Vaazlar, Nasihatler, Güzel Sözler ve Öğütler

Question

Sahabe ve Alimlerden, vaazlar, Güzel Sözler Nasihatler ibretli Öğütler

Vaazlar Nasihatler Guzel Sozler ve Ogutler

VAAZ VE NASİHATLER

2715. Ebu Bekir (r.a) şöyle demiştir: “Allah ile hiç kimse arasında, kendisine fayda temin edecek veya kötülüğü defedecek bir akrabalık bağı yoktur. Tek çare O’na itaat etmek ve emrine ittiba etmektir. Ardında cehennem olan bir hayırda hayır yoktur. Sonu cennetle biten bir şer de şer değildir.” [Hilyetu’lEvliya, 1/36]

2716. Hikmet sahiplerinden biri şöyle demiştir: “Vaazların kendisini uyardığı, tecrübelerle bilgilendirilen, hükümlerle terbiye edilen, kendisini helâk edecek şeyden kurtarana aldanmayan, erteleme hastalığından uzak duran kimseye Allah rahmet etsin. Çünkü diğerlerine ölüm, onlar gafil iken saldıracaktır.” [Kasru’l-Emel, 29]

2717. Ömer bin Abdilaziz (rh.), “Bana nasihat et, ey Ebû Hâzim!” deyince, şöyle dedim: “Yat ve ölümü başının yanına koy. Sonra o anda sende neyin olmasını istediğine bak ve hemen onun sende olmasını sağla. Sende olmasını istemediğin şeyi de o anda bırak.” [Hilyetu’l-Evliya, 5/317)

2718. Ubeydullah bin Şumeyt (rh.) şöyle demiştir: “Babamın şöyle dediğini işittim: “Ey sıhhatinin uzunluğuna aldanan! Acaba hastalıksız ölen hiç kimseyi gördün mü? Ey mühletinin uzunluğuna, aldanan! Acaba azıksız yakalananı hiç görmedin mi? Muhakkak ömrünün uzunluğunu düşünürsen, geçmiş lezzetlerini unutacaksın! Acaba sıhhatle mi aldanıyorsunuz? Yoksa içinde kıvrandığınız afiyetin uzunluğu ile mi? Yoksa emin bulunduğunuz
ölümle mi? Veya ölüm meleğine karşı mı cesaret gösteriyorsunuz? Muhakkak ki, ölüm meleği geldiğinde, malın ve servetin onu senden uzaklaştırmaz. Nüfuzunun çokluğu da onu men edemez! Bilmez misin, ölümün saati, üzüntülü ve sıkıntılıdır. Daha önce yapılan kusurlardan ötürü pişmanlıktır.” Sonra şöyle diyordu: “Allah, o kuldan razı olsun ki, ölümden sonraki hayata çalışmış! Allah, o kuldan razı olsun ki, ölüm gelmezden evvel nefsine bakıp tedbir almıştır.” (Kasru’l-Emel, 65]

2719. Ömer bin Hattab (r.a), bir arkadaşına şöyle yazdı: “Ey kardeşim! Sen yolculuğun çoğunu kat ettin ve çok azı kaldı. O halde kardeşim, kaynakları hatırla! Çünkü peygamberin Muhammed’e (s.a.v) Kur’an’da, senin de oraya varacağın bildirilmiştir. Sana cehennemden çıkacağın bildirilmemiştir. O halde dünya tarafından aldatılmaktan sakın! Dünya, evi olmayanın yurdu, malı olmayanın malıdır. Kardeşim, kuşkusuz ecelin yaklaşmıştır. O halde kendine karşı nasihatçı ol, insanları kendine nasihat edecek durumda bırakma!” [Zemmu’d-Dünya, 112]

2720. Hasan-ı Basrî (rh.), bir vaazında şöyle demiştir: “Acele edin! Acele edin! Şunlar ancak nefeslerdir. Nefesler hapsedilirlerse, kendileriyle Allah’a yaklaştığınız amelleriniz kesilecektir. Allah o kişiden razı olsun ki, nefsine bakıp günahının adedi için ağlamıştır.” Sonra şu âyeti okudu: “Çünkü biz onlar için sayıyoruz.” (Meryem, 19/84). Yani nefeslerinizi sayıyoruz. Sayının sonu, nefesinin çıkışı, aile efradından ayrılış ve kabrine girişindir.” (el-Akıbe fi Zikri’l-Mevt ve’l-Ahira, 82]

