Veda Haccı Ne Demek Kısaca

Question

Veda Haccı Nedir Kısa Bilgi

veda hacci

Veda Haccı, Hz. Peygamber’in yüz bini aşkın ashabı ile yaptığı hacc’dır.

H. 9 zilhicce /m.631 nisan ayında Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir’i hac emîri tayin ederek Mekke’ye yolladı. Üç yüz kadar müslüman da Hz. Ebubekir’le gitmişlerdi. Hz. Ebubekir, o yıl, hac günlerinde Kabe ve civarındaki insanlara İslâmî haccın esasları­nı Öğretmişti. Aynı yıl Hz. Ali de müşriklere ültimatom (Berâe) ile ilgili duyuruyu ak­tarmakla görevlendirilmişti. Böylece, bir yandan Hz. Ebubekir, İslâm’a göre haccın nasıl yapılacağını gösterirken, diğer yan­dan da Hz. Aii müşriklere bölgede bir süre daha kalabileceklerini, bu sürenin bitimin­den sonra şirk ehli olarak kalamayacakları­nı duyurmuş oluyordu. Yani 10/632 yılı için Kabe ve civarı İslâm’ın öngördüğü esaslara göre hac yapmaya hazırdı, öte yandan cahiliye Araplarının yapageldikleri nesî’ şartları da ortadan kalkmış ve Zilhicce, ay olarak gerçek yerine ve hakiki zamanına gelmişti (Bk. Nesii’). Artık Hz. Peygamber için bir taraftan farz olan hac vazifesini ifâ edeceği, bir taraftan da müslümanlara hem hac uygulamasını göstereceği, hem de İslâm’ın inanç, ibadet, ahlâk ve günlük hayatla ilgili esaslarının bir hülâsasını hatır­latacağı geniş kapsamlı veda toplantısı yapma zamanı gelmişti. Bu konuda her tarafa haberleryollandı.

Hz. Peygamber, deniz dalgalarını andı­ran büyük kalabalığa haccın menâsiki (Bk. Hac, Menasik) ve hac hükümleri hakkın­da bilgi verdikten sonra Medine’den 25 zilkade 10/22 şubat 632 günü öğle namazı­nı müteakip hareket edildi. Zülhuleyfe’de ikindinin farzı seferî olarak iki rekât kılındı.

O gece orada konaklandı. Sabahleyin, müslümanlar yıkanıp ihrama girdiler, niyet­lendiler ve kafile, Hz. Peygamberin baş­kanlığında telbiyelerle yola koyuldu. Sanki bir insan seli dalga dalga akıyor, yer gök, telbiye sedası ile inliyordu. Zilhicce’nin dördüncü günü (pazar) Mekke’ye ulaşıldı. Peygamberimiz pazartesi, salı, çarşamba günleri Mekke’de kaldı. Bu esnada kudüm tavafı yapıldı. Makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kılındı ve Safa ile Merve arasında sa’y yapıldı. Perşembe günü Mina’ya gidil­di. Zilhicce’nin sekizinci günüydü. Orada konaklanarak öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazları kılındı. Sabah namazın­dan sonra güneş doğuncaya kadar Mina’da istirahat eden Peygamberimiz, zilhicce’nin 9. günü sabahı Müzdelife[4] üzerinden Arafat’a[5] gitti, ken­disi için hazırlanan Nemire’deki çadırına girdi[6]. Güneş zeval noktasından batıya meyletmeye başladığı sırada çadırından çıkıp Kasva (veya Kusva) adlı devesine bindi, Arafat vadisinin ortası­na geldi. Gür sesli müslümanlar uygun mesafelere yerleştirilerek Hz. Peygamber’in hitabının herkes tarafından duyulabilmesini sağlayacak bir ses düzeni kurul­du. Burada Hz. Peygamber, çok özlü ve etkili bir hutbe irâdetti[7]. Hutbe tamamlanınca, Rasûl-i Ekrem, İslâm’ı tebliğ ettiği hususunda yüz bini aşkın müslümanın tasdikini aldı ve “Şahit ol ya Rab !” diyerek Allah Teâlâ’nın şehadetine sığındı.

