Paylaş
Utbe Kızı Hind Hem Cahiliye Hem İslâm Döneminde Kahramanlığı Olan Kadın
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Utbe Kızı Hind
SORU: Siyer kitaplarında Utbe kızı Hind’den söz edilmektedir. Bu hanım kimdir? Kahramanlığı nedir?
CEVAP: Bu hanım İslâm’dan Önce de müslüman olduktan sonra da önemli ve iz bırakan bir Arab hanımıdır. Bu hanım cahiliye ve İslâm dönemlerinin örnek Arab kadınlarından sayılan bir hanımdır.
Çevresinden aldığı etkiler onu kuşatınca güç ve iktidar sahibi olmuş, iman nuru ile aydınlanınca da örnek olacak ve kendisinden söz edilecek birisi olmuştur.
Cahiliye dönemindeki kahramanlığı içinde bulunduğu toplumun ve halkının ölçülerine göredir. Müslüman olduktan sonra kahraman sayılması ise hak ölçülere göredir.
Güçlü kişiliği cahiliye döneminde ona utanılacak şeyler yaptırmıştır. Fakat aynı güçlü kişilik iman ve İslâm nuru ile aydınlanınca onu
süslemiştir.
Buraya kadar söz ettiğimiz kimse Kureyş kabilesinden, Emeviler-den Abdi Menaf oğlu Abd’üş-Şems oğlu Rabia oğlu Utbe’nin kızı Hind’dir.
Hind, toplumunun lideri durumunda olan Utbe b. Rabia’nm kızı, Kureyş lideri durumunda olan Ebu Süfyan’m karışıdır. Emeviler içinde lider durumunda olan Muaviye’nin de anasıdır.
Hind’in annesi, kavminin hanımefendilerinden birisi olan Safiyye b. Ümeyye b. Harise b. Evkas’m kızıdır.
Hind’in bir takım özellikleri vardır ki kendisinin soyluluğuna soyluluk katmış, Arab kadınları arasında değerini yükseltmiştir.
Hind çok düzgün konuşan ve cesaretli bir kadındır. Gurur, büyüklük, görüş sahibi ve azimli olmak gibi özellikleri vardır.
Şiir söyleyebilen bir şair, hikmetli söz üretebilen feylesof gibidir.
Kendisi ve soyu ile kıvanç duyarken gururunun zirvesindedir. Oğlu Muaviye annesini tanıtırken söylediği şu söz ile onu en iyi tanıyan bir kimse olduğunu göstermiştir. Muaviye annesi hakkında “O cahili-yet döneminde önemi büyük, müslüman olduktan sonra da haberi değerli bir insandır” demiştir.
İbn Abd’il-Berr onun özelliğini kısa ve güzel bir şekilde şöyle ifade etmiştir: “O kişilik sahibi ve gururuna düşkün bir kadındır.”
Arab Edebiyatında anlatılan hikaye ve haberler arasında yer alan, cahiliye döneminde Hind’e ait bir olay, herhalde düşünce ve dikkatlerimizi yönlendiren bir olay olsa gerektir.
Bu hikayede derinliğine bir delil bulamamak diye bir şey söz konusu değildir. Gerçekten yaşanmış tarihte yerini alan bir olay ise de, bir hayal ürünü ise de durum aynıdır. Zira bir haber olarak işiteni gerçekten ikna eden özelliğe sahiptir. Hayal ürünü bile olsa bir gerçeği canlandırmaktadır.
Edebiyat tarihimin anlattığına göre Hind, Mahzum kabilesinden Muğire oğlu Fakihe ile evlenmiştir.
Fakihe, Kureyş gençlerinden bir gençtir. Evinde bir ziyafet odası vardı. Buraya pek çok insan izinsiz girer çıkar, burada ziyafet tertip edilirdi.
Günlerden bir gün Fakihe evinde eşi ile dinlenmekte idi. Bir işin takibi için eşi Hind’i evde uyuyor vaziyette bırakarak dışarı çıktı. Bu sırada eve gelmeye alışık olanlardan birisi çıkageldi. Hind’in uyumakta olduğunu görünce geldiği gibi geri döndü.
Fakihe eve dönerken eve gelen kimsenin dönmekte olduğunu. Körü körüne şüphecilik Fakihe’nin kalbinde volkan gibi patlayıp onu kışkırtıyor. Bu halde gururlu bir Arab kadını olan eşinin üzerine yürüyerek ve onu azarlayarak: “Bu yanından çıkan kimdir?’1 diye soruyor.
Hind şöyle cevap veriyor: “Allah’a yemin ederim ki sen beni uyandırıncaya kadar uyuyordum. Asla hiç kimseyi görmedim!”
