Paylaş
Uyuşturucu haram mı
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Uyuşturucu kullanmanın hükmü nedir?
Fıkıh kitaplarında bazı uyuşturucu çeşitlerinin hükmüne yer verilmiş ve uyuşturucu kullanan kimseye had cezası gerekip gerekmeyeceği meselesinin üzerinde durulmuştur. Fakihler, kendi dönemleri itibarıyla kullanılan bazı uyuşturucu çeşitlerinin hükmüyle ilgili genellikle haram hükmünü vermişlerdir.[1] Hatta Karafî ve İbn Teymiye gibi fakihler haşhaşın haram olduğu hususunda icma bulunduğunu ifade etmişlerdir.[2] Fakat klasik fıkıh kitaplarının yazıldığı dönemde hem uyuşturucu kullanımı günümüzdeki kadar yaygın ve çeşitli olmadığından, hem de uyuşturucunun zararları tam olarak bilinemediğinden dolayı fıkıh kitaplarında konuyla ilgili fazla tafsilat yer almamıştır.
Fakat günümüzde konuyla ilgili âyet ve hadislerden yola çıkan ulema, her türlü uyuşturucuyu kullanmanın haram olduğu hususunda ittifak hâlindedirler.[3] Uyuşturucuların haram olmasının delilleri şunlardır:
1- Nefsin korunması makasıd-ı hamseden birisi olduğu için ona zarar verecek her türlü maddenin alınması haramdır. Zira insan nefsine zarar vermenin nehyedilmesine dair âyet ve hadislerde yer alan, “Kendinizi öldürmeyin.”[4], “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!”[5], “Zarar yoktur.”[6] gibi naslar uyuşturucuların haram olmasını gerektirir. Dahası uyuşturucular sadece nefse zarar vermekle kalmıyor, dinin korunmasını istediği beş temel esastan, akla, nesle, mala ve dine de zarar veriyorlar.
2- Ebû Dâvud’da geçen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Allah Resulü (s.a.s), sarhoş yapan ve uyuşukluk veren her şeyi yasak etmiştir.”[7] Hadis-i şerifte geçen “müskir” lafzıyla insana sarhoşluk verici içkilerin kastedildiği açıktır. Şârihler “müfettir” kelimesinin ise, vücutta hararet ve gevşeklik meydana getiren, göz kapaklarını ağırlaştıran ve organlarda da kırgınlık ve zayıflık hâsıl eden madde mânâsına geldiğini ve bu yönüyle onun uyuşturucu maddelerin haramlığına delil olduğunu söylemişlerdir.[8]
Konuyla ilgili Ebû Dâvud’u şerh eden Âzımâbâdî şöyle bir hâdise nakletmiştir: Acemlerden bir adam Kâhire’ye gelerek haşhaşın haramlığına delil istemiştir. Bunun üzerine asrın uleması bu konuyu halletmek için bir meclis oluşturmuş ve Hafız Zeynüddin Irakî yukarıdaki hadisle istidlal ederek haşhaşın haram olduğunu ifade etmiş ve onun bu yaklaşımı, orada bulunanların çok hoşuna gitmiştir.[9]
3- Şarabın haram kılındığını bildiren âyet-i kerimenin hükmü, illet birliğinden dolayı uyuşturucuları da kapsamaktadır. Çünkü şarabın haram kılınmasının illeti sarhoşluk vermesi yani aklı izale etmesidir. Ayrıca Allah Resûlü (s.a.s) de, sarhoş edici her şeyin haram olduğunu beyan etmiştir.[10] Dolayısıyla sinir sistemini uyuşturup aklın fonksiyonlarını etkileyen ve böylece insanın irade ve düşünme gücünü tamamen veya kısmen yok eden her türlü keyif verici uyuşturucunun da haram olması gerekir. Hatta insan sağlığı ve toplum düzeni açısından içkiye nispetle çok daha zararlı ve tehlikeli olan uyuşturucuların kıyas-ı evlâ tarikiyle haram olacakları söylenmiştir.[11]
Uyuşturucuların içkiye kıyasla haram olacaklarını İbn Teymiye şöyle açıklamıştır: Tesirli haşhaş otu, sarhoşluk verse de vermese de haramdır. Allah’ın emirlerine uymayanlar bu ottan neşe ve zevk almak için kullanıyorlar. Hâlbuki bunların dereceleri de sarhoş eden içkilerin aynısıdır. İçki insana düşmanlığı aşılarken, uyuşturucu maddeler de zilleti, mizaç ve akıl bozukluğunu aşılar. Ayrıca onlar şehvet kapısının açılmasına ve kıskançlığın ortadan kalkmasına sebep olur. O hâlde, bunlardan az veya çok kullanmanın cezası da içki içenlerin cezası gibidir.[12]
4- Âyet-i kerimede tayyibâtın helâl, habâisin ise haram kılındığı bildirilmiştir. Uyuşturucuların tayyibâttan kabul edilerek helâl görülmesine imkân yoktur. Çünkü akla ve bedene verdikleri zararların yanında toplumda meydana getirdikleri felaketler de ortadadır. Bu açıdan uyuşturucular habâis sınıfına gireceği için haram olurlar.
[1] Bkz. İbn Âbidin, Hâşiyetu reddi’l-muhtâr, VI, 458; Nevevî, el-Mecmu’, IV, 156; Buhutî, Keşşâfu’l-kınâ, 6/189.
