Paylaş
Tüketim Ahlakı, İsraf Ve İktisat
Question
Tüketim Ahlakı
Yüce Allah bu dünya hayatında, bizler için sayısız nimetler yaratmış, bu nimetleri kullanma tarzımızdan, israf edip etmediğimizden ve bunları nerede ve ne şekilde harcadığımızdan sorguya çekileceğimizi[1] bildirerek, bu nimetleri yerinde ve ölçülü kullanmamızı istemiştir.
Yeme-içme, harcama, zaman kullanımı ve benzeri bütün işlerde ölçülü olmak, bir müslümanda bulunması gereken vasıfların başında gelmektedir. İhtiyaç sınırını aşan, gereksiz ve ölçüsüz harcamalar ise israf olarak isimlendirilmiş ve haram kılınmıştır. Ekmek, yemek, sebze ve meyve gibi gıda maddelerinin çürütülerek çöpe atılması, giyilebilen elbiselerin ve kullanılabilen ev eşyalarının sırf moda uğruna atılıp yerlerine yenilerinin alınması, gereksiz yere elektrik tüketimi, suyun boş yere akıtılması ve zamanın beyhude geçirilmesi israftan başka ne olabilir?
İsraf, hayatın her alanında söz konusu olabilir. Sahip olunan şeylerin rastgele ve amaçsızca harcanması ve zorunlu ihtiyaçlar için saklanmaması yalnız kişiye değil, onun ailesinden başlamak üzere çevresine ve bütün topluma zarar veren sonuçlar meydana getirir. İnsanın ömrü sınırlı olmasına karşın istek ve arzuları sınırsızdır. Bu durum; insanın ihtiyaçlarını, ihtiyaçları da tüketimi artırmaktadır. İçinde bulunduğumuz modern çağ, reklâm yoluyla her fırsatta insanı tüketime zorlamakla, tüketimi araç olmaktan çıkarmış amaç haline getirmiştir. Kişi pahalı ve markalı alışveriş yaptığı ölçüde değer kazanmıştır.
Modern anlayış eşyayı insandan daha değerli hale getirmiştir. İnsanlar her gün bir önceki günden daha fazla tüketirken, kanaat ve şükür duygularını kaybetmiştir. Böyle olunca insan hiçbir zaman sahip olduğu ve tükettiğiyle mutlu olamamakta, daha fazla kazanıp tüketmenin yollarını aramaktadır. İslâmi prensiplerin amacı, insanları kendi imkânları oranında dengeli harcamaya sevk etmektir: Kısaca harcamalarda orta yol tutulmalıdır. Nitekim yüce rabbimiz; “Onlar ki, harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik. İkisi arasında, itidalli bir yol tutarlar.”[2] buyurmaktadır.
Ayağımızı yorganımıza göre uzatmamızı öğütleyen atasözümüz çok manidardır. Varlıklı kişilere özenmek, onların harcadığı gibi harcamaya kalkışmak, bizi ya gayri meşru kazançlara yöneltir ya da psikolojik sıkıntılara yol açar. Buna da en güzel çare, sevgili peygamberimizin şu tavsiyesine kulak vermektir. “Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin. Böyle yapmak, Allah’ın üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.“[3]
Her türlü israftan ve her çeşit cimrilikten uzak durmaya özen gösterelim. Her konuda olduğu gibi bu konuda da orta ve makul olan yolu takip edelim. Yararlandığımız nimetlerin gerçek sahibinin Allah-ü Teala olduğunu unutmayalım. Onları harcarken ve kullanırken gerçek sahibinin meşru saydığı yerlere ve gerektiği kadar harcayalım. Helal-haram ölçüsüne dikkat edelim ve tüketimin her aşamasında israftan kaçınalım.
