Paylaş
Velime nedir? İslamda Düğün yemeği “Velime”
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
VELİME VE ADABI
Aslında velimenin manası bir şeyin tamam olması ve toplanmasıdır. İnsanların kadın-erkek bir araya gelmeleri sebebiyle daha sonraları özellikle düğün yemeği anlamında kullanılmaya başlanmıştır.
Düğünde yemek vermek müekked/kuvvetli sünnetlerdendir. Şüphesiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu yapmıştır. Enes radıyallahu anh hadisinde geçtiği üzere “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Safiyye annemizle evlendiği zaman sofra üzerinde hurmadan yapılmış bir helva ile düğün yemeği vermiştir.” Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e “evlendim” dediği zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle demiştir: “Bir koyun ile dahi olsa düğün yemeği ver.
Kişi düğüne davet edildiği zaman, orada bir münkerle/kötülükle karşılaşmayacağı veya önemli bir mazereti olmadığı sürece bu düğüne katılması -ilk davetse- farzdır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Yemeklerin en şerlisi, zenginlerin davet edilip fakirlerin davet edilmediği düğün yemeğidir. Mazeretsiz yere düğüne katılmayan kişi, Allah’a ve Rasûlüne asi olmuştur.”
Ibn Ömer radıyallahu anhuma’dan merfu olarak rivayet edilen hadis te “Eğer düğüne davet edilmişseniz mutlaka gidiniz.” buyrulmuş- tur. Ibn Ömer radıyallahu anhuma ister düğün olsun ister düğün dışında olsun davetlere mutlaka icabet ederdi. Hatta o gün oruçlu olsa dahi giderdi.
Şayet kişi düğün davetinde veya diğer davetlerde bir münkerin işleneceğini bilirse (şarap içilmesi, eğlence aletleri ve müzik çalınması gibi) gittiği zaman o kötülüklere engel olma gücü varsa gider ve mani olur. Şüphesiz burada iki farz bir araya gelmiştir: Müslüman kardeşinin davetine icabet ve bir kötülüğün ortadan kaldırılması.
Eğer kötülükleri engelleme imkanı yoksa o davete icabet etmez. Ibn Ömer radiyallahu anhuma’dan merfu olarak rivayet edilen hadiste “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, içinde şarap içilen sofraya oturmasın.” buyrulmuştur.
Dügün davetlerine ikinci günde icabet etmek yine sünnettir, üçüncü gün gitmek ise mekruhtur. Rivayet edilen hadiste Peygamber salle lahu aleyhi ve sellem “Düğün yemeği birinci günde haktır, ikinci günde iyidir. Üçüncü günde ise riyadir/gösteriştir.” buyurmuştur. Dügün yemeğinin farz olması için davet edenin Müslüman olması lazımdır, ona icabet etmemek ise haramdır. Rafizi ve benzeri kişilerin davetine gitmek böyle değildir. Günah işlenen davetlere gitmek doğru değildir, bundan uzak durmak gerekir.
Davet eden kişinin kazancının da helal olması gerekir. Eğer davet edenin kazancı helal değilse, içinde haram varsa ya da bir zimmi davet etmişse onun davetine gitmek, ona güzel muamele etmek, hediyesini. hibesini veya sadakasını kabul etmek mekruhtur.
Bu gibi davetlerde kötülükler bazen aşırı bazen de hafif olur, bu, orada işlenen günahların azlığına veya çokluğuna göredir. Iki veya daha fazla kişi aynı anda davet ederse, hepsinin davetle
rine icabet etmek mümkünse hepsine gidilir. Vaktin ve şartların durumuna göre değişir.
Aksi hallerde, davete icabet noktasında;
İlk önce davet kimden gelmişse onun davetine gitmek farz oldu gu için onu tercih eder. Diğerlerinin daveti, bu davetin farz olmasını düşürmez.
* Allah Teala katında daha makbul olduğu için daha dindar olanı seçer
* Sıla İ rahim olması hasebiyle yakın olan davet sahibini seçer.
* Komşuluk açısından daha yakın olan kişiyi önceler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurmuştur: “Aynı anda iki davetle kar sılaşırsan, hangisinin evi sana daha yakınsa ona icabet et. Komşuluk açısından hangisi daha öncelikliyse o daha yakındır. Ancak bunlardan önce davet eden her zaman önceliklidir.”
Eğer tüm davetler eşit seviyede şartlara haiz olursa aralarında kura çeker ve kurada çıkan davete icabet eder. Şüphesiz hakların eşit olduğu hallerde haklı olanı kura belirler. Düğün davetine gitme konusunda maksat sadece düğün yemeği yemek olmamalıdır. Davete giderken sünnete icabet ettiğinin farkında olması ve bunun kardeşi için bir ikram olacağını düşünmesi gerekir. Aksi hallerde kişiye bir çeşit kibirlenme olabilir ki asıl olan, kişinin, niyetiyle sevap kazanmasıdır.
Ramazan ayından kaza tutan veya adak oruçlarına niyet etmiş olan kişiler davete icabet eder ve orada dua edip ayrılması müstehap olur. Ebu Hureyre radıyallahu anh dan merfu olarak rivayet edilen hadis te “Sizden birisi bir davete çağrıldığında ona icabet etsin, eğer da vete gittiği zaman oruçlu ise dua etsin, değilse orada ikram edilen yemekten yesin.” buyrulmuştur.