[2] İbn Âbidin, Hâşiyetu reddi’l-muhtâr, 6/459.
[3] Bkz. San’ânî, Sübülü’s-selâm, 4/35; Tavile, Fıkhu’l-eşribe, s. 418-426; Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve edilletuhû, 7/211; Nezih Hammâd, “el-Edviyetü’l-müştemiletü ala’l-kuhûl ve’l-muhaddirât”, Mecelletü mecmeı’l-fıkhi’l-İslâmî, 2003, sayı: 16, s. 98.
[4] en-Nisâ 4/29.
[5] el-Bakara 2/195.
[6] İbn Mâce, “Ahkâm”, 17.
[7] Ebu Dâvud, “Eşribe”, 5; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 8/296 (17860).
[8] Hattâbî, Meâlimü’s-sünen, 4/267; Âzımâbâdî, Avnu’l-ma’bud, 10/91; Muhammed Ali el-Bâr, “el-Muhaddirât fi’l-fıkhi’l-İslâmî”, Mecelletü mecmeı’l-fıkhi’l-İslâmî, 1989, sayı: 3, s. 115.
[9] Âzımâbâdî, Avnu’l-ma’bud, 10/91.
[10] Ebû Dâvud, “Eşribe”, 5.
[11] Heyet, Diyanet İslâm İlmihali, 2/69-70; Nezih Hammâd, “el-Edviyetü’l-müştemiletü ala’l-kuhûl ve’l-muhaddirât”, Mecelletu mecmei’l-fıkhi’l-İslâmî, 2003, sayı: 16, s. 98; Muhammed Ali el-Bâr, “el-Muhaddirât fi’l-fıkhi’l-İslâmî”, Mecelletü mecmeı’l-fıkhi’l-İslâmî, 1989, sayı: 3, s.117.
[12] İbn Teymiyye, Fetâva’l-kübrâ, 4/262.
Cevap:
Modern dünyanın acımasız çarkları arasında sıkışıp kalan insanlık, kendine yeni çıkış noktaları arayadursun, özellikle gençleri hedef alan; bağımlılık yapan maddeler ve uyuşturucu tehdidi, giderek daha tehlikeli boyutlar kazanıyor. Tuzağına düşürdüğü kişilere bir damlasında fırtınalar kopararak sahte cennetler sunan o sihirli kimya, diğer taraftan, beraberinde getirdiği acılar ve ölümlerle adeta bir cehennemi andırıyor. Artık hiç umulmadık kesimlerden uyuşturucu haberleri gelmeye başladı. Anlaşılan o ki, hiç kimsenin uyuşturucunun vadettiği yalancı cennete direnmesi pek kolay olmasa gerek. Uyuşturucu kolay girilen ama kolay dönülmeyen bir yol. Dahası, uyuşturucu kendini sattırdıktan sonra “müştemilâtını” da pazarlamaya başlıyor. Yanında, fuhuştan soyguna, homoseksüellikten cinayete kadar uzanan yan ürünlerini de zulada bekletiyor. Nefislere reddedilmez rüşvetler veriyor; karşı konulmaz davetler sunuyor uyuşturucu. Ateş düştüğü yeri yakar derler, ama uyuşturucu düştüğü toplumu yakmaktadır.
İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan ve son 30-40 yıldır bütün dünyada hızla büyüyen bir mesele haline gelen, tıp dilinde psikoaktif madde dediğimiz “bağımlılık ve alışkanlık yapan maddeler”, sosyo-kültürel ve ekonomik boyutları itibariyle bugün devletlerin ve milletlerin gündemini tayin edebilmektedir. Çünkü bu işte dönen para, devlet bütçelerinin çok üstündedir. Bugün dünyada uyuşturucu sektöründe bir yılda dönen para 400 milyar dolara varmıştır. Yasal olan sigara ve alkol gibi maddeleri de buna katarsak sektörün ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılabilir.’
Uyuşturcu nedir?
Uyku anlamına gelen “narke” kelimesi Yunanca’dır. Narkoz, narkotik gibi kelimeler de aynı kökten gelir. Türkçemizde bu kelimenin karşılığı olarak “uyuşturmak” kökünden türetilmiş “uyuşturucu” kelimesi kullanılmaktadır
Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)’nm uyuşturucu tarifi şöyledir: “Kişi üzerinde bırakmış olduğu etki esas alınarak; önüne geçilmez bir etki veya arzu, kullandığı miktarı artırma eğilimli, ruhsal, fiziksel bağlılık hali oluşturan maddelerdir2.
Bunlar, merkezi sinir sistemini etkileyerek, insanın ruhsal yaşantısını değiştiren ya da bozan maddelerdir. Sigara, alkol, uyuşturucu (esrar, afyon ve türevleri), uyarıcı (kokain), uyku ilaçları ve müsekkinleri, uçucu (tiner, benzin, yapıştırıcılar) maddeleri ihtiva eder3.