Fakat kör kıskançlık adamı şöyle söylemeye sevk etti: “Ailenin yanına git!”
Fakihe ile Hind arasında cereyan eden bu olayın haberi insanlar arasında yayıldı. Babası Hind’e yönelip ona dedi ki: “Kızım! Yalan olsa dahi utanç verici bir duruma düşmekten çekin. Bana işin iç yüzünü anlat; adam doğru söylüyorsa üzerine birini salıp öldürteyim, utançtan kurtulursun. Şayet yalan söylüyorsa Yemen kahinlerinden birine dava açalım, hakkında karar versin.” (O zamanlar bu gibi durumlarda böyle yapılıyordu.)
Hind cevap verdi: “Babacığım! Vallahi adam yalan söylüyor”.
Utbe, bunun üzerine damadı Fakihe’ye giderek ona şöyle dedi: “Sen benim kızıma büyük bir leke sürüp iftira attın ya söyledğini şahitle isbat edersin veya birlikte Arab kahinleri önünde davalaşınz.”
Aralarında Hind, kocası ve babası olduğu halde kadınlı erkekli bir grup Yemen’e yöneldiler. Kahin’in evine yaklaşınca Hind’in yüzünün rengi değişti. Çünkü namusu, şerefi ve şöhreti az sonra hesaba çekilecekti. Bu öyle bir hesap idi ki hesabı yapacak kimse, hatadan korunma, yanlış hüküm vermeme garantisi yoktu.
Babası kızının yüzünün değiştiğini görünce sarsıldı. Kızına gizlice: “Ey kızcağızım! Bu halin insanlarla birlikte buraya çıkıp herkese teşhir edilmeden olsaydı ya?” dedi.
Özgür bir kadın olan Hind kendisini şöyle savundu: “Babacığım! Yemin ederim ki kötü bir şey yaptığımdan böyle olmuş değilim. Fakat siz davayı Öyle bir adama götürüyorsunuz ki korkarım sonsuza kadar Arablann dilinde dolaşacak bir damga ile beni damgalayacaktır.”
Bu gerçek ve güçlü mantık karşısında kendisini tutamayan baba: “Doğru söylüyorsun!” dedi ve kahinin bir takım yollara baş vurup (doğruyu bulup bulamaycağını) deneyeceğini kızına bildirdi. Hikayede anlatıldığı üzere kahin başarılı bir şekilde doğruyu buldu ve Hind’e adeta bir zafer sevinci içerisinde herkesin duyacağı şekilde yönelerek; onun eteğinin temiz olduğunu, ilerde adı Muaviye olacak bir erkek çocuk doğuracağını ve bu çocuğun kral olacağını söyledi.
Bunu duyan Hind ipten kurtulmuşcasına kendini kuşatan belanın içnden yürüyerek çıkıp gitti.
Elini tutmak üzere kocası Fakih’e, Hind’e yöneldi. Fakat ırzına sürülmek istenen lekeden öfkelenen bu hür kadın, pislikten temizlenircesine kocasının elini silkeleyerek itti ve ona şöyle dedi: “Savul git başımdan! Yemin ederim ki kahin’in haber verdiği bu çocuğun senden başka birinden olması için titizlik göstereceğim!”
Hikayenin mutlaka bir sonu olacağına göre hikayeyi anlatan kimse onu şöyle bitiriyor: Sonuçta Hind ile Ebu Süfyan evlendi ve Muaviye dünyaya geldi.
Hatta hikayenin sonuna şöyle bir ilave yapılıyor: Hind babasına şunları söylüyor: “Babacığım! Sen, bana danışmadan beni bu adamla evlendirdin. Sonunda başıma gelen geldi. Artık durumunu bana açıklamadan ve özelliklerini bana bildirmeden beni hiçbir kimse ile evlendirme!”
Görülüyor ki hikayede Hind’in cahiliye döneminde iken de kişilik sahibi ve gururuna düşkün, önemli, şerefli ve yüksek seviyeden hırslı bir kadın olduğunu gösteren işaretler bulunmaktadır.
Daha sonra İbn Sa’d, Tabakât’mda bize Hind’in Ebu Süfyan ile evlenişini anlatmaktadır.
Amiroğullarından yaşlı bir adamın anlattığına göre Hind’in davranışında bir uyanıklık göze çarpmaktadır. Şöyle ki: Hind bu olaydan sonra babasına şöyle diyor: “Bana hakkında bilgi vermeden beni hiçbir kimse ile evlendirme!” Babası da kızına “Tamam, bu senin hakkm-dır” diyor.
Bir zaman sonra babası kızına gelerek şöyle dedi: “Senin kendi halkından iki adam seninle evlenmek istiyor. Özelliklerini söylemeden bunların adını söylemeyeceğim.
Bunlardan biricisi soy ve şeref bakımından çok üstün bir kimsedir. Fakat gafletinden iki büklüm olmuş sanırsın. Yapı ve mizaç bakmından güvercin kuşu gibidir. İnsanla iyi arkadaşlık eder, istediklerini iyilikle yerine getirir. Sana uymasını istersen, uyar. Bir şeye meyledersen seninle beraber o da meyleder. Sahip olduğu malı mülkü hakkında dilediğini yapabilirsin. Zayıf zamanlarında sen kendi görüşünle yetinerek işini görürsün.
Diğeri ise soylu bir adamdır. İsabetli görüşleri vardır. Kökü sağlamdır, parlaktır, kabilesi içinde değerlidir. Ailesine edep verir, fakat başkaları ona edep veremez. Kendisine uyanları kolayca sonuca götürür. Karşısında olanları zorlar, yola getirir. Eşini kıskanan bir adamdır. Çoluk çocuğunu kontrol altında tutar, kimseye boyun eğmez.” Bu noktada Hind söz alarak şöyle dedi: “Birincisi efendi adamdır. Ama şerefini yitirebilir.” Hind birinci adamla ilgili olarak söylenilenlerden anlamıştır ki adam kadının emrine girebilecek bir tiptir. Kadının kişiliğinde kişiliği kaybolacakıtr. Hind bu adamı istemediğini söylerek, babasından adamın ismini bildirmesini istemiştir.
İkinci adamla ilgili olarak da şöyle demiştir: “Bu adam şerefli ve hür bir kadının erkeğidir.” Hind bu özelliği beğendiğini de söyleyerek onunla evlenmek istediğini bildirip “Kim o?” diye babasına sormuştur.
Babası: “O, Ebu Süfyan b. Harb’dır” deyince babasından şerefli bir şekilde kendisini onunla evlendirmesini istemiştir.
Görülüyor ki Hind, gözünü zirveye dikmiş, zoru seçmiştir. Elinde oyuncak olmaya elverişli yumuşak bir kocadan hoşlanmamıştır. O güçlü, şerefli ve kişilikli bir kocası olmasını istemiştir. Neredeyse bu isteği uğrunda huysuz ve sert olan bir kocayı seçmiştir.
Hind’in, Ebu Süfyan ile evliliğini sürdürürken evliliğin zevkinden çok övgüye değer güzel şeyler yapılmasına daha fazla titizlik gösterd-ğini görmekteyiz.
Ikd’ul Ferid isimli kitapta rivayet edildiğine göre Yemen hükümdarı Mekke’de kurban edilmek üzere on kadar deve göndermiş, bunları Kureyş kabilesinden değerli bir kimsenin kesmesini şart koşmuştu. Hind o sıralarda Ebu Süfyan ile yeni evlenmiş bulunuyordu. Hind kocasına şunları söyledi: “Kadınlarla zevk yapmak seni bu şerefli işi yerine getirmekten alıkoymasın. Kadınlarla zevke dalmak belki seni yer, bitirir.”
Hind’in yerinde sıradan bir kadın olsaydı, kocasının kendisinden başka bir şey ile ilgilenmemesini ister idi. Zira yeni evlenen kimseler birlikte vakit geçirmeye daha çok önem verirler.
Buna yakın bir ifade ile şöyle diyebiliriz: Hind’in gönlünde yatan geleceğe yönelik ve kendisini layık gördüğü bu geniş ümit onun şerefi ilgilendiren şeylerde daha aşırı olmasını sağlamıştır. Bunu şu olayda da görmekteyiz. Bir takım insanlar onu oğlu Muaviye ile gördüklerinde Muaviye’de büyük adam olma izleri sezdiklerini ifade edip şöyle dediler: “Yaşarsa kavminin efendisi olacak!” Bunu duyan Hind şöyle dedi: “O kavminin başına geçmezse benim öyle oğlum olmasın!”
Hind bunu, hatta daha fazlasını neden söylemesin? Çünkü söz konusu olan kimse oğludur. Bir annenin oğlu ile iftihar ettiği kadar o çocukla kim iftihar edebilir.
Benzer Konular:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Utbe kızı Hind; Kureyş’in lideri olan Ebu Süfyan’ın eşidir. Muaviye’nin de annesidir. Bu kadın çok düzgün konuşan aynı zamanda çok cesur birisidir. Güç ve iktidar sahibi olmuş birisidir. Cahiliye döneminde de İslam’la şereflendikten sonra da gururuna çok düşkün olan birisidir Utbe kızı Hind.