Nafile oruç tutan kişiler davete icabet ettikleri zaman, şayet orucu bozmaları kardeşinin kalbini yapacaksa ve onda sevinç oluşturacaksa orucunu bozar. Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh dan rivayet edilen ha diste, onun şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için yemek hazırladım, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı davetime geldiler. Yemek ortaya konduğu zaman topluluk tan bir adam şöyle dedi: ‘Ben oruçluyum.’ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: ‘Kardeşiniz sizi davet etti, sizin için birçok hazırlık yaptı. Sonra da ona dönerek ‘Orucunu boz, dilersen ileri de onun yerine yine tutarsın.’ buyurdu.”
Insanın bir yemek ortamına varması halinde oruçlu olmasa dahi orada yemek yemesi farz değildir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Sizden kim bir velimeye/yemek davetine çağırılırsa ona mut laka icabet etsin, bundan sonra dilerse yemekten yesin, dilerse yemesin, o konuda serbesttir.”
Orada bulunanlara oruçlu olduğunu bildirmesi müstehaptır. Onlar bu şekilde onun mazeretini anlarlar ve töhmetten kaçınırlar.
Bu esnada yiyeceği ve içeceği zaman Allah Teâlâ’nın bir emri olduğunu ve O’nun hoşuna gideceğini düşünürse yeme ve içme gibi adetten olan şeyler ibadete çevrilirler.
Yakın bir akrabasının veya samimi bir dostunun evinde de olsa sahibinden açık bir müsaade/izin olmadığı sürece yemesi haram olur. İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan merfu olarak şöyle rivayet edilmiştir: “Kim davetsiz olarak bir oturuma giderse, oraya hırsız olarak gir miştir, baskın yapanın çıktığı gibi de çıkar.”
Kişinin, yakın akrabasının veya samimi dostunun kendisinden sak lamadığı malından, (arkadaşı veya yakını, bunu bilirse yahut anlarsa riza gösterecek biriyse) onun malından yemesi mubahtır. Şüphesiz örf ve âdette bu şekilde kabul edilmektedir.
Yemeğe çağırmak veya yemeği takdim etmek, sahibinin izni anlamina gelir. Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan merfu olarak şöyle rivayet edilmiştir: “Sizden birisi bir yemek davetine çağrıldığında elçi ile bera ber gelirse bu onun için izin sayılır.”
İbn Mesud radıyallahu anh şöyle demiştir: “Şüphesiz bir davete çağ rıldığın zaman bu senin için izin sayılır.”
Yemek için gelen insanlara yapılacak ikramlar sıkıntı oluşturmaya cak şekilde olmalıdır. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: “Selman radıyallahu anh’ın yanına bir adam geldi. Selman onu, hazır olan yemeğe davet etti. Adam dedi ki: ‘Eğer Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi menetmemiş olsaydı seni zorlar dım (bir şeyler isterdim).”
Yiyecek maddelerini insanlar için dağıtmak/saçmak ve birilerinin de onları toplaması mubahtır. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem beş büyük baş hayvan kurban etti ve şöyle buyurdu: “Dileyen istediği kadar alabilir.” Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bu hareketi saymak/dağıtmak anlamına gelir ve mubah yöntemlerden biridir.
Bu gibi hallerde kim bir şeyi alırsa ona malik olur, çünkü alması mubah olan mallardandır. Sanki misafirlikte yedigi mallar gibi kabul edilir.
Eger davet eden kişi hazır bulunanlara taksim ederse bu faziletlidir. Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle demiştir “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün hurmaları yanında bulunan sahabe-i kirama paylaştırdı: her sahabeye yedi hurma tanesi verdi.”
Eğer insanların önüne konulmuş da almaları için izin verilmişse alınıp yenilmesi halinde bir sıkıntı yoktur, izinsiz alınmış sayılmaz.
Insanların her birinin bazı yiyecek maddeleri getirerek oluşturdukları azıkları, daha sonra gerektiği hallerde kendilerine vermesi için birine bırakmaları halinde içlerinden bazıları daha fazla yese veya sadaka olarak verse dahi ondan hepsinin yemesi ve tüketmesi caizdir. Şüphesiz insanlar bu gibi toplu hareketleri uzun dönemlerden beri yapmaktadırlar.
Zamanımızda yapıldığı gibi ekmeğin öpülmesi dinen meşru ve doğru bir şey değildir.
Ekmeğin hor görülmesi, ellerin ekmekle silinmesi ve birtakım nesnelerin altına konulması mekruhtur.
Etin bıçakla kesilmesi caizdir. Buhari’de şöyle rivayet edilmiştir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir koyunun omuzlarını keserken namaza çağrıldığında, bıçağı bırakıp abdest almadan namaz kıldı.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Velimenin manası bir şeyin tamam olması ve toplanmasıdır. İnsanların kadın-erkek bir araya gelmeleri sebebiyle daha sonraları özellikle düğün yemeği anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Düğünde yemek vermek müekked/kuvvetli sünnetlerdendir. Şüphesiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu yapmıştır. Enes radıyallahu anh hadisinde geçtiği üzere “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Safiyye annemizle evlendiği zaman sofra üzerinde hurmadan yapılmış bir helva ile düğün yemeği vermiştir.” Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e “evlendim” dediği zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle demiştir: “Bir koyun ile dahi olsa düğün yemeği ver.