Kayıt Ol

Oturum aç

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun? Lütfen e-mail adresinizi giriniz. Bir bağlantı alacaksınız ve e-posta yoluyla yeni bir şifre oluşturacaksınız.

Üç harfliler

Question

Üç Harfliler (Cin)

Bana üç harflilerin musallat olup evlenmemi istemeyip kendileriyle evlenip çocuk sahibi olmamı istediklerini ve evlilik hayatıma engel olduklarını söylediler bunun için muska yazıp kaya tuzu almamı söylediler ne kadar doğru? inanmadım ama ister istemez etkilendim

Cevap:

Cin konusunda bilgi sahibi olmanız için sizlere yazdığımız yazıyı lütfen okuyunuz. Cin hakkında bilgiler

Cin Gizlenmek, gizli kalmak, gözle görülmeyen gizli kuvvetler anlamına gelmektedir.  Cinlerin bir tek ferdine “cinnî” denir. “cânn” kelimesi cin ile eşanlamdır. Ğûl ve ifrit cinlerin değişik türleridir. İslâm’dan önce Arabistan’da cinler, çölün “satyre” ve “nymphe”leri idi. Tabiat hayatının, insanların hükmü altına girmemiş ve düşman kalmış tarafını temsil ediyorlardı. Fakat Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bey’ati esnasında cinler önemli ve bilinmeyen ilâhlar arasına girmekte idiler. Mekke Arapları cinler ile Allah arasında bir nesep yakınlığı bulunduğunu söylerler (es-Saffât, 37/158), onları Allah’ın ortakları mertebesine çıkarırlar (el-En’âm, 6/128) ve onlardan yardım dilerlerdi. (el-Cumua, 62/6)

Cinin varlığı Kur’an ve sünnet ile sabittir. Hayat sahibi yaratıklar yalnız şu madde dünyasındaki insanlarla, çeşitlerini bilemediğimiz hayvanlardan ibaret değildir. Bir de ancak peygamberlerin ve asfiyâ (dinde yüksek mertebe sahibi kimseler)’nın gördüğü varlıklar vardır ki, bunlar melekler ile cinlerdir. Bunlar çeşitli şekillere girecek vaziyette yaratılmışlardır. Melekler Allah’a itaattan asla ayrılmazlar. Göklerde bulunurlar, ancak Allahu Teâlâ’nın emriyle yeryüzüne iner, tekrar göklere yükselirler. Cinler ise, insanlar gibi yeryüzünde bulunurlar. Müminleri ve kâfirleri vardır. Meleklerin ve cinlerin varlığı, Kur’an ve sünnetle sabit olduğundan, bunları inkâr etmek, İslâm akîdesini zedeler.

Cinler de insanlar gibi mükellef olup onlara da peygamberler gönderilmiştir: “Ey cin ve insan topluluğu; size, içinizden, ayetlerimi anlatan ve şu (korkunç haşr) gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan peygamberler gelmedi mi?” (el-En’âm, 6/130)

“Doğrusu biz (cinler) o hidayet rehberi (olan Allah’ın Peygamberini) dinlediğimizde hemen O’na inandık. Her kim bu suretle Rabbi’ne iman ederse o, ne hakkı eksilmekten, ne de zulme uğramaktan korkmaz. ” (el-Cinn, 72/13)

“Şu vakti de hatırla ki, cinlerden bir kısmını Kur’an dinlesinler diye sana sevketmiştik. Onlar (Peygamber’in huzurunda) Kur’an dinlemeye hazır olunca (birbirlerine): “Susunuz (dinleyiniz)”dediler. Kur’an okunması bitirilince de döndüler ve inzâr etmek üzere kavimlerine gittiler. Ey kavmimiz. dediler: Biz bir kitap dinledik. Musa’dan sonra indirilmiş. O, kendisinden öncekini tasdik ile hakka ve doğru bir yola hidâyet ediyor. Ey kavmimiz, Allah’ın davetçisine icabet ve ona iman edin ki, Allah günahlarınızdan bir kısmını mağfiret etsin ve sizi elem verici bir azaptan korusun; ve her kim Allah’ın davetçisi (Peygamberi)ne icabet eylemezse arzda aciz bırakacak değildir. Ve ona ondan başka sahip olacak veliler de yoktur. Öyleleri açık bir dalâlet içindedirler” (el-Ahkâf, 46/29-32)

