Din ile ilgili olan her şey gibi tevekkülün doğru manâsı da Rasûlullah devrinde her zamankinden daha doğru ve iyi anlaşılmış, daha güzel tatbik edilmiştir. Dinî bir meselede anlaşmazlık oldu mu onun halledilmesi için müracaat edilecek son merci Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şeriflerdir, Resûlüllahın yaşayış şeklidir. Allah’ın muradını en iyi bilen ve tatbik eden; Rasûlullah Efendimiz ve onun terbiyesinde olgunlaşan Ashab-ı kiramdır. Tevekkülü biz onların sözleri ve işlerinin, yaşayışlarının ışığı altinda incelersek en doğru neticeye ulaşmış oluruz.
Bütün ömrü boyunca çalışan, insanları çalışmağa sevkeden Peygamberimiz elbette ki, tevekkülün en güzel örneğini vermiş tir. Burada onun hayatından bir kaç örnek verelim:
a) Peygamber Efendimiz Kur’ân-ı Kerîm’in Allah tarafından muhafaza edileceğini biliyordu. Çünkü bir âyet-i kerimede çok açık şekilde: “Kurân’ın indiricisi biziz. Onu muhafaza edecek olan da biziz” “buyurulmuştu. Buna rağmen Efendimiz, Kitab-ı Kerîm’i ashabına yazdırmış, ayrıca onu ezberlemeğe de büyük önem vermişti. Bu durumda Rasûlullah Kur’an’ın bozulmaktan uzak kalması için elden gelen her türlü maddî çareye başvurduktan sonra neticeyi Allah’a havale ediyor.
b) İslâm dininin yayılacağı, imanın küfre galib geleceği şüphesiz idi. Buna Rasûlullah Efendimiz kadar kuvvetle inanan bir kimse bulunamazdı. Bununla beraber Efendimizin İslâmiyeti yaymak için dayanılmaz güçlüklere göğüs gerdiği herkesçe bi linir. (Nasıl olsa Allah bu dini üstün kılacaktır, insanlık ergeç İslâmiyyeti kabul edecektir, ben boşuna yorulmayayım) demedi. Önce imkân dahilinde olan bütün sebeplere yapıştı. Sonra Allah’a tevekkül etti.
c) Rasûlullah Efendimiz Hendek muharebesinde geceli gündüzlü hendeğin kazılması ile uğraşmış, Bedir muharebesinde kervandan veya düşman ordusundan biri müslümanlara vade dildiği halde her türlü tedbiri almış, ayrıca Allah’a uzun müddet dua etmiş, muzaffer olmak için yalvarmıştır.
III – RASULULLAH’IN HASTALIKLARI TEDAVİYE TEŞVİKİ
Tevekkül, en ziyade hastalıkları tedavi etme bahsinde yanlış anlaşılmıştır. Hasta olan bir kimsenin tedavi için doktora başvurmasını tevekküle mani gibi görenler, derdi veren Allah dermanını da verir, Allah’ın işine karışılmaz diyenler pek çoktur. Uzun müddet yatıp inleyen, hastalığının çaresine bakmayan, hatta ölüp giden nice zavallılar vardır ki: Bu yaptıklarını Allah’ın rızasına uygun zannederler. Doktora başvurmadıkları için ayrıca Allah’ın kendilerini mükâfatlandıracağını zannederler.
Hâlbuki bu, dini anlamayan cahil kimselerin zannıdır ve hatadır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm: “Kendinizi öldürmeyiniz”, “Kendinizi tehlikeye atmayınız” buyuruyor. Rasûlullah Efendimiz: “Ey Allah’ın kulları, hastalıkları tedavi ediniz. Zira Allah derdi de, dermanı da yaratmıştır” buyuruyor.’ Bir defasında Peygamber Efendimize: İlâç ve rukye (okuyarak iyi etme yolu) kaderden bir şeyi geri çevirir mi? denildiği zaman: “O da kaderdendir” buyurmuştur. Yani hastalıklar ve onların sebepleri “hangi şartların bulunduğu takdirde hastalığın geleceği” kaderde belirtildiği gibi onların hangi şartlar altında tedavi edileceği de ilâhî takdir ile tesbit edilmiştir. Peygamberimizin tıbba (hastalıklardan korunma yollarına) dair hadislerini bir araya getirerek “Kitâb’ü Tibb’in-Nebevî” isimli eser meydana getirenler bile olmuştur.
Bu arada daha evvelce geçen: “Bir yerde veba hastalığının olduğunu duyarsanız oraya girmeyin, sizin bulunduğunuz yerde veba hastalığı çıkarsa oradan çıkıp kaçmayınız”¹⁰ hadisini hatırlatalım. Bilhassa bu iki hadis son zamanlarda tatbik edilen karantina (bulaşıcı hastalığı olanları sıhhatli olanların yanla rina koymama) usulünden başka bir şey değildir.