Dikkat edilirse, bu tarifte yalnızca narkotik anlamda uyuşturucu maddeler tanımlanmamıştır. Aslında bu tarife göre bile, genel manasıyla düşünüldüğünde, yukarıda sayılan özelliklere sahip her türlü madde “uyuşturucu” kabul edilebilir. Dolayısıyla alkollü içkiler ve sigarayı da uyuşturucu maddeler arasında saymak yanlış olmasa gerektir. Zira, sigara ve alkol, yasak uyuşturuculara geçişte ilk adımdır. Sigara ve alkol kullananların diğer maddelere eğilimi daha fazladır. Bu nedenle sigara ve alkol “ilk basamak” uyuşturuculardır4. Yapılan araştırmalarda sigara ve alkol kullanan gençlerin, bu maddeleri kullanmayan gençlere göre daha yüksek oranda uyuşturucu maddeleri kullandığı görülmüştür. Çünkü sigara ve alkol kullanan gençler uyuşturucu maddeyi daha düşük oranda tehlikeli olarak değerlendirmekte ve diğer maddeleri kullanmaya daha istekli davranmaktadırlar5.
Bu izahlardan anlaşıldığına göre, kötü alışkanlıklar önce sigarayla başlıyor, sonra alkollü içkiler, daha sonra uyuşturucu maddelerin hafif çeşitlerinden esrar6 ve nihayet eroin gibi çok tehlikeli ve insanı ölüme götüren maddelerin kullanılmasına kadar varıyor. Bu, her sigara kullananın mutlaka uyuşturucu kullandığı veya kullanacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Fakat sıralamayı ters çevirdiğimizde her uyuşturucu kullanan mutlaka alkol ve sigara da kullanıyor ve her alkol kullanan da sigara kullanıyor, istisnalar ise, genel kuralı bozmaz.
Dolayısıyla alkol satışının serbest olması bir tarafa, bunun bakkalların raflarına kadar indirilmiş olması işin nereden başladığını bize çok iyi göstermektedir. Burada biranın alkol alımında ilk basamak olduğu unutulmamalıdır. Zira alkolizme düşenlerin %80’i bu batağa birayla düşmüşlerdir. Bira alkolizmin ilk ve en güçlü basamağıdır7.
İslâm’a Göre Uyuşturucu ve Alkol
Islâm Dini uyuşturucu ve alkollü içecekleri kesin olarak yasaklamıştır. Bu konuda Kur’ân şöyle buyurur: “Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz “8.
Ayetteki içki ve şarap şeklinde tercüme edilen “hamr” kelimesi, anahtar bir kelimedir. Bu kelimeye, dini hakikaten çok iyi anlayan, Islâm’ın ikinci halifesi, fakih sahabi Ömer’in (r.a.) verdiği manaya baktığımızda, uyuşturucu tarifine ne kadar benzediği görülür. Hz. Ömer “hamrı; aklı örten her şey olarak izah etmiştir9.
Allah Rasûlü (s.a.s) “Her sarhoş edici maddenin haram olduğunu” müteaddit hadislerinde açıklamışlardır10. Kur’ân’ın indiği dönemde Hz. Peygamber’in yaşadığı toplumda sarhoşluk veren içki, beş maddeden imal edilirdi: Üzüm, hurma, bal, buğday ve arpa. Bu yüzden değişik bölgelerde oturanlar, adları, yapılışları ve hammaddeleri farklı içkiler kullandıklarından, yasak indikten sonra, durumlarını öğrenmek gayesiyle Hz. Peygamber’e geldiklerinde; Allah Rasûlü onlara, içtikleri şeylerin sarhoş edip etmediğini sormuş; sarhoş edici olanların haram olduğunu söylemiştir”11.
Bunların yanında Ebû Davud’un Ümmü Seleme’den (r.ah.) naklettiği bir hadiste geçen “müfettir” kelimesi, uyuşturucu anlamını içeren önemli bir delildir. “Peygamber (s.a.s) her sarhoş ediciden (müskir) ve uyuşturucudan (müfettir) nehyetti”12. Müfettir, kişiyi rehâvete sevkeden, gevşetici, mayıştırıcı madde anlamına gelmektedir.
Öte yandan, Islâm âlimleri dinin gayesinin beş unsuru korumak olduğunda ittifak etmişlerdir: Din, can (nefs), akıl, nesil ve mal13. Meseleye bu açıdan baktığımızda uyuşturucu ve alkol öncelikle kişinin aklını giderir. Bugüne kadar yapılan laboratuvar araştırmaları ve gözlemler gösteriyor ki, bu maddeler alındığında (sigara, alkol ve uyuşturucu) hangisi olursa olsun, öncelikle insanın ruhsal yaşantısında bir değişiklik yapıyor. Tabi daha sonra o insanın zihinsel işlevlerinde bozukluklar meydana getiriyor, dikkatini odaklaştırmasında, düşünme sürecinde, hatırlamada güçlük çıkartıyor, o insanın duygu ve düşünce dünyasını karıştırıyor14. Hasılı aklına pranga vuruyor. Halbuki akıl, insanın varlık nedeni ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli ayırıcı vasıftır. Akıl yoksa sorumluluk da yoktur. Kur’ân beşyüzden fazla ayette düşünmekten ve akletmek- ten bahsetmektedir. “Umulur ki düşünürsünüz diye ayetlerimizi size böyle açıklıyoruz”,5.