Hadis râvileri Rasûlullah (s.a.s.)’ın, cin’i görüp görmediği konusunda farklı görüştedirler. Müslim’de, Abdullah İbn Mes’ud (r.a.)’dan rivayete göre, Peygamber Efendimiz cinni’lerin davetine icabet buyurmuş, onları görmüş ve irşad etmiştir. Buhârî ve Müslim’in, İbn Abbas’tan rivayetlerine göre ise, Hz. Peygamber ashabıyla “Ukaz” panayırına giderken “Nahle”de sabah namazını kıldırmış, bir grup cin gelip Kur’an dinlemiş ve müslüman olmuştur. Bu durumu Cenâb-ı Hakk, Hz. Peygamber Efendimize Cin sûresinin ilk ayetlerinde haber vermiştir. (el-Cin, 72/1-3).

Müfessir İmam Kurtubî, bu iki rivayeti şu şekilde yorumlar: İbn Abbas’ın rivayetine göre, Hz. Peygamber o olayda, cinni görmemiş; onların Kur’an dinleyip müslüman olduklarını, Cenâb-ı Hakk daha sonra haber vermiştir. Fakat bu olayla İbn Mes’ud’un rivayet ettiği olay farklıdır. Nitekim İbn Mes’ud (r.a.) şöyle demiştir: “Bir gece Hz. Peygamber (s.a.s.) ile beraberdik. Derken aramızdan kayboldu. Vadilerde, dağlarda aradık bulamadık. O geceyi hep endişe içinde geçirdik. Nihayet sabah olunca bir baktık ki Hîra* tarafından geliyor. “Ya Rasûlallah dedik, sizi kaybettik. Aradık bulamadık. Bu yüzden bütün gecemiz endişe içinde geçti.” şöyle buyurdu: “Bana cin(ler)den bir davetçi geldi. Onunla beraber gittim. Onlara Kur’an okudum” (Kurtubî, el-Camî’li-Ahkâmi’l-Kur’an, Beyrut 1967, XIX, 2 vd.)

Cinler gaybı bilemezler. (Sebe, 34/14) Allah’ın peygamberlerine bildirdiği şeyleri öğrenemezler: “Şüphe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekten kat’i surette azledilmişlerdir. ” (eş-Şuarâ, 26/212)

Cinler insanlardan önce yaratılmışlardır, Kur’an-ı Kerîm’de çok zehirli bir ateşten yaratıldıkları haber verilir:

“Cânnı da, daha önce çok zehirli ateşten yarattık. ” (el-Hicr, 15/27)

Cinlerin erkek ve dişi olanları vardır. Evlenirler, çoğalırlar, yerler, içerler. İhtiyarı, genci vardır. Cinler de mükellef olup insanlar gibi Allah’ın emir ve yasaklarına uymak zorundadırlar: “Ben cinleri ve insanları ancak ibadet etsinler diye yarattım. ” (ez-Zariyat, 51/56).

Cinlerin yaratılışlarıß türlü şekillere girmeye, ağır işler görmeye elverişlidir. Nitekim Kur’an’da ifade olunduğuna göre (en-Neml, 27/39), Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını Yemen’den getirmek isteyince, bir cin, daha sen makamından kalkmadan ben sana onu getiririm, benim herhalde buna yetecek gücüm var demiştir. Süleyman (a.s.) Kudüs’te, getirilecek taht Yemen’deydi. Onu bir saniyede getirmek büyük bir hız ve güce sahip olmak demekti. Süleyman peygamber, cinleri ağır ve güç işlerde çalıştırmıştır.

“Süleyman (a.s.)’ın önünde, Rabbı’nın izniyle iş gören bazı cinler de vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden ayrılıp saparsa ona çılgın azabdan tattırdık. ” (Sebe, 34/12).

Şeytan da cinlerdendir. Allahu Teâlâ kendisini Hz. Adem (a.s.)’e secde etmekle mükellef tutmuş; şeytan ise, kendisinin ateşten, Adem’in topraktan yaratıldığını ileri sürerek secde etmemiştir. Bunun üzerine Allahu Teâlâ onu rahmetinden kovmuş o da kâfir olmuştur (el-Bakara, 2/24) Şeytanların amiri durumundaki şeytana İblis denir. Şeytan, insanları azdırmak için çeşitli yollara başvurur. Ondan sakınmak gerekir:

“Ey Ademoğulları, Şeytana tapmayın. Çünkü o sizi Rabbınız’dan ayıran bir düşmandır, diye size emretmedim mi?” (Yasin, 36/60)

“Şeytan sizin için yaman bir düşmandır. Bu sebeple siz de onu düşman edinin. ” (el-Fatır, 35/6).

