Vehhabilerin imamı Muhammed B. Abd’ul-Vehhab kimdir

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

 Muhammed B. Abd’ul-Vehhab

SORU: Vehhabilik ve onun imamı hakkında çok şeyler söylenmektedir. Bu konuda bilgi verirmisiniz?

CEVAP: Şeyh Muhammed Abd’ul-Vehhab’a nisbet edilen Vehhabilik akımı belirli bir grubun mezhebi değildir. Bu akımı, İslâm anlayışını yenilemek şeklinde ifade etmek daha doğrudur. Bu sebeple bazıları Abd’ul-Vehhab’ı 13. hicri asrın müceddidi saymaktadırlar. Taraftarları onu şu hadis-i şerifin ifade ettiği manaya dahil olduğunu düşünüyorlar. Hadis şöyledir: “Şüphe yok ki Hz. Allah her yüz yıl başında bu ümmete bir müceddid gönderir”.

Bazıları bu hareketi “Tevhid’e davet” olarak isimlendirmektedir. Çünkü bu akımın özü tevhidi açıklamak ve onu yerleştirmektir.

Bazı kimseler bu harekete “Selefilik” adını vermektedir. Bazıları da bu harekete uyanlara “Tevhid ehli” demektedir. Bazen bu harekete uyanlara “Allah’a itaat eden kardeşler” denmektedir.

Bazı kimseler Abd’ul-Vehhab’m adından hareketle bu akıma “Vehhabilik” demektedir. Fakat bu harekete gönül verenler bu isimlendirmeyi hoş karşılamamaktadırlar. İhtimal ki oryantalistler böyle isimlendirmekte titizlik göstermektedirler.

Cahil kimselerin Muhammed b. Abd’ul-Vehhab’ın davetine karşı haksızlık ettiği kadar insanlar hiç bir dini ıslahat davetine haksızlık etmemişlerdir.

Uzun bir süre önce Kahire’de Münire Camiinde okuduğum bir hutbede Muhammed b. Abd’ul-Vehhab’ın davetinin İslâmi bir yenilenme daveti olduğuna işaret etmiştim. Bu sözün zıddına pek çok kimseler gürültü kopardı. Bu olay bana şunu hatırlattı: 1940’larda Müslüman Gençler Cemiyetinin kürsüsünde konuşma yapıyordum. Birisi bana şu soruyu sordu: “Vehhabiler müslüman mıdır?” Bu soru dar ufukluluk ve bilgisizlik üzerine bir şakalaşmaya yol açtı. O zaman Abd’ul-Vehhab’ın <wetınm sadece İslâm ruhunun yenilenmesi ve Ahmed b. Hanbel’in nmtıebınin yenilenmesinden ibaret olduğuna işaret etmiştim.

İlk başta bu daveti ortaya koyanlar hakkında insanların kötü düşünmelerine pek çok sebep olduğunda şüphe yoktur.

Bir kere bunlardan bazıları insanları yollarına çağırırken nefret ettirici bir düzeyde katı davranmışlardır. Bunun yanında çeşitli siyasi faktörler de kötü tanınmada rol oynamıştır. Bu faktörleri uzun uzadıya burada anlatmaya durum elverişli değildir.

Her ne hal ise bu hareket kendilerini anlamayan kimselerden pek çok düşman kazanmıştır. Çünkü çoğu kere bu davetin öğretileri şiddete başvurarak uygulanmıştır. İnsanların gönlüne girmeden müslüman-lar arasında yüksek bir mevkii bulunan zatların türbesini yıkmaya girişmeleri bunun bir örneğidir.

Burada bizi ilgilendiren bu hareketin başını tanıtmaktır. Bu zat Arab Yarımadasında yeni bir dini kalkınma hareketinin lideri sayılmaktadır.

Sözünü ettiğimiz kimse, Muhammed b. Abd’ul-Vehhab b. Süleyman et-Teymî en-Necdî el-Hanbelî’dir.

Abd’ul-Vehhab hicretin 1115 yılında doğmuş 1206 yılında vefat etmiştir. Bazı kaynaklar doğum tarihini 1116, vefat tarihini de 1204 olarak bildirmektedir. Her iki duruma göre de Abd’ul-Vehhab 90 yılın üzerinde yaşamıştır. Gençliğini İslâm üzere geçiren Abd’ul-Vehhab Necid bölgesinde Uyeyne şehrinde dünyaya gelmiştir. Bazı kimseler bu şehrin adını Uveyne olarak yazmaktadır.