Kötü alışkanlıklar sadece aklı bozmuyor, aynı zamanda genleri de bozuyor. Kişi hem kendisine verilen can emanetini, hem de kendi neslini tahrip etmek suretiyle iki kere suç işliyor, günaha giriyor. Yapılan araştırmalar, hamileyken sigara ve alkol kullanan bayanların doğan çocuklarında; küçük doğum, kalp rahatsızlığı, doku bozukluğu, ortopedik bozukluk, kemik deformasyonu, cinsel ve hormonal bozukluklar gibi, on dokuz arıza türü tespit etmiştir. Yani bu durumdaki anne adaylarının sağlıklı çocuk doğurma ihtimali sıfırdır16. Bu demektir ki nesil de tahrip ediliyor.
Diğer yönden, uyuşturucu alt kültürünü teşkil eden kişiler bu maddeyi bulabilmek için her türlü değer ölçülerini feda edebilirler. Fahişelik, hırsızlık, kaçakçılık hatta adam öldürmek dahil her türlü suçu işleyebilirler17. Uyuşturucu ve alkol yüzünden işlenen cinayetlerin, meydana gelen trafik kazalarının, yıkılan yuvaların ve daha onlarca kanunsuzlukların dökümünü yapmaya hiç gerek yoktur. Zaten hergün okuduğumuz gazetelerde, dinlediğimiz haberlerde bu rezilliklerin binlerce örneğini görüyoruz. Dolayısıyla kişinin mal ve canı da muhafaza edilemiyor. Buna göre, uyuşturucu ve alkol bu beş unsuru da ortadan kaldırmaktadır.
Genel olarak ifade edilirse, uyuşturucu kullanımının ruhî, fizikî, maddî ve sosyal olmak üzere dört ana madde ile zararlarını saymak mümkündür. Tabi bunlar sadece dünyaya ait zararlardır. Bir de-Allah korusun- kişinin ebedî olan ahiret hayatında karşılaşabileceği azap sözkonusudur.
Ülkemizin Durumu
Başta uyuşturucu olmak üzere, dünya genelinde bağımlılık yapan maddelerin istatistikî bilgilerini vererek, konuyu rakamlara boğmak arzu edilmemekle birlikte, hepimizin müşterek seyahat ettiği bir gemi mesabesinde olan ülkemizde, olayın boyutlarını ve hızını takip edebilmek için bir kaç rakam vermek, meseleyi daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Çünkü bu gemi batarsa hep beraber boğulacağız. Bu yüzden hiç kimsenin Türkiye’de yaşananlara bîgâne kalması düşünülemez. Rakamlar Türkiye’de uyuşturucu kullanımında yaş sınırının gittikçe düştüğünü göstermektedir. 1995’de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre 16 yaş grubu çocukların %7″si uyuşturucuyla, %17’si alkolle ve %22.3’ü sigarayla tanışmakta, yani bu maddeleri ilk defa kullanmaya başlamaktadır18. Her yıl bir milyona yakın gencimiz alkole alıştırılmaktadır. 4 milyon alkolik ve 13 milyon alkolle dostluk kuran insan vardır. Genç kuşağın %52’si (14.2 milyon) sigara kullanıyor. Gerek sigara, gerek alkol kullanımında çoğunluk genç kuşakta olup, genel ifade ile sigara kullanan gençlerin %64’ü alkol ile tanışmış durumda olunca, yine en az 9 milyon gencimiz alkol ile dostluk yapıyor demektir. Ve bunların en az iki milyonu bağımlıdır. Ülkemizin toplam nüfusunu 63 milyon kabul edersek, “genç kuşak” denilen 12-35 yaş grubu 28 milyon insanı oluşturmaktadır ki, bu neredeyse Türkiye’nin yarısıdır19.
Alkol ve uyuşturucunun ülkemizde sebep olduğu kayıplar ise korkunç boyutlardadır. Türkiye’de her yıl sigara, alkol ve uyuşturucu yüzünden 350 bin insanımız ölmektedir20. Ülkemizde genel suçların %66’sı, trafik kazalarının %61’i, cinayetlerin %85’i, boşanmaların %80’i, akıl hastalıklarının %50’si alkolden ve uyuşturuculardan kaynaklanmakta ve alkolün etkisiyle gerçekleşen intihar olayları içmeyenlere göre 58 kat daha fazla olmaktadır”21.