Demek ki, tevekkül, hastalığı kendi gidişine bırakmak değil, onun tedavisi için elden gelen her çareye başvurduktan sonra şifayı Allah’tan beklemektir. Şu kadar var ki: Bir Müslüman şifayı kullandığı ilâçtan değil, o ilâçta şifa yaratan Allah’tan bekler. İnanır ki: Allah teala o maddede şifa yaratmıştır. Ne zaman o ilaç kullanılırsa tayin edildiği derde deva olur.
IV – ASHAB-I KIRAMDA TEVEKKÜL ÖRNEKLERİ
Hazreti Ömer diyor ki: “Her hangi biriniz rızık aramaktan geri durup, oturarak “Allah’ım bana rızık ver” demesin. Bilirsi niz ki, gökten altın ve gümüş yağmaz.” Hazreti Ömer’in Şam’a giderken orada veba hastalığı olduğunu haber alınca geri döndü ğü malûmdur. “Biz Allah’a tevekkül edip gidelim, o bizi muhafaza eder” dememiştir. Bir köşeye çekilip kendilerini mütevekkil zanneden kimselere “Siz mütevekkil değil, müteekkil (=ekmek düşmanı) kimselersiniz” diyerek kırbaçla dövmüştür.
Hazreti Ebu Bekir devrinde Kur’an-ı Kerim’in, pek çok as habin ezberinde olmasına rağmen bir kitap haline getirilmesi ve bu kitap Allah’in muhafazası altındadır diye bir kenara çekilip oturulmaması, dinden dönenlere karşı savaşlara girilip bu din nasıl olsa insanlar arasında yerleşmiştir, kıyamete kadar bakidir, boşuna kan dökülmesin demeyişleri tevekkülün doğru manâsı hakkında fikir verir, onların tevekkül anlayışlarını gösterir.
TEVEKKÜL
Kadermiş öyle mi? hâşâ bu söz değil doğru: Belânı istedin Allah da verdi… Doğrusu bu. Talep nasılsa tabiî netice öyle çıkar. Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimali mi var? (Çalış) dedikçe şeriat çalışmadın durdun. Onun hisabınına birçok hurafe uydurdun. Sonunda bir de (Tevekkül) sokuşturup araya Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya! Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden Yorulma. Öyle ya Mevlâ ecir-i hâssin iken. Silâhı kullanan Allah, hududu bekleyen O; Levazımın bitivermiş? Değil mi ekleyen O! Çekip kumandası altında ordu ordu melek Senin hısabınına küffari hâksår edecek. Başın sıkıldı mı kâfi senin o nazlı sesin: (Yetiş) de, kendi gelsin, ya Hızır’ı göndersin. Evinde hastalanan varsa borcudur: bakacak. Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak. Demek ki: Her şeyin Allah… Yanaşman ırgadın O; Çoluk çocuk ona ait, lalan, bacın, dadın O; Kimin hisabınına inmiş, düşünmüyor, Kur’ân.. Allah Teala çıkacak, sorsalar muhatab olan.”
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Tevekkül kavramı dini bir kavramdır. Tevekkül kelimesini şu şekilde açıklayabiliriz;
Gerekli tüm tedbirler alındıktan sonra sonucu Allah’a bırakmaktır. Burada tevekkül ile alakalı yanlış bir bilgi biliyor bazı insanlar. Hiç bir tedbir almadan ben tevekkül ettim. Bu tevekkül değildir. Tevekkülün ne olduğunu yukarıda söylemiştik zaten.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Tevekkül, “Allah’a tevekkül” veya “Allah’a tevekkül” olarak çevrilebilen Arapça bir terimdir. Kişinin çaba sarf ederken ve çabalarında gerekli imkanları kullanırken Allah’a (Allah’a) tam bir tevekkül ve tevekkül etmesidir. Tevekkül, İslami öğretilerde temel bir kavramdır ve inananları Allah’ın rehberliğine, takdirine ve tüm işler üzerinde nihai kontrolüne inanmaya teşvik eder.
Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ashabının göstermiş olduğu tevekkülün sayısız örnekleri vardır. İşte birkaç dikkate değer örnek:
Bu örnekler, Hz.Muhammed ve ashabının, Allah’ın rehberliğine, korumasına ve müdahalesine güvenirken aynı zamanda kendi çabalarında samimi çabalar gösterdikleri fiili tevekkül kavramını göstermektedir. Müminlerin hayatın her alanında büyük bir özveri ve mükemmellik için çabalarken Allah’a tevekkül etmeleri için ilham kaynağı olurlar.