Söylendiğine göre dedesi Süleyman Hz. Peygamber sülalesine mensup imiş. Anlatılana göre rüyasında göbeğinden çıkan bir ateşin tüm çölü aydınlattığını görmüş. Bu rüyayı bazı kimseler onun soyundan bir kimsenin çıkıp ümmeti aydınlatacağı ve büyük bir krallık kuracağı şeklinde tabir etmişler. Rüyada işaret edilen kimse rüyayı gören Süleyman’ın torunu Muhammed b. Abd’ul-Vehhab imiş.

Abd’ul-Vehhab doğduğu şehir olan Uyeyne’de yetişti. Şehirde bulunan Hanbelî mezhebi âlimlerinden dini ilimlerin temellerini öğrendi. Dini ilimlerdeki tahsilini Medine-i Münevvere’de tamamladı. Medine’nin ileri gelen âlimlerinin derslerim izleyerek yetişti. Şam’ı ziyaret ederek orada ilim öğrendi. Basra’ya gidişinde bir takım sıkıntılar yaşadı.

Abd’ul-Vehhab gençliğinde pek çok Arab ve İslâm ülkesini gezip dolaştı. Bağdat’ta beş, Basra’da dört yıl kadar kaldı. Daha sonra İran’a geçip meşhur Kum şehrine ilgi duydu. İsfehan’da iki yıl kalarak bilgisini artırdı. Tasavvuf ve İşrakıyyun felsefesi üzerine incelemeler yaptı. İki yıl Hemedan, bir yıl da Kürdistan’da kaldı. Bu dolaşmalardan sonra kendi memleketi olan Necid’e, Uyeyne şehrine döndü. Bir süre babasının kadı olduğu Harimla şehrinde kaldı. Artık insanları samimi bir şekilde tevhid akidesine davet etmeye başladı.

Abd’ul-Vehhab’m hocaları arasında büyük imamlar vardı. Bunlar arasında İbn Teymiye, İbn’ul Kayyım Cevziyye ve İbn Urve el-Hanbe-lî’yi sayabiliriz. Bunların en önemlisi ve Abd’ul-Vehhab üzerinde en etkili olanı yedince hicri yüzyılın müceddidi olan îbn Teymiye’dir.

İbn Teymiye’nin kitaplarını okuyup incelereyerek onlardan yararlanan Abd’ul Vehhab kitapları aracılığı ile İbn Teymiye’yi imam edinmiş ve onun talebesi olmuştur.

Abd’ul-Vehhab ictihad ve açıkça İslâm’a davet konularında belli bir sınıra kadar İbn Teymiye’nin yolundan gitmiştir.

Abd’ul-Vehhab ilmi çalışma ile ilgili seyahatlerini doğum yeri olan şehirde bir kaç aylık devam eden biryere kapanma dönemi yaşayarak sona erdirmiştir.

O, bu davranışı ile Öğrendiklerini tekrar ediyor ve onları düşünüyordu. Sonra tevhide daveti önemli ve yoğun olarak dikkate alıp, iyiliği emredip kötülüğü yas aklaray arak, bidat ve hurafelere karşı koyarak selefin yoluna girdi.

Abd’ul-Vehhab, miladi 1730 hicri 1143 yılında davetini açıktan açığa yapmaya başlayarak İslâm alemini uyandırdı. İnsanlaın düşünce ve gönüllerini (ciddi bir şekilde) meşgul etti.

Abd’ul-Vehhab hareketine şehri olan Uyeyne’de başladı. Burada bir takım güçlüklerle karşılaştı. Oradan Deriyye şehrine geçti. Kader onun davetinin bu şehirde parlamasını dilemişti. O davetini Deriyye şehrinin yöneticisi olan Muhammed b. Suûd’a sundu şehrin yöneticisi bunu kabul etti. Abd’ul-Vehhab’m yolunu açmaya ve onu gerek söz gerekse kılıçla savunmaya söz verdi. Böylece Abd’ul-Vehhab’ın hareketi yayılmaya, pek çok kimse bu harekete katılmaya başladı. Osmanlı hükümeti bu davet hareketinin kendisi için tehlikeli olduğunu hissetti. Bunun üzerine Mısır’ın yöneticisi Mehmet Ali Paşa’ya bu harekete karşı çıkması için gereken talimatı gönderdi. Böylece Abd’ul-Vehhab’ın hareketi savaş meydanına girmiş oldu. Bu girişimlerin kimisinde Abd’ul-Vehhab’ın adamları başarılı oldu, kimisinde de yenildi.

Abd’ul-Vehhab’ın davetinin esası arı bir tevhiddir. Buna göre tevhid tanıklığının anlamı Lâilâhe illellâh; Allah’tan başka ilah yoktur sözünü ihlasla söylemekle gerçekleştir. Bu hareketin bağlılıkları kendilerine muvahhidler adını vermektedirler.