2721. Lokman (a.s), oğluna şöyle demiştir: “Evladım! Allah’tan kork! İnsanlar sana ikramda bulunsunlar diye, kalbin günah dolu olduğu halde aziz ve yüce olan Allah’tan korkar gibi gözükme!” [Ahmed bin Hanbel, ez-Zühd, 44]

2722. Lokman (a.s), oğluna, “Allah’ın cezalandırmasından emin olmayacak şekilde Allah’a karşı ümitvar ol. Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeyecek şekilde O’ndan kork” dedi. Oğlu: “Babacığım, buna nasıl güç yetirebilirim? Benim tek bir kalbim var” deyince, Lokman: “Evladım! Müminin iki kalbi vardır; biriyle ümit eder, diğeri ile korkar” dedi. (Behcetu’l-Mecâlis, 82]

2723. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey Allah’ın kulları! Ölüm yaklaştı. Nefisler, peşinde yoruldukları ve biriktirdikleri mallar için rehin tutulacak. Sanki ölüm sizleri avuçları içine almış. Ey fâni dünyanın yavrusu, belâ tuzağı kuruldu. Bütün günahlar satır satır yazıldı. Herkes kazandığı mukabilinde rehin alındı. Kazandığı hayır lehine, yaptığı şer de aleyhine zabtolundu. Ey geçersiz emeller ve kuruntularla aldanan ve çirkinliklerle meydan okuyan! Kiminle muharebe ettiğini bilmiyor musun? Ey bedeni ibadet esnasında gönlü başka taraflarda olan insan! Tüm hayırları elden çıkarmaya râzı mı oldun? Ey ömrü tükenen, saçlarına ak düşüp de hâlâ tevbe etmeyen, uyanış ne zaman? Ölüm, uyumayıp öleceği ararken, ölecek nasıl uyur hayret!” [Zehebi, el-Kebair, 159)

2724. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey Allah’ın kulları! Zaman ne kadar kıymetli, hâlbuki siz onları heder ettiniz. Nefisler ne kadar cahil, siz onlara boyun eğdiniz. Bir bilseniz, mallardan ne kadar ince sorguya çekileceksiniz. Bakın onları nasıl biriktirdiniz. Amel sahifeleri ne derece titizlikle korunuyor. O sahifelere ne yazdığınızı, göçten, mezarların içine indirilmeden önce, iğneden ipliğe varana kadar sorguya çekilmeden, kapısı kapatılan yuvanın içinde böceklere yem olmadan önce derin derin düşünün. Orada günahkara “Serbest bırakılsan ne yaparsın?” diye sorulsa “Elbette geri döner ve bir daha günah işlemezdim” diye cevap verir.” [Zehebi, el-Kebair, 150]

2725. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey Ademoğlu! İşlerinin akıbetini ne vakit düşünecek, şu kusurlu yaşayışından ne zaman geri döneceksin? Binasını diktiğin şeylerin etrafında ne vakte kadar dönüp duracaksın. Sizden önce konaklarda, saraylarda yaşayanlar hani neredeler? Kıt görüşleri ile yerlerinden dahi oynatılamayacağını sananlar hani ne oldular? Vallahi hepsi mezarlarda toplandılar. Sûr’un üfürüleceği zamana dek döşeklerin en sertini yatak edindiler. Haklı ile haksızın ayırt edileceği gün mezarlarından kalktıklarında perde arkasında yaptıkları meydana çıkacak, örtüler yırtılacak, işleri orta yere dökülecek, kalplerindeki iyilik ve kötülük açıklanacak, her mağruru yakalamak için kancalar atılacak. Müttakîlerin yüzleri ay gibi ışıldayacak, fâcirler ise “ey helâk, ey ölüm, nerdesin gel!” diye çağrışacaklar. Derken çılgın bir ateş getirilecek, onlar da onun içine atılacaklar…” [Zehebî, el-Kebair, 148]

2726. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey geçici arzularla oyalanan, gelecek tehlikelere karşı ne zaman tedbir alacaksın? Geçen kafilelere yetişme hususunda daha ne vakte kadar çalışmayacaksın? Sen yastığın zebunu iken büyüklere katılacağını mı umuyorsun? Ne kadar imkânsız bir hayal. Ey daima dünya lezzetlerini düşünen! Lezzetleri zehir eden ölümün ani gelivermesinden kork, onun hilelerine karşı dikkatli ol. Çünkü onun hileleri sayılı nefeslerde ve anlarda saklıdır.” (Zehebi, el-Kebair, 137)

Kur’ân-ı Kerim’de Geçen Dua Ayetlerinin Muhtevası Nedir?