Kötü alışkanlıklarımız dünya ile kıyaslandığında durumumuz ne yazık ki, iç açıcı değil, 1996 yılı verilerine göre, Türkiye dünya genelinde israfta birinci, kumarda ikinci, alkollü içki ve tütün mamulleri
alkollü içki tüketiminde bir basamak daha yükselip(!) üçüncülüğe yerleşmiştir.23 Bu, israf, kumar, alkollü içki ve tütün mamulleri tüketiminde dünyada ilk dört içinde olduğumuzun açık bir ifadesidir. Acaba bilimsel çalışmalarda, kişi başına düşen millî gelirde, sportif başarılarda kaçıncı sıradayız? Maalesef olumlu konuların çok azında madalya alabiliyoruz. Şimdilik uyuşturucu kullanımında durum biraz iyi. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Şubesi Raporları, uyuşturucu madde kullanımında henüz dereceye giremediğimizi söylese de, bu konuda da tehlike çanlarının çalmaya başladığı bir gerçektir. Problemin boyutlarını bu çalışmalara yıllarım vermiş Prof. Dr. Özcan Köknel’in açıklamalarında net olarak görmek mümkün: “Bir ülkede alkol ve sigara tüketimi arttıkça buna başlayanların yaşı gittikçe düşüyor. Bu arada esrar, eroin veya başka maddelere başlayanların yaşı da gittikçe düşüyor. Tersten düşünecek olursak, bunların tüketiminde bir artış olduğu ortaya çıkar. Nitekim benim bu konuyla ilgilenmeye başladığım 70’li yıllarda esrara başlama ortalama yaşı 18’di, şimdi 13-14’e indi. Bu da tüketimde bir hayli artış olduğunu ortaya koyuyor.24
Bağımlılığı hazırlayan sebepler ve çözüm yolları
Bağımlılık yapan maddelerin sebeplerini ve çözüm yollarını ayrı ayrı incelemek yerine, ikisini birlikte değerlendirmek konuyu daha iyi kavramaya yardımcı olacaktır. Aynı zamanda çözümler Islâm’ın genel prensipleriyle harmanlanarak bütüncül bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır. Dikkatli bir okuyucunun aşağıdaki Islâm’ın tekliflerini incelediğinde göreceği gibi, probleme çözüm olarak sunulan modern ilmin verileriyle dinimizin önerileri neredeyse birebir örtüşmektedir.
Bağımlılığı hazırlayan sebepler ve çözüm yolları şu şekilde maddeleştirilebi-
lir:
1) Bu maddelerin ulaşılabilirliği ve elde edilebilirliği
Bağımlılık yapan maddeler toplumda ne kadar kolay elde edilirse kullanımı da o oranda artış gösterir. Bu yüzden bu maddelerin temin edilebilirliğinin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi gerekir. Kısmî izin vermelerle kontrol altında tutulabileceğine inanmak safdilliktir. Hollanda gibi bazı ülkeler uyuşturucunun yasallaştırılması taraftarı çalışmalar yapmaktadır. Bu ülkede, esrar, marihuanna vb. maddelerin kullanımı, devlet kontrolü altında serbest bırakılmıştır. Fakat yapılan bazı araştırmalar sonunda uyuşturucu deneme yaşının 14 ila 15’e kadar düştüğü görülüyor. Uzmanlar bu maddelerin yasallaştırılmasının koruyucu bir önlem olmadığı, tam aksine daha ağır uyuşturucu maddelere geçişi hızlandırdığı görüşündedirler. Çünkü toplum üzerinde esrar ve türevi maddelerin bağımlılık yapmadığı konusundaki görüş, daha ağır uyuşturucu maddelere geçiş için psikolojik zemin hazırlamaktadır25. Öyleyse, bu maddelerin devlet denetiminde kısmî serbest bırakılması değil, tam tersine hukukî müeyyidelerle cezalandırılması lazımdır. ABD ve Rusya bu konuda ciddi kanunlar çıkararak tedbirler almıştır. Örneğin, Amerika’da 21 yaşından küçük olanın içki satın alması suç, ona içki satmak daha büyük suçtur. Iş dükkanın kapatılmasına kadar gidebilir. 21 yaşından küçük tezgâhtar veya kasiyer elini içki şişesine süremez; sürerse, hem kendi hem de market cazalandırılır26.
Dolayısıyla, bağımlılık yapan maddelerin elde edilebilirliğini zorlaştırmak ve insanlarımızın bunlarla tanışmalarına mani olmak gerekir. Hz. Peygam- ber’in içki konusundaki “Allah, (hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla) sıkana, sıktırana, satana, satın alana, taşıyana, kendisine taşmana, parasını yiyene, içene ve sunana lanet etsin”27 hadisi derin anlamlar ve mükemmel gayeler hedefleyen nebevî bir ifadedir. Zira İslâm Dini, insanların kötü alışkanlıklara düşmemeleri için, öncelikle harama giden yolların kapatılmasını öngörür. Tıp ilminde en önemli konulardan birisi “koruyucu hekimlik “tir. Hastalığın bulaşmasına ve yayılmasına engel olmak, en ucuz ve en garantili yoldur. Bunun gibi, İslâm da, hem fizikî hem manevî pek çok hastalığın sebebi veya bizzat kendisi olan haramların toplumda yayılmamasını ister, işte Hz. Peygamber’in bu hadisi, aracı kurumlan da dahil kötülüğün tüm sektörlerini hedef almakla bunu gerçekleştirmeyi istemektedir. Nitekim bu kural Islâm Hukuku’nun temel ilkelerinden birisidir. “Seddü’z-zerâi” olarak isimlendirilen bu kaide, harama vesile olan, oraya kapı açan ve götüren yolların da haramlığını ifade eder.