[1] Tekâsür, 102/8
[2] Furkan, 25/67
[3] Tirmizî, Zühd 33, hadis no: 2345
Benzer Konular:
Answer ( 1 )
Tüketim ahlakı, atık ve ekonomi, İslami bir bakış açısıyla incelenebilecek birbiriyle bağlantılı konulardır. İslam, etik tüketim, sorumlu kaynak yönetimi ve ekonomik uygulamalarla ilgili yönergeler ve ilkeler sağlar. İşte dikkate alınması gereken bazı önemli hususlar:
Ahlaki Tüketim: İslam, inananları tüketim tercihlerine dikkat etmeye ve etik hususlara öncelik vermeye teşvik eder. Müslümanlar helal ürünleri tüketmeye, etik olmayan gelir kaynaklarından kaçınmaya ve tüketiminin bireyler, toplum ve çevre üzerindeki etkisinin bilincinde olmaya teşvik edilir. Bu, adil ticaret uygulamalarını göz önünde bulundurmayı, sömürüden kaçınmayı ve etik standartlara uyan işletmeleri desteklemeyi içerir.
İsraftan Kaçınma: İslam hayatın her alanında israftan kaçınmayı vurgular. Maddi veya mali kaynakları israf etmek önerilmez. Müslümanlar ölçülü davranmaya, kaynakları sorumlu bir şekilde kullanmaya ve savurganlık ve aşırılıktan kaçınmaya teşvik edilir. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Yiyin için, fakat israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez” (Kur’an 7:31).
Sürdürülebilir Kaynak Yönetimi: İslam, yönetim (hilafet) kavramını ve insanların Dünya’ya ve kaynaklarına bakma sorumluluğunu vurgular. Müslümanlar, atık üretimini en aza indiren, doğal kaynakları koruyan ve çevreyi koruyan sürdürülebilir uygulamaları benimsemeye teşvik edilir. Bu, geri dönüşüm, su tasarrufu ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gibi uygulamaları içerir.
Adil Ticaret ve Adil Ekonomik Uygulamalar: İslam, ekonomik işlemlerde hakkaniyeti ve adaleti teşvik eder. Müslümanlar, dürüst ve etik iş uygulamaları yapmaya, müşterilere ve çalışanlara adil davranmaya ve sömürüden kaçınmaya teşvik edilir. İslam, tefeciliği (riba) yasaklar ve servetin adil bir şekilde dağıtılmasını teşvik eder. Zekat (zorunlu sadaka) kavramı da ekonomik eşitsizliklerin giderilmesinde ve toplumsal refahın sağlanmasında rol oynar.
Ekonomik Kalkınma ve Çevre Korumanın Dengelenmesi: İslam, ekonomik kalkınmanın toplumun refahı için önemini kabul eder, ancak bunu çevre koruma ile dengeleme ihtiyacını vurgular. Ekonomik ilerleme, çevresel bozulma veya sömürü pahasına gelmemelidir. Müslümanlar sürdürülebilir, çevre dostu ve sosyal açıdan sorumlu ekonomik faaliyetlerde bulunmaya teşvik edilir.
Sosyal Sorumluluk ve Refah: İslam, sosyal sorumluluğa ve ihtiyacı olanlarla ilgilenmeye güçlü bir vurgu yapar. Müslümanlar, hayır işleri, sosyal girişimleri desteklemek ve toplumsal zorlukları ele almak yoluyla toplumun refahına katkıda bulunmaya teşvik edilir. Ekonomik faaliyetler, bireylerin ve toplulukların refahını dikkate almalı ve kaynaklar, toplumu bir bütün olarak yükseltmek için kullanılmalıdır.
Özetle İslam, etik tüketim, sorumlu kaynak yönetimi ve ekonomik uygulamalar için bir çerçeve sağlar. İnananları tüketim tercihlerinin bilincinde olmaya, israftan kaçınmaya, sürdürülebilir uygulamaları benimsemeye, adil ticaret yapmaya ve sosyal refahı ve çevreyi korumaya öncelik vermeye teşvik eder. Müslümanlar bu ilkelere bağlı kalarak tüketim, atık yönetimi ve ekonomik etkileşimlere dengeli ve etik bir yaklaşım için çaba gösterebilirler.