2727. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey Allah’ın kulları! Günleriniz pek az. Kafileler yola çıkmadan, gaflet uykusundan uyanın. Sen ey, göçün olacağına inandığı halde ne azığını ne de yolculuk ihtiyaçlarını hazırlayan, sen ey hevå denizine dalan, sahile ne zaman çıkacaksın? Derin uykudan uyansan, uyanık bir gönülle vaazlara gelsen, akıllılar gibi gece ibadetine kalksan, amel sahifelerinin satırlarını göz yaşlarıyla, nedamet terennümleriyle yazsan, onları akan göz yaşlarının oluşturduğu yelkenli ile gidecekleri yere göndersen ne iyi olacak… Belki bu sayede sahile demir atarsın. Cahil, gafil, mağrur kişinin vay haline! O ki ihtiyarlamaya yüz tuttuktan sonra da günahlarla ağırlaştı, hevâ duvarına dayandı. Ama yaslandığı duvar yıkılmak üzere. O câhil insan binalar yapıyor, kaleleri tahkim ediyor. Fakat kabrini hatırlamıyor. Sonra da kendini akıllı sanıyor. Allah’a yemin ederim ki, çalışkanlar onu geride bıraktı, en yüce makamlara ulaştılar. O, hâlâ tembel tembel otururken çalışanın mükafatını ümit eder. Heyhat, ne büyük hayal! Gerçekleşmesi ne kadar uzak hülya…” (Zehebi, el-Kebâir, 145]

2728. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey Allah’ın kulları! Sonucu düşünün. Ceza verenin (Allah Teâlâ’nın) ukûbetinden çekinin. Vallahi O, kullarını muaheze eder ve muahezesinde galip gelir. Hani oturup kuruntular kuranlar? Hepsi göç edip gittiler. Önceden gönderdikleri yeterli olmadı. Kabir çukurlarında, değerlendiremedikleri vakitler için nefislerini kınadılar. Dikkat et. Allah’a yemin ederim ki, insanlar niçin yaratıldıklarını bilselerdi yatıp uyumazlardı. Onlar öyle bir iş için yaratıldılar ki, gönül gözleri onu görebilse kalpleri ürperir yerinden fırlar, önce ölüm sonra mezar, sonra haşı, tevbih ve büyük korkular. Haşir günü için bir takım adamlar ibadet etti. O günün korkusundan namaz kıldılar oruç tuttular. Halbuki biz, ibadetle emredildiğimiz, kötülüklerden sakındırıldığımız vakit Ashab-ı Kehf gibi uyuyan diriler oluyoruz.” [Zehebi, el-Kebair, 133]

2729. İmam Zehebî (rh.) şöyle demiştir: “Ey her gün yol alan, amel defterine hardal tanesi kadar hareketlerine varıncaya kadar her şey yazılan, nasihatçiye kulak asmayan, üstelik onu kınayan kişi! Hakikat nuru zâhir oldu. Önünde hesap var, kıyamet var. Güzel vücudunu kurtlar yiyecek. Ceza ve sorgu gününe inanan mü’minin gevşekliğine şaşılır. Bu aldanıştan uyanacak mı? Sen, seni bırakıp menziline varanı bırak da hayatının kalanında amele sarıl, önceden yitirdiklerini telafi et. Mü’minin ömrü paha biçilmez bir cevherdir.” [Zehebî, el-Kebair, 117]

2730. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Kardeşim! Sen ömrünü oyun oynayarak tüketmişsin. Başkası senin istediğini elde etmiş ve sen ondan çok uzaktasın. Sen, şehvetlerin zirvesinde ve sıkıntıların içinde bulunuyorsun. Acaba ne zaman, “Falan vazgeçti ve geri döndü” denilecek. Ne mutlu bir andır, arzulardan çıkıp, azîz ve hamde layık olan Rabbine döndüğün zaman. Ey zavallı! Tevbe edenlerin ve tehdidin dehşetinden ürkenlerin tedirginliğini görseydin, namaz, zekât ve zühd göz aydınlığın olurdu. Mahrum olanlar, gençliğini gafletle, ak saçlarını şevk ve uzun ümitle heba etti. Sen gençlikten fayda görmedin, ihtiyarlıktan da kurtulamadın; gençlik ve ak saçlar israf oldu.” [Bahru’d-Dumû’, 109]