Bu hareketin esası tevhide karışan herşeyden müslümanlarm inançlarını soyutlayıp arıtmaları gerektiği üzerine kuruludur. İbadet edilecek tek varlık Allah’tır. O’nun ne insan, ne hayvan, ne de cansız varlıklardan hiç bir ortağı yoktur. Kur’an’ın ifadesiyle: Dikkat et! Hâlis din yalnız Allah’ındır. (Zümer/3)

Abd’ul-Vehhab’a göre “Lâilâhe illellâh” inancının anlamı nıüslü-manlar katında gerçekleşince üstün bir güce sahip olurlar. Öyle bir itibar elde ederler ki bunun ötesinde bir itibar yoktur. Böyle olunca da eski şerefli günlerine dönerler.

Zira böyle bir inanç müslümanı herhangi bir insana boyun eğmekten ve kulluk etmekten kurtararak onu tek olan Allah’a ibader eder hale getirecektir. Allah’tan başka varlıklardan hiç birinin Hz. Allah’ın otoritesinde etkisi yoktur. Yaratan Allah’tır, rızık veren Allah’tır. Dilediğini yapan Allah’tır, her şeye gücü yeten Allah’tır. Fayda veren Ö’dur, zarar veren O’dur. Herşeyin mülkiyeti O’nun elindedir. Şam yüce Allah bu hususta Al—i İmran suresinde şöyle buyuruyor:

(Rasûlüm!) De ki: “Mülkün gerçek sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen herşeye kadirsin.” (AI-i İmran/6)

Şuara suresinde de şöyle Duyuruluyor:

“(Rasûlüm!) Onlara İbrahim’in haberini de naklet. Hani, o babasına ve kavmine: “Neye tapıyorsunuz?” demişti. “Putlara tapıyoruz ve tapmaya devam edeceğiz” diye cevap verdiler. İbrahim “Peki” dedi “yalvardığımzda onlar sizi işitiyorlar mı, yahut fayda veya zarar verebiliyorlar mı?”

Şöyle cevap verdiler: “Hayır, ama biz babalaramızı böyle yapar bulduk.”

İbrahim dedi ki: “İyi ama, sizin, ve önceki atalarınızın neye taptığını (biraz olsun) düşündünüz mü? İyi bilin ki onlar benim düş-manımdır; ancak alemlerin rabbi (benim dostumdur). Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.” (Şuara/69-82)

Abd’ul-Vehhab ayrıca tevhid akidesini tüm sebepleri var eden tüm varlıkların rabbi olan Allah’a inanma eksenine oturtmuştur. Hüküm koyma yetkisi sadece Allah’ındır. ,Allah’ın hükmünden başka hüküm yoktur. Birşeyi helâl ve haram kılma hakkına O’ndan başka sahip olan yoktur. Kur’an’m ifadesiyle:

Bilesiniz ki hüküm yalnız O’nundur. (En’am/62)

Kanun koyucu yalnız Allah’tır. Helâl ve haram kılan sadece O’dur. Peygamber ise elçisi ve gönderdiği kitabın tebliğ edicisi ve açıklayıcı-sıdır. Kitap ve sünnet din hükümlerinin dayanağı ve kaynağıdır. Bu iki kaynağın dışında hiç bir kimesenin sözü din konusunda delil olamaz. Kelâm ve fıkıh âlimleri bir din ortaya koyamazlar. Onların içtihatları kitap ve sünnet doğrultusunda olduğu sürece kabul edilir.

Abd’ul-Vehhab’ın davetinin başka çalışma alanları ve onlara göre tevhid inancına ters düşen olgular vardır. Bir örnek olarak bunları şöyle ifade edebiliriz:

1. İnsanların ziyaret edip (el ve yüz) sürdükleri türbeler.

2. İnsanların, evliyaların hürmetine kendilerine gelecek kötülükleri defedip onlardan iyilikler bekleyip onlara adakta bulunması.

3. İnsanların birtakım ağaç, taş ve mekanların kendilerine mutluluk veya fayda vereceğine inanması.

4. Yüksek, sağlam, süslü ve boyalı kabirler. Bunlar dikili taş veya put gibidir.

5. Çeşitli puta tapma ve cahiliye dönemi kalıntısı uygulamalar.

Şerbasi

Benzer Konular:

Answer ( 1 )

    1
    2021-02-13T23:05:33+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Muhammed Abdulvehhab’a nispet edilen Vahhabilik herhangi bir grubun mezhebi değildir. Cahiller Muhammed b. Abdulvehhab’ın davetine saygısızlık ettiği kadar kimse saygısızlık etmemiştir. Kendilerinin yanlış anlamalarını hep Abduvehhab’a yüklenmiştir ne yazık ki. 90 yılın üzerinde bir hayat sürmüştür.

    En iyi cevap

Cevapla