Sonra bir ezan iki kametle ve araya nafile katılmaksızın ikişer rekât olarak önce öğle­nin sonra ikindinin farzı kılındı. Daha sonra, Peygamberimiz, devesine binerek Cebel-i Rahme’nin alt yanında durulacak yere kadar geldi, yönünü kıbleye döndürdü, güneş batıp biraz sarılığı gidinceye kadar vakfe yaptı ve uzunca dua etti. Arefe günü oruçlu olmadığını göstermek için, gönderi­len bir bardak sütü içti. Burada Mâide sûre­sinin (5. sûre) üçüncü âyeti nazil oldu. Bu âyette “Artık, müşriklerin, dini söndürmek­ten ümitlerini kestikleri, onlardan değil Allah’tan korkmak gerektiği, Yüce Allah’ın İslâm dinini müslümanların hayırve saadeti için kemâle erdirdiği, ihsan ettiği nimeti tamamladığı, din olarak da İslâm’ı seçtiği” bildiriliyordu.

Hz. Peygamber, devesinin terkisinde Üsâme b. Zeyd olduğu halde Arafat’tan indi, Müzdelife’ye ulaştığında bir ezan iki kametle akşam ve yatsı namazları kılındı. Meş’ar-i Haram’a gidilip tekbir getirildi. İstirahattan sonra sabah namazı Müzdelife’de kılındı. Peygamberimiz ora­dan hareket ederek güneş doğmadan Cemretü’l-Akabe’ye[8] vardı, yedi taş attı. Taşları iki parmağı ile tutarak atıyor ve her defasında tekbir getiriyordu. Oradan Mina’ya geçti ve ikinci defa bir hutbe iradettikten sonra kurban kesimi yerine gidip kurbanını kesti. Yüz kurban­dan 63’ünü kendisi, 37’sİni de Hz. Ali kesti. Sonra tıraş oldu, ihramdan çıktı. Devesine binip Kabe’ye ulaştı, “sader veya ifade tavafı” diye isimlendirilen tavafı îfâ etti. Tekrar Mina’ya dönüp teşrik günlerinin geri kalanını orada geçirip Cemreleri (Şeytan taşlama işlemini) tamamladı. Bayramın dördüncü günü (salı) geceyi Muhassab vadisinde geçirdikten sonra çarşamba sabahı Mekke’ye girdi, güneş doğmadan önce Veda tavafını yaptı. Nihayet Kurban bayramının beşinci günü, Peygamberimi­zin müsaadesiyle dışarıdan gelen hacılar memleketlerine döndüler. Peygamberimiz de muhacirûn ve ensar ile beraber Medi­ne’ye döndü. Medine’ye yaklaşıldığında Zülhuleyfe’de hava kararmıştı. Peygambe­rimiz orada geceleyerek ertesi gün aydın­lıkta şehre girdi. Medine’ye girerken şöyle diyordu:

“Allâhu Ekber! Allah’tan başka mabud yoktur, birdir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na yaraşır. Herşeye gücü yeter. Tevbe ederek, ibadet ederek, Rabbimize hamdederek geri dönüyoruz. Allah vadini gerçekleştirdi. Kuluna yardım etti, aleyhimizde birleşen düşmanları yal­nız o perişan etti” (İbn Hişam, IV, 24.8 vd.; İbn Sa’d, Tabakât, II, 172 vd.).

Peygamberimizin yaptığı bu hac değişik isimlerle anılır. Ebediyet âlemine yolculu­ğunun yaklaştığına işaret ederek ashabı İle vedalaştıgı için bu hacca “Veda Haca” denildiği gibi, Arafat’ta vakfe esnasında nazil olan Mâide sûresinin 3. âyetinde dinin kemâle erip tamamlandığı bildirildiği için “Haccetü’l-Kemâl ve’t-Temâm”, bizzat Rasûl-i Ekrem tarafından İslâmî haccın uygulaması gösterildiği için “Haccetü’l-Belâğ”, Medine devrinde hac farz kılındık­tan sonra Rasûl-i Ekrem’in hac emirliğinde yapılan ilk ve son hac olması itibariyle de “Haccetü’l-İslâm” denilmiştir.

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 3 )

    1
    2021-08-04T18:37:38+03:00

    Veda haccı; Rasulullah (sav)’in yüz binden fazla ashable beraber yapmış olduğu haccın adıdır. Rasululuh (sav) ömründe bir defa hac yapmıştır. O da veda haccı dediğimiz hacdır. Veda haccı sırasında hepimizin bildiği veda hutbesini irad etmiştir Rasulullah (sav). Veda haccı hicretten 9 yıl sonra gerçekleşmiştir.