2731. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Ey yolcu! Azıksız gidiyorsun oysa yolculuk uzundur. Göz kuru, kalp ise demirden daha katı. Her yeni günde günah denizinde boğulurken senden daha sıkıntılı kim var? Gençlik seni uyandırmadı, yaşlılık seni uyarmadı, kocamak seni yıpratmadı!” [Bahru’dDumû’, 106)

2732. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Ey tevbe etmeyi ihtiyarlık çağına kadar erteleyip aklından geçirmeyen kardeşim! Ey gençliğini gaflet ve uyuşukluk içinde heba eden kardeşim! Ey günahlarından dolayı kapıdan kovulmuş kardeşim! Gençliğini gaflet üzere geçirdiysen… Yaşlılığa kadar gelmeyi erteleyip durduğun tevbe kapısını ne zaman çalacaksın? Allah sana her şeye rağmen ne fırsatlar verdi! Vefa sahipleri böyle mi davranırlar? Uzaktan baktığında harikasın ama için harap bir ev gibidir. Ne kadar isyanın ve muhalefetin var bir bilsen! Ne gösterişçilik ve ne ikiyüzlülüktür bu sendeki? Ömrün en güzel yılları hatalarla dolu geçti. Sence doğru yola ne zaman dönersin acaba?” (Bahru’d-Dumû’, 106]

2733. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Ey başına gelecek felaketlerden gafil olan adam! Kusurlarıyla beraber Allah’ın kapısında bekleyen adam! Azim sahibi kimseler seni geçmişken sen gaflet denizinde yüzüyorsun. Günahlarından pişman olmuş olarak Rahman’ın kapısında bekle, başını öne eğ ve “Ben zalimlerden oldum” de! Seher vakitlerinde ellerini açıp bağışlanmayı dile. Takva ehli kullardan olmasan bile onlara benzemeye hatta onları
geçmeye çalış. Yağmur bulutları gibi gözyaşı akıt. Gecenin karanlığında kalk ve Allah’a dua et. Tevbe etmiş olarak Allah’ın kapısına gel, hayatın boyunca yapamadığın hayırlı amelleri yapmaya çalış. Oyun eğlenceyi terk et. Eğer ahireti istiyorsan dünyayı boşa!” [Bahru’d-Dumû’, 80]

2734. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Ey Ademoğlu! Dünya bir binektir. Eğer ona binersen seni taşır, sen onu taşırsan seni öldürür. Ey Ademoğlu! Sen amelinden dolayı rehin alınmış durumdasın. Ecelin gelecek ve Rabbine arzedileceksin. Hayır, sana ölümün sırasında gelecektir.” (Bahru’d-Dumû’, 70)

Kaynak: Hayata Dair Nasihatler

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Vaaz Nasihat Öğüt kısa ibretli Sözler

    2735. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Kardeşlerim! Zamanınız yok ve hesaba çekileceksiniz, o hâlde nedir bu gafletiniz? Vallahi, size tavsiyem günlerinizi hazırlık yaparak ve kötü amellerinizi düzelterek geçirmenizdir. Ölüm için her an hazırlıklı olmalısınız. Dünya size elbet bir gün yok olacağını söylüyor zaten ama sizler önünüzde çetin bir hesap olduğu hâlde uzak olan (dünya) ile oyalanıp duruyorsunuz. Yükü ağır ve kötü bir yoldaşa sahip olana eyvahlar olsun! Vah ki vah! Yol uzun ama azık (salih amel) az.” [Bahru’dDumû’, 42]

    2736. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Ey gaflet uykusundaki kardeşlerim, uyanın! Ey günahlarla yaşayıp duranlar! Yeter artık biraz vaaz nasihate kulak verin… Söyleyin bana Allah rızası için, kim daha kötü durumdadır?

    Hevâsına kulluk eden mi, izzet ve şahsiyetini kaybeden mi yoksa dünyası için âhiretini mahveden mi? Ne oluyor ki şu gaflet kalplerinizi bu derece kaplamış?

    Gözlerinizi bu derece örten cehalet de neyin nesi? Ölümün kılıçlarından gelen sesleri duymuyor musunuz? Ölümün emarelerini, izlerini, göstergelerini, mazeretlerinizi hiçe sayacak ani gelişlerini görmüyor musunuz, düşünmüyor musunuz? Canlarını hedef alan ölüm okları, perçeminizden tutup fırlatacak ölüm darbeleri sizi hiç bulmayacak mı sanıyorsunuz? Yoksa sonsuza kadar yaşayacağınızı mı düşünüyorsunuz? Hayır hayır… Bir olan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu Allah’a yemin olsun ki, ölüm sizi gözetleyip durmaktadır.