Bağımlılık yapan maddelerle mücadelede temin edilebilirlikle kabul edilebilirliğin azaltılması çok önemlidir. Cemiyetimiz için kabul edilebilirliğin önündeki en büyük engel İslâm Dini ve geleneksel Türk ailesidir. Bilimsel çalışmalar da din ve aile kavramları üzerinde durmaktadır. Yüzyıllardır afyonu üreten bu topraklarda iptila sorununun mevzi kalmasının başka bir izahı olmaz kanaatindeyiz.28
2) Alkol ve uyuşturucu alt-kültürü:
Kültür, bir milletin müzik, sanat, edebiyat, folklor ve değerler sisteminin meydana getirdiği en önemli unsurdur ve kültürün oluşumunda en büyük paylardan birisi din faktörünündür. Kültür, alkol ve uyuşturucu madde kullanımında kesin bazı kurallar açıklarsa, o toplumda suistimâl az olur. Sarhoşluğu reddeden kültürlerde alkolizm nispeti düşüktür. Buna mukabil İrlanda yahut İskandinav ülkeleri gibi sarhoşluğu kabul eden kültürlerde yüksek alkolizm nispeti karşımıza çıkmaktadır29. Ülkemizde, gençleri alkol ve uyuşturucu madde kullanma alışkanlığına teşvik eden birkaç çeşit alt-kültür normu vardır. Bu alt-kültür normlarının en etkilisi, belli bir yaşa gelindikten sonra içki içmeyi, sigara kullanmayı delikanlılığın/gençliğin icaplarından kabul eden değer yargısıdır. Gençlik döneminde alkol ve sigara kullanmak yadırganmamakta, bunlar gençliğe geçişin alameti sayılmaktadır. Bunun yanında çağdaş global kültürün ürünü olan sinema, müzik, sanat, felsefe ve çeşitli şamata gruplarında (Heavy Metalciler, Rockcılar, Müslümcüler, Anarşistler, J. Morrısıncılar, Kinikler vb.) alkol ve uyuşturucu madde, eğlencenin ve grup kültürünün önemli bir malzemesi olmuştur30. Bu yüzden uyuşturucu alt-kültürüne karşı başka alt-kültürler oluşturmak ve gencin bu alt-kültürlerin içine girmesini sağlamak gerekir. Dolayısıyla, gençleri tehlikeli bir bataklığa çeken bu alt-kültürlerin oluşmasına en büyük engel, dini değerlerin egemen olduğu kültürel dokuyu tesis etmektir. Yukarıda misalleri arzedilen zihniyetin, manevi dinamiklerin azalmasıyla artış gösterdiği unutulmamalıdır.
Bu noktada gençlere verilecek en önemli mesaj, uyuşturucu alt-kültürüne girmemek için kendi kişiliklerini geliştirmeleri, güçlendirmeleri, belli temellere dayanan arkadaşlık ilişkileri kurmalarını salık vermektir. Bunun için en önemlisi, uyuşturucu maddeye başlamayı engellemek gerekir. Bu bir rahatsızlıktır,31 bu rahatsızlığın elbirliği ile giderilmesi, tedavi edilmesi zaruridir. Zira hastalık tedavisinin özgürlüklerle ilgisi olamaz. Bu yüzden, mezkur hastalıkların yaygınlaşmasına göz yumulup meşrulaştırılmamahdır.
3) Mutsuzluk ve tatminsizlik
Esrar, kokain ve amfetaminler (doping maddesi) insanların kendilerini geçici bir süre için iyi hissetmelerini sağlayabiliyor; açlık, öfke ve cinsel arzu gibi duygularını yatıştırabiliyorlar. Bu yüzden normal hayatında mutsuz ve tatminsiz olan insanlar mutluluk ve tatmini bu sentetik uyarıcılarda arayabiliyorlar32. Ahlâkî ve dinî değerlerin doldurmadığı alanları sahte ve sonucu çok tehlikeli araçlar dolduruyor.
Mutlu ve huzurlu bir hayat sürebilmek, günlük problemlerin getirdiği streslerden olabildiğince az etkilenebilmek, ancak dinî değerleri dikkate almak ve onları yaşamakla mümkündür. Kötü alışkanlıklardan uzak kalabilmenin veya tuzağına düştüyse bundan kurtulabilmenin en özlü reçetesi budur. On yedi yıl alkolizmden çektikten sonra bu illetten kurtulan ve bu konuda Türkçe’ye “Ailenizi Keşfedin” ismiyle tercüme edilen bir kitap yazan Amerikalı John Bradshaw alkolizimden tamamen kurtulabilmek için din adamı eğitimi aldığını belirtiyor ve şunu ekliyor: “İlâhî gücü arıyor ve mutluluğu, kendisiyle bütünleşmeyi, dünya ile bütünleşmeyi ve değişimi arıyordum”’53.
insanlardaki dinî değerlerin ne denli etkili olduğunu ve bunun toplum düzenindeki tesirini 1998 yılbaşı gecesi, Türkiye’de en fazla olayın yaşandığı İstanbul’da nahoş olayların azalmasındaki muazzam rakamlarda takip etmek mümkündür. Bir önceki yılbaşıyla mukayese,edildiğinde. 1998 yılbaşının Ramazan ayına denk gelmesi sebebiyle, olaylarda 20-30 kat düşüş meydana gel-
miştir34:
İstanbul’daki olavlar Yılbası(1997) Yılbası(1998)
Trafik kazası 545 29
Kazada yaralanma 222 25
Alkollü araç kullanma 379 91
Alkol koması 795 9
Alkollü kavga 642 27
Kavgada yaralanma 483 19
4) Merak
Alkol ve uyuşturucuya karşı özendirici davranışlardan kaçınmak lazımdır. Binaenaleyh, uyuşturucu hakkında bilgilendirmek ve uyuşturucu kullanımını engellemek için çekilen eğitici filmlere çok dikkat etmek gerekir. Nitekim bu amaçla çekilen Transpotting adlı bir film tam ters bir etki yaparak uyuşturucu kullanımını özendirmiş ve yeni insanların uyuşturucuya başlamalarına sebep olmuştur. Söz konusu filimde bağımlılar hep zevk içinde gösterilerek bu maddelere karşı merak ve özenti oluşturulmuştur35. Dinimiz bunun önlenebilmesi için temel prensipler ortaya koymuştur. Eskilerin ifadesiyle “Bâtılı tasvir sâfî zihinleri idlâl eder”. Yani kötülüklerin ayrıntılı bir şekilde anlatılması yaratılışı gereği nefsânî arzularına düşkün olan insanın haram işlemesini kolaylaştırır. Günümüzde çok kullanılan bir tabirle “Reklamın kötüsü olmaz, en kötü reklam yine reklamdır.” Bu nedenle Islâm dini, kötülüklerin teşhir edilmemesi prensibini getirmiştir. Allah Rasülü (s.a.s) “Kim bir müminin ayıbını örterse Allah da onun dünya ve ahirette ayıbını örter”36 buyurmuşlardır.