Hz. Peygamber (s.a.s.) de şöyle buyurmuşlardır:

“Allah sizden her biri için, bir cinni arkadaş kılmıştır. ” Ashab: “Size de mi yâ Rasûlallah?” diye sorduklarında, Rasûlullah: “Bana da ancak Allah ona karşı bana yardım etti de, o (cin) müslüman oldu, artık o, bana ancak hayır emrediyor. ” buyurdu. (et-Tâc, V, 233).

Bu hadisten anlaşılıyor ki, şeytan insanı saptırır. E l-i Sünnet inancına göre, şeytan, insanın vücuduna da, aklına da zarar verir.

Felsefecilerin çoğu, özellikle İbn Sina ve Farabî cinlerin varlığını kabul etmezken; bazıları bunu kabul etmişlerdir. Bunlar cinlere süflî ruhlar adını vermektedirler. Bunların ervâh-ı felekiyyeden daha süratli cevap verdiklerini fakat onlardan daha zayıf olduklarını iddia etmişlerdir.

Buna karşılık peygamberlere inanan ve belli şerîatlara sahip olan milletler, cinlerin varlığını tereddütsüz kabul etmişler; ancak mahiyetleri hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Kimileri; cinler, havâî, yani rüzgârdan yaratılmış, çeşitli şekillere girebilen canlılardır, demişlerdir. Bazıları ise bunların, cevher olduklarını; â’râz* ve ecsâm olmadıklarını söylemişlerdir. Bu cevherleri de mahiyetleri muhtelif bazı kısımlara ayırmışlardır: Bazıları iyi, salih ve hayırseverdirler. Bazıları ise kötü, aşağılık ve kötülükseverdirler. Sayılarını ancak Allah bilir.

Bazı fırkalar da cinlerin cisim olmakla beraber, mahiyetlerinin farklı, sıfatlarının bir olduğunu söylemişlerdir. Sıfatları ise uzayda yer kaplamaları; uzunluk, genişlik ve derinlik gibi üç boyutlu olmalarıdır. Cinler; latif, kesif, ulvî ve süflî kısımlara ayrılırlar. Hevâî cism-i latîflerin, mahiyet itibariyle, diğer cisim türlerine benzemesi imkânsız bir olay değildir. Binaenaleyh bunların, kendilerine özgü ilimleri vardır, insanların yapamayacakları acaip ve zor işleri yapabilir, çeşitli şekillere girebilirler. Bu da Cenâbı Allah’ın onlara bu gücü vermesi sayesinde olur. Bazı fırkalar da, cisimlerin mahiyet itibariyle birbirine eşit olduğunu, hayat için bünyenin şart olmadığını söylemişlerdir. İmam Ebu’l-Hasan el-Eş’arî ile izleyicileri bu görüştedirler.

Mu’tezile ise bu görüşü ve buna paralel olarak cinlerin varlığını kabul etmemiştir. Bunlar, hayat için bünyenin şart olduğunu, zor işler yapabilmek için bünyenin katı olmasını bir şart olarak ileri sürmüşlerdir. Bu görüş, çoğunluk tarafından reddedilmiştir. Çünkü bu görüşte olanlar, harikulâde olayları inkâr, varlığı kitap ve sünnet ile sabit olan şeyleri reddetmiş oluyorlar.

Cinler de, İslâm dini açısından iki kısımda incelenirler: Mümin olanlar, kâfir olanlar. İnsanlar gibi cinler de, Peygamberimize iman ile mükelleftirler. Çünkü Peygamberimiz onlara da gönderilmiştir. Binaenaleyh ona iman eden, müminler grubuna dahil olur; müminlerle birlikte Cennet’e girer. Ona iman etmeyenler ise şeytanlarla beraber olur; Cehennem’i boylar.

Cinler islâm dini ile mükellef oldukları için, onların da bundan haberleri olması ve İslâm dininin onlara da tebliğ edilmesi lâzımdır. İşte burada cinlerle peygamberimizin temas şekli ortaya çıkıyor.