    Rasulullah (sav)’in yapmış olduğu bu hac değişik isimlerle anılır. Ebediyet âlemine yolculu­ğunun yaklaştığına işaret ederek ashabı İle vedalaştıgı için bu hacca “Veda Haccı” denildiği gibi, Arafat’ta vakfe esnasında nazil olan Mâide Suresinin 3. âyetinde dinin kemâle erip tamamlandığı bildirildiği için “Haccetü’l-Kemâl ve’t-Temâm”, bizzat Rasûl-i Ekrem tarafından İslâmî haccın uygulaması gösterildiği için “Haccetü’l-Belâğ”, Medine devrinde hac farz kılındık­tan sonra Rasûl-i Ekrem’in hac emirliğinde yapılan ilk ve son hac olması itibariyle de “Haccetü’l-İslâm” denilmiştir.

    En iyi cevap
  1. Veda Haccı Rasulullah (sav)’in ömründe bir defa yapmış olduğu hac sırasında irad etmiş olduğu hutbeye denmektedir. Veda Haccı hicretten 9 yıl sonra gerçekleşmiştir. Veda haccı adeta ilk insan hakları bildirisi mahiyetindedir. Rasulullah (sav) gelen rivayetlerde Yüz kurban­dan 63’ünü kendisi, 37’sİni de Hz. Ali kesti. Sonra tıraş oldu, ihramdan çıktı. Rasulullah (sav) hac görevini tamamlayıp Medine’ye dönerken şöyle diyordu;

    “Allâhu Ekber! Allah’tan başka mabud yoktur, birdir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na yaraşır. Herşeye gücü yeter. Tevbe ederek, ibadet ederek, Rabbimize hamdederek geri dönüyoruz. Allah vadini gerçekleştirdi. Kuluna yardım etti, aleyhimizde birleşen düşmanları yal­nız o perişan etti” (İbn Hişam, IV, 24.8 vd.; İbn Sa’d, Tabakât, II, 172 vd.)

    Veda haccı değişik isimlerle de anılıp, bilinmektedir; Arafat’ta vakfe esnasında nazil olan Mâide sûresinin 3. âyetinde dinin kemâle erip tamamlandığı bildirildiği için “Haccetü’l-Kemâl ve’t-Temâm”, bizzat Rasûl-i Ekrem tarafından İslâmî haccın uygulaması gösterildiği için “Haccetü’l-Belâğ”, Medine devrinde hac farz kılındık­tan sonra Rasûl-i Ekrem’in hac emirliğinde yapılan ilk ve son hac olması itibariyle de “Haccetü’l-İslâm” denilmiştir.

    0
    2024-03-27T22:32:32+03:00

    Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatında gerçekleştirdiği tek hac olan Veda Haccı, İslam tarihinde büyük bir öneme sahiptir. Bu haccın çeşitli isimlerle anılmasının da çeşitli sebepleri vardır, bu isimlerin her biri olayın önemine ve anlamına vurgu yapar.

    Veda Haccı: Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ömründe gerçekleştirdiği son hacdır ve ashâbıyla vedalaştığı, ebediyet âlemine yolculuğunun yaklaştığı bir döneme denk gelmesi nedeniyle bu isimle anılır.

    Haccetü’l-Kemâl ve’t-Temâm: Bu isim, Arafat’ta vakfe esnasında indirildiği bildirilen Maide Suresi’nin 3. ayetinde, dinin kemâle erip tamamlandığı ifadesine vurgu yapar.

    Haccetü’l-Belâğ: Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bu hac sırasında İslamî haccın uygulamasını göstermesi nedeniyle bu isimle anılır.

    Haccetü’l-İslâm: Medine döneminde hac farz kılındıktan sonra gerçekleştirilen ilk ve son haccı olması nedeniyle bu isimle anılır.

    Bu isimler, Veda Haccı’nın İslam’ın tamamlanması, sona ermesi ve en üst noktasına ulaşması gibi önemli bir döneme işaret ettiğini vurgular. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bu hac sırasında irad ettiği veda hutbesi de İslam toplumuna birçok önemli mesaj ve prensip aktarmıştır, bu nedenle Veda Haccı, İslam’ın temel değerlerinin pekiştiği bir dönemi simgeler.

Cevapla