5) Arkadaş çevresi ve baskısı
Yapılan araştırmalara göre, uyuşturucu bağımlılarının %82.6’sı arkadaş grupları içerisinde madde kullanımına başlıyor, %8.7’si tek başına, %6.5’i iş arkadaşı, %2.2’i kız arkadaşıyla ilk kez uyuşturucu almaya başlıyor37. Dolayısıyla çevrenin ve arkadaş gruplarının önemi çok açık görülmektedir. Zira, alkol almak isteyen bir kişi evde veya herhangi bir yerde içki içmek istediği zaman çevrenin düşüncelerini dikkate almak mecburiyetindedir. Şayet içki içmek için meyhaneye giderse, orada herkesin kendisi gibi içtiğini görecek, kimse tarafından eleştirilmeyeceğini, tenkit edilmeyeceğini bildiği için daha çok huzurlu olacaktır. Çünkü yaptığı şey kötü ise herkes yapmaktadır, kimsenin kimseyi tenkit edecek durumu yoktur. Tıpkı bunun gibi uyuşturucu bağımlısı kişi de kendisi ile aynı maddeyi kullanan kişilerle birlikte olacak ve böylece tenkit ve eleştiriden kurtulacaktır. Bu durumda suçluluk, günahkârlık, aşağılık duygularına kapılmayacak ve kendini rahat ve emniyette hissedecektir38. Bu sebeple Allah Teâlâ bizim doğru (sâdık) kimselerle birlikte olmamızı emrediyor39. Çünkü Hz. Peygamber’in ifadesiyle doğruluk (sıdk) insanı iyiliğe götürür ve kişi iyilerden olur40. Yani bu anlamda doğru kimse iyidir (sâlih) ve iyi kimse de doğrudur. Bu vasıflar bir şahısta birbirinden ayrılmaz. Kurân-ı Kerim, nebiler, doğrular (sıddîk), şehidler ve iyileri (sâlih) birlikte zikreder41. Ayrıca Hz. Peygam- ber’in, “Kişi arkadaşının dini üzeredir”’’1 hadisi, insanın davranışlarının şekillenmesinde ve karakterinin oluşumunda arkadaşın etkisini ortaya koyan veciz bir ifadedir. Diğer bir hadislerinde Resûlullah (s.a.s) iyi ve kötü arkadaşı şöyle nitelendirmiştir. “İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük üfüren gibidir. Misk taşıyan ya sana ondan verir veya sen satın alırsın yahut o miskten güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren ise, ya elbiseni yakar veya ondan pis bir koku duyarsın. “43 Bu tavsiyelere uyarak iyi arkadaş seçen bir kimse, daha işin başında büyük oranda kendisini kötülüklerden korumuş olmaktadır.
6) Çaresizlik
Sorunların çözümünde başka yol kalmadığına inanıldığında uyuşturucu kullanılmaya başlanabilir44. Uyuşturucu kullananların hemen hemen hepsinde ağır kişilik bozuklukları bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda bazı kişilik bozukluklarının uyuşturucu kullanmaya ve suça daha yatkın oldukları görülmüştür45. Kişinin çaresizlik hissine kapılıp ümidini kesmesi manevi dinamikleriyle yakından ilgilidir ve bir yönüyle psikolojik rahatsızlıktır. Bundan dolayı kötü alışkanlıklara başlamada en fazla risk altında bulunan kişiler, davranış bozukluğu ve kişilik zaafı bulunanlardır. Bunlar, ya çok saldırgan veya çok içe dönük; ya herşeyi reddeden veya fazlasıyla itaatkâr, ya çabuk heyecanlanan veya gereğinden fazla sakin, ya aşırı sorumlu veya aşırı sorumsuz gibi, dengeli davranışlar göstermeyen tiplerdir46. Islâm, ifrat ve tefritten uzak, îtidâl çizgisinde, vasat insanlar ve bunlardan oluşmuş bir toplum öngörür47. Allah herşeyi bir denge üzerinde yaratmıştır48. Bu nedenle Hz. Peygamber ibadetlerde bile orta yol ve îti- dâli tavsiye etmiş49, bunu terkedip aşırılığa kaçanların helak olacaklarını bildirmiştir50.
Bağımlılık yapan maddelerin sebeplerini ve çözüm yollarını yukarıdaki şekilde arzettikten sonra, genel bazı tespitler konusunda şunlar söylenebilir:
Sözgelimi doğrudan sigara reklamları yasaklanmasına rağmen, televizyon filmlerindeki dolaylı reklamlar devam etmekte ve belki, farkında olmadan insanları daha fazla etkilemektedir. Maalesef bu konuda ülkemizde çekilen yerli diziler, dolaylı reklamın en yaygın teşhir araçları durumundadır. Dolayısıyla bu işin kökten çözülmesi gerekmektedir. Bakın Amerika’da 15 yıldır uygulanan bir kanunla iç piyasaya sürülen film çekimlerinde sigara kullanmak yasaklanmıştır. Ama üzülerek belirtmek gerekirse, ihraç ettikleri filmlerde bu kuralı, muhtemelen özellikle ihlal edip emperyalist bir tutum ortaya koymaktadırlar. Biz ise, televizyon izleyicilerinin en fazla rağbet ettiği kaliteli filimlerin sponsorluğunu “Parliament Sinema Klübü” gibi kuruluşlara vererek dolaylı sigara reklamlarının tüm hızıyla devam etmesini, toplum ve yetkililer olarak vurdumduymaz bir biçimde seyretmekteyiz.
Yeşilay, devletten hiç bir yardım almadan faaliyetlerini yürüten sivil bir dernektir. Bu derneğin kötü alışkanlıklarla daha etkili mücadele edebilmesi için, en azından onun da Kızılay statüsüne yükseltilip yeterli devlet desteği alması sağlanmalıdır. Zira unutulmamalıdır ki, Kızılay afetlerden sonra hizmet veren yardım kurumu. Yeşilay ise, afetlerden önce hizmet veren bir kurumdur. Bu yönüyle düşünüldüğünde Yeşilay’ın, belki de Kızılay’dan daha öncelikli bir kurum olduğu söylenebilir.
Tekrar vurgulamak gerekirse, problemin çözümü için okul öncesi ve okul çağında çocuklara verilecek din eğitimi büyük önemi haizdir ve bu konunun üzerinde titizlikle durulmalıdır. Çocuk altı-yedi yaşma gelince ona Allah öğretilmeli, insanın yaptığı her hareketi Allah’ın gördüğü anlatılmalı ve her zaman iyi hareketlerde bulunması gerektiği telkin edilmelidir. Sağlıklı bir din eğitimi alarak büyüyenler, polisin olmadığı yerlerde, Allah korkusu ile suç işlemezler, anne-babalarını ve çocuklarını terkedemezler. Bu konuda medyanın bu işi benimsemesi ve üzerine düşen görevi titizlikle yerine getirmesi lazımdır. Öyle ki, bugün mevcut kurumlar içerisinde yaptırım gücü en fazla olan sivil kurum medyadır. Bu kuruluşlar çıkar kaygılarını bir tarafa bırakıp en azından uyuşturucuya özendiren filmleri yayınlamamalıdırlar.51
Öte yandan, uyuşturucu girdabına açılan kapıları tamamen kapayarak, kaçak kanal bırakmamak gerekmektedir. Hukuk devleti anayasa ve yasaların yazılı bulunduğu devlet değildir. Gerçek hukuk devleti, bu yasaların işletildiği ve uygulamanın takip edildiği devlettir. Örneğin ülkemizde de yürütülen yoğun gayretler sonucu kamuya ait kapalı mekânlarda ve toplu taşım araçlarında sigara içme yasağı getirildi. Ancak bu yasağa ne kadar uyulduğu, üzerinde önemle düşünülmesi gereken sorudur. Şoförlerin kendilerini istisna tutmasıyla kısmen şehirlerarası otobüslerde uygulanan bu yasak, böyle devam ederse, korkarım yakın gelecekte bütünüyle delinecektir. Tabi bunda fert fert hepimizin vurdumduymaz tavırları da büyük etkendir. Uyarı vazifesini yapan çok az insan büyük zorlukları göğüsleyerek bunu yapmakta ve diğerleri tarafından işgüzâr- lık yakıştırmalarıyla alaya alınmaktadır.
Her meselede olduğu gibi, kötü alışkanlıklardan insanları alıkoyma konusunda da, Hz. Peygamber’in örnekliği ve onun takip ettiği metod, daima uyulması gereken parlak bir yoldur. Çünkü Allah Resûlü’nün kendi ifadesiyle bu alışkanlıkların en kötülerinden olan52 alkolle mücadeleyi başarmış ve hemen tamamen onu kendi toplumundan silebilmiş dünyadaki tek insan Hz. Muham- med’dir. ABD’de 1919-1933 yılları arasında alkollü içkilerin yapılması ve kullanılması yasaklanmış, ancak başarılı olunamamıştır. Bu konuyu Profesör Juli- us Hırsch şöyle itiraf ediyor: “Hz. Muhammed (s.a.s) Kur’ân vasıtasıyla içkiyi menetmiş ve asırlarca büyük insan kitlelerini içkinin zararlarından korumuştur. Bu netice 20. asırda münevver Amerika’da her nevi propagandaya ve fennî terakkîye rağmen elde edilememiştir”
Benzer Konular:
Cevapla