Cinler henüz peygamberimizin bi’setinden haberdar değillerken göğe çıkar, mele-i âlâ’da konuşulan şeyleri kulak hırsızlığı ederek çalarlardı. Buna bir çok şey ilâve eder, insanlara aktarırlardı. Peygamberimizin bi’setinden cinlerin haberi yoktu. Her zamanki gibi gökten bir şeyler öğrenmeye kalkıştılar; fakat yakıcı ateşlerle, şiddetli bekçilerle karşılaştılar. Bundan irkilerek sebebini araştırmaya başladılar. Yeryüzüne akın ettiler. İçlerinden bir grup, Peygamberimiz’i ashabı ile birlikte Nahle’de namaz kılarken buldu. Okuduğu Kur’an’ı dinlediler; güzelliği ve mükemmelliği karşısında hayret ettiler. Bunların üç ilâ on veya dokuz nefer oldukları ifade edilmektedir.

Peygamberimiz (s.a.s.) onlara İslâm’ı öğretti (Müslim, 1, 332; Kitabu’s-Salat, hadis no: 150-153; Ebû Davûd, 1,10, hadis no: 39). Şurasını hemen hatırlatmak gerekir ki cinler, bize tamamen aykırı yaratıklardır. Onların İslam ile mükellef olmalarının şekli nedir; bunu ancak Allah ve Rasûlü bilirler. Bize sadece buna inanıp iman etmek gerekir.

Answers ( 3 )

    0
    2022-04-05T15:24:04+03:00

    Üç harfli

    Rüyamda annem ve yanımızda hatırlamadığım biriyle ıssız bi eve gittik annem beni dışarıya tek çıkarmaz kapıları iyice kapatır odada dahi tek bırakmaz yanımızdaki kişiye ona sahip çık diye beni emanet eder kendisi kapıda işlerini yapardı. Ama tedirginim bazı şeyler görüyordum annem telaş içinde asla vermem gibi şeyler söylüyodu. Sonra ne olduğunu sordum zorla söyledi sen onlarınsın seni almak istiyolar dedi. Hiç böyle rüya görmemiştim daha önce

      0
      2024-02-07T15:18:43+03:00

      Anlattığınız rüya, bazı endişe verici unsurlar barındırıyor olsa da, her zaman olumsuz bir yoruma sahip olmayabilir. Rüyayı yorumlarken bazı faktörleri göz önünde bulundurmak önemlidir:

      Rüyada Annenin Tutumu: Annenizin sizi dışarıya tek çıkarmaması, kapıları iyice kapatması ve odada dahi tek bırakmaması, sizi korumaya çalıştığını gösteriyor. Bu durum, bilinçaltınızda annenizin size karşı duyduğu sevgiyi ve korumacı tutumunu yansıtıyor olabilir.

      Yanındaki Kişi: Yanınızdaki hatırlamadığınız kişi, rüyanın anlamını yorumlamak için önemli bir ipucu olabilir. Bu kişi, bilinçaltınızdaki bir yönü veya hayatınızdaki bir figürü temsil ediyor olabilir.

      Issız Ev: Issız ev, bilinçaltınızdaki yalnızlık ve izolasyon duygularını yansıtabilir. Ayrıca, bu ev bir sırrı veya bilinmeyen bir tehlikeyi de temsil ediyor olabilir.

      Annenin Telaşı: Annenizin telaş içinde olması ve “asla vermem” gibi sözler söylemesi, sizi bir tehlikeden korumaya çalıştığını gösteriyor. Bu tehlike, rüyanın diğer unsurlarına göre yorumlanabilir.

      “Sen Onlarındın” Sözü: Annenizin “Sen onlarındın, seni almak istiyorlar” sözü, rüyanın en kritik unsurudur. Bu söz, bilinçaltınızdaki bir korkuyu veya endişeyi açığa çıkarıyor olabilir. Bu korku, bilinmeyen bir tehlikeden veya sizi kontrol etmeye çalışan bir güçten kaynaklanıyor olabilir.