    Ne bir baba ve ne de bir evlat kalmaz… Herkes bir gün muhakkak gidecektir.

    O halde Rabbinizin ve Mevlânızın kulluğunda dahi ciddi olun. Umulur ki o Mevlâ Teâlâ sizi sahiplenir ve korur!” [Bahru’d-Dumû’, 27]

    2737. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Kardeşlerim! Bir gün yolculuğa çıkacağımız belli ve kesin iken dünyada kalıcı olmak isteyişimizin sebebi nedir? Burada yıllar birer konak, aylar, durak; günler, kilometre; her bir nefes, birer adım ve günahlar, birer engel… Kazancımız cennet ve yenilgimiz de cehennem olacaktır.” (Bahru’d-Dumů’, 27)

    2738. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Altı aşamada yaratıldık ve sonra da hakkımızda bir karar verilecektir. Birinci aşama: Çamurdan kurtuluş, deği. şime girme zamanı. İkinci Aşama: Babadan annenin rahmine geçiş aşaması. Üçüncü aşama: Ana rahminden dünyaya geliş. Dördüncü aşama: Yeryüzünde hayattan sonra mezara. Beşinci aşama: Kabirden mahşer meydanına geçiş aşaması. Altıncı aşama: Mahşer meydanındaki hesaptan sonra kalınacak konağa geçiş… Ya cennet yurdu veya cehennem vadileri…” [Bahru’d-Dumû’, 46]

    2739. İbnu’l-Cevzî (rh.) şöyle demiştir: “Hey sen! Günahlar üzerinde daha ne kadar ısrar edeceksin? Ne zaman tevbe edeceksin? Bedenin eğlenceyle dolu, kalbin takvadan yana harap, gençliğini gafletle heba ettin ve yaşlanınca da gençlik zamanların için ağladın.” [Bahru’d-Dumû’, 59]

    2740. Bilal bin Sa’d (rh.) şöyle demiştir: “Dört şey Rahmân olan Allah tarafından sizlerden esirgenmemiştir. Kendinize zulmetmenize ve hatalarınıza rağmen O’nun rızkı sizi her yandan kuşatmıştır. Onun rızkı devamlı sizin üzerinizdedir. Rahmeti ise sizden hiç esirgenmemiştir. Günahlarınızı örtmesi her yanınızı kaplamıştır. Size ceza vermede ise acele etmemektedir. Buna rağmen siz oyalanıp ilahınıza karşı küstahlık ediyorsunuz. Şimdi konuşuyorsunuz. Ama Allah’ın konuşup sizin susacağınız gün yakındır. O zaman yaptığınız amellerden çıkan simsiyah dumanlarla yüzünüz kapkara kesilecektir. “Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.” (Bakara, 2/281). Ey Rahman’ın kulları! Geçmiş günahlarınız bağışlansa dahi gelecekte yine günahlara bulaşmamak için uğraş vermeniz gerekecektir. Eğer bildiğinizle amel etseydiniz gerçekten Allah’a kulluk etmiş olurdunuz.” (Zehebî, es-Siyer, 5/231]

    2741. Rivayet edildiğine göre Ömer bin Abdilazîz (rh.) bir gün arkadaşlarının arasında ağladı. Sebebi sorulunca şöyle dedi: “Dünyayı, onun lezzet ve şehvetlerini düşündüm de ibret aldım. Şehvetleri bitmek üzere ve sonunda acılığı onu bulandıracak. Eğer ibret alacaklar için bunda bir ibret yoksa bile hatırlayanlar için nice öğütler vardır.” [Tefsir-u İbn Kesir, 1/438]

    2742. Ebu Muhriz et-Tanavî (rh.) şöyle demiştir: “Geçmiş ümmetlerden ibret almak adına mezarlar kâfidir.” [Edebu’d-Dünya ve’d-Din, 130]
    2743. Målik bin Dinar (rh.) şöyle demiştir: “Vücut hastalandığı zaman yemek yiyemez, bir şey içemez, uyuyamaz ve rahat edemez. Kalp de böyledir. Dünya sevgisi ona yapışırsa nasihat ona fayda vermez.” [Hilyetu’l-Evliya, 2/362)

    En iyi cevap

Cevapla