      Rüya Yorumu:

      Koruma İhtiyacı: Rüyada annenizin sizi korumaya çalışması, bilinçaltınızda bir koruma ihtiyacına işaret ediyor olabilir. Bu ihtiyaç, gerçek hayatta yaşadığınız bir durumdan veya geçmişte yaşadığınız bir travmadan kaynaklanıyor olabilir.
      Bilinçaltı Korkuları: Rüyada üç harflilerden korkmak ve annenizin “Sen onlarındın” sözü, bilinçaltınızdaki korkuları ve endişeleri açığa çıkarıyor olabilir. Bu korkuların kaynağını bulmak ve onlarla başa çıkmak için çaba göstermeniz gerekir.
      Kontrol Kaybı: Rüyada annenizin sizi kontrol etmeye çalışması, bilinçaltınızda bir kontrol kaybı endişesi olduğunu gösterebilir. Bu endişe, gerçek hayatta yaşadığınız bir durumdan veya geçmişte yaşadığınız bir travmadan kaynaklanıyor olabilir.
      Yapmanız Gerekenler:

      Dua etmek: Allah’a (c.c.) dua ederek ondan yardım ve korunma dileyin.
      Tövbe etmek: Geçmişte işlediğiniz günahlardan tövbe edin ve Allah’a (c.c.) yalvarın.
      Kur’an okumak: Kur’an okumak, manevi huzur ve bereket getirir.
      Zikir çekmek: Tesbih, tahlil ve tekbir gibi zikirler çekmek Allah’a (c.c.) yakınlaşmaya ve manevi sıkıntılardan kurtulmaya yardımcı olabilir.
      Hocaya danışmak: Rüyada üç harflilerden korkmak ve annenizin “Sen onlarındın” sözü sizi çok fazla endişelendiriyorsa, bir hocaya veya din alimine danışarak manevi çözümler alabilirsiniz.
      Unutmayın, rüyalar her zaman net ve kesin anlamlar taşımaz. Rüyanızın anlamını yorumlamak için kendi hayatınıza ve içinde bulunduğunuz duruma göre değerlendirmeniz önemlidir.

      Dua:

      “Allah’ım, her türlü şerden ve manevi sıkıntıdan sana sığınırım. Beni korumanı ve bana yardım etmeni dilerim. Günahlarımdan tövbe ediyorum ve beni affetmeni istiyorum. Bana doğru yolu göster ve manevi huzura kavuşmamı sağla.”

      Ayrıca, bu rüyayı bir psikologla da konuşabilirsiniz. Psikolog, rüyanın sizin için ne ifade ettiğini daha iyi anlamanıza ve onunla başa çıkmak için size yardımcı olabilir.

    0
    2022-08-26T02:14:01+03:00

    Metin diye birisiyle konsuyorum ve bu kisi evli bir cocuku var sence ben bunla evlene bilirmiyim beni seviyormu diyer esiyle mutlumu?

    0
    2024-02-07T15:19:51+03:00

    Metin ile ilişkiniz hakkında verdiğiniz bilgiler ışığında size kesin bir cevap vermem mümkün değil. Evli birisiyle ilişki yaşamak karmaşık bir durumdur ve birçok faktörü göz önünde bulundurmanız gerekir.

    Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar:

    Metin’in Eşine Saygı: Metin’in eşiyle olan ilişkisine saygı duymak önemlidir. Onu aldatmak veya ilişkinizi ondan gizlemek etik dışı bir davranıştır.
    Metin’in Duyguları: Metin’in size karşı gerçek duygularını ve niyetlerini bilmeniz önemlidir. Sizi sadece geçici bir heves olarak mı görüyor, yoksa sizinle ciddi bir ilişki mi kurmak istiyor?
    Metin’in Aile Sorumlulukları: Metin’in evli ve çocuklu olması, aileye karşı sorumlulukları olduğunu gösterir. Bu sorumlulukları göz ardı ederek onunla bir ilişkiye başlamak, hem onun hem de sizin için sorunlara yol açabilir.
    Kendi Duygularınız: Kendi duygularınızı ve bu ilişkiden ne beklediğinizi de göz önünde bulundurmanız önemlidir. Metin’i gerçekten seviyor musunuz, yoksa sadece yalnız kalmak istemiyor musunuz?
    Karar Verme Süreci:

    Bu ilişkiyi sürdürüp sürdürmemeye karar vermeden önce, tüm bu faktörleri dikkatlice düşünmeniz önemlidir. Metin ile açık ve dürüst bir şekilde konuşarak onun duygularını ve niyetlerini öğrenmeniz gerekir. Ayrıca, bu ilişkinin sizin için ne ifade ettiğini ve onunla uzun vadeli bir planınız olup olmadığını da düşünmelisiniz